- 610 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Şiir Üzerine
frankfurt okulu’nun kurucusu theodor w. adorno, çok bilinen söylemi ile holokost’tan sonra şiir yazılamayacağını ifade etmiş olsa da şiir, insanlığın düşünce atmosferine yön verirken tarihin üzerinde şekilden şekile giren bir akarsunun gücü gibi kollektif belleğimize tortullarını bırakmaktan çekinmemiştir. aşkın, kara sevdanın, vuslatın ve hicranın şairden şaire canlanıp oracıkta pek çok duygu gibi suya, çöl kumuna yazılırken yitirilenlerin, sessizce konuşan gölgelerinden ibaret sonunu her şair içten içe bilir. duygu ile ilişkilendirilen şiirin buna rağmen sosyal hadiseler, felsefi akımlara olan etkisi yadsınamaz. örneğin, kendisine yönelik bombalı saldırıdan ( yıldız suikastı) kurtulan ikinci abdülhamid için muhalif şair tevfik fikret yaşadığı hayal kırıklığını "bir lâhza-i ta’ahhur" (bir anlık duraklama) adlı şiirinde şunları yazmıştır;
"ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın.
attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın"
ece ayhan, galata kantosunda;
"anlat kimlerin yüreğinde kız kulesi gibi grev çivileri var"
derken ve çoğu şiirinde olduğu gibi zorluklarla geçen yaşamının ötesinde bir toplumun ele geçirilen dimağını, sanattan ve düşünme becerisinden yoksun insanın kaybolduğu boşluğu imgeler.
ismet özel, amentu’sunde
i"nsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından"
var oluşunun karındaşı insanın mevcut kötülüğünde bulanan sularda yüzerken ruhuna bilekleri gibi çizikler atar.
modernizm ile anılan edebiyatında estetik gerekçelerle toplumun modernleşme ile gelişen eğilimlerine çok farklı bir yerden bakan baudelaire, leş şiirinde, metropol insanına sert bir üslupla yerer;
"kösnül bir kadın gibi, bacakları havada,
ateşli, zehir kusan,
açıyordu kokuşmuş karnını pervasızca
utanıp arlanmadan.
güneşse parlıyordu üstünde bu pisliğin,
pişirmek ister gibi,
ve doğa’ya yüz misli iade etmek için
ona eklediğini."
bunca önemli şair, şiirden sonra pek uygun düşmese bile şiirin pek nüktedan bir yerde pek alâ durabileceğine olan inancımla karikatür şiir adını verdiğim karalamalarımı, öykülerim kadar olmasa bile kendime ait hissetmişimdir.
"zeytin bulamazsa ddt kullanırdı amerikan bezi
çürüyelim diye dizayn edilmiş üç oda, l şekli salon
sonra vitrininde fincanlar tersliyor fotoğrafı
gözün kapalı çıktın, yok bayağı çirkinmiş
dayının mintanı
prizin ritminde yetişmiş aritmik nesil
teknoloji gevişi getiren kumkumalar
güncellenmiş kimliklerini çıkarıyor aralıksız yüzlerin
olağanüstü önlemlerle oto teybini çaldırmayanlar
kurdular geleceğimizi
kadınını ziyan ederek, kadınlar da birbirini ziyan ederek büyük işler başardılar
posta kodlarıyla replikler kopyalandı ailelere
komşu bu akşam dana döşü ısırıyor
bize de kokusu kaldı yanık yerlerinin
et yiyemiyoruz diye ağlayalım haydi
hazır duygulanmışken tumturaklı sahne açılabilir"
bu uzun yazı, şiirden hoşlanmıyorum gibi kolaya kaçan bir ifadeyi sözüne pelesenk etmek yerine anlamıyorum ve anlamak için de çaba sarf etmiyorum gibi bir ifade ile değiştirilmesinin doğru olacağı kanaati ile yazılmıştır.