- 861 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Payitaht mı Yalanlar Atlası mı ?
Trt de bir dizi var adı Payitaht diye geçiyor döneminin ve belki de Osmanlı devlet soyunun en paranoyak en çok baskı yanlısı ve devleti en işlevsiz hale getiren padişahını öyle bir anlatıyorlar ki sanırsınız adam bir Fatih bir Kanuni Bir Yıldırım Beyazıt. Oysa Osmanlı devletinin yıkımından en çok sorumlu olan isimlerden biri Abdülhamid.
Üstelik kendisi kendinden önceki padişahların yenilik hareketlerini baltalayarak ve sadece kendi adına vakıf bir gizli polis teşkilatı kurarak devletin yöneticilerini bazı paşaları ve muhalif insanları öldürtmesi yada yurt dışına kaçırtması ile de ünlüdür. Az değildir kendileri misal çok okur sarayda yüzlerce ciltlik polisiye serileri olduğu söylenir. İngiliz gazetelerini okumayı sever hatta İngiltere de bir futbol takımına bile yatırım yapmışlığı vardır. Aslında yetenekli ve dirayetli bir adamdır ancak nedendir bilinmez hep sönük kalmış ve sözde denge politikası denen ancak Avrupa’nın hasta Adam Osmanlı diye geçtiği politikayı devam ettirmiştir peki gelelim sözde mükemmel sultan Osmanlının dağılmasını engelleyen arkadaşın döneminde ki büyük hatalara
1. Düyun-u Umumiye (Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi), 1881-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış borçlarını denetleyen kurumdur.
II. Abdülhamit döneminde kurulmuştur. Sözcük, "Genel Borçlar" anlamına gelir. Düyun-u Umumiye kurulduğu yıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik ve mali yaşamı üzerinde etkili bir rol oynamıştır. İsteyen araştırabilir Osmanlı o dönem Galata bankerlerinden aldığı iç borçları bile ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Ülkemizin şu an merkez bankası parasal durumu kısa vade borçlanmaları ve swap borçlanması da yakına patlayınca, muhtemelen Türkiye Cumhuriyeti de borçlarla baya sıkıntı çekecek. Borç almanın sadece IMF ile ilgili olduğunu düşünenler araştırsın baksın
2 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı bilinen adıyla 93 harbi Sözde kimi neo Osmanlıcılara göre Osmanlı Abdülhamid döneminde tek parça toprak kaybetmemiştir oysa en büyük yalanlardan biri budur Osmanlı Karlofça anlaşmasından sonra en büyük toprak kaybını Abdülhamid döneminde yaşamıştır 1 milyona yakın Müslüman Türk yerinden yurdundan olup mülteci olmuştur. Rus ordusu bugünün Yeşilköyüne kadar gelmiştir Kars Ardahan Artvin Erzurum gibi şehirleri Ruslar işgal etmiştir Hatta bu şehirlerden Erzurum harici ancak 1921 de geri alınabilmiştir.
3 Şu anda çarşaf onurumuzdur mottosunda gezenlerin Abdülhamid tarafından Çarşafın yasaklandığını bilmemeleri de komiktir. Elbette sultanın yasağı bombalı eylem korkusu ile idi ancak çarşafın dini bir emir olmaması sonucu bu yasağı kolaylıkla almıştı.
4 Theodor Herzl ile görüşme bu konu görüşmenin kesinliği ve para karşılığı Yahudilere toprak satılması ile ilgiliydi kimi tarihçiler Abdülhamid’in Herzl i direk kovduğunu söylese de böyle bir şey yoktur Osmanlı kaynakları sadece Abdülhamid ve Herzl arasında satılacak toprağın yeri konusunda sıkıntı olduğunu söyler. Abdülhamid’in Mezopotamya’yı önerdiğini Herzl’in ise Filistin bölgesini istemesi gibi. Ancak şu an Tel Aviv de yaşayan kimi Yahudilerde direk Osmanlı devleti tapusu olması da konunun farklı bir açısıdır. Yani dizilerde anlatıldığı gibi Padişah yahudilere düşman falan değil di, zaten buna gerekte yoktu. Aynı dönemde İngilizler le anlaşıp Osmanlıya saldıran Kuveyt arapların dan kat kat halis Osmanlı Tebaasıydı Yahudiler. Arap perverlerin antisemitik fetvalarına rağmen ne Osmanlı da ne Türkiye cumhuriyetinde Yahudilerin devlete birebir saldırısı asla olmamıştır.
5. 18 aralık 1897 de Osmanlı Abdülhamid’in sözde çok büyük denge politikası sonucu kazandığı savaşta Masada kaybettiği bir Girit vardır ki Orada ne büyük Türk katliamları olmuştur kim bilir.
