- 393 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sıfır bilgi protokolü
Sıradan bir gündü, üst ranzadan yere inişim dolabın kapağını uykulu gözlerle açışım ve takım elbisem için kravat seçişim.
Dolabın üst rafında poşet dosyadaki ödevimi aldım , profesör bu saatte gelmezdi bu nedenle kapının altından ödevi atıp çalıştığım liseye gidecektim.
Ödev konusu çok basitti.
Dürüst olmak gerekirse yüksek lisans derslerinin hepsi basitti lisans derslerini biraz daha detaylı bir şekilde tekrar ediyordum.
Öğrenci sayısı ülke genelindeki ortalamanın altında olan çalıştığım liseye ulaştığım zaman
İlk iş olarak okul bahçesindeki o çeşmeden buz gibi kaynak suyunu sürahiye doldurdum.
Dersler bittiğinde yorulduğumu hissettim.
Her gün olduğu gibibu gündeaynı soruyu kendime sordum:
“en kalabalık sınıfın on kişi olduğu bir okulda neden bu kadar yorulmuştum?”
Mesleğimde üçüncü yılımdı etrafımda yirmi beş yıldır bu işi yapan öğretmenler vardı.
Okul servisinin bir an evvel hareket etmesini istiyordum.
Danışman hocam üniversiteden ayrılıp evine varmadan ona yetişmek istiyordum.
Fakülte girişinden danışmanımın hocasına ter içinde koştururken gereksiz yere acele ettiğimi düşünmeye başladım.
Hocam bu saate kadar odasında almazdı.
Ona ulaşamasam da kampüse dönmekten başka çarem yoktu , birev kiralayıp eşya almak zor gelmiş, lisans öğrencileri ile aynı odada kalmayı tercih etmiştim.
Fakülte boşalmıştı kantin kapanmadan önce temizlik yapılıyordu.
Hocam zor yada ilgi çekici bir probleme dalmadıysa yeni aldığı opelastra aracına binmiş evinin yolunu tutmuş olacaktı.
Karanlık koridorda ilerlerken sırtımdan bir damla terin aşağı doğru süzüldüğünü hissettim.
Beyaz gömleğimin yakasında yine ter lekeleri oluşacaktı, yıkatmak ve ütületme ücretini her hafta
Ödemek zor geliyordu.
Uzun koridorun en sonundaki hoca neden benim danışmanım oldu diye düşünürken kapıya ulaşmıştım.
İki kere kapıyı vurup içeri girdiğimde oda her zamanki gibi yaşlılık kokuyordu.
Bilirsiniz, yaşlı insanların kendilerine özel kokuları vardır.
Danışman hocam koltuğundaydı, başı geriye düşmüştü, ağzı açıktı, ekranda sonlu sayıda parçacıktan oluşan bir sistemin lagrangian fonksiyonu yazılıydı, masa üzerindeki beyazkağıtta OYUN TEORİSİ çalışmıştı.
Bu manzaraya alışıktım tezime çalışırken hocam ilk sıraya oturur beni tahtaya çıkarırdı artık hoca sensin anlat bakalım!
Ben tozlu tebeşiri elime alıp yazmaya başlardım takıldığım anda yardım için arkama döndüğümde hocam şimdi olduğu gibi başı arkada ağzı açık uyurdu.
Bu sefer derin uykuya daldığını düşündüm, masaya yaklaşıp “İntegral Eğrileri” ile ilgili problemleri çözdüğümü söyledim.
Aniden ekranda kişisel bilgisayarınızı etkinleştirin yazısı belirdi, bir sorun vardı , hemen ana girişteki güvenliğe koştum.
Güvenlik görevlisi ile 112 acil yardımı aradığımızda uzun koridorda boş sandığım birçok odanın aslında dolu olduğu ortaya çıktı.
Üst kat fizik bölümünden akademisyenler zemin kattaki matematik bölümüne indi.
Sağlık görevlileri profesörü yere yatırıp uzun bir hortumu nefes borusundan göndermeye başladı ben de serum torbasını tutuyordum doktor arada bir hortumu çıkarıp peçete ile silip tekrar gönderiyordu.
“Allah rahmet eylesin, yapacak bir şey kalmadı “dedim.
Dizlerini yere dayamış elindeki lamba ile hocanın yutağına bakan doktor kafasını kaldırıp bana baktı.
Ne kadar rahattım ve bu rahatlık beni de şaşırttı.
Ekranda kalp atışı titremelerini gördüğüm zaman doktor o titremelerin sahte atımlar olduğunu söyledi.
Doktor elini kolonyalı mendil ile silip hocanın masasına oturdu, raporunu yazmaya başladı.
Elimdeki serum torbasını masaya koydum raporda “ŞÜPHELİ ÖLÜM “ yazıyordu.
Kampüs polisi odayı boşaltmamızı istedi.
Polis merkezinde ifademi vermek için sıramı bekliyordum. Danışman hocamın gün içinde son sınıf lisans öğrencilerine analiz dersi vardı.
Profesör finans matematiği , oyun teorisi, uygulamalı matematik ve elementlerin geometrisine çalışıyordu.
“AKIL OYUNLARI “ filminden sonra finans matematiğine , oyunteorisine , borsa spekülasyonlarına ilgi duymaya başlamıştı.
Odadaki beyaz tahtanın sol yanında John NASH’in sağ yanında ise Albert EINSTEIN’ın (dili dışarda)
Posterleri vardı.
Nash finans matematiği çalışan bir adam olarak diferansiyel geometride Gömme Teoremini bulmuş sonrada geometri ile bağlarını koparmıştı.
Geometriden uzaklaşması acaba şizofreninin bir sonucu muydu ?
Hocam, karanlıkta çalışmayı severdi, perdeler inmiş, havasız odasına girdiğim zaman odanın kendine has kokusunun etrafı sardığını hissederdim. Sayılar kuramına iyi çalışmamı salık verirdi, elektronik bankacılığın para transferlerinin güvenli bir şekilde gerçekleşmesi sayılar kuramına bağlıdır, bay alpha!
Ali baba ve kırk haramileri okudun mu?
Ali baba pazarda alışveriş yaparken para kesesini çaldırır, hırsızıtakip eder fakat hırsız bir mağaraya girer vekaybolur , Ali baba gözü karadır hemen mağaraya dalar, hızla ilerler, fakat oda ne?
Yol bir noktada ikiye ayrılmaktadır ve bu anda önemli bir karar vermelidir:
Sağa mı, sola mı?
Soldan hızla koşarak hırsızı yakalayacağını düşünür, fakat zavallı Ali baba çıkmaz sokağa girmiştir.
“Buraya kadarmış” der alnındaki terisilerken, yolun sonuna geldim, demek ki harami sağdan hızla koşarak uzaklaştı!
Unutma, bay alpha bu hikayeyinindevamını sana diğer derste anlatacağım, bana hatırlattır!
Sana bir soru soracaktım, hatta soruyu yazmıştım.(Masanın üzerindeki kitapların sayfalarını karıştırmaya başladı)
İşte, burada!
Bay alpha, çok önemli bir bilgiye sahip olduğunu varsayalım. Bu bilgiye sadece sen sahipsin ve insanları bu konuda ikna etmen gerek ama bu işi tabiri caizse çaktırmadan yapmalısın.
Haftaya bugün saat 13:42 de borsanın çökeceğini biliyorsun ama bunu danışmanlığını yaptığın rakip şirketlere üstü kapalı olarak anlatmak zorundasın, nasıl bir yol izlerdin ?
(Kalın camlı kemik gözlüğünü masaya koydu)
Çocukluğumda gazetelerin bulmaca eklerinde iki fotoğraf arasındaki farkı bulun kısmı en büyük eğlencemdi!(konumuz ile ne alakası var, ayrıca konumuz ne?)
Senin gibi gençler bilmez , Pazar sabahları en büyük eğlencem birbirine tıpatıp benzeyen iki fotoğraf arasındaki farkı bulmaktı. Bir an için akran olduğumuzu varsayalım, senve benhafta sonubüyük bir keyif ile kahvaltımızı yaptıktan sonra bulmacanın başına oturalım. Sen her Pazar sabahı elinde topla beni oyuna çağıran arkadaşım ol, (arkadaşımı geçen yıl pandemidenkaybettim) nerde kalmıştık?
İkimiz gazeteyi yere serdik ve dikkatle farkı bulmaya çalışıyoruz, sen birden zıplıyorsun:Buldum!
Ben sana yalvarmaya başlıyorum, sakın farkın nerede olduğunu söyleme yardım almadan bulmak istiyorum.
Farkı söylemezsen fotoğrafı uzun süre inceleyerek ben de bulabilirim, ikimiz de bulduğumuza göre Pazar eğlencesi biter amabenim aklıma bir soru takılmıştır:
Sen iki fotoğraf arasındaki farkı gerçekten buldun mu? nasıl emin olabilirim?
Bu soru kafanı karıştırdıysa eş anlamlısını sorayım:
Bay alpha sen bir devlet okulunda matematik öğretmenisin maaşını aldığın zaman ilk işin elektronik bankacılık sistemine girerek ev sahibinin hesabına kirayı yatırmaktır.
Tesadüfe bakın ki maaş günü hafta sonu, sen transfer talebini yaptın ama bu transfer ilk iş günü gerçekleşecektir. Ev sahibinin hesabına pazartesi yatırılmak üzere bin lira gönderdin.
Elimizde bankanın güvenlik duvarını yıkıp müşterilerin hesabına giren bir de korsan olsun.
Bu talimat acaba bay alpha tarafından mı verildi yoksa bay korsan tarafından mı?
Bankanın bir şekilde bu sorunun yanıtını bulması gerek.
Bu durumda banka kişisel bilgilerini sorgulamaya başlar, annenin kızlık soyadı , ilkokul öğretmeninin ismi nedir?
Soru sayısı az olursa bankanın ikna olması zorolacaktır, sorusayısı fazla olursa bay alphanın kişisel verilere üçüncü kişilerin ulaşımına açık hale gelecektir.
İşte bu problemi çözmek için bilim insanları 1985 yılında çalışmaya başladılar.
“bir önermenin geçerliliğini kanıtlamak için önermenin kendisiniifşa etmek şart değildir.”
Önermeleri hatırlarsın, doğru yada yanlış kesin bir hüküm bildiren ifadelere denir.
Maça gidelim mi?
Yarın hava güzel olacak ifadelerinde kesinlik olmadığı için önerme belirtmez. Önermeler cebiri bilgisayarların dilidir. Bir makine için biraz doğru kısmen yanlış kavramları tanımsızdır.
Makineler ikilik sayı sistemi kullanır. İnsanlar klavyede 5 tuşuna bastığı zaman bir makine bu rakamı 101 olarak algılar.
Önermeleri çeşitli bağlaçlar ile birleştirerek birleşik önermeler elde ederiz, bileşik önermenin doğru olması içeriğindeki basit önermelerin doğruluğuna ve kullandığımız bağlaca göre değişir.
İlk basit önerme doğru ikincisi yanlış ise bileşik önerme yanlıştır, eş anlamlısı:
“hipotezdoğru hüküm yanlışsa önerme yanlıştır”
Bir bilgisayar sır saklar mı bay alpha?”
Sıfır bilgi ispatlarıbir protokolle tanımlıdır. Sıfır bilgi ispatları bana kimi anımsatır bilir misin?
Boş gözlerle hocama baktım. Tepesindeki iki saç teli elektriğe maruz kalmış gibi havalanmıştı.
Şu andaders miyapıyorduk , sohbetmi ediyorduk bilmiyordum. Sessiz kalmayıtercih ettim. ,
-“üst komşumuz olan ilkokul öğretmenini anımsatır. Komşumuz misafirliğe geldiği zaman sürekli sorular sorardı, bir cinayet sorgusunda olduğumuzu düşünmeye başlamıştım. Kendi ailesi yada kendi problemleri ile ilgili en ufak bilgi vermeden sadece sorarak sohbet etmeyi seven sorular bitince de evine giden biriydi, nur içinde yatsın, geçen yıl vefat etti.
Konuyu dağıtmayayım, sıfır bilgi ispatları protokolünde “doğrulayan” ve “ispatlayan” olmak üzereiki taraf vardır.
İspatlayan taraf önermeyi ispatla hükümlüdür.
Bana ispat yöntemlerini sayar mısınız bay alpha?
-doğrudan ispat, olmayana ergi, tümevarım yöntemi, aksine örnek vererek ispat. Şu anda aklıma bunlar geldi hocam.
-güzel ama yeterli değil bay alpha.
Bu adamın tatminsizliği beni çıldırtıyor, bazen onun ölmesini tezimin yarım kalmasını diliyorum.
İspatlayan taraf bu metotların hiçbirini kullanmaz, çünkü burada matematiksel bir ispat yapılmasına gerek yoktur.
