- 356 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kapüşonlu öğrenci
KAPÜŞONLU ÖĞRENCİ
Milli Eğitim Müdürlüğü görevim süresince her sabah iki okulu ziyaret ederek mesaiye başlıyordum. İlçe merkezinde bulunan okullarımızdan birini ziyaret ettim. Okul müdürünün odasında oturuyordum. Okul müdürünün nezaketli karşılaması bitmeden kapının hışımla açıldığını, bir öğretmenin bir kız öğrenciyi yaka paça müdür odasına getirdiğini gördüm. Öğretmen içerde misafir olup olmadığına bakmadan sinirli ve yüksek bir sesle “Müdür bey bu okulda ya ben ya da bu öğrenci kalacak! Ben böyle küstahlıkları kabul edemem” dedi. Okul müdürü neye uğradığına şaşırmıştı. Benim ziyaretim esnasında böyle bir tatsızlığın yaşanması canını epeyce sıkmışa benziyordu. Mahcup gözlerle bana baktı. Ben de” müdürüm siz öğretmenimizle yan odada konuşun” deyice “tamam müdürüm” dedi. Müdürüm demesiyle öğretmen kendisine biraz çekidüzen verdi. Çok mahcup ve korkmuş öğrenciye dönerek “gel bakalım sen de” dedi. Ben öğretmene “hayır öğrenci burada kalsın siz buyurun” dedim. Okul müdürü ve öğretmen gayri ihtiyari odadan çıktılar. Kız öğrenciye karşımdaki koltuğu işaret ederek gel kızım, otur dedim. Öğrenci çekingen ve ağlamaklı bir şekilde oturup sessizce bana baktı. Nasılsın kızım? Sınıfta bir tatsızlık yaşadınız sanırım. Hayırdır, öğretmenin neden kızdı sana?” diye sordum. Cevap, kocaman mahcup bir suskunluk…
“Sen beş dakika otur hiç üzülme ve hiç korkma ben senin yayındayım” dedikten sonra yan taraftaki müdür yardımcısı odasına geçtim. Müdür, müdür yardımcısı ve kızgın öğretmenimiz odada konuşuyorlardı. İçeri girer girmez öğretmen “Çok özür dilerim müdür bey ben içerde olduğunuzu bilmiyordum. Bir saygısızlığım olduysa kusuruma bakmayın lütfen. Bu öğrenci beni çileden çıkartmıştı.” dedi. “Rica ederim” dedim “lütfen buyurun oturun. Bir mahsuru yoksa ne olduğunu anlatır mısınız?” deyince, öğretmen heyecanlı bir şekilde anlatmaya başladı. “Müdür Bey bu öğrenci başındaki kapüşonla sınıfa girdi. Ben de “kızım sınıfa böyle girilmez o kapüşonu başından çıkar” dedim. O da bana “çıkarmam” dedi. Ben çıkarmasında ısrar edince bana karşı çıktı, hayır çıkarmam diye diretti. Beni sınıfta öğrencilere karşı küçük düşürdü. Ben böyle saygısızlıklara gelemem. Sorunu çözsün diye müdür beye getirdim. Sizin burada olduğunuzu bilmiyordum. Çok sinirlenmiştim kusura bakmayın” dedi. Tamam deyip müdür odasına, kız öğrencinin yanına geri döndüm. Çağırma ziline bastım. Görevli geldi. “Bize iki çay getirir misin” dedim. Çaylar geldi. “Haydi kızım hem çayımızı içelim hem de anlat bana bu kapüşon hikayesi nedir?” diye. Gülümsemem, ilgim ve iyi davranmam kız öğrencinin rahatlamasını sağlamıştı. Gözleri tekrardan doldu. “Benim babam yok. Vefat etti. O vefat ettikten sonra hayat bizim için çok zorlaştı. Annem geçimimizi sağlayamıyor. Hep ağlıyor. Benim saçlarım uzamış ve şekil almıyordu. Anneme kuaföre göndermesini istedim. Ama paramız olmadığı için gönderemedi. Sonra aslında istersen saçlarını ben kesebilirim dedi. Ben de başka çarem olmadığı için tamam dedim. Annem saçlarımı kestikçe hatalar yaptı, hatalarını düzeltmeye çalıştıkça da saçlarımı berbat etti, diyerek başındaki kapüşonu çıkardı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Annesi gerçekten saçlarını çok kötü kesmişti. Anlatmaya devem etti. Kuaföre gidemedim. Saçlarım berbat olunca okula gelmek istemedim. Ama okulumu çok seviyorum. Okulumdan, derslerimden geri kalmamak için bu kapüşonu giydim. Ben asla saygısızlık yapmadım. Arkadaşlarımın içinde rencide olmamak için bunu taktım ama öğretmenim ısrarla çıkarmamı istedi. Ben çıkarmayınca da beni buraya getirdi.” dedi…
İki şeye çok üzülmüştüm. Kız öğrencimizin bu acı hikayesine ve de bir öğretmenin bu denli duyarsız olmasına, bir eğitimciye yakışmayan tavırlar sergilemesine… Oysa ki öğretmenlik sevgi, şefkat ve sabır mesleği değil miydi?...
Her işte bir hayır vardır diyerek öğretmen ve idarecilerimize konu ile ilgili detayları anlatınca her kes bu olaydan bir ders çıkardı. Doğru bir iletişim, diğergamlık ve yüreğe dokunmak aslında birçok problemin çözüm anahtarıdır. Toplumlarda ve kurumlardaki birçok uyuşmazlığın temel sebebi iletişimsizliktir.
Okulumuzla üniversite arasında bir iş birliği protokolü imzalanarak belirli günlerde öğretmen ve öğrencilere seminer ve eğitimler verilmeğe başlandı. Kız öğrencimize gelince, onu kuaföre götürdük, saçlarını istediği gibi düzelttirdik. Annesini de güzel bir işe yerleştirdik. Çok kıymetli bir iş adamımız da öğrencimizin mezun oluncaya kadarki tüm eğitim masraflarını üstlendi.
Böylece tatsız başlayan bir olay tatlıya bağlanmıştı.
Şükrullah YAVUZER
(Bir Eğitimcinin Not Defterinden)