- 469 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ATİKE HANIM...SON İMLEGE DOĞRU ÇÖZÜLÜYOR.
Binaların yavaş yavaş topukları kırıldığını gittikçe sokakların birbirine benzerliği yerle yapışık bahçe duvarlarının gerisinde
Belli ki tohumunun toprağa gereksiz saydığı ve rast gele atılana bir çiğitten perdahlanmış; tek tük meyve ağaçlarına rastlanılıyor
Bazen de bağı gevşek çatılar, duvar boyaları kesik kesik kusmuş evler, yolların beli ise incelip, alnı açıkta kalıyordu.
Ve kemikleşmiş yaşamların dışarısı kadar içerisi beni yakar derler ya!
Tanrı’nın ilk insana uzanır. O iki baş ve noksan aşa bel bağlaması.
İyi de midenin büyüklüğü kaç parsel olur ki! Sıcak suya akıştırılan tanenin beceriksizliğini taaa dibe kadar vuran yaşamışlığını sorgulamak
Yani sessizliğe
Eyvallah!
Sabah bir kıvılcım ile parlamış şimdi burada yiğitçe küllerimin avuçlarım arasında dökülüp, ziyan olmamasın çabasındayım.
O gün bu günde aynı
Evin penceresi
Birbirinden uyumsuz merdivenleri
Bahçe kapısı paslanmış ve birbirine dolaşan sarmaşıklar kollarını her yere dolamıştı. Doğrusu bir hışımla bahçe kapısına nöbetçi kesilen sarmaşıkları koparıp sağa sola itekledim.
- Yorgunluğu inandıklarıma bedel vermişim ne olacak öyle değil mi? dedim.
Kapının ilk taş merdivenine usulca oturdum
Sonrası o inandıklarım ve bir ben varım kimsesizliğin avlusundayım hep sol tarafım düşer o darağacı
Tek bir kelime söylemeden bir var yok gibi gömleğimin düğümlerini yine ters ilikliyorum.
Evet, şimdi sorgu sual vakti boncuk boncuk da terler içindeyim de.
Gidip gelip halen bir yere ait olmamışım ve bahçede ki koca ağaç dallarına tüneyen ne kadar kuş varsa ayak sesime alınarak uçup gittiler.
Burası neresi mi? şiddetin kalesi ve o kalenin bir bekçisi Harun’u var
Ve birde kadını...
Kadının susa kaldığı noktalar elbet ki bilenlerin sayısı fazlaydı.bilmeyenler için ne söyleyeyim ki ben
O doğduğu vakitte tabiat ıslak bulutlara ekmeğini bandırmış. insanların dilene ise ayıp sayılan her damlası düştüğü yerin yedi kat dibinde
Kadının büyük kızı Yağmur diğerinin de adı Eceydi.
İster kader sayın,isterki olunması gereken
Bir kere
Harunun eline düşmüş, kötü krallığının hakkını veriyordu.
Her gece o kadının beden değişimini birinden diğerine atardı. Ya bütün bütün yutulur yâda küçük lokmalarla
Dilde ki bütün kemiği kırıklamak kadarı kan, barut kokusunu içine çekmeye bayılırdı.
Yani tahminleriniz doğru
O son Harun’du… daaaa!.
Akşamüstü kuru merdiven başına oturtulan iki kız çocuğunun içeride görmemesi gerekenler neydi.
fısıltılar camı açık evin dışına taşıyor.
Mahallenin üç beş merhametli teyzesi arka arkaya evin içine süzüldüler.bir şeyler anlatılar kulaktan kulağa sonrası kadınlardan biri çamaşır yıkamak için altı çalı çırpı ile yakılan.o büyük kara kazının başına geçti.
En ufak bir dikkatsizlik ateş suyun azizliğini yener misali kadın bir hızlı hızlı kara kazanın içindeki sıcak suyu alarak bir solukta kovaya doldurmuştu…
yok muydu?sıcak su evin içinde
ne yalan söyleyeyim varmış. oda on parmağı geçmez eldekinin kıymetini bilen insan sayısı
ne demekti eldekinin kıymetini bilmek
aşırısına kaçanlar vardı.
Fayansları mor çiçekli olan banyo içine girip, Hele ki şarkılar söyleyip, yakınmak acayip havalı ve lükstü.
Çünkü musluklar dupduru su yerine pas, kan akıtırdı.
Ve az da Kimin daha adaletli olduğuna gelelim
Her şey kulpuna uygun mahalle bakkalının terazisi gençliğinde pavyona düşen Nesrin abla gibi kıvırır kıvırır sonra tövbe yaptıklarıma mırıldanırdı.
Bu güne göre acemiydik insanın kusurunu örtmeye aynen Yusuf’un kuyusu İsa’nın çarmahı gibi tek kişilik günahlaydık
Garip bir telaş bedenime salıncak kurmuş iplerinin her an kopabilme ihtimaline eğilip sonra geri çekiliyordu.
Ben kız çocuğuydum; bebeklerim ve onların saçlarını tarayacağım minik minik tarakları hayal ederdim.
Oysaki avuçlarında ki bilye muhabbetine giren erkek çocuğunun hayalini sattılar bana.
Hiç isyan edip haklarımı eksik tam diye arayamadım. Belki aramış olabilirim hafızam şekilcilikten çıkmışlığını var sayarsam onu da çok net hatırlamıyorum.
Velhasıl obur kemik ufağı et büyüğü bir şeydim. Onlar sattıkça ben alıp başımın üstüne koydum.
Bu sefer devam edeceğim o evde yarım kalan telaşa
Kısaca fukaralığın resmine köpük köpük bulutların seyrine dalarken kendime çok benzeşmese de. En son istasyona gelip de karşılayanı olmayan bir yolcuyum
Yaz bitmiş tabiat altı üstünde ne varsa fırlatıp, atmakla meşgul sayılırdı. Ya güneş yatalak geceye hazırlanmış bir tık sıcaklık hissi var. Onu da bahçedeki uzun söğüt ağaçlarına çaldırtmıştı.
………………………………..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.