Doğrulayan taraf sadece doğru yada yanlış şeklinde cevaplar verir, tıpkı bir yapay zeka gibi…
Grinin olmadığı sadece siyah ve beyazın olduğu bir dünya.
-bay alpha, hiç düşündün mü, biz insanlar neden on tane rakam kullanıyoruz?
Makineler gibi sadece sıfır ve biri kullansak ya?
Verecek cevabım yoktu, yaşlılığın sinmiş olduğu odaya sessizlik hakim oldu.
-bu senin ödevin olsun bay alpha, haftaya cevabı istiyorum.
Kafasındaki iki saç teli ile oynamaya başladı , kısa süren sessizliği hocam bozdu:
“
Onlu sayı sistemi (diğer adıyla onluk sayı sistemi veya desimal), tam sayı olan ve olmayan sayıları belirtmek için kullanılan ve Hint-Arap sayı sistemini referans alan on tabanlı sayı sistemidir. Sistem, Hindistan’dan Arap yarımadasına oradan da İslam Devletleri’nin genişlemesine paralel olarak Kuzey Afrika ve Endülüs üzerinden Avrupa’ya ulaşmıştır. Sıfır da dahil olmak üzere onluk sistemle ilgili işlemlerin eski Hint âlimi Brahmagupta’nın astronomi ile ilgili 632’de yazılan Siddhanta adlı eserinde gösterildiği bilinmektedir. 830 yılında el-Hârizmî onluk sistem ile ilgili işlemlerin nasıl yapılacağını gösteren bir kitap yazmıştır. Kendisi Bicâye’de yetişmiş olan ünlü matematikçi Fibonacci 1202 de yayınladığı LiberAbaci adlı eserinde bu sistemi Avrupa’ya tanıtmıştır. Şu anda dünya üzerinde en çok kullanılan sayı sistemidir.”
-bu hocamın en sevdiğim huyuydu. Ödev verir sonra dayanamaz cevabı kendisi verirdi, cevabı vermesi için dua etmeye başladım.
-İlk insanlar on tane parmağımız olduğu için onluk sayma sistemini kullanmış olabilir mi hocam?
-çok ilkel bir cevap bay alpha.
Mayalar yirmilik sayı sistemi kullandı, toplam yirmi parmağımız olduğu için mi?
Belki de artık 12lik düzene geçmeliyiz, ne dersin?
Hepimizin bildiği gibi bu değişim hem karmaşık hem de çok pahalı olacaktır. Saatlerimiz, ölçü birimlerimiz, paramız her şeyin değişmesinden bahsediyoruz. Ayrıca günümüz teknolojisi ile artık bir çoğumuz zihnimizden işlem yapmak yerine daha pratik cihazlar kullanıyoruz. Ancak, sistemin savunucularına göre bu mümkün.
İşe paradan başlamalı, sonrada eğitim sisteminde yapılacak değişiklikler ile desteklenmeli.
Bir zaman içinde her şey yerli yerine oturacak ve kimse eski sayı sistemini kullanmak istemeyecektir. Ne dersin, düzineler ile düşünmenin zamanı gelmiş olabilir mi?
Yine düşünceye daldı, bazen bu adamın kafasına girip beynini okumak istiyorum.
İlk aşamada aklıma on sayısının bölenleri geldi, 1,2,5 ve 10 .
Toplam dört böleni var bunlardan ikisi asal, pozitifbölenler toplamı 18.
Şimdi 12yi düşünüyorum:1,2,3,4,6,12.
Bölen sayısı daha fazla , pozitif bölenler toplamı 28.
Asal bölenleri 2 ve 3 .
1 asal değildir.Neden?
Hocamın haklı olduğunu düşünmeye başladım, onluk sistemi geride bırakıp 12 lik sisteme geçmeliyiz.
Yapay zeka neden 2lik sistem kullanıyor o zaman? kafam karıştı şimdi, iki en küçük asal sayı
Aynı zamanda çift sayı olma özelliğine sahip tek asaldır.
İkilik sistemi bir az düşünmem lazım.
“Neden sadece 0 ve 1?” Bir rakam daha ekleyemez miyiz? Başka bir rakam eklemek, farklı akım düzeyleri arasında ayrım yapmamız gerektiği anlamına gelir. Bunun sonucunda sadece “kapalı” ve “açık” değil, aynı zamanda “biraz açık” gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bilgisayarlarımızda yer alan elektronik devreler 0 olarak yorumlanabilen “voltaj düşük” durumu ile 1 olarak yorumlanabilen “voltaj yüksek” durumu gibi iki farklı durumdan birinde bulunabilen basit sistemlerin birbirlerine bağlanmasıyla inşa edilir. Birden fazla voltaj seviyesi kullanmak isterseniz, onlarla kolayca hesaplamalar yapmanın bir yoluna ihtiyacınız olacaktır. Aslında ternary bilgisayar denilen ve üçlü sayı sistemi kullanan bir bilgisayar 1950’lerde ortaya atılsa da geliştirilmesi durdurulmuştur.
Bunun nedeni, transistörlerin bir bilgisayarda istiflenme biçimine ve matematik yapmak için nasıl kullanıldıkları ile ilişkilidir. Bilgisayar açısından ikili sistem çok daha kolaydır. Çünkü bilgisayarlar sadece sayıları saymaz aynı zamanda karar da verebilirler. Bu kararlar Boolecebiri mantığı ile çalışır. Boolecebiri değişkenlerin değerinin doğru ve yanlış olabildiği bir cebir alt koludur. Doğru ve yanlış değerleri genelde sırasıyla 1 ve 0 olarak ifade edilir. Bu da bilgisayarda kullanılan açık ve kapalı mantığı ile uyum sağlar.
Birden buldum! Deyip odadan fırlamak aklıma geldi, sayı sistemi büyürse şifreler daha güvenli olacaktı.
Neden mi?
12lik sistemde rakamlar 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9,A,B
16lık sistemde rakamlar 0,1,2,3,4,5,6,7,8,9,A,B,C,D,E,F
Örneğin 10luk sistemde 1250 sayısı onaltılık sistemde (4E2)’dır.
Facebook şifrem 1250 olursa güvenlik zayıf;4E2 olursa güvenlik yüksektir.
Evet, karar verdim, 12lik hatta16lık sisteme geçmeliyiz.
Ben bunları düşünürken hocam dersi anlatmaya devam ediyordu.
-protokolün sonunda doğrulayan taraf, ispatlayan taraftan gelen cevaplara göre
İspatı kabul ederyada etmez.
Sıfır bilgi ispatlarında doğrulayan taraf ne sır hakkında bir şey öğrenir ne de sırrı bilen kişinin sırrı bildiğini üçüncü bir kişiye aktarabilir.
Sana bir örnek vereyim bayalpha.
Tamsayılar kümesinde bir denklik (yansıyan,simetrik,geçişken) bağıntısı tanımlayalım.
Eğer iki sayının farkı üçüncü m sayısının bir tam katı olursa bu iki sayımod m’ye göre denktir.
Örneğin 2 ile 7 ,5’in kalan sınıfları kümesinde aynı denklik sınıfındadır.
Sonsuz tane elemanı olan tamsayılar kümesini beş elemanlı bir kümeye çevirmiş olduk.
Beşe tam bölünenler,
5’e bölündüğünde 1 kalanını verenler,
5’e bölündüğünde 2 kalanını verenler
5’e bölündüğünde 3 kalanını verenler
5’e bölündüğünde 4 kalanını verenler.
Modüler aritmetik hayatımızda hep karşımıza çıkar bay alpha, klasik saatler mod12ye dijital saatler mod24’e, haftanın günleri mod7’ye göre düzenlenmiştir.
Bay alpha, tam bu noktada sana Euler fonksiyonunu öğretmem gerek.
Bu fonksiyona göref(12)=4dür, çünkü 12den küçük olan ve 12
İle aralarında asal olan sayılar 1,5,7,11 olup 4 tanedir.
F(13)=?
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12
Sayıları koşulu sağlar, bu nedenle f(13)=12dir.
Aslında bu özellik sadece 13 için değil tüm asal sayılar için geçerlidir.
F(p)=p-1
Ek olarak ,şunu da söyleyebilirim ;f(pa)=pa-pa-1
Eşitliği geçerlidir.sen bu eşitliği en küçük asal sayı 2 için doğrula, benim çıkmam lazım.
Hocamın prostat sorunun ilerlediği açıktı, sık sık odadan çıkar , ihtiyacını gidermeye çalışırken sardığı tütünü içerdi.
O, klozetin üstünde dumanı etrafa üflerken ben ödeve başladım.
2den küçük olan ve 2 ile aralarında asal olan tek sayı 1dir.f(2)=1,canım hocam!
Çok kolay sormuş.
A=2 olsun
Bu durumda f4=?
4den küçük ve 4 ile aralarında asal olan sayılar :1,3
İki tane , buradanşunu söylerim ki; f4=2.
Diğer taraftan 4-2=2
Eşitlik doğrulandı.
Ödev bitti!
Ya hocam zor sorsaydı, p asal sayısı 2 yerine 3 olsaydı?
F3=?
3ten küçük ve 3 ile aralarında asal olan sayılar :1,2
Canım ben!
Kolay sormuşum;f3=2
Fp=p-1
Eşitliğini doğruladım.
A=2 için f9=?
1,2,4,5,7,8
Rakamlarını yazdım, toplam 6 tane, demekki ; f9=6
Diğer taraftan ;
9-3=6
Eşitlik sağlandı.
Ödev ikinci kez bitti.
Peki ya hoca 5i sorsaydı?
Peki ya hoca 7i sorsaydı?
Peki ya hoca 11i sorsaydı?
Peki ya hoca 13i sorsaydı?
Peki ya hoca 17i sorsaydı?
Sonsuz tane asal sayı var, her biri için ödevi yapamam.
Bu durumda ispat yapmam gerek, ispat yöntemlerini hatırla, Alpha!
1.olmayana ergi
Bu probleme uygulanabilir.
2.tümevarım
Bu metot doğal sayılar için geçerlidir. Bu soruya uymaz.
3.aksine örnek verme
Öyle bir p asal sayısı bulmalıyım ki; fp=p-1 eşitliği sağlanmasın.
İmkansız! Euler bunu çoktan yapmış zaten
Olmayana ergi metotuen uygun olan yurda gidip üst ranzaya uzandığım zaman bunu
Düşüneyim.
Hocam odaya döndüğünde elleri ıslaktı. Beyaz tebeşiri eline alıp tahtaya:
Aralarında asal a ve b için “f(ab)=f(a).f(b)”
Eşitliğini doğrula, ispatı A4 kağıda yaz, poşet dosyaya koy, odada yoksam kapının altından
Atabilirsin, bay alpha.
Enstitüden çıktım, kampüste film festival haftası başlamıştı ve dün izlediğim “kusursuz çember” isimli film beni çok etkilemişti. Bu gün ise beyaz perdede “yağmurdan önce” isimli film için sinema Anadolu’ya gidip biletimi aldım.
Yurtta kalmanın avantajı her akşam sosyal etkinliklere kolaylıkla katılıyordum, hatta abartmaya başlamıştım, barok döneminde klasik müzik temalı konsere bile gitmiştim.
Oyun izlemek tek başıma sıkıcı gelmeye başlamıştı, mesai arkadaşım A.B ile kampüste dolaşmak, tiyatroya gitmek sıkıcı hayatımarenk katmaya başlamıştı.
Ortak özelliklerimizi bir kağıda yazmaya karar verdim:
1.ikimiz de fakir aile çocuklarıyız.
2.ben güneydoğudan ,o da doğu Anadolu’dan geliyor.
Sonuç olarak ikimiz de doğuluyuz.
3.ikimiz de sol görüşlüyüz.
4.ikimiz de matematik çalışıyoruz.
(her ne kadar onun branşı matematik olmasa da hazırlandığı ALES sınavı için
Çalışıyor.)
O, çok ilginç biri, ortada hiçbir şey yokken sen yaratıcıya inanıyor musun, bay alpha?”
Sorusu çok ilginçti.
Elbette inanıyorum ,A.B.
-biliyor musun , sen tam bir kitap kurdusun, hayatında sadece kitaplar var ve de N.Y elbette!
Günde kaç kezNY iletelefon görüşmesi yapıyorsun, maaşının tamamı cep telefonu faturasına gidiyor, sanırım!
Bunları söylerken dumanı yüzüme üfledi, ne kadar çoksigara içiyordu!
Ucuz olsun diye tütüncüden en ucuz tütünü alıp sarardı. Maaşının büyük kısmını ailesine yollardı.
Bunu yaptığı için onu yadırgamadım on kardeşi vardı .
Girdiği her işten bir hafta sonra çıkan bir ağabeyi, okutmak zorunda kaldığı küçük kardeşleri...
Her akşam haberleri izledikten sonra tütün torbasını çıkarıp sararken hükümetin icraatlarını
Eleştirirdi.
