- 546 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
910 – ALLAH ALLAH ALLAH
Onur BİLGE
Sadullah Bey, Define’nin ısrarına rağmen kendisinden istenen sohbeti yapamamanın sıkıntısı içinde akşamüstü Virane’ye geldi. Selam kelam, hal hatır sorma faslından sonra ikram edilen kahveyi içti ve: “Bu güzel aylar ve içindeki kandiller karanlıklarımıza nur olsun İnşallah!” diyerek söze başladı. Dedenin gönlünü almak istiyor olmalıydı ki nazlanmadan Besmeleyi çekti, salavat getirdi, tövbeyi aldı ve sohbete daldı:
“Recep, azametli, kuvvetli demektir. Aslı Receb olup, ilk harfinin sırrı rağbettir. Diğer sessiz harf Cemalullah, son sessiz harf de bir anlamına gelir. O nedenle bir olan Allah’a rağbet edene, Allah Cemalini gösterecek demektir.” diyerek, konuyu baştan aldı. Kâmil insan haline nasıl gelinebileceğini, içinde bulunduğumuz bu üç ay ve kandillerle anlattı. Konu epey ağırdı. Anlatısında, daha önce hiç duymadığımız sözcükler de vardı. Zaman içinde ne anlama geldiklerini anlayacaktık nasıl olsa. Acelemiz yoktu.
“İnsan da ham meyve gibidir. Olgunlaşması için bir zamana ihtiyacı vardır. Her şeyin bir içi bir dışı, insanın bir ruhu bir bedeni vardır. Zikrin de gizlisi ve açığı vardır. On iki ayın altısı gizli altısı açıktır. O gizli aylar da o zikirde gizlenir.
Gizli zikir alan zâkir, dilini damağına yapıştırılarak “Allah Allah Allah” demeye başlar ama onda zahir ve batın tecelliler hemen zuhur etmez. Ancak Recep ayına girdiğinde, kendisine mümkün mertebe rağbet eden kuluna Allah, Efal aralığından Efal yüzünü göstermeye başlar.
Bu ay öyle bir aydır ki içinde iki kandil gecesi vardır. İlk perşembeyi cumaya bağlayan gece Regaip kandili, yirmi yedinci gecesi de Miraç kandilidir. Asıl Meratib-i İlahiye tahsili bu ayda başlar. Aylar öncesi ekilen tohum, bu ayda çimlenmeye koyulur ve gün yüzüne çıkar. Miraç olarak adlandırılan gece yolculuğunda bahsedilen merdivenin basamakları bu ayda çıkılmaya başlanır. Onun için geceler harcanmaz. Âşıklar tarafından, elden geldiğince, an be an zikirle ve fikirle değerlendirilir. Bu gece yolculuğu, yolculukların en mutlu edicisidir. Hedef, Allah’a ulaşmaktır! Bu aya onun için Allah’ın Ayı denilmiştir. Şaban, Efendimizin, Ramazan Ümmet-i Muhammed’in ayıdır.
Bu ayda zikreden kulun içine ferahlık gelir. Bütün ruhsal sıkıntıları geçer. Ona, İnşirah Suresi’nin sırları açılır. O artık, Allah’a gösterdiği rağbet neticesinde zevk içinde yüzmeye başlar.
Zakir, kendisine yol gösteren zatın telkinleriyle kendisine mal etmiş olduğu fiillerin ağırlığını yavaş yavaş üzerinden atar. Attıkça hafifler, ferahlar. Allah ona, Efal penceresinden Efal yüzünü, yani Cemalini gösterir.
Kişi hangi ayda Allah’a elinden geldiği kadar çok rağbet etmeyi başarabildiyse o ay, onun için Recep ayıdır. Ne zaman rağbeti makbul olduysa o gece kandili yanar. O gece onun için Regaip Kandilidir. İlahi nurlarla onda aydınlanma başlamış demektir.
Kandiller, gecelerin karanlıklarını aydınlatan huzur ve mutluluğun nur halinde indiği vahdeti sembolize eder. Gündüzlerse kesreti... Tevhit, vahdet özelliği taşıyan gecelerin derin dinginliğinde gerçekleşir. Onun için kandiller, geceleri nurlandırarak karanlıkları dağıtırlar.
Tevhidi idrak eden, Fiilleri Fail’ine teslim etmeyi başaran zâkir, Miraç kandilinde en güzel gece yolculuğuna çıkar. O merdiveni basamak basamak çıkmaya, yükselmeye başlar.
O zamana kadar ikilik içindeyken bir olan Allah’a doğru seyahate çıkar. Miraç, Hak’la buluşmak ve görüşmektir. O da bu rağbet etme ve birleme neticesinde iki yerde, yani zahir ve batında yedi subutî sıfatıyla Allah’ı biraz daha idrak ederek, kendi çapında miraç eder. Buradaki iki yer ve yedi sıfat yan yana gelince, yirmi yedinci geceyi, Miraç kandilini işaret eder.
O, kendi gayretiyle aydınlanan merdivenin basamaklarını çıkmaya devam eden zâkir, Efendimizin ayı olan Şaban’ın ortasına ulaştığında, Beraat kandilinin aleviyle günahlarını yakmaya çalışır. Allah’ın izniyle beratını eline alır, sıfatların aslında Allah’a ait olduğu idrakiyle Ramazan ayına girer. Onun sonunda da Kadir gecesi vardır. O gece, bin aydan hayırlıdır. O gece, Allah’ın lütfuna mazhar olur. Biraz daha boy atar. Yapraklanır, dallanır. Şevval’e girince çiçeklenir, bayram eder!
Zilkade ve Zilhicce aylarında, tam anlamıyla idraki mümkün olmayan sıfatları biraz daha idrak ederek olgunlaşır ve İlahi tecellilere ulaşır.
Zakir, bu nurlu yolculukta zikrede zikrede yol alarak Ehadiyet ayına, yani Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem’e geldiğinde, yapmakta olduğu zikrin altı meratib penceresinden seyrettiği Ehadiyette gizli olan zikrin aynısı olduğunu görür. O zikir her zaman ve hep “Allah Allah Allah” zikridir. O zikre devamla zuhur eden Allah’tır.”
Sohbet tamamlandı. Duayla sonlandırıldı. Ancak kimler, neyi, ne kadar anladı bilemem. İyi ki seri halde not tuttum. Bu arada soracağım sorular vardı, kafam karıştı, hepsini unuttum. Bu metni önüme alacağım, aklıma takılanları hatırladıkça soracağım.
Her hastaya aynı ilaçlar verilemez. Aynı hastalıktan mustarip olanlara da aynı ilaçlar yazılsa bile aynı dozlarda tavsiye edilemez. Sadullah Bey’in, sohbetten neden bu kadar kaçındığını, bugün onu dinledikten sonra daha iyi anladım. Ben bile kaldıramadım!
Ben ki tasavvufa o kadar meraklıyım ve yıllardır o konuda elime geçen kitabı okumakta, kendimi yetiştirmeye çalışmaktayım... Mahir de öyle... Dede zaten malum...
Anladım ki bu iş, göründüğü kadar kolay değilmiş! “Zehirle pişmiş aşı yemeye kim gelir!” denildiği kadar varmış!
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 910