Darbe korkusu ile donanmayı haliçte çürüten padişah döneminde Osmanlı Yunan savaşı kazanılmış ama barış masasında Girit bile elden gitmiştir. Sözde özerklik verilen Girit de özerklikten hemen sonra Rumlar Türkleri katletmeye başlamıştır Giritli Türkler Abdülhamid’e defalarca mektup yazıp yardım dilese dahi o dönem Abdülhamid eliyle gazetelerde Girit’i çağrıştırır diye geri kelimesinin kullanılmasını bile yasakladı. ah sultanlar sultanı senin basiretsizliğin ve korkun yüzünden balkanlarda Yunanistan da Girit te yüzbinlerce Türk soykırıma uğradı ama sesin bile çıkmadı. O dönem Girit Türkleri İran Şahına bile Mektup yazıp yardım istemiştir Hatta şah Osmanlıdan daha çok destek vermiştir Girit halkına. Az çok okumayı seven açıp Girit’in özerkliği ve Türk soykırımı hadisesini okusun.
Ha bu arada Kuranda adı geçmiyor diye götürdüğü romlarda afiyet olsun padişaha
fazla da uzatmaya gerek yok aslında Ertuğrul Gaziyi Abbasi prensi kılığında gösteren trt elbette Abdülhamid’i süper kahraman gibi anlatabilir. BU arada Abdülhamid dönemi ve tr’nin şu anki hali bayağı benzer. Güç arzusunda Tarikatlar Gizlenen yazılmayan gerçekler İstibdat nedeniyle Sürekli Göz altına alınanlar Ekonominin kötü bir düzene oturması. Kanser ilaçlarının 46 kat gibi fazlalık bi rakama satılıp oluşan yolsuzluklar.
Osmanlı nazırlarının para sevdası ve Abdülhamid den habersiz yaptıkları yolsuzluklar gibi gibi
neyse liste aslında bayağı uzar
ama Payitaht izleyip sözde Tarihçi özde Fetö yalakası Mustafa Armağan okuyarak Tarih bilinmez gidin Halil İnalcık,İlber Ortaylı, İlhan Bardakçı falan okuyun bir zahmet .
YORUMLAR
Tiz kellesi vurula...
Şaka bir yana tarihle pek aram yok. Çünkü aynı olay üzerinde çok farklı tarih yazılabiliyor. Benim düşüncem bırakalım tarihte kalsınlar...onlarca çocuğunu, kardeşlerini, bebek şehzadeleri katleden padişahları yatsıyamayız, devletin bekası yalanına da sarılamayız. Lakin bu karanlık ve korku dolu işler sadece padişahlara değil tüm ülkelerde var öyle sanıyorum hatta daha fazlası...
Bu yüzden tarih kendi zamanının gerçeklerine göre ve tarafsız yorumlanmalıdır. Ama imkansız gibi duruyor. O yüzden bırakalım öyle kalsın...
Fakat işin ilginç yanı bunun günümüze yansıması Osmanlıyı bir soy Osmanlıcayı bir dil zannedip tencere kapağını kalkan, tahtadan kılıç, masa örtüsünü kefen yapıp TV. karşısında savaşa gitmiş gibi nara atıp gerçekten koltuk kabartanlar.
Sorun burda olsa gerek ama böyle olmasalar kolay yönetilebilirler mi?
Bu yönüyle okunması gerekli bir yazı olmuş...
Dedim ya
"Tiz kellesi vurula..." yazının.
Eh, "Büyüklerimiz" ironisinden de "Sakıncalı Piyade" anlar elbet
Gözü peklik var, medeni cesaret var, sözünü budaktan esirgemiyor kalem sahibi, elbette değerlerine göre biçimlenen düşüncesini dillendiriyor, yalın kılıç dalmış bostana
Ele alınan konunun suyunun çıkartıldığı bir devirdeyiz, eyvallah
Ancak konunun neden suyu çıkartılıyor?