Birkaç el tavla oynardık sonra o benim pahalı telefonumu incelerdi, ehli –beyt’ten söz etmeyi severdi.
Çocukken evin çatısından yoldan geçen kel adamın kafasına bir avuç kum attığını zavallı adama ne çok güldüğünü anlatırdı A.B.
Saatler hızla ilerler gece yarısından sonra konu aşka gelirdi, ilk kez üniversitede saz çalan matematik bölümünden bir yakışıklıya tutulmuştu.
Bu macera onun ilk aşk acısıydı, sazlı Romeo onun en yakın arkadaşı ile sevgili olmuştu.
Ve ben onu teselli ederdim üzülme A:B ;belki tekrar karşılaşırsınız ,sevgilisinden ayrıldığını biliyorsun, evlenir mutlu olursunuz, minik çocuklarınız kızıl kıyafetleri ile daireler oluşturup dans eder.
İnci gibi dişleri ile bu sözüme gülerdi, teselli sırası ona geçerdi , üzülme bay alpha belki yıllar sonra aileniz evlenmenize izin verir, NY de bizim gibi öğretmen olur geçim sıkıntısı çekmeden evlenir mutlu olursunuz.
Tavlada her akşam olduğu gibi yenildikten sonra damaya başlardık ve her akşam olduğu gibi o yenilirdi, mevsim kış, pansiyonun bodrum katı soğuktu, kız yurdunun güvenlik görevlisi erkek misafirlerin bodrum katında gece yarısına kadar oturmalarına izin verirdi.
Ben torpilliydim sabaha kadar kalmam için vizem vardı, her akşam geldiğim için bekçi ile samimi
Olmuştum, uzun ve geniş ve soğuk bodrum katında ilk sırada nişanlı çift son sırada ben ve A.B
Otururduk.
Sohbet edecek konu bitince DVD’ye film takıp izlemeye başlardık, gözlerim zayıf olduğu için filmin başrolündeki aktrisi hiç benzemeyen başka bir kadına benzetirdim, AB hem kel hem de körsün deyip bana gülmeye başladı, nedenini bilmediğim bir şekilde aramızda resmiyet aniden yok oldu, ikimiz de gülüyorduk ve sarıldık, soğuktan ellerimiz buz kesmişti.
Sarılma süremiz birden uzadı, biz farklı mezhepten insanlardık aramızdaki ilişki arkadaşlıktan öte
Gidemezdi.
Her akşam sohbet edip, oyunlar oynayıp film izlemekten öteye gidemezdik.
Günlük planlarımızı birlikte yapar ben ona sigaranın zararlarını anlatırdım.
O da bana çok yemek yediğimi kilo aldığımı bu şekilde devam edersem şişman bir damat olacağımı söylerdi.
Bir gün okul çıkışında serviste onun yanına oturup ne kadar zarif ellerinin olduğunu söyledim.
Derslerimiz bittikten sonra pansiyona gitmek yerine havanın güzel olduğunu birlikte dolaşıp kampüste piknik yapmayı önerdim.
İkimiz de farkında olmadan sık sık kampüste piknik yapmaya , pansiyonun bodrum katında sabahlara kadar oturmaya başladık hatta farklı şehirlere hafta sonu gezmeye gidiyorduk.
Sonbahar kendini hissettirmeye başlamıştı ve biz pansiyonun karşısında bulunan paten salonuna her akşam takılmaya başladık.
Elele tutuşup paten yaptıktan sonra sıcak kahvelerimizi yudumlarken onun oda arkadaşları masamıza gelip sırıtarak kendi aralarında çifte kumrular kahve keyfi yapıyor derdi.
Herkesin bildiği sadece ikimizin bilmediği bir şey vardı arkadaşlığımız büyük bir hızla aşka dönüşmekteydi.
“Bir matematikçinin hayatında sadece kitaplar olmalıdır!” bay alpha.
Hocamın tavsiyesine uyan ben hafta sonlarını kitapların arasında kaybolarak geçiren ben artık tozlu raflara uğramaz olmuştum.
Onun ile ilgili olan her şeyi öğrenmek istiyordum. Bektaşiliğin ne olduğunu bir insanın dede olmak için ne yapması gerektiğini merakımdan kitapları karıştırmaya başladım:
Alevilik, AliveOn İki İmam’ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli’nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslamigelenektir.[1]SünnilikveOnikicilik’ten farklı olarak Alevilerin bağlayıcı bir dini dogmaları yoktur ve öğretiler dedeadı verilen dini bilgin tarafından aktarılır. İslam’ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlama farklılık gösterebiliyor. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam’ın heterodoksbir yorumuna yol açtı.
Temel inanç
Alevilik, Hâkk-Muhammed-Ali üçlemesiyle Ehl-i BeytveOn İki İmamlarıönemseyenCâferiyye Şiiliğiile ortak noktalara sahip olan bir yoldur.[kaynak belirtilmeli]Alevilik’te incelenmesi gereken asıl inançVahdet-i VücudveyaVarlık birliği’dir.[kaynak belirtilmeli]
Dört kapı kırk makam inancı
Ana maddeler: Dört Kapı Kırk Makam, Hacı Bektaş-ı VeliveBektaşilik
Dört Kapı Kırk Makamşeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş-ı Velî’nin tespit ettiğine inanılır. Hacı Bektaş, "Kul Tanrı’ya kırk makâmda erer, ulaşır, dost olur" demiştir.
Aleviler kendi içlerinde bir çeşit hiyerarşi oluşturmuştur. Örneğin yol’a gönül vermiş olana tâlip denir. Kişi, yolun kurallarını yerine getirip bilgi düzeyini arttırdıkça yükselir. Alevilikte yol denen deyimin temelini Dört Kapı Kırk Makamanlayışı oluşturmaktadır.
Dört Kapı ve Mertebeleri şunlardır:
• Şeriat(Bel Kapısı / Mü’minlik Mertebesi),
• Tarikat Kapısı(Yol Kapısı / Zâhidlik Mertebesi),
• Marifet Kapısı(İl Kapısı / Âriflik Mertebesi),
• Hakikat Kapısı(Gök Aman – Yer Ana / Mûhiplik Mertebesi)
Her kapının on makâmı vardır.
Şeriat Kapısı’nın makamları:
1. İman etmek,
2. İlim öğrenmek,
3. İbadet etmek,
4. Haramdan uzaklaşmak,
5. Ailesine faydalı olmak,
6. Çevreye zarar vermemek,
7. Peygamberin emirlerine uymak,
8. Şefkâtli olmak,
9. Fiziki ve mânevi yönden temiz olmak,
10. Yaramaz işlerden sakınmak. Tarikat Kapısı’nın makamları:
11. Tövbe etmek,
12. Mürşidinöğütlerine uymak,
13. Temiz giyinmek,
14. İyilik yolunda savaşmak,
15. Hizmet etmeyi sevmek,
16. Haksızlıktan korkmak,
17. Ümitsizliğe düşmemek,
18. İbret almak,
19. Nimet dağıtmak,
20. Özünü fakir görmek Marifet Kapısı’nın makamları:
21. Edepli olmak,
22. Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
23. Dayanma,
24. Sabır ve yetinme,
25. Utanma,
26. Cömertlik,
27. İlim,
28. Hoşgörü,
29. Özünü bilmek,
30. Anlayışlılık Hakikat Kapısı’nın makamları:
31. Alçakgönüllü olmak,
32. Kimsenin ayıbını görmemek,
33. Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
34. Tanrı’nın her yarattığını sevmek,
35. Tüm insanları bir görmek,
36. Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
37. Gerçeği gizlememek,
38. Anlamı bilmek,
39. Tanrısal sırrı öğrenmek,
40. Tanrısal varlığa ulaşmak.
AB her sohbetimizde ölmeden ölmek istediğini söylüyordu. Aşkı karşı cins ile yaşamak istemediğini ilahi aşkı yaşamak istediğini söylüyordu.
40.maddeye ulaşmak istiyordu sanırım, benim anlamadığım yukardaki maddelerin hepsi mantıklı ve doğruydu Sünni olmak bu maddelere karşı olmayı gerektirmiyordu.
Onunla bir ilişkim olsa bile evlenmemiz mümkün değildi, ayrıca ben farklı şehirlerde olsak da hala
NY ile görüşüyordum, lisans öğrenimi boyunca bu şehrin her noktasında onunla anılarım vardı hemen her gün telefonla konuşuyorduk sanki ayrı değildik .
ilişkimizde her şey yolundaydı evlenmemize karşı çıkan ailemi alt edecektik, zamanla NY iş bulucaktı ve evlenecektik.
Oysa yolunda gitmeyen şeyler vardı benim günlerim gündüz okulda gece bodrum katında AB ile birlilkte geçiyordu ve NY her telefonda geçici olarak çalıştığı okulda bir öğretmenle çok iyi arkadaş olduklarını anlatıyordu.
Her konuşmamız sıkıcı olmaya başlamıştı hep aynı sorular..
Günün nasıl geçti?
Okulda sorun var mı?
Üzülme, kadrolu öğretmen olduğun zaman evlenmemize onay verecekler...
İkimizin de hayatına yeni kişiler girmişti ve biz bunun farkında değildik, ilişkimizde sonbahar aslında sonun başlangıcı olmuştu.
Okulda AB’yi ilk gördüğümde öğretmenler odasına sigara dumanı yaydığı için ne kadar antipatik olduğunu düşünmüştüm.
Ben ondan sigarayı bırakmasını o da benden etyemez olmamı istiyordu.
O zaman bitkileri de yeme, AB !
Çünkü onlar da canlı.
Sonunda pes etmiştim onunla uyumlu arkadaş olmak için o soğuk bodrum katında sigarasından bir nefes çektim ve öksürmeye başladım.
Bu halime çok güldü bir taraftan da biralarımızı yudumluyorduk her zaman ki gibi üşümeye başlamıştı birbirimize sokulursak ısınacağımızı söyledim.
Oturduğum koltuğu değiştirip yanına geldim aniden onu kendime doğru çekip üşümüş ellerini ısıtmaya başladım.
Bu pansiyona doğru gelirken attığım her adımda yanlış yolda olduğumu düşünüyordum ama her akşam da kendimi burada buluyordum.
İkimiz de sarhoştuk ve benim kalın paltom yorganımız sert koltuk ise yatağımız olmuştu, birbirimizi ısıttığımız ilk gece böyle geçti ve ben güneşin ilk ışıkları ile birlikte NY’ye veda mesajını yolladım.
Artık bektaşiolmalıydım ve evlenmeliydik.
Geceleri okumaya başladık. O bana bektaşi felsefesini öğretecekti.
Ben de gireceği akademik lisans üstü eğitim sınavı ALES’de matematik yapmasına yardımcı olacaktım.
Ve her şey bu şekilde başladı.
Evet genç öğrencim bayalpha, geçen ders sıfır bilgi ispatlarından söz ettim
Unutmadındeğilmi?Ali baba ve mağarası.
Sıfırbilgi ispatları kriptografidekullanılır,bugünlerde çok izlenen CSI:NY
Dizisi bazen bu konuya değiniyor.
Bay alpha ;
Kriptografi, gizlilik, kimlik denetimi, bütünlük gibi bilgi güvenliği kavramlarını sağlamak için çalışan matematiksel yöntemler bütünüdür. Bu yöntemler, bir bilginin iletimi esnasında karşılaşılabilecek aktif ya da pasif ataklardan bilgiyi -dolayısıyla bilgi ile beraber bilginin göndericisi ve alıcısını da- koruma amacı güderler..
Bir bilginin güvenli olarak iletileceğinden ya da elde edilmiş bir bilginin güvenli bir şekilde elde edilmiş olduğundan bahsedilebilmesi için, kullanılan iletişim sistemlerinin sahip olması beklenebilecek bazı güvenlik kavramları vardır:
Bunlardan birincisi Gizliliktir.
Yani Bilgiyi görme yetkisi olanlar dışındaki herkesten gizli tutmak.
Bankadaki kişisel verilerimiz bu tanıma çok uygun bir örnektir.
Çağrı merkezindeki görevli şifrenizi bankamız çalışanları dahil kimse ile paylaşmayın der.
ikincisi Kimlik Denetimidir yani İletimi gerçekleştirilen bir mesajın göndericisinin gerçekten gönderen kişi olduğu garantisidir.
