Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Onur BİLGE
Onur BİLGE
@onurbilge

917 - VUSLATA DOĞRU

25 Eylül 2021 Cumartesi
Yorum

917 - VUSLATA DOĞRU

1

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

518

Okunma

917 - VUSLATA DOĞRU

917 - VUSLATA DOĞRU

Onur BİLGE

Son söz olarak: “Efal ve Sıfatların gerçeğini idrak edenlere Tevhit Ehli denilir. Onlar “Lâ Mabude İllallah, Lâ Faile İllallah, Lâ Mevsufe İllallah! Lâ Mevcude İllallah! Lâ Maksude İllallah!” diyenlerdir.” demişti Sadullah Bey ve devam etti:

“İnsanlar, hayatları boyunca mutluluğa ulaşabilmek için çalışırlar. Parayla ona ulaşacaklarını zannederek yalnız dünya için çalışanlar da vardır, birisi ya da birileriyle beraber olunca huzur ve mutluluğu yakalayabileceğini sananlar da vardır. Bazısı şan şöhret, bazısı mevki peşinde hayatlarını harcarlar. Mutluluğu Allah Yolunda ilerleyerek elde etmek isteyenlerden başka herkes hüsrandadır. Dünya hayatı ve yalancı mutlulukları şimşek gibi çakar ve söner. Dünyadan çok ahiret hayatı için çalışanları aydınlatan nur, hiç batmayan güneş gibidir.

İnsanı yaratan, onun için en hayırlı olanı bilen ve tavsiye eden Allah’tır. Kur’an-ı Kerim, insanın dünyevi ve uhrevi mutluluğunu sağlaması için indirilen bir talimat kitabıdır. İnsanlar ancak onunla karanlıklarından çıkabilirler.

İnsan, yalnız bedenden ibaret değildir. Ruhsuz ayakta duramaz, bedensiz de icraat yapamaz. Ancak beden ve ruhu Allah’a teslim ederse huzura kavuşabilir. İbadet, o yolda ilerleyebilmek ve yolun sonunda mutluluğa kavuşabilmek için gereklidir. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. İnsandan istenen, tevhit etmesi, Cemalullah’ın seyriyle mutluluğun zirvesine çıkabilmesidir.

Yolda ilerleyebilmek için öncelikle nefisle ruh arasındaki ikiliği kaldırmak lazımdır. O ikisi aslında ayrı değildir. Süfliyetteki ikilikte nefis olarak tanımlanan, Uluhiyetteki teklikte ruhtur.

Mânâ âleminde, tüm sıfatlarda tecelli eden Vahdaniyeti fark ederek Cemalullah’ı seyretmek, mutluluğun zirvesine ulaşmaktır.

Mutluluğun yolunu gösterenler Peygamberler ve varisleridir. Onlar, Kur’an ve Sünnete uymayı tavsiye eden kâmil insanlardır. Din, nasihatle kaimdir. Hidayete erebilmek için sohbetlerinden istifade etmek lazımdır. Onlardan başkalarını dinleyenler, şeytanı dinlemiş gibidirler. Delalette kalır, hüsrana uğrar, önderlerini ve yandaşlarını ahirette yanlarında bulamazlar.

Her devirde her topluluğa gönderilen yol göstericiler, kurtarıcılar olmuştur. Onlar insanları Allah’ın yoluna davet ederler. Peygamberlerin davetlerine icabet etmeyenler, heva ve heveslerine tabidirler ki onlar delalettedir. Allah’ın bir hidayetçisi ellerinden tutup kurtarmazsa, dünya cehenneminde de ukbada da yanarlar.

Allah imanı ve sabrı ister. Yolunu arayanlara yol göstericiler gönderir. Onlar, onlardan hiçbir ücret istemez, karşılık beklemezler. Ücretleri Allah tarafından verilir. Dünya ve ahiret tahsili, daha çok zikir ve fikirle yapılır. Kur’an okumak ve namaz kılmak insanı fuhuştan ve münkerden alıkoyar. Oruç, zekât ve Hac... Bunlar belli zamanlarda ya da bir süreliğine olsa da zikir ve fikir devamlıdır. Vuslata ermek için her yerde, her şekilde, her an Allah’ı anmak, akıldan hiç çıkarmamak lazımdır. Allah’a yaklaştıran nafilelerdir.

Zikir ille de ille dille olacak değil. Kalben de olur. Zikir tefekkürü, tefekkür zikri gerektirir. Zikir, kesintisiz yapılmaya başlanırsa, nefis yavaş yavaş devreden çıkmaya, ruh sultanlaşmaya başlar. Kalp aydınlanır.

Kalbin, her atışında Allah’ı zikretmek gerekir. O zaman kalp, zikrin nuruyla nurlanır, ruh huzura, kul Rabbine kavuşur.

Allah, dualara mutlaka icabet eder. O’nu zikredeni zikreder. Onu, sıkıntı ve kederden kurtarır. Bedenin tedavisi için zahir doktorlar, ruhun tedavisi içinse batın doktorlar gerekir.

Batın doktorlar, sohbetlerindeki tavsiyeler, nasihatler ve ilaç olarak verdikleri zikirlerle bunalımdaki kişileri feraha çıkarırlar, onları mükemmel birer kul haline getirmeye çalışırlar. Böylece dünya hayatlarında da ahiret hayatlarında da huzur ve mutluluğa kavuşmalarını sağlarlar.

Amaç, itikadın düzelmesi ve irfaniyetin artması, Allah’ın Efal, Sıfat ve Zat tecellilerinin tahsilidir. Ruhun Allah’a ulaşması ancak böylece gerçekleşir."

*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 917

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
917 - vuslata doğru Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 917 - vuslata doğru yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
917 - VUSLATA DOĞRU yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Battal BAŞARAN
Battal BAŞARAN, @battal-basaran
25.9.2021 09:45:41
10 puan verdi
Okundu...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.