- 526 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
(MİSKET) AVA GİDEN AVLANIR...
Şehrin üzerine doğan güneş, yumurta kırıkları ve kum tanelerinin arasından herhangi bir canlıya da yem olmamaya çırpınan o minik karetta karettalar gibi derya ile buluşma telaşındaydı.
Gümüş kanatlı nehrin kıyısı, gecenin ufak ısı düşüşünü de katarsak, bütün bedenim iyi bir boksörün sert yumruklarına maruz kalmış gibi sönük ağrılar içindeydi.
Asıl gün ışığına meydan okuyamayan gözlerim idi.Avuç içim kıvrılmış kağıt misali üstüne üstüne gelen parlak dokunuştan kamaşıyor ve kendine nereyi hedefleyeceğini bilemiyordu.
Etrafımda ki renk karmaşası ve kulaklarıma gelen sesler daha çok ses alıp sertçe aldığı yere geri iade etmekle meşgul idi.
Bu da demek oluyor ki şehrin bütün sokak caddeleri hafiften canlanmış dünyevi telaş bu sefer biz aylak adamlar için değil de. Daha düzgün iş yerlerinde, çalışıp, evine bir şekilde ekmek götüren insanlar içindi.
Bütün bu çevremde olup bitenler ile şeytani bir tüye üflüyor dudaklarım keza yürüyüp karadan izini belli etmeme gayretindeyim
Şairin dediği gibi "haydi Abbas vakit tamam"
Burada yatarak zaman kaybetmem kime fayda. Çok şükür bütün bir parçaydım.
Bir solukta yattığım yerde sabitliğimi bozup, hiçbir şey olmamış havası ile ayağa kalktım.
Tam ayaklarımın üzerine dikilince; gözlerim görme alanını daha bir genişletti; Temizlik işçileri yeşil, sarı olan üniformaları ile
sanki üstüme üstüme geliyordu.
Eyvah eyvah! Leş gibi içki kokuyorum da. Üstüm başım ise ıslak .Çöpçülerin süpürgelerine takılıp, ilk insan çöpü olup, bir ilki yaratmam gerek..
Hafif başımı öne eğip, ceketimin yakasını iki elimle göğsüme bastırıp, adımlarımı oturduğum mahalleye yakın ilk sokakla buluşturdum.
Yol boyunca fikirlerine maraton kazandıran ben en nihayetinde evdeydim.
Tabi bu bir ilkti kapıda anahtar deliğine baba küfürler etmeden içerideki loş ışığa karıştım.
Çünkü gece boyunca pencerelerin kapalı oluşu evin içine soluk bir hava depolamıştı.
İçeride ağır mı? Ağır bir koku hâkimdi.
Beynim ise sıcak suda unutulan çamaşır gibi, buruş buruştu,düşündüklerimi usulca terk eden bir sessizlik, ağzımın içi evin o baskın kokusu ile eşleşmişti
yediklerimi ise kusmam an meselesi
"şerefsiz seni’’ babanda içkinin âlâsını bulur Sivas’ın dağlarında lakır lakır böyle içerdi.
He! Ne vardı sanki bu kadar içecek diye söylene söylene banyonun kapısını açıp, banyo içi naylon terliği ayağıma geçirip, kovaya su doldurma telaşına girdim
Ohaaa! O ses ne öyle ya?
Dış kapı, anam, soyum, sopum gelmiş gibi tak tukaaaaa! Tekme sesleri ile yıkılıyor.
Anladım ki kapıyı vuran kişi birileri uyanacak mantığında değildi. Bir yumruğunu kaldırıp diğerini indiriyordu.
Allah kahretsin
Bu ne ses yaaa!
dışarı da her kim ise beni al içeri zorbalığına son vermeyecekti.
Bu kadar kapıyı vurma ısrarının haklı bir gerekçesinin olduğunu düşünen
sadece bendim
Bir telaşla bol köpüklü saçlarımın temizlensin diye yaptığım dip masajını bırakıp , su israfına meydan okur gibi kovadaki suyu başımdan aşağı bıraktım.
ve kapıda ki
ısrarlı vurma sesi gittikçe canım sıkıyor.Üstümü giymeye çalışsam en büyük zaman kaybı olurdu.
Çıplak bedenimin üstünde şapır şupur damlayan sular ile banyodan direk yatak odasına geçtim.
İlk gözüme ilişen pikeyi alıp, gelişi güzel belime doladım. Bedenimi saran pikeyi bazen Roma’yı yakmayı ;bazen de şeytan taşlamaya gittiğimi hayal etmede kullanıyordum.
bugün kayıtsız şartsız kahramanlık günümdeyim. .