Üçüncüsü Bütünlüktür: Bütünlük bir bağlantının tamamı ya da tek bir veri parçası için, mesajın gönderildiği gibi olduğuna, üzerinde hiçbir değişiklik, ekleme, yeniden düzenleme yapılmadığı garantisidir.
dördüncüsüReddedilmezlik Göndericinin iletilen mesajı inkar edememesi (böylece bir mesaj gönderildiğinde alıcı göndericinin mesajı gönderdiğini ispatlayabilir).
beşincisi Erişim Kontrolüdür: İzinsiz kişi ya da uygulamaların erişmemeleri gereken kaynaklara erişemeyecekleri garantisi (ağ güvenliği bağlamında, erişim kontrolü, ana bilgisayar sistemlerine erişimleri kontrol etme ve sınırlandırma yetisidir. Bu kontrolü başarmak için, erişimi kazanmaya çalışan her varlık ilk olarak tanımlanmalı veya doğrulanmalıdır. Erişim kontrolü servisleri kimlik denetimi yapılmış varlıkların kaynaklara ancak kendilerine izin verilen şekilde erişebilecekleri garantisini vermekle yükümlüdür).
Bu temel kavramlar dışında zaman bilgisi, tanıklık, anonymity, sahiplik, sertifikalandırma, imzalama gibi kavramlardan da bahsedilebilir.
Uzun bir soluk alıp Xanax tabletinden bir tane çıkarıp güç bela ilacı ikiye böldü.
Uyku problemi yaşıyorum bay alpha, sabahakadarZeta fonksiyonun dağılımını
Araştırdım.Bu bir milenyum problemi eğer bu dağılım çözülürse gerçek sayılar ekseninde asal sayıların nasıl sıralandığı belirli olacaktır.
Ömrümün son günlerinde tüm bilim aleminde bu dağılımı bulup şöhreti hissetmek istiyorum.
Son yolun başındasın zamanın çok, milenyum problemlerine oyun teorisine çalışacak çok zamanın olacak, yalnız bu aralar aşk hayatının hareketlendiğini hissediyorum.
Aslına bakarsan , senden başka herkes AB’ye sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu.
Şimdi bu tatlı konuyu daha sonra konuşmak üzere unutalım ve derse devam edelim:
Bay alpha;
Esas kelimesi ile bir kriptografik sistem içerisinde kullanılan temel işlevlerden bahsedilmektedir. Bir kriptografik sistem, bilgi güvenliğini sağlamak için bir araya getirilmiş birçok küçük yöntemler bütünlüğü olarak görülebilir. Bu yöntemler yapıları itibarı ile üç ana grupta incelenebilirler:
• Anahtarsız şifreleme
• Gizli anahtarlı şifreleme
• Açık anahtarlı şifreleme
Anahtar kullanmayan kriptografikalgoritmalar, veya diğer adlarıyla Veri Bütünlüğü ve Özet Fonksiyonları, veri bütünlüğünü garanti etmek için kullanılan MD5, SHA-1, RIPEMD-160 gibi kriptografi algoritmalarının kullandığı yöntemlere verilen isimdir.
Bu özet fonksiyonu algoritmaları veriyi tek yönlü olarak işler ve algoritmanın özelliğine göre belirli bir genişlikte (örn: 128 bit, 512 bit) kriptografik özet çıkartır. Bir anlam bütünlüğü içermeyen ve rasgele seçilmiş sayılar görüntüsü yaratan bu çıktı o dosya veya bilgiye özeldir. Her işlem yapıldığında, hep aynı sonucu verir. Ancak dosya veya bilgide 1 bit değişiklik dahi gerçekleşmesi durumunda bu çıktı (özet çıktısı) tamamen değişir. Böylece iki kontrol arasında veri bütünlüğünde bir değişiklik olup olmadığı anlaşılır.
Kriptografikyöntemlerden, hem şifreleme hem de deşifreleme işlemi için aynı anahtarı kullanan kriptosistemlere verilen isimdir. Simetrik şifreleme olarak da adlandırılır.
Simetrik şifreleme uzun bir geçmişe sahiptir. Haberleşen tarafların (Hem göndericinin hemde alıcının), aynı anahtarı kullanmaları gerektiği için, burada asıl sorun anahtarın karşıya güvenli bir şekilde iletilmesidir. Simetrik şifreleme; anahtar karşıya güvenli bir şekilde iletildiği sürece, Açık anahtarlı şifreleme’den daha güvenlidir. Anahtar elinde olmayan birisi şifrelenmiş metini ele geçirse de şifrelenmiş metinden asıl metni bulması mümkün değildir. Simetrik şifrelemede haberleşen tarafların her biri için bir anahtar çifti üretilmelidir. Bu yüzdende çok fazla anahtar çifti ile uğraşmak gerekebilir.
Açık anahtarlı şifreleme, şifre ve deşifre işlemleri için farklı anahtarların kullanıldığı bir şifreleme sistemidir. Sistemin bu özelliğinden dolayı asimetrik şifreleme olarak da adlandırılır. Haberleşen taraflardan herbirinde birer çift anahtar bulunur. Bu anahtar çiftlerini oluşturan anahtarlardan biri gizli anahtar diğeri açık (gizli olmayan) anahtardır.
Gizli anahtarın sadece bir sahibi vardır. Gizli anahtara sahip olan taraf gizli anahtar aracılığıyla, kendi açık anahtarıyla şifrelenmiş bilgilerin şifresini çözebilir, kendisine ait sayısal imzaları oluşturabilir ya da kendi kimliğini ispat edebilir.
Açık anahtar, sadece gizli anahtarın sahibi tarafından oluşturulabilir ve herkesin erişimine açıktır. Açık anahtarla, bilgiler sadece gizli anahtarın sahibi tarafından çözülebilecek şekilde şifrelenebilir ya da gizli anahtar sahibinin sayısal imzasının ve kimliğinin doğruluğu kontrol edilebilir.
Simetrik şifreleme algoritmalarının aksine, asimetrik şifreleme algoritmalarında güvenli bir “ilk anahtar değişimi” ihtiyacı bulunmamaktadır.
Kriptografi sadece bilgi saklaması ve aktarması problemine güvenli bir çözüm aramaktan ibaret değildir. Elektronik imza, elektronik para ve elektronik seçim vs. gibi farklı kullanım alanları da bulunmaktadır. Bu problemlere çözüm getiren protokoller, bahsi geçen şifreleme sistemlerine ek olarak, “kriptografik temel taşları” diyebileceğimiz yöntemler kullanmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
— Sır Paylaşımı
— Sıfır Bilgi Ispatları
— Kör İmzalar
Sıfır bilgi ispatlarından sana söz etmiştim. Bu konu hakkında kütüphanede gerekli araştırmaları yaptığına inanıyorum.
Sen sorumluluk sahibi bir öğrencisin bay alpha ve ben sana güveniyorum.
Günümüzde elektronik imza bir çok internet sitesinde kullanılmaktadır, elektronik para da hayatımızda yer edinmeye başladı, insanlar kolay para kazanma umudu ile THODEX isimli şirkete
Paralarını yatırdı ve dolandırıldı.
Halkımızın en büyük sorunu nedir, bay alphabilir misin, hiç kimse okumuyor.
Araştırmadan emek vermeden para kazanmak isteyen seksen milyon insan!
Ne yazık!
Torbasını açıp içinden bıçağını ve ayvasını çıkardı, ayvadan küçük dilimler keserken diğer taraftan AB gibi tütün sarıyordu.
Tanrım!
AB, hep aklımdaydı, acaba şimdi ne yapıyordu?
Bugün ben üniversitede yüksek lisans dersimi dinlerken o okuldaydı haftada 30 saat derse giriyordu daha çok maaş alıp ailesine daha çok göndermek zorundaydı.
Alın teri ile kazandığı para ile küçük kız kardeşlerini okutması beni çok etkiliyordu.
Derin düşünceler daldığımı hocam hissetmişti.
Bay alpha, bu gün çok dalgınsın.
Hadi bir bilmece sorayım sana , kafan dağılsın bir az, şimdi beni dinle çok eğlenceli olacak!
Sıcak bir yaz günü seninle tatile gidiyoruz, Akdeniz’in serin sularında yüzdükten sonra canımız dondurma istiyor.
Tanesi 5 lira olan ucuz marka dondurma ve tanesi 8 lira olan pahalı marka dondurmadan alıyoruz.
Dondurmaları kardeş payı yapıp yedikten sonra buz gibi biralarımızı sahilde yudumluyoruz.
Markete ödediğimiz toplam para bir doğal sayının karesi oluyor, sakın unutma!
Ayrıca bu tam kare sayıya 60 eklenince aldığımız dondurma sayısının karesini elde ediyoruz.
Sence kaç tane ucuz kaç tane pahalı dondurma aldık, bay alpha?
Bazen bu adamın benimle alay ettiğini düşünüyordum, neden bu kadar kolay sordu acaba , herhalde motivasyonumu yükseltmek istiyor, ben sıradan bir öğrenci değilim çok başarılı olacağım tüm bilim dergilerinde adım yazacak sevgili hocam!
Sorduğun soruya gelince önce karesel sayıları hafızamda sıraya koyayım:
1,4,9,16,25,36,49,64,81,100,121,144,169,196,225,256,289,324,…
Bu sayılardan farkı 60 olan bir çift yakalamam gerek:
ihtimaller:
(4,64)
(196,256)
Canım hocam!hep kolay sorar zaten.
Sadece iki ihtimal var, birinci ihtimali eleyebilirim çünkü 4 liraya satılan dondurma yok.
Bu durumda tek bir olasılık var :(196,256)
Eğer , sevgili hocamla birlikte tatile çıkıp(ığhh!)
x tane ucuz dondurma aldıysak
5x+8(16-x)=196
Zihnimde denklemi kurduktan sonra
Buldum ,hocam dedim
Fakat neden tam sayılarda çözümü olmayan bir denklem sordunuz ki?
(adam iyice yaşlandı, acaba demans belirtileri mi başladı ?)
5x+8(16-x)=196
Denklemi güç bela ayağa kalkıp tahtaya yazdı, haklıymışsın senden özür dilerim bay alpha bu denklemin tamsayılar kümesinde çözümü boş kümedir.
Belki de bugünkü derse son vermeliyiz .
Yarın sabah onunla bir sevgili olarak buluşacaktım.
Okul servisinde yine yan yana oturacaktık
Yola çıktıktan on beş dakika sonra onun her zaman olduğu gibi sigarasızlıktan başı çatlayacak ve en arkada tütün saracaktı.
Onunla buluşmadan önce bektaşiliği okudum. Sözlü sınav olacak öğrenci gibiydim.
Kütüphanenin ilk kez 4.katına çıkıp kaynak taraması yaptım.
Bektaşiler Açısından Bektaşilik Nedir?
İslâmiyet, Hazret-i Muhammed’in tebliğiyle artan bir hızda taraftar bulmuş ve insanlar kitleler halinde Müslüman olmuşlardı. Hayatta olduğu dönemde günlük yaşam, inanç, ibadet ve muamelat ile ilgili sorulara cevap veren Peygamberimiz, bulunduğu toplum içinde eşitlikçi, haktan yana bir tevhit inancını yerleştirmeyi amaçlamaktaydı. Tebliğ ettiği hükümler ise Cebrail aracılığı ile Allah’tan kendisine bildirilenlerden başka bir şey değildi.
Hazret-i Muhammed’in ardından yöntemine itirazlar olmakla beraber dört halife de seçimle iktidara gelmişler, ancak bu süreçte pek çok sorun yaşanmıştı. Hazret-i Muhammed, ileride uyuşmazlığın çıkacağını görmüş ve Gadir-i Hum’da Hazret-i Alî’yi Müslümanların mevlâsı ilân ederek çıkabilecek sorunları çözmeye çalışmıştı.
Peygamber efendimiz, yaşamı boyunca her işi lâyık olana yaptırmayı tercih etmişti. Muaviye onun bu davranışını örnek almadığı gibi, saltanatını tesis ettikten sonra câmilerde Hazret-i Ali’ye lanet okunmasını gelenek haline getirmişti. Bu süreç Hazret-i Hasan’ın zehirletilmesi, Hazret-i Hüseyin’in Kerbelâ’da yakınlarıyla beraber şehit edilmesi ile devam etmişti.
Bütün diğer imamlarda olduğu gibi İmam Caferü’s-Sadık da imamlık yaptığı 724-743 yılları arasında siyasetle ilgilenmemiş, başkaldırı eylemlerine katılmamıştı. Emevî ve Abbasî iktidarları, Ehl-i Beyt taraftarlarını ve imamlarını, potansiyel muhalif olarak kabul edip, baskılarını sürdürmüşlerdi. İmam Caferü’s-Sadık, Hazret-i Ali’den itibaren kendisine aktarılan Ehl-i Beyt’in İslâm anlayışını, Kur’ânâyetlerini ve hadisleri bâtınî yorumuyla geliştirmiş ve kendi yaşamındaki bazı insanlar arasında yaygınlaştırmıştı. Dolayısıyla ‘Takiyye benim atalarımın dinidir’ sözünden, bâtınî yorumlarını herkesle paylaşmadığını anlıyoruz. Bu takiyye dünya malı için değil, Allah’ın rızası için yapılmaktaydı.