Çünkü yüz yılı aşkın suyu çıkarılan bir mevzudur kanımca
İfrat tefrit, etki tepki mekanizmasının işlediği, en ağır bir çizgide seyrettiği konulardan biri bu
Ermenilerin, Siyonistlerin tazyikiyle "Kızıl Sultan" demişiz, Levanten muhitlerde üretilen, pazarlanan bir dile fütursuzca sahip çıkmışız
Bu sefer de bu "Ulu Hakan" aşırılığını doğurur
Kemalizm, Osmanlıcılık zıddiyetinde sarmallanan, kör düğüm olan bir konudur açıkçası
"Gordion Düğümü" değil ki, İskender'in kılıcı çözüm üretsin
Günümüzün Osmanlıcılığı anakronik, tarihle nesnel bağ kurmayan bir duruşa sahip
Hamasi, Şoven bir çizgide yürüyor
Ne ki, Kemalizm'de önceki nesillerde Osmanlı'nın son demini baz alarak, tümüne teşmil ettiği sert, keskin bir açıdan baktı tarihe
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde siyasi nedenlere bağlı şekillenen eski, yeni zıddiyeti giderek, birbirini tetikleyen süreçlere dönüştü
Ve şairin dediği gibi ama farklı bir kulvarda, "geldik bugüne"
Abdülhamit zor dönemin hükümdarı, siyasi zekası vardır, elbette Osmanlı sultanlarının belli başlılarıyla yan yana konması, üstte dediğim gibi "Kızıl Sultan" "Ulu Hakan" zıddiyetiyle keskinleşen bir aşırılığa bağlıdır
Toprak kaybetmedi denmesi şüphesiz tarihle etik ve dürüst bir bağ kurulmamasına bağlı, bugünün siyasi çatışmalarında Muhafazakar, Osmanlıcı yapılara mühimmat sağlar sonuçta
Ancak onun döneminde yitirilen toprakların mühim kısmı sultanın henüz yeni olduğu, kontrolü tesis edemediği ilk yıllarına aittir
Hamit teknik alanlarda, söz gelimi eğitimde modernizasyona önem verir, siyasi eleştiriden hoşlanmaz, politik muhalefet yapılmaması kaydıyla kültürel, felsefi, ideolojik cereyanlar onun döneminde aydın katmanlar kanalıyla Payitahta taşınmıştır, batının pozitivist, maddeci fikir akımları Münevver kesimde tartışılmış hatta müdafaa imkanı bulmuştur
Ermeni Taşnak komitesinin kendisine karşı suikast girişimi de enteresan, başarısızlıkla sonuçlansa dahi Ermenilerin, Siyonistlerin toprak temelli mücadeleleri ortada, Mason dünyasının tahrik ve tazyikleri yabana atılmamalı
Kuşkusuz yönetimsel zaafları vardır
Daha önce bir yazımda arz ettiğim üzere birbirine zıt iki yapı onun döneminde gelişme gösterir, biri alaylı diğeri okullu
Bir yandan iyi bir eğitim verilen Tıbbiye, Harbiye, Rüştiye muhiti
Diğer yandan ahbap çavuş ilişkileriyle işleyen hafiye, jurnal teşkilatı
İkisi de Abdülhamit'in müsamahası altındadır kuşkusuz
Ancak zıddiyeti dairesinde bu iki yapının uyumlu, koordineli işlemesi mümkün olmayacaktır
Okullu yapı aldığı eğitimin doğal sonucuyla sorgulayan bir anlayışla yetişir
Eğitimine bak sen sorgulama demek ne yaman bir çelişkidir
Sonrada bu sorgulayan zümreyi hafiye teşkilatı kanalıyla zapturapt altına alacaksın, bu ister istemez birbirini teyit etmeyen, doğrulamayan iki yapının sistemi çökertmesini getirecektir
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla.
Tsukuyomi
levent taner
Risk alma gücünüz takdire şayan
Ayrıca şu kısa cevabınızda söylediklerinizin harfine itiraz edilmez örneğin
Saygılarımla.
Merhaba. Diziyi geçiyorum. Hakikat ve kurgu iç içedir neticede. Senaristinin yorumlarını ve dünya görüşünü de barındırır.
Gelelim Abdülhamit Han ve onun dönemi hakkında yazdıklarınıza. Bir an için yazdıklarınız hakikattir diyelim. Bahsettikleriniz tamamı vuku bulmuştur. Kesin, belgeli, delilli bilgilerdir. Eyvallah. Peki;
1. Abdülhamit Han'ı kötü bilmek bilmek bize ne kazandıracaktır?
2. Siz bu yazıyı siyasi ve ideolojik görüşünüzden bitaraf bir şekilde mi yazdınız? Eğer siz bitaraf değilseniz, ki değilsiniz, önerdiğiniz tarihçilerin tarafsız olduğuna nasıl ve neden inanacağım?
3. Malumunuz üzere cumhuriyet kurulduğundan beri muhafazakar-ilerici çatışması yaşıyoruz. Muhafazakârlar Abdülhamit Han'ı ön plana çıkarıyor, ilericiler Atatürk'ü... Bu ikisini sürekli kıyaslıyor ve yarıştırıyoruz. Birini hakaretler eşliğinde yeriyor, diğerini övgülerle yüceltiyoruz. Siz de Abdülhamit Han'ı yermişsiniz. Bu yergiden muradınız tam olarak nedir?
Şimdiden teşekkürler.
Tsukuyomi
Efenim bunlarda kafatası ile omurga arasında sadece omurilik soğanı bulunur. Bu sebeple sen İlhan dersin o Murat anlar. Anlamak dedi isem otomatik reflekse bağlı bir algı bu.
Yine de herkesin arada içini dökmeye ihtiyacı vardır. Aklı olan huzursuz insandır. Dahası Karadeniz deliliği işte..
:))
Sevgilerimle...
Tsukuyomi
Benimkisi Karadeniz deliliği ise seninki de ege güzelliği:)