Yavaş adımlar ile kapıya doğru yaklaşırken ellerim, ayaklarım, yayları gevşeyen paslı karyola gibi tey tey! yerinde de duramıyordu.
Ya Allah bismillah!
Kapıya el atmamla gözlerim dışarıdan sızan parlak ışıktan yüzünü tam seçemediğim iri yarı bir erkek ayaklarımın önüne gümm! Diye yığıldı.
Bende ki de ne yürek, adamı ani bir refleksle yerden alıp içeriye salondaki koltuğa doğru yatırmam bir oldu.
O an fark ettim ki bu her zaman fikir takası yaptığım Ardahanlı misketti.
içim yuvasında düşen kuş misali çırpına çırpına kaskatı kesildi.
ooof be ne yapmışlar ona ,benzi soluk, saçları yapışkan bir maddeye bulanmış.
Yakınında durmak imkânsız ,bedeninde korkunç bir koku, günlerce kuyruk yağına yatırılıp, kızartılmış gibi ve yarı baygın şokta idi.
aynı durum da bende olabilirim .
kirpik uçlarım ıslak bi süre misketi karşı koltuğa oturup, izledim.
Dün gece gidişi gözlerimin önünde. Şimdi ise askıda cansız bırakılan ruhunu indiriyorum.
Acaba ne olmuştu garibe dur! Resmen adama iş kazası süsü verilmişti.
Aman!
Bu arada misketin derdine düşerken
Banyodaki su sesi fena halde kulaklarımı tırmalıyordu. Bu ülkenin su tüccarı benim ya! tüüh! Duş almayı unuttuk bu kâfirin yüzünden.
O duştan sonra günün neresinden başladım dersiniz? Sabah gün ışıkları ile karşıladığım temizlik işçilerinin nöbet değişimine kadar.
Mutfak penceresinde istem dışı O neydi belirsiz düşüncelerin içinde. Benim hiç sahip olamadığım olamayacağım insanların yaşam kalitesini görüyordum.
Kimi ailesi, kimi eşi, kimide kafa takaslı arkadaşları ile ayak topuklarını yere vura vura bir görünüp kayıp oluyorlardı.
Bu da demek oluyor ki! Sihirli sözcükleri pek beceremem kendimle alakalı ama gülüşü uzun ömürlü insanlar bana göre ruhen milyonerdiler.
Her neyse ben haricinde salonumun koltuğunda artık mışıl mışıl uyuyan bir misafirim vardı. Birinin yanında nefes alması da zenginlik hemde en büyük zenginliktir.
Diğer zenginlik de olmalı mesela onunda arz talep gibi görünüyor.
Ama kokusuna hasret olduğum kırıklarımın rahat etmesi için.
Yani hayalimde İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde iki artı bir kadar daire de.
Yani birinin bedenine ilişmek bedel ister.
haa! Bu arada mutfak masasını kahvaltıya hazırlarken kapı aralığında misafirim miskete ilişti gözüm
Dudak kenarında hafif bir gülümseme koltuk da ellerini kafasının altında kenetlemiş adeta bir çocuk gibi uyuyordu.
Yinede onun o sabah geliş karesi gözlerimin önünde.
bi ara hafif bir ses tonu ile uyanma vakti dedim. Adamda tık hareket yoktu.
Düşündüm. Bari bardak, çanağı birbirine vurma bahanesi ile uyandırayım.
Hem kahvaltı edelim hemde bir yolunu bulup sorayım bakalım o kanlı geceyi de.
Uyandırma adına tam pes etmiştim ki boğuk teneke gıcırtısı bir ses tonu ile ona ettiğim iltifata cevap verdi.
-Günaydın çavuş! Dedi. Bana
oooo günaydın onbaşı ıslat şu gül yüzünü, gel kahvaltı hazır dememle.
Ayağa kalktı baş ağrısı ben buradayım der gibi elleri ile başını ovuştura ovuştura kalktı. banyoya doğru bir iki adım attı.
Gözler kalbin aynası olduğunu kabul gören adamın tekiyim. arkası dönük konuşulmayı hiç sevmediğimi bildiği halde, yine
Yüzünü bana dönmeden
-Burada seninle kalabilir miyim? Dedi.
O an cevap vermeme şaşkınlığımı anlamasın diye.
Sadece çocuğunu tatlı affedici bir anne edası ile git yüzünü yıka gel konuşuruz deyiverdim.