Hazret-i Muhammed’in tebliğ ettiği İslâm dini önce Emeviler, daha sonra Abbasiler zamanında Kuzey Afrika üzerinden İspanya’ya kadar yayılmıştır. Bu yayılışta İslâm’ın şekli tarafına daha çok ağırlık verildiğini gözlemliyoruz. Mistik yorum ise ancak sûfîlerin gönlünde sevgi, hoşgörü, fedakârlık temeli üzerinde ve yaşama indirgenmiş örnek davranışlarda görülmüştü. Bu nedenle Türkler kendilerine sûfî dervişlerin algıladığı, şekilden ziyâde özün esas alındığı İslâm’ın tasavvufî yorumlarını örnek almış, tüm yaşamını da ona göre düzenlemişti. Bu coğrafyada yaşayan bütün etnik kimliklerin, inanç yapılarında şu veya bu şekilde etkilendikleri gözlemlenmektedir.
Anadolu coğrafyasında yaşayanlar, İslâm’ı kendi geleneklerine ve ahlâk anlayışlarına uygun olduğunu gördükleri için kabul etmişlerdi. Bu nedenle bilim çevreleri Ehl-i Beyt sevgisi merkezli ve ahlâk temelli İslam anlayışını “Türkmen Müslümanlığı” tabirini kullanarak ifade etmişlerdir. Aynı zamanda 13. – 14. yüzyıllarda toplumsal yapı anlamında Alevî-Sünni gibi bir ayrışma söz konusu değildi. O dönem Alevî kelimesi bugünkü gibi belli inançları olan insan topluluğunun adı olarak kullanılmamaktaydı. Alevî denilince Hazret-i Ali’nin soyundan gelen insan anlaşılmaktaydı. Bektaşî sözünden ise Hacı Bektaş Veli’nin ahlâk temelli, dört kapı kırk makam merkezli İslâm yorumunu kabul eden insanlar anlaşılmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nde her meslek kuruluşunun bir Pir’i vardı. Yeniçeri Ocağı’nın Pir’i ise Hacı Bektaş Veli idi. Osmanlı Devleti on altıncı yüzyıldan itibaren onun yolunda gidenlere artan bir üslupla sert davranmasına rağmen Pir’in şahsına saygısızlık etmemiştir.
Gözden kaçırılmaması gereken bir başka konu da, Şiîlerin İmamiye anlayışıyla Alevî ve Bektaşîlerin İmamiye anlayışı arasındaki farklardır.
Ayrıca Şiîlik ve Caferilik İmam Cafer’in fıkhî yorumlarını esas aldıklarından bu yönü ile Anadolu Alevîliği ve Bektaşîliği ile farklılıklar göstermektedir. Şiîlik inancına göre Ehl-i Beyt neslinden gelen imamlar günahsızdır, ayrıca bunların hem dini, hem de siyasi lider olmaları gerekir. Alevîlikteki imamet anlayışında, dini liderliğin mutlaka Ehl-i Beyt neslinden bir dedeye ait olması gerektiğine inanıldığı için ayin-i cemlerde ve bazı dinî ritüellerde dedenin bulunması olmazsa olmazlardandır. Fakat ülkenin yönetimi konusunda siyasi liderlik yönünden böyle bir şartları yoktur.
Bektaşîlikte ise aynü’l-cem sırasında imamet görevi yapan babanın yedd-i sahih olup olmadığına, yani tuttuğu elin Hazret-i Muhammed’e çıkıp çıkmadığına dikkat edilir. Eğer eli, yani tarikat silsilesi, diğer bir deyişle nur zinciri Hazret-i Ali’ye, dolayısıyla Hazret-i Muhammed’e çıkmıyorsa onun meydanına girilmez, baba olarak kabul edilmez. Aynü’l-cem’de kılınan halka namazına dâhil olunmaz. Halifelik kavramından da manevî halifelik yani bâtın padişahlığını anlaşılır, dünya padişahlığında, malında asla gözleri olmaz. Gözü olana nasip de verilmez. Bektaşî ârifleri, gönül erleri meseleye tarih boyunca hep bu şekilde bakmışlardır. Şu dörtlüğün konuyla ilgili düşüncemizi doğrular nitelikte olduğu kanaatindeyiz.
“Erenler gönülde meydan açtılar
Mâsivâ bendini kırıp geçtiler
Ali sofrasında aşkı içtiler
Rızadan yapılmış lokma yiyenler”
Bektaşîlik; Allah’ın varlığına, Kur’ân-ı Kerîm’in hak kitap, Hazret-i Muhammed’in en son peygamber, Hazret-i Alî’ninvelîlerin ilk halkası olduğuna, Hacı Bektaş Velî’nin pîrliğine inanan, İslâm’ın tasavvufî bir yorumudur. Hazret-i Muhammed’e ve onun en yakınındaki, sırlarını paylaştığı Hazret-i Alî’ye olan özel sevgisinden dolayı Alevî’dir. İmam Cafer-i Sâdık mezhebinin tasavvufî yorumlarını inançlarında işlemişlerdir.
Bektaşîlik, Hazret-i Muhammed’le başlayan, Hazret-i Alî ve On İki İmamlar’la devam eden, AhmedYesevî Ocağı’nda olgunlaşan, 13. yüzyılda yaşayan Hacı Bektaş Velî tarafından yeniden yorumlanan İslâmiyet’in Anadolu’daki bir uzantısıdır. Horasan Okulu’nda eğitim alan Hacı Bektaş Velî bu inancı dört kapı, kırk makam kavramıyla sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Hacı Bektaş Velî’nin getirdiği bu kavramların Bektaşîliğin inanç, eğitim ve yaşam sistemi içinde çok özel bir yeri vardır. On altıncı yüzyılda yaşamış olan ve İkinci Pîr olarak kabul edilen Balım Sultan tarafından inanç, ibadet, günlük yaşam ile ilgili uygulamalar yazılı hâle getirilmiştir. Bu yazılı metne Balım Sultan Erkânnâmesi denir. Erkânnâme; duâların, ibadetlerin, aynü’l-cemlerin, nasip törenlerinin, sünnet, ev takdisi, aşure, nevruz, kurban, namaz-ı sûri, nikâh gibi günlük hayatta lüzumlu olan inanç ve ibadet pratiklerinin nasıl yapılması gerektiği gibi konuları içermektedir.
Bu inancın temel kaynakları Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdikleri ile Hazret-i Muhammed’in, Ehl-i Beyt’in, Hacı Bektaş Velî’nin ve Balım Sultan’ın uygulamaları olarak sıralanabilir. İnançla ilgili olarak yapılan hiçbir şeyin en azından temel bakış açısı olarak bunlara tezat olmaması gerektiğine inanılır. Ayrıca cevabı alınmasında sorun olacak şeylerde ölçü, temel değerlere ters olmamak ve benlikten uzak olmak kaydı ile akılcı olmasıdır. Çok net çizgilerle kaynaklarda çerçevesi çizilmemiş olmasına rağmen ve diğer İslâm ekollerinden farklı yorumlanmakla beraber aşağıdaki maddelerin Bektaşîlikte imanın esaslarını oluşturduğu söylenebilir.
1. Tevhid (Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak)
2. Adâlet (Allah’ın âdil olduğuna inanmak)
3. Nübüvvet (Peygamberlere İnanmak)
4. İmâmet ve Velâyet (On İki İmamlar’ın önderliğine inanmak)
5. Meâd (Kıyamet/Âhiret Gününe İnanmak)
Bektaşîlik’te, Tanrı’yı sevmenin yolunun insanları sevmekten geçtiğine inanılır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiği üzere insan en güzel biçimde yaratılmıştır. İnsanı iyi veya kötü yapan şeyler ise beşeri zaafları, yani nefse olan düşkünlükleridir.
Bektaşîliğe göre; Kur’ân-ı Kerîm, diğer kutsal kitapları da içinde toplayan en son kitap, İslâm en son din, Hazret-i Muhammed ise en son peygamberdir. Hazret-i Ali velâyetin ilk halkasıdır. Her zamanın bir velisi olduğuna inanılır. Velayetten anlaşılan manevî önderliktir, siyasal önderlik değildir. Bektaşîlik’te siyasal önderliğin mutlak surette Ehl-i Beyt soyundan birisinde olması gibi bir beklenti hiçbir zaman olmamıştır. Ülkesinin birliği, bütünlüğü ve insanlık âleminin selâmeti için hayır duada olmaya çaba gösterir. Amacı kâmil insan yetiştirmektir. Bektaşî muhabbetlerinde hiçbir siyasal akıma yönlendirme söz konusu olmaz. Bu amaçla gelenlere de nasip verilmez.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Hiç kimse, bir kimseyi kurtarmak için onun izni olmadan ona yardım edemez” “Tanrı izin vermedikçe, hiç bir ferdin îman etmesi mümkün değildir” buyrulmaktadır. Vakti gelmeden hiçbir şeyin gerçekleşmesi de mümkün değildir. Bektaşî, kendisi gibi düşünmeyeni dışlayıp küçük görmez, aksine Allah’a olan saygısından dolayı hoş görür. Gösteriş ve mevki hırsından uzak durur. Diğer dinlerden Bektaşîliğe gelmek isteyenlere önce kelime-i şehâdet getirtilir, böylelikle Müslüman olmaları sağlanır. Daha sonra abdest aldırılır ve rehber eşliğinde iki rekât namaz kıldırılmak suretiyle erkânın diğer bölümlerinin uygulanması devam eder. Bu nedenle de samimi olarak gelen, yola giriş kurallarına haiz tüm insanlara açık bir inanç sistemi olması nedeniyle de evrenseldir.
Bektaşîlik’te çok değer verilen iki mekân vardır. Birincisi Meydan Evi olarak adlandırılan, yalnızca Bektaşîliğe girmiş olanların, halka namazı olarak da tabir edilen kadın erkek bir arada toplu namazlarını kıldıkları ibadet yeridir. İkincisi inanç önderleri olan babaların Bektaşîlik ile ilgili eğitim yaptığı yerdir. Bu nedenle birincisine aynü’l-cem, ikincisine âyinü’l-cem denilir. Bu kavramlar pek çok kaynakta çelişkili olarak kullanılmaktadır.
Bektaşîlikte, “Aynü’l-cem” adıyla tanımlanan kutsal tören, bir namaz erkânıdır. Bu nedenle, bu meydanda ne bir şey yenir, ne de bir şey içilir. Ezgi ile hiçbir nutuk söylenemez. Hatta Kur’ân-ı Kerîm bile makamsız okunur. Ancak, namazdan çıkıldıktan sonra “Âyin-i Cem” denilen Kutsal Şölende sofralar kurulur, yemekler yenir, sohbet ve muhabbet edilir. Na’atler, gazeller, nefesler mürşidin izni alınarak topluca söylenir. Bu sofraya “Ali Sofrası” adı verilmiştir. Bir eğitim kürsüsüdür. Kutsal kitabımızda, A’rafSûresi’nin 31. âyetinde geçen; “Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde zînetinizi takının. Yeyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez” sözleri bu gerçeği bize açık seçik olarak anlatır.
13.-14. yüzyıllarda Alevî denilince Hazret-i Ali’nin soyundan gelen insan anlaşılırdı. 18. yüzyıldan sonra ise geniş bir topluluğun inanışının adı olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, Alevî bir anne babadan doğan insan algılanmaktadır. Kızılbaş kelimesi ise on altıncı yüzyılda, bugün Alevi dediğimiz Türkmenleri aşağılayıcı amaç güdülerek kullanılan bir sözdür. Anadolu Alevîliği olarak da ifade edilen Kızılbaşlık; Peygamber neslinden geldiğine inanılan dede önünde, rehber eşliğinde iki evli çiftin musahip olarak ikrar verdiği inanç sisteminin adıdır. Bir kısım Alevî topluluklar Ağu İçen, Sarı Saltuk, Baba Mansur gibi ocaklara bağlıdır. Bazıları da Hacı Bektaş Veli’nin soyundan geldiğine inanılan Çelebilere bağlıdır. Çelebilere bağlı olanlar da Hacı Bektaş Veli’nin soyundan gelenlere bağlı olduklarını ifade etmek için kendileri hakkında “Bektaşî” tabirini kullanmışlardır. Bununla beraber bütün Aleviler Hacı Bektaş Veli’yi pir olarak tanırlar.
Diğer yandan özellikle yoğun olarak Trakya’da ve Balkanlar’da Babai, Kızıldeli Ocağı, Bedreddiniler, Otman Babalılar, Çarşambalılar olarak isimlendirilen Alevî sürekleri bulunmaktadır. Bu grupların bazıları Hacı Bektaş Veli’nin büyüklüğüne inanmış olmalarına rağmen, Pir olarak kabul etme konusu gündeme gelince Otman Baba, Akyazılı Sultan, Kızıldeli Sultan, Elmalı Baba, Demir Baba isimleri öne çıkmaktadırlar.
