- 651 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
909 – EN BÜYÜK TEHLİKE
Onur BİLGE
“Allah, en çok sevilen sayılan tek hükümdar, kural koyan, yaşam tarzını düzenleyen, yol gösteren, kendisine muhtaç olunan, tapılan, yegâne Zat’tır. Rab’dir. Eğiten, besleyen, yöneten, yönlendiren, efendi, sahip... Onu birlemek, yalnız O’na kul olmak, yönelmek, itaat etmek, ram olmak gerekir. O, zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde tektir, eşi ve benzeri yoktur.
Allah’a ortak koşmak, şirktir. O’nun Zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde ortak kabul edilemez! O’na ait olan bir özellik, bir sıfat veya fiil, tamamen ya da kısmen başkasına verilemez! O başkası, bir insan da olabilir, bir madde de... Soyut ya somut... Bir sembol, bir fikir, görülen veya görülemeyen bir yaratık, bir şeytani güç... Kim ve ne olursa olsun O’ndan başkasına, O’nunla beraber veya O’dan bağımsız olarak değer verilemez, rağbet edilemez. Kendisi dahil, O’ndan başkasına meyleden, öne geçiren ya da ortak eden şirk yapmış olur!
Tevhid, Allah’tan başka veya O’nunla birlikte hiçbir şeye ve hiçbir kimseye, nefsimize bile en küçük bir İlahi özellik yüklememek demektir. Allah’a inanç arınmadıkça ve Hazreti Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğu kabul edilmedikçe iman tamamlanamaz!
Kur’an’da bahsi geçen pek çok ilah vardır. İnsan, farkında olarak ya da olmaksızın kendisini bile öne çıkarabilir, İlahlaştırabilir. Oysa akla gelen her yaratılan acizdir, muhtaçtır. Kendine hayrı yoktur!
Yalnız O’na kulluk etmemiz ve yalnız O’ndan yardım dilememiz istenmekte ve biz her kıldığımız namazın her rekatında ayakta: “Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz!” deriz ama hissettiklerimize ve yaptıklarımıza bakarsak, hiç de öyle olmadığını görürüz. O zaman yalan söyleyenlerden olur, “Kazip!” mührüyle damgalanırız!
Bazen ölmüşlerden, bazen hayattakilerden medet umarız. Faldan büyüden, insandan cinden medet ummaya kalkarız. Oysa velimiz vasimiz, müracaat edeceğimiz tek merci ve tek dayanağımız, her şeye kadir olan, her gücü elinde tutan, kaderimizi çizen Allah olmalıdır. Aksi halde şirk yapmış oluruz ki şirk, tevbe edilmezse, Allah’ın kesinlikle affetmeyeceği en büyük zulümdür.” diye uzun bir konuşma yaptı dede.
“Tevhit, Allah’ın tek olduğunu kabul etmek, Zatını her türlü tasavvurdan, hayal ve evhamdan soyutlamak değil midir dede?” diye sordu Mahir. Aslında onun öyle olduğunu adı gibi biliyordu. Bir tanım da o yapmak istedi.
“Aynen öyledir evlat!” dedi dede. Allah’ın uluhiyetini tanımak, birliğini tasdik etmek ve O’na hiçbir eş ve ortak koşmamak demektir.”
“Aslında Hazreti Âdem’den beri bütün Peygamberler insanları tevhide, yalnız Allah’a tapmaya davet etmişlerdir. Tevhit, Hak dinlerin temelidir. İslam, tamamen ve sadece Allah’a teslim olmayı, bilerek bilmeyerek edinilen ilahları yok etmeyi gerektirir.” dedi Orçun.
“Bize Allah’a ve Resulüne iman yeter. Başka bir inanç aramamıza gerek yoktur. Her yaratılan, ister istemez O’na boyun eğer. Çünkü dönüş O’nadır.” dedi Neşe.
"Bunu neden belirtmek ihtiyacı hissettin Neşe?" diye sorarak, onu biraz daha konuşturmak istedi dede.
“İnsanlar gelecekten haber almaya çok meraklılar dedeciğim. Fala büyüye çok düşkünler. Fomara Cincisi’ni biliyorsun! Olanları anlatmıştım, hatırlarsın. Cincilik, büyücülük, muskacılık, üfürükçülük, kahinlik, müneccimlik, heykelcilik, ikonculuk, falcılık, uğur ya da uğursuzluğa inanma şirkin daniskası değil mi!”
"Evet Neşe! Ölü ya da diri bir insana tevessül, Rabıta, Allah’tan başka birisi ya da bir şey adına yemin etmek, nazar boncuğu gibi nesnelerden fayda ummak, başkası adına adak adamak, kurban kesmek şirktir. Hatta onlara meyletmek bile öyledir!”
“Bizim için en büyük tehlike şirktir! Kişiye Allah yeter! Kim Allah’tan uzaklaşır, batıla sapar da fark ettiği halde o yoldan dönmezse, affı mümkün olmayan en büyük günahı işlemiş olur ki sonu felakettir! Artık onu kimse kurtaramaz!” diye konuyu özetledi Mahir.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 908