Çok şükür dakikalar sonra ikimizde bahanesiz kahvaltı masasındaydık.
Kim ilk konuşma hakkı kazanır ideasına girsem yüzde yüz ben kazanırdım da.
Misket tabağındaki kahvaltılıkları çatal bıçak darbeleri ile çoktan çürüğe ayırmıştı.
Huzursuzluk dikkatini dağıtıp geri toplamaya gelmiyordu. O da benim gibi işlemediği suçların suçluluk duygusunu ayırt edemeyişine takılmıştı şimdi.
Hafif bir öksürük numarası ile boğazını temizler gibi yaptı .
-Ağabey burada kalabileceğimi düşündün mü?
Yok!
Ne olup bittiğini bana tek tek anlatmadan. Sana kal kararı vermemi bekleme
Ruhum işgal altındaydı son nefesime kadar savaştım ve kaybettim burada kalabilir miyim ?Kısa ve net hayır ;yada evet dersin
Misket ağa, bugüne kadar sen değil hiç kimse ile yanımda kalman konusunda pazarlık edilecek konuma gelmedim.
Doğrusu sen sabah kapıma o vaziyette gelince içim parçalandı.
Ağabey kardeş gibi dün geceyi bir netleştirelim. Kalıp kalmayışını hiç düşünme bu evi sana olduğu düzenle bırakır giderimde.
Ulu bir sessizlikle Misket çay bardağını taze çayla doldurup, tekrar yerine geçip o mavi gözlerini gözlerime dikti.
Dinle o zaman ava giderken nasıl avlandığı mı? o orospu çocuğuna!
Miskeeet bir küfürlü konuşma ve anlat
hele orada ne oldu.
Nasıl anlatayım iki ucu boklu değnek.
Hani dün gece seninle konuşmamız bitmeden. Yaşlı kadının gelişini hatırlıyon demi.
Evet hatırladım.
Gayet normal bir şey her zaman ki müşteri profiliydi.
Hayır, değildi.
Nasıl değildi.
Yaşlı Kadın direksiyonun başına geçip beni yanına oturttu
Kafası İyiyi olmayanlar değil; iyi olanlar yüzünden bu haldesin, der anam..!#!.
araç da üç hatun daha varmış
eeee sonra
Bu üç hatundan bir tanesi tanıdık ne tanıdıktı
Hadi ya
Evet, hemde çok tanıdık biri, araç içinde göz göze geldik ama ne o beni ne de ben onu tanıdığımı belli etmedim.
Onun ne düşündüğünü bilmiyorum benim içimde bir acı kırk bin yıl yaşlanmış gibi gözden kör duygudan ölüyüm
Yol buyunca beni almaya gelen değil de sanki diğer üçü sataşmakla görevliydi
yaa onlar neysen de tanıdık hatun daha çok üstüme üstüme geliyor. Kulaklarıma doğru eğilip sıcak nefesini derinleştirip
Bir yandan da
-Göreceğim seni birazdan. O erkekliğini dibinden koparıp köpeklere atacağım diyordu.
Bizim işimiz para ile memnuniyet değil mi?
Sorun ne ne?diyeceksin
Öyle de işte o tanıdık hatunun olması sorundu.
Misket: nereye götürdüler seni
"Basel Stadt" Susanna’nın Uluslararası Anaokulunun çaprazına düşüyor. Ya geçenlerde kuzenin Mehmet ile orada buluşup kahve içtiğimiz yer hatırlasana
Okey! Hatırladım
Evin içi loş bir ışık sağda solda içki kadehleri yemek artıklarının kabuk bağladığı tabaklar ve boğazı sıkılmış gibi duran yastıklar ilk göze çarpıyordu.
Belli ki çok önceleri bol kahkahalar içinde burada yenilmiş ve içilmiş ama temizlenmesi düşünülmemiş.
Yani anlayacağın aynen bizim Türkiye de ki halkalı çöplüğü pis bir koku burun deliğimi kırdı.
Her neyse
Onların kırk yıllık ahbap muhabbetlerine dâhil olmadan usulca evin bar kısmına yönelip kendime bir içki doldurdum.
Ve sonra deri koltuğun bir köşesine iliştim.
Bir iki dakika sonra kadınlar fıkır fıkır gözleri bedenimi paylaşma pazarlığını ediyor.
Ama!
Asıl bana acı veren şey nedir biliyor musun? Bir adımlık ömre hizmet ederken onu daha da karmaşık bir hale getirmiştim.