Gerçekte Bektaşî olarak ifade edilen topluluk ise, Balım Sultan Erkânnâmesi denilen erkânı uygulayan gruptur. Bektaşîlere göre, Bektaşîlik babadan oğla geçmez, kişisel tercih ile yola girilir. Baba olmak da atadan miras olarak kalmaz. Baba adayı uygun görülen dervişler arasından seçilir. Bir halife baba vasıtasıyla babalık erkânı uygulanır. Yola girecek kişinin eşinin de nasip alması şartı yoktur. Günümüzde gençlerin evlenememelerinin en önemli nedenlerinden birisi uygun eş bulamamalarıdır. Durumun böyle olması, uygun musahip bulamama konusunu da gündeme getirmektedir. Alevîlik’te musahip tutmak olmazsa olmazlardan olduğu için bu kurumun genç nesil içinde gelecek yüzyıllara orijinal hâli ile ulaşması oldukça zor görünmektedir. Bektaşîlik’te yola girişin tek tek olması, günümüzde de kolaylık sağlayıcı özelliğini muhafaza etmekte olduğu sonucuna götürmektedir.
Alevîlikte yola girme yani musahip erkânı yapıldığından ancak Alevî anne babadan doğan kişiler musahip olmak suretiyle Alevî olurlar.
Bektaşîlik’te ise dünyaya insanın tek gelip tek gideceğinden, yola giriş ritüelleri tek tek yapılır. Daha sonra kişinin liyakatine göre sırasıyla derviş, baba, halife baba en son Hacı Bektaş Veli Postu’nda oturan, onun o günkü temsilcisi olan Dedebabalığa kadar yükselebilir.
Bektaşî dervişlerine Babalık icâzeti verilmesi için yapılan törende verilen telkinlerden bir kısmı şu şekildedir. “Görünmeyeni görünmeyenle, bilinmeyeni bilinmeyenle anlatmayacaksın. Daha iyi olur diye kendinden bir şey uydurmayacaksın, zahiri makamlarda ve suret davasında olmayacak, sofran açık olacak, bütün insanlara Allah’ın kulu olarak bakacaksın” denilerek uygulamada hata yapmaması için ikazlarda bulunulur
Okuduğum ilk makaleden itibaren kendimi uçsuz bucaksız bir denizin sahilinde soğuk suya ilk adımlarını atan biri gibi hissettim.
Son satırlar beni etkilemişti yunus emre felsefesine benzerlik gösteriyordu.
Tüm insanlara Allah’ın kulu olarak bakmak yaradılanıyaradan’dan ötürü sevmek demekti.
Anlayabildiğim kadarı ile her bektaşi alevi oluyordu ama her alevi mutlaka bektaşi olmak zorunda değildi.
Fonksiyonlar teorisine benziyordu:
Her türevlenebilen fonksiyon süreklidir ama her sürekli fonksiyon türevlenmeyebilir.
Ne ilginç!
Bektâşîlik, Hümanistesaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, İnsan-ı kâmilolarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise belirli bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş-ı Velî’nin Türk dünyasının felsefesineçok büyük katkıları olmuş olup hâlen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. Onlar "Hatır kalsın, yol kalmasın" diyerek bunu açıklarlar.
Her şeyden önce hacı bektaş ‘ın hayatını okuyarak başlamak daha mantıklı olacaktı.
Alevilik içinde özel bir tarikate gireceğimi düşünüyordum.
Sünni olarak doğan bir insan bu tarikate kabul edilir mi
Acaba?
Evlenmemiz imkansızmı ,eski Türk filmlerindeki gibi, biz ayrı dünyaların insanıyız deyip vedalaşacak mıydık.
Sabah okul servisinin durağına geldiğimde o benden erken davranmıştı.
Uzaktan beni gülerek karşıladı.
İnci gibi beyaz ve muntazam dişleri vardı. Bu kadar sık sigara içtiği halde dişlerinin bu kadar beyaz olması beni şaşırtıyordu.
Sayı teorisi okumam gerekirken oturmuş hacı bektaş’ın hayatını okumaya başlamıştım.
Aşk nelere kadirdi!
Kütüphaneden ödünç aldığım kitabı ona gösterdim.
hoşuna gideceğini umuyordum.
Ağustosta birlikte Hacı Bektaş’a gitmek istediğimi söyledim.
Gülümseyip , sigara yaktı. ben okumaya başladım.
yaşlı okul servisimiz (mercedece 0302-s)
Kavisli yollarda ağır ağır İnönü’ye varmak için ilerliyordu.
ilk ders sekizde başlardı.
Bugün özel bir gündü, okula iki mesai arkadaşı olarak değil de iki sevgili olarak başlayacaktık.
yol boyunca okudum:
Hacı Bektaşî Velî’nin annesi Şeyh AhmedNişâbûri’nin kızı Hâtem Hatun’dur. Bektaş-ı Velî hicrî 645 yılında Nişâbur’da doğdu. 680’de AhmedYesevî’nin tavsiyesiyle Anadolu’ya geçti. Kırşehir yakınında "Karabük"e yerleşti, 738 de vefat etti.
Bektaşîlik, Anadolu’nun ortasında ıssız bir köyde doğmuştur. Âlimlerden uzak kaldığı gibi şehirlilerden çok köylüler ve yörükler arasında yayıldı. Hatta çoğu kez göze bile çarpmadı. Ancak tamamıyla kurulduktan ve dal budak saldıktan sonra anlaşıldı. Bektaşilik her tarikat gibi batınîdir. Bâtına ait birtakım tasavvufî esrar ile içli dışlıdır. Fakat bâtınilik meselelerinde öbür tarikatlardan ayrılır. Mâlum olan "Bâtınî"lere yaklaşır. Bektâşîler her şeylerini gizli tutarlar. Her türlü teşkilatları saklıdır. Birtakım işaretler ve remizler kullanırlar. Buna binâen tarihte meşhur olan "Bâtınî"lerle alâkaları vardır. Tarikatların birçoklarında bulunan "seyr-i sülûk" Bektaşilik’te yoktur. Muayyen "evrad ve ezkâr" bile mevcut değildir. Ancak "inâbe" ve "ikrar" ile "âyin-i Cem" vardır.
Bektaşîlik’teEhl-i Beyt’e sevgi gösterilir. Bu muhabbet ifrata kadar varır. Hatta Bektaşiliği mezhep itibarıyla "Ca’feri"; irfan ve felsefe itibarıyla "Hurûfi" diye tanımlayanlar vardır. Gerçekten Anadolu Bektaşîleri Ca’feri mezhebinde olduklarını açıktan açığa söylerler. Mezhepte Caferi, tarikatte Bektaşî bulunduklarını itiraf ederler, ama günümüzde Caferiliği reddetmektedirler.
Bektaşîler, Ca’ferî fıkhını kabul ettikleri gibi İmamiyye mezhebini de kabul etmişlerdir. Oniki imamı takdis ederler. Bektâşîlik’te az çok tasavvuf, büyük miktarda Hurûfilik, Ahilik, Bâbailik,* Bâtınilik, Hulûl* ve Tenâsuh*, Ca’ferilik, Şiî’lik, İmami’lik, Şâmani’lik, Lama’lık hatta teslis gibi eski ve yeni bir çok unsurlar vardır. Onun için içinden çıkılmaz bir şekil almıştır.
Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunda Hacı Bektaş Velî dua etmiş, bu nedenle Yeniçeriler onu pir olarak tanımışlardır. Yeniçeri Ocağı’na "Hacı Bektaş Ocağı" denmesi bundan dolayıdır. Bu tarikatın Türkler arasında tutunmasının, yaygınlık kazanmasının sebeplerinden birisi Yeniçerilerle ilgisinin bulunmasıdır. Çeşitli grupları ve cereyanları bünyesinde barındırması, toleransı, tarikat mensuplarının halkla içli dışlı olması; özellikle Bektaşî edebiyatını oluşturan eserlerin Türkçe ile ve halkın rahatlıkla anlayacağı bir üslupla yazılması, Bektaşîliğin yaygınlık kazanmasını sağlayan başlıca hususlardır.
Bektaşîlik Anadolu sınırları içinde kalmamış; Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Mısır, Arnavutluk ve Macaristan’a kadar yayılmıştır.
Sünnî bir yapıya oturan Osmanlı devletinde, Şiî-Bâtınî unsurların karıştığı Bektaşîlik, aynı tempo ile yürüyemedi. Yeniçeri Ocağı’nın etkisi azalınca, hatta Sultan II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı ilgasıyla Bektaşîlik de ilga edildi. Ancak Sultan Abdülaziz zamanında yeniden canlandı, gelişimini sürdürmeye başladı. 30 Kasım 1925’te tekkelerin kapatılmasıyla Bektaşîlik resmen son buldu.
Bektaşîlik başlıca iki kola ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi Hacı Bektaş Veli’nin evliya olduğunu kabul eden Çelebiler koludur. Bunlar, kendilerini Hacı Bektaş Veli’nin neslinden sayarlar. Bu nedenle bunlara "bel oğlu" adı verilir. Bu kol Anadolu’da yaygınlık kazanmıştır. İkinci kol mensuplarına Babağân kolu denilir. Bunlar tarikat yoluyla Hacı Bektaş Veli’ye bağlı oldukları için "yol oğlu" adıyla anılırlar. Bu kola mensup olanlar Hacı Bektaş Velî’nin bekâr olduğunu kabul ederler. Bu anlayış İstanbul, Rumeli ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. Zaman zaman bu iki grup birbirlerine karşı düşmanca tavır takınmışlardır.
Bektaşîliğe girecek olan kişi belirli bir müddet denenir. Sonra "ikrar âyini" denilen bir törenle tarikata girer.
Bektaşîlik’temüridler beş dereceye ayrılır: 1-Muhiblik, 2-Dervişlik, 3-Babalık, 4-Mücerredlik, 5-Halifelik.
Muhib’in iki Bektaşî’nin kefâletiyletarîkata intisabı kabul edilir. Buna "el almak" veya "nasib almak" da denilir. Dervişliği isteyen erkek muhib tekkeye alınır. Hizmetleriyle bunu isbata çatışırsa dervişliğe kabul edilir ve dervişlik tacı giydirilir. Üçüncü derece babalıktır. Babalık dervişe halife tarafından verilen bir mertebedir. Yeteneğini ispat eden dervişe bizzat halife tarafından bu pâye verilir. Halîfeninicâzetiyle bundan sonra muhib ve derviş yetiştirebilir. Babaların Hz. Peygamber soyundan geldiklerini kabul edenler yeşil sarık sararlar.
Dördüncü derece mücerredliktir. Bu dereceye yükselmek için evlenmemiş olmak gerekmektedir. Mücerredliğe seçilen aday dervişlerden ve babalar arasından seçilir. Bu derece halifeye en yakın olanıdır. Belirli bir merâsim yapılır. Adayın sağ kulağı delinir; Mengûş adı verilen bir küpe takılır. Bunlar kendilerini tarikata adadıkları için evlenemezler, çocuk sahibi olamazlar.
Bektaşî babası halifelik makamlarından birine müracaat eder. Eğer halifeliğe gerek varsa ve müracaatı da kabul edilirse ona halifelik icazeti verilir. Bunun dışında bir baba, üç mücerredin imzasıyla da halifelik makamını elde edebilir. Bektaşîlik dört temel üzerine oturur. Bu dört temele dört kapı denir. Şerîat kapısının mensupları Şerîata ve Ehl-i Beyt’in yoluna uymak zorundadır. Tarikata giren "yol oğlanları" da bu yolun gereklerine uymağa mecburdur. Hakikat kapısının mensubu, evrenin sırrını öğrenecek, marifet kapısının mensubu da nefsini mâsivâdan temizleyecektir.
deneme süresi mi?
yani beni tarikata kabul etmeden önce bir süre deneyecekler miydi, AB ilişkimizi ciddi bir aşamaya geçirmeden önce hareketlerimi izleyecek inanmışlığımı kontrol edecekti.
sultanabdulaziz’in intihar etmediğini cinayete kurban gittiğini inanan insanlardanım.
bu konuda sizin fikriniz nedir sevgili okuyucu?
Artık bunun bir cinayet olduğuna emin olmuştum hatta elimde bir şüpheli grup vardı:sünniler
Sultan , Bektaşiliği diriltmek istiyordu bu nedenle yok edilmesi gerekti.
Kafamı kitaptan kaldırdığımda AB uyuyordu.
ince dudaklarına baktım.
dün gece bu ince dudakları ilk kez öpmüştüm.
yıllar sonra öptüğüm üçüncü kişiydi.
Ben onu öpen ilk kişiydim.
Hayatındaki ilk ilişkisi bendim.
302-S İnönü meydana ulaşmıştı.
Okuldaki çeşmeden kaynak suyu içeceğim için şimdiden sevinmeye başladım.
Bu gün okula resim öğretmeni gelecekti.
Askerlik hizmetini tamamlamış ve göreve dönmüştü.
ne büyük bir tesadüf ki askerlik hizmetini yaptığı şehir AB’nin doğduğu ve hayatının ilk on yılını geçirdiği şehirdi.
Ab resim dersine vekaleten giriyordu bu gün sabah ders ile ilgili tüm dosyaları resim öğretmeni C.S’ye teslim edecekti.
ders saati azalacak ve aylığında azalma olacaktı bu nedenle bu sabah gergindi.
Elinde VEdat Türkali’nin kitabı vardı ama iki sayfadan sonra uyuyakalmıştı.
Okul servisinde yanımda otururken tıpkı dün gece olduğu gibi ona sarılmak kalın paltomla onu ısıtmak istiyordum.
Elini tutmaya çalıştım ama reddedildim okul servisinde mesafeli olmamız gerektiğini söyledi.
uzun öğle molasında AB resim dersinin ilgili dosyalarını teslim etmişti ve CS ile onun doğduğu şehir hakkında ve felsefe hakkında konuşmaya başlamıştı. Sohbet onun çok hoşuna gitmişti. Sabahki gerginliğini atmış sürekli gülümsüyordu.
- yarın sabah servise binmeyeceğim bay alpha..
- Neden?hastamısın ?rapor mu alacaksın?
- -hayır,CS beni arabası ile okula bırakacak , hem de ücret almadan
- servis ücreti ödemekten yoruldum.
-
seni de almak isterdik ancak müdür ve yardımcısından dolayı araçta yer kalmadı.
Onu anlayışla karşılamam gerekti sonuçta para sıkıntısı vardı.
Ailesine yardımcı olmak ucuz ve kalitesiz tütün içer kesinlikle makyaj yapmazdı.
Resim öğretmenimiz makyaj yaparsa çok güzel olacağını kendisinin hatırı için bir kereliğine de olsa makyaj yapmasını istemişti.
Ertesi gün AB okula ilk kez makyajlı geldi.
İtiraf etmeliyim güzel olmuştu.
CS bunu kutlamalıyız deyip pasta sipariş etti
AB’nin güzelliğine kola içip pasta yedik.
Öğleden sonra ilk derste hem AB’nin hem de CS’nin dersi boştu.
Boş derste masa tenisi oynadılar.
CS kusursuz bir oyuncuydu.
Boş derslerde AB ‘ye masa tenisi dersleri vermeye başladı.
Mesai boyunca AB’ye ulaşmam artık zor olacaktı.
Bununla birlikte mesai bitiminde onu görebilirdim.
Pansiyonun karşısında paten merkezinde buluşup kahve içtik.
Öğrenci yurdunda kalmaktan yorulduğumu birlikte ev tutmamızın doğru olacağını söyledim.
bu cümle ilk kavgamıza sebep oldu.
Bu ne cüret bay alpha?
AB hızla masadan kalkıp yurda gitti.
Ertesi gün yüksek lisans dersim vardı.
İnönü’ye gitmeyecektim.
Hazırlık için kaynak taraması yapmam gerekecekti.
QA rafında kitaplara sıra ile göz gezdirdim.
Derse motive olamadım.
Serviste benimle birlikte okula gelmesini istiyordum.
ilişkimizin ilk haftasında aramıza ayrılık koymuştu.
Buluştuğumuz anlarda sürekli resim öğretmeninden söz etmeye başlamıştı.
CS, doktora tezini tamamlamış, soyut resim çalışmıştı. Felsefeye ilgisi vardı okuldaki resim odasında kendisine özel kütüphane kurmuştu.
AB ile fırsat buldukça resim odasına kapanıp birlikte felsefe yapıyorlardı.
Kitaplar hakkında karşılıklı yorumlar bittikten sonra masa tenisi çalışırlardı.
Ab onun gözlerine baktığı zaman ince dudakları birbirinden ayrılıyor etrafa gülücükler saçıyordu.
Okul çıkışı onun yurduna doğru yürüyorduk yarın için planı olup olmadığını sordum.
Yalnız kalmak istediğini bu hafta buluşmak istemediğini söyledi.
Hatta hiç görüşmesek daha iyi olur.
Seninle olmuyor bay alpha, elveda!
Bir ay süren ilişkimiz böylece sona ermişti.
Bundan sonra bektaşilik hakkında kitaplar okumaya gerek kalmamıştı.
Kafede çayımızı yudumlarken CS’nin yakışıklı bir entelektüel olduğunu dinlemeyecektim.
Evli olmasa kaçırmayacağım aday CS olurdu, bay alpha!
Mutlu olacağımıza dair inancı kalmamıştı belki , farklı mezheplerden olmamız mutsuz bir evliliğe sebep olacaktı.
Bu düşünceler ile fen fakültesinin karanlık koridorunda yürüyüp hocamın odasına ulaştım.
Kapıyı iki kez çalıp içeri girdim.
Merhaba bay alpha!
Saygılar hocam.
Çalışabildin mi?
Hocam, çalışamadım.
Sevgilimden ayrıldığım için hazırlanamadım.
Hocam ilk kez güldü.
Geçerli bir mazaret …
Sekretere döndü.
Şu durumda siz bize uygun bir ders saati ayarlarsınız hanımefendi.
Sekreter de gülüyordu.
Kampüs içindeki erkek öğrenci yurduna yürüdüm.
Her akşam onunla sohbet etmeye film izlemeye birlikte ders çalışmaya çok alışmıştım.
Kampüste piknik yaptığımız ağacın altında oturdum.
-lütfen üstümden kalk, beni öpmeyi bırak, bir tuhaf oluyorum. Çapkın!
-üzerinde değilim , AB.
Sadece yüzüm yüzünün üzerinde dedikten sonra son bir öpücük kondurmuştum.
Onu her öptüğümde kuş cıvıltıları daha çok artardı.
Odama girip üzerimi değiştirdim.
Kampüste koşmaya başladım.
AB ‘nin ne kadar çok zamanımı işgal ettiğini anlamıştım.
Aklımda tek soru vardı :neden?
Evli bir mesai arkadaşına aşık mı olmuştu?
Sevgili olmak için her iki tarafın da bekar olması şart değildi elbet.
Resim odasında belki sevginin gücü belki de yasak aşk yaşamanın heyecanı cazip gelmişti.
Okulda sürekli birlikte olmaları bir ilişki yaşadıkları anlamına gelmezdi.
Bu düşünceyi kafamdan silmeye çalıştım.
Ertesi gün öğretmenler odasında karşılıklı çay içiyorlardı.
CS, okul gezisine gelemeyeceğini eşinin grip olduğunu söyledi.
Dolabımdan kitabımı alıp çıkacaktım ama yavaş davranarak konuşmalarını dinlemeye çalışıyordum.
AB, cevap vermedi.
Daha doğrusu gözleri ile cevap vermişti.
Ben çıkına kadar konuşmayacakları kesinleşmişti.
Derse daha fazla geç kalamazdım.
Onları baş başa bıraktım.
Okul pikniği açık havada güzel bir kahvaltı ile başladı.
Okul müdürü ilkokul çocuğu gibi salıncağa oturmuştu.
Bay alpha, rica etsem beni hafifçe itseniz!
Müdürümüz bir alkolikti.
Piknikte kahvaltıdan hemen sonra içmeye başlamıştı, güneş tam tepemize doğru yol alıyordu.
Okul müdürü içkinin tesiri ile şarkılar söylüyordu.
Salıncağı daha hızlı sallamamı istiyordu.
AB ile CS karşı tepeye çıkmaya başlamıştı.
Eski sevgilim piknik için
Uygun bir ayakkabı giymediği için yürümekte zorlanıyordu.
CS, elinden tuttu ona yardımcı oldu. Bir süre sonra elini bırakacağını düşünüyordum.
Uzaktan bakınca okulumuzun öğrencilerinden farkları yoktu.
Merakım galip geldi.
Elele tutuşup nereye gidiyorlardı acaba?
Müdürden ayrılmaya karar verdim.
Ben salıncağı itmesem de onun için zaten dünya dönüyordu.
Oldukça uzak bir mesafeden izledim onları, tepedeki çalıların arasında kaybolmuşlardı, daha fazla yaklaştım.
Gözden uzak bu doğa harikası ormanda iki sevgili tutku ile öpüşüyordu.
Bu kaçırmamam gereken bir fırsattı, hemen fotoğraflarını çektim.
Ne büyük bir tesadüf ki resim öğretmenimizin eşi kampüste memur olarak çalışmaktaydı.
Fotoğrafları zarfa koyup kadının çalışma masasındaki çekmeceye bıraktım.
intikam hırsı gözümü kör etmişti.
Bir evlilik benim yüzünden sona erecekti, küçük bir çocuğun hayatı ile oynamıştım.
Resim öğretmeni ilerleyen günlerde eşinden ayrıldı. İkisi de ne kadar kötü bir adam olduğumu düşünüyordu.
Kaybetmeyi kabul edememiştim.
Tek isteğim AB’nin benim yaşadığım acıları yaşamasıydı.
Okuldan ayrılmam gerekti. Bu okulda çalışmaya devam edemezdim.
Komşu okuldaki matematik öğretmeni benim okuluma gelmek istiyordu, onu ziyarete gitmeye karar verdim.
DY, ziyaretime memnun olmuştu. Hayali lisede çalışmakmış.
Benim için lise yada ortaokul farkı yoktu, görev yerlerimizi değiştirdiğimizde bu işkenceden kurtulacaktım.
İnsanlara yaptığım kötülük çifte kumruların önündeki engeli kaldırmıştı.
Resim öğretmenimiz artık özgürdü!
Mezhep farkını evlilik için büyük bir engel olarak gören AB, bu kez hiç nazlanmadı.
AB ile CS ara tatilde evlendi.
Kaybetmek insanı olgunlaştırır derler ya kesinlikle doğruydu. Sadece acımı paylaşacak bir arkadaş arıyordum.
Matematik öğretmeni DY, yeni okulunda çok mutluydu.
Bu mutluluğu bana borçlu olduğunu düşünüyordu
En azından bir kez öğle yemeği teklifini kabul etmemi istedi.
BU küçük kasabada tüm öğretmenler aynı kafede olmak zorundaydı.
DY ile ben bir masada , AB ile CS karşı masadaydık.
Manzarayı görmemek için sırtım dönük oturdum.
Garson benden sipariş beklerken kütüphanede tek başıma evlilik hayali kurduğum, alevilik hakkında araştırma yaptığım günleri anımsadım.
Bektaşîlikte ana ilke Hz. Muhammed (s.a.s.)’in soyunu ve oniki imamı sevmek ve Ehl-i Beyt düşmanlarından uzak olmaktır.(!)
Bektaşî tarikatının kendine özgü gelenekleri vardır: Bıyıklarını ve sakallarını uzatırlar. Karşılaştıkları zaman sağ ellerini kalplerinin üstüne koyarlar. Birbirinin ellerini öperler. Başlarına oniki dilimli taç giyerler.
Göğüslerine "teslim taşı" adını verdikleri oniki dilimli bir taç takarlar. Hırka giyerler, kemer kuşanırlar..
Birbirlerine ömür boyu yardımcı olmak amacıyla :"yol kardeşi" adını verdikleri bir arkadaş edinirler. Evfi Bektaşîler boşanmazlar. Nasib kapanmasın diye kaşığı sofra üzerine yüzüstü bırakmazlar. Kapının eşiğine basmazlar. Hulûl, tenâsuh ve hattâ teslis anlayışı, inanç olarak Bektaşîliğehakim olmuştur.
Bektaşîlik, Alevîlikle iç içe girmiş ve bu nedenle özellikleri bozulmuştur. Bazı âdetler değişikliğe uğramıştır. Çelebiler ile Babağân arasındaki mücadeleden sonra evlenmemek âdet haline getirilmeye çalışılmıştır. Daha önceleri şerbet içilirken, sonraları bunun yerini şarap ve içki içme âdeti almıştır. Allah’ın yasakladığı bazı haramlar mübah sayılmaya başlanmıştır. Namaz kaldırılmış, yerine niyaz ikame edilmiştir.
Bektaşî tekkeleri genellikle dağ eteklerinde, ıssız, sakin yerlerde kurulmuştur.
Bektaşî edebiyatı halk şiirinden yararlanmış, genellikte halk şiirindeki vezin, kafiye vb. özelliklere sadık kalınmıştır.
Bektaşî tekkelerinde ve dergahlarında icra edilen musîki genelde halk musîkisine çok yakındır. Bektaşîlik zengin bir tekke musîkisine sahiptir.