Başta da dedim ya" ava giden avlanır"
sonrası çorap söküğü gibi, Memnuniyette geri sayım başlamış, soyun soyunana bir tanesi de üstüne garip ışıltılı, deri kıyafetini giyerek yanıma uzandı.
leş koklaşan akbabalar gibi tırnaklarını etime batırıp kanayan yerlere dillerini banmaya başladı.
Bu nasıl bir şeydi hayatımda ilk defa rast geliyordum
Arenada yem gibi aslanlarının önüne atıldığım hissettim.
Beden ısıma karışmış diğer bedenlerin kül rengi bir çoğalıyor sonrası kayıp oluyordu.
Bir var ki ben kalıyor benden kalana da hiç tanışık değildim.
Misket desene oğlum bu yaşta ırzına geçti hatunlar
Ona yakın bir şeydi ağabeyim.
Sen bu durumda olsan ne yaparsın
Sen gibi etine buduna satılık bir erkeğim aynısına izin verirdim.
Olayın tek kahramanı beni almaya gelen yaşlı kadındı. Daha çok kadınların mutlu oluşundan keyiflenip, her şeyi onların hamarat dokunuşlarına bırakıyor.
Bu sahne bitsin de istemiyordu.
O vakit gelgelim bana kanatlanıp uçan uçana keyfime diyecek yoktu.
anladım aslanım misket ;
Seni almaya gelen yaşlı kadın ve diğer üçü bir güzel benzetin he!
Yaşlı kadını sayma o seyirci diğer iki hatunla uçmuştum.
Pekiyi tanıdık hatun?
O halen ortalık da yoktu
Sanki o bir sandal, fırtına sonrası kıyıya vurmamış halen küçük çalkantılar ile denizin ortasındaydı.
Ya misket bu işi ilk defa yapıyor havası yaratma şimdi
Her zaman yaptığın şeylerin bir tekrarı bunlar. Yani kısaca arkadaş av avcı hikâyen bilindik ve yapıp yapıp sonra büyüyünce unutursun.
Doğru haklısın
eee tabi haklıyım aaa dur dur bir saniye olayın en güzel anını merak ettim şimdi
-Pekiyi tanıdık çıkan hatun seninkini kesip, köpeklere atma fikriden vaaz mı geçti?
İşte tam ona gelecektim.
Yaşlı kadın ellerim gözlerimi bağlayacağını buna iznim olup olmadığını nazikçe sordu.
-Bende olur sıkıntı yok dedim.
Önce elleri arkadan bağladı. Sonra gözlerimi..
Kadın boynuma minik minik öpücükler kondurup ve "aferin aferin" bu sefer iyi mi? içime bir korku düştü.
Dedim ki acaba bu olacaklar ne kadar korkunç olabilir ki kadın ılık ılık öpüp boynumda sonra usul dur tımarı veriyordu.
Bir an neden olmasın gözlerimin bağlanmasını o tanıdık kadın istemiş olabilir fikrine kapıldım.
Evet, utanıyor benimle sevişmeye demek ki dedim.
Tekrar sırtım deri koltukla birleşti, sıcak tanıdık bir ten kokusu burnuma doğru yavaş yavaş yaklaştı ve sevişme, kanatlanıp uçma sıra ondaydı.
Her şeyi elimle koymuş gibi buluyor ve dokunuşlarım özel iş olmaktan çıktı.
Diğer kadınlarsa etrafımızı sarmış "hadi kurşunu erit şunun bedeninde "
Övgü yanı sırada küfür çığlık atıyordu.
Sonra hafif bir gerilime ve bittim ben
-Ya kadın?
Bilmem!
Göz bandını gözlerimden çıkarırken o gitmişti.
-eee !
Ne eeesi
Yedi düvel utancımı onlardan saklarken ,onlarda benden daha saklısı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Ben anlattım işin içinden sen çık
Havası alınan lastik gibi yüreğimden kazıklanmıştım. Bir an önce giyinip elbiselerimi ve paramı alıp, o evden hızlıca çıktım.
-Kadın kimdi?
Bir daha yüzünü görmeye cesaret edemeyeceğim biriydi..
YORUMLAR
Adı misket miş ama baya büyük işler çevirmiş...
Merak ettiğim ama tahmin ettiğim kadın eşimiydi???
İki üç defa dışarıdan okudum sürükleyici olmuş
Kaleminize sağlık olsun zaralıcan.
Sevgiler
Şadiye gürbüz(zaralıcan
Sevgiler güzel yüreğinize