Hacı Bektaşi Veli’nin gerçek ismi, Seyid Muhammed bin İbrahim Ata’dır.(!) Lokman Parende’den ilk eğitimi almış ve Ahmet Yeseviöğretlerini takip etmişti. Ondan dolayı Yesevi’nin ’halife’si olarak kabul edilmektedir. Anadolu’ya geldikten sonra kısa zamanda tanınarak kıymetli talebeler yetiştirdi. Hacı Bektaş-ı Veli kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile, Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde Anadolu’da sosyal yapının gelişmesinde önemli katkılarda bulundu. Osmanlı sultanlarıyla halk tarafından da sevildi ve hürmet gördü.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin sohbetlerini takip ederek onun tarikatına bağlananlara "Bektaşi" denildi. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Makalat’ın asıl nüshaları incelendiğinde, İslamiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıktığı görülür.
Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyükte (Hacıbektaş) geçiren Hacı Bektaş-ı Veli, ömrünü de burada tamamlamıştır. Mezarı, Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır.
Alevilik ile Bektaşilik arasında özellikle on altıncı yüzyıldan bu yana bir farklılaşma meydana gelmiştir.
Bu günkü haliyle aralarında bulunan ayrılıklardan bir kısmı şunlardır: Her iki grubun temel inançları bir birine benzerlik arz etmekle beraber sosyal yapıları ayrıdır.
Kızılbaşlar/Aleviler yüzyıllar boyunca genellikle aşiret çevrelerinden gelen ve kırsal alanda yaşayan gruplar olup, Bektaşiler şehir merkezlerinde yaşayan ve daha çok eğitimli kimselerin oluşturduğu yapıdır.
Her iki grup da Hacı Bektaş Veliyi sevip saymalarına rağmen Aleviler Hacı Bektaş Dergahına değil, Peygamber soyundan geldiklerine inandıkları ocaklara bağlıdırlar.
Aslında Bektaşilik bir tarikat olduğu için, bu tarikatın yollarına uyan herkes Bektaşi olabilir. Ama Alevilik soya bağlıdır ve ancak ana-babası Alevi olan kişi Alevi olabilir.
Aleviler, Beşinci İmam Muhammed Bakırdan el tuttuklarını öne sürerlerken, Bektaşiler, pirleri olmak üzere Altıncı İmam Cafer-i Sadık’a bağlı olduklarını iddia ederler.
Ne günlerdi!
Hiç yaşanmamış gibi...
DY, nedendir bilinmez sürekli konuşuyordu, belki de beni teselli etmek istiyordu. AB ile kısa süreli ilişkim olduğunu kasabada herkes biliyordu.
Karşımda sadece dudaklarını oynatan bir kadın vardı, söylediklerini duymuyordum.
Hayatın devam ettiğini kabullenmem gerekti.
Karşımdaki insanı dinlememek kabalıktı.
Sohbet etmek için ortak bir nokta ararken aynı üniversiteden mezun olduğumuz ortaya çıktı.
DY, benden üç yıl sonra mezun olmuştu.
Danışman hocamın sağlığının nasıl olduğunu , tez konumu sordu.
Aklıma gelen ilk soru ise yüksek lisans ve doktora yapmayı düşünüp düşünmediğiydi.
Hayalinin lise öğretmenliği olduğunu akademisyenliğin ilgisini çekmediğini anlattı.
Hesap için kalktık, beni davet ettiği için ilgisiz davranıyordum ancak bir sorun vardı, kredi kartının onay vermemesi nedeni ile devreye girdim.
Meslektaşımın mahcup olduğunu hissettim.
İkinci kez yemeğe davet edilmiştim.
Bu kez kredi kartında sorun yoktu ama özel hayatında büyük bir problem vardı.
Bay alpha, Galois ismini duydun mu?
Etrafa duman salan piposunun garip kokusundan düşünemez olmuştum.
Hocamın nereye varacağını düşünmeye başladım.
Hayatındaki son gecesini cebir çalışarak geçirmiştir.
Gün ağarırken kalemi bırakmış ve düello için yola çıkmıştır. Rakibi onu karnından yaralamış birkaçgün sonra hayata veda etmiştir.
Konu açılmışken söyleyeyim bay alpha, benim için de veda zamanı geliyor.
Doktorlar , xanax isimli ilacı sadece uyumam için değil ağrılarımı azaltmak için de uygun görmüşler.
Pankreas kanseri olduğumu öğrendim.
Merak etme senin tezini bitireceğiz.
Danışmanlık yaptığım son öğrenci sen olacaksın.
Hocamı dinlemiyordum aklımda sıfır bilgi protokolü vardı.
CS, elinde kanıt olmamasına rağmen o fotoğrafları eşinin çalışma masasına benim koyduğumu biliyordu.
İspatlayacak kanıtı yoktu.
DY, üç yıl süren ilişkisini yeni noktalamıştı.
Erkek arkadaşının - yaz tatilinde geçirdiği trafik kazasından sonra- yüzünde kalıcı hasarlar oluşmuştu.
Eski yakışıklılığını kaybetmişti dedi.
DY çay kaşığını hafifçe yerine koyarken.
Serin bir Kasım ayında dökülen yaprakların havada uçuştuğu bir çay bahçesinde oturuyorduk.
Kazadan sonra özgüvenini kaybeden Özhan sürekli kıskançlık krizine girip hayatı DY için cehenneme çevirmişti.
Onun yaşam öyküsü “Gözlerini Aç” filmini anımsattı.
Yakışıklı TomCruise , kazadan sonra maske ile yaşamaktan sıkılır ve uyutulur.
İleriki yıllarda estetik cerrahi gelişecek ve uyandığında yeniden yakışıklı olacaktır.
Uyutulduktan sonra bir simülasyonda yaşamaya başlar, istediği her şeyin anında gerçekleştiği sahte bir dünyadadır.
DY, karşımda hayat hikayesini özetlerken ben kendi simülasyonumu yaşamaya başladım.
Geniş bir salonun ortasında AB, tek başına ayin yapmaktadır.
Elindeki mumu kaldırıp indirirken, 1996 yılındaki
Hükümetin başbakanı eline mikrofon almış, yetişin ahali içeride mum söndü oynuyorlar diye bağırarak
Etrafına insanları toplamaya başlar.
Halk tekbir getirip taşlar atarak camları kırar, bir başka grup büyük paslı kapıyı kırmak için yüklenmeye başlar.
AB içeride dairesel yörüngede koşarken mumu elinden düşürür ve etrafı alevler sarar.
AB’yi unutmak için fırsat ayağıma gelmişti.
DY hakkında özel hislerim olmadığı halde onun erkek arkadaşı olmayı kabul ettim.
Böylece Özhan umudunu kesip onu rahat bırakacaktı.
İlişkiden çok karşılıklı çıkarlarımızı gözeten bir antlaşma imzalamıştık.
Hocamın odasına giderken hafiflemiş hissediyordum.
Görgü kuralları çerçevesinde kapıyı çalıp içeri girdim.
Oda boştu.
Kişisel bilgisayarı açıktı. Masa üzerinde LATEX formatında yazacağı makale vardı.
Tütün torbası ve ilaç kutusu her zamanki yerindeydi.
İnanmak ne kadar zor da olsa hocam hayatındaki son günlerinde ZETA fonksiyonun dağılımını belirlemişti.
Milenyum problemlerinden biri şu an önümde duruyordu.
Bu makalenin altında benim ismim yazıyor olsaydı saygıdeğer akademik dergilerde adım geçecek şöhret olacaktım, saygın üniversitelerde dersler verecek hayatımın geri kalanını maddi sıkıntılar yaşamadan geçirecektim.
Dosyayı alıp çantama koydum odadan hızla çıktım.
Unuttuğum önemli bir sorun vardı, güvenlik kameralarından hocam makaleyi benim çaldığımı
Kolaylıkla fark ederdi.
Bu denklemin tek çözümü onu ortadan kaldırmaktı ayrıca ona iyilik etmiş olacaktım.
Acı çekmeden hayatının sona ermesini sağlayacaktım.
Birçok Avrupa birliği ülkesinde hastalar ölüm hakkı elde etmek için eylemler yapıyordu.
Odaya geri döndüm, dosyayı aldığım yere koydum.
Çekmecesindeki Xanax kutusunun tamamını avucuma boşalttım.
Odadan çıkıp, kapı önünde dönmesini bekledim.
Ders saatini en fazla on beş dakika ertelediğini bilirdim, nitekim on dakika olmadan karanlık koridorun sol tarafındaki odalardan birinden çıkıp ağır adımlarla bana doğru yaklaştı.
Merhaba , bay alpha!
Umarım çok beklemedin. Hayat nasıl gidiyor?
Bu kez hazırlıklı geldiğini tahmin ediyorum.
Yıllarımı verdiğim bir problemde çözüme ulaştığımı hissediyorum. Umarım yanılmıyorumdur.
Bu problem uzun zaman önceye dayanıyor.
Euler, 1730’dan başlayarak sonsuz toplamlarla ilgilenmiştir.
Özel olarak , elimizde 1den büyük bir s sayısı olsun.
Bu durumda ; n bir doğal sayı olmak üzere
(1/n) basit kesirinin s. kuvvetler toplamını ilk aşamada hesaplayamamış ancak s=2 için bu toplamı bulmuştur.
İnsanoğlu büyük bir adım atarak bu toplamın sadece gerçek sayılarda değil kompleks sayılarda bile hesaplandığını bulmuştur.
Chebyshev gerçek kısmı 1’den büyük tüm kompleks sayılar için bu toplamın hesaplanabildiğini kanıtlamıştır.
Bay alpha, burada sorunumuz şuydu:
Uzun zamandır Zeta fonksiyonunun trişkadan kökleri dışında kökleri bulunmuyordu.
Eşanlamlısı şu , aşikar olmayan çözümleri bulmak Milenyum problemlerinden biriydi.
Trişkadan kökler dışında kökler bulunduğu zaman gerçel sayı ekseninde asal sayıların dağılımı da ortaya çıkacaktı.
Ne alaka?
Dedim içimden.
Bu bağlantıyı hemen kuramadığını hissediyorum, bay alpha.
Bununla birlikte şu an o kadar mutlu ve heyecanlıyım ki çözümümü hemen bilgisayara aktarıp tüm dünyadaki matematik dergilerine göndereceğim.
Sen de bana yardımcı ol, senin klavyen iyidir.
Elbette , yardımcı olurum, hocam.
Başlamadan önce kantinden birer kahve getireyim.
Tıpkı Raskolnikov gibi avucumdaki ilaçları fincana boşaltırken kalbimin duracağını sanıyordum.
Kısa sürede sonuç almıştım.
Hiçbir şey olmamış gibi dışarı çıktım.
Karanlık koridorda ilerlerken sırtımdan bir damla terin aşağı doğru süzüldüğünü hissettim.
Beyaz gömleğimin yakasında yine ter lekeleri oluşacaktı, yıkatmak ve ütületme ücretini her hafta
Ödemek zor geliyordu.
Uzun koridorun en sonundaki hoca neden benim danışmanım oldu diye düşünürken kapıya ulaşmıştım.
İki kere kapıyı vurup içeri girdiğimde oda her zamanki gibi yaşlılık kokuyordu.
Bilirsiniz, yaşlı insanların kendilerine özel kokuları vardır.
Danışman hocam koltuğundaydı, başı geriye düşmüştü, ağzı açıktı, ekranda sonlu sayıda parçacıktan oluşan bir sistemin lagrangian fonksiyonu yazılıydı, masa üzerindeki beyaz kağıtta OYUN TEORİSİ çalışmıştı.
Aniden ekranda kişisel bilgisayarınızı etkinleştirin yazısı belirdi, bir sorun vardı , hemen ana girişteki güvenliğe koştum.
Güvenlik görevlisi ile 112 acil yardımı aradığımızda uzun koridorda boş sandığım birçok odanın aslında dolu olduğu ortaya çıktı.
Üst kat fizik bölümünden akademisyenler zemin kattaki matematik bölümüne indi.
Sağlık görevlileri profesörü yere yatırıp uzun bir hortumu nefes borusundan göndermeye başladı ben de serum torbasını tutuyordum doktor arada bir hortumu çıkarıp peçete ile silip tekrar gönderiyordu.
“Allah rahmet eylesin, yapacak bir şey kalmadı “dedim.
Dizlerini yere dayamış elindeki lamba ile hocanın yutağına bakan doktor kafasını kaldırıp bana baktı.
Ne kadar rahattım ve bu rahatlık beni de şaşırttı.
Bir ay sonra dünyadaki tüm saygın matematik dergilerinden aynı cevap geliyordu.
Bu cevabı sizinle paylaşmak istiyorum.
Thank you very much for submitting your paper, entitled:
"ZetaFunctionand prime numbers
Wehavenoticedthatthesolutionsyouhavefound
Arethetrivialsolutions, that’swhywewontpublishyour paper.
Yours sincerely,
Bulduğu çözümler aşikar çözümlerdi.
Ortada basılması gereken bir makale yoktu.
Son-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.