11 Eylül-İkiz Kulelerin Yıkılışı/İnsanlığın Yok Oluş Günü
Eylül dendimi, aşklar, darbeler, terör olayları geçmişime anı olarak kazındı. Eylül sonbaharın ilk ayı, insan ömrünün bronz çağı… Soğukların kendini yavaş yavaş hissettirdiği!
12 Eylül Darbesi, 11 Eylül ikiz kulelerin yıkılışı… Hep bir değişimin başlangıcı.
12 Eylül darbesiyle, kaç kişi idam edildi, kaç kişi işkence gördü, kaç kişi yıllarca hapis yattı. Ülkemizi kaç yıl geriye götürdü.
11 Eylül ikiz kulelerinin yıkılışı… Amerika gibi istihbaratı kuvvetli bir ülkenin içinde 4 uçak kaçırılıyor ve ikisi ikiz kuleyi yıkıyor, üçüncüsü savunma bakanlığına düşürülüyor, diğeri ise hiç bir şey yapmadan imha ediliyor. Bu olayı fırsat bilen Amerika, Afganistan’a hemen askeri müdahale ediyor. Suriye ve Irağa giriyor. 3000’ e yakın ölenin acısını/intikamını milyonlarca sivili öldürerek sindiriyor/alıyor. Yaklaşık 20 yıllık bu vahşet dolu sahneleri Korona virüsü durduruyor. Amerika Afganistan’dan çıkıyor, geriye nasıl bir devlet olacağı şüpheli ve acılı Taliban kalıyor. Kim bilir daha kaç Afganlı sivil ölmeyi bekliyor. Bu olayları hangi insanı vasıfla açıklayabiliriz ki… İnsanlığın koyduğu düzen, eninde sonunda yıkılıyor ve sonuçları ise kimseyi mutlu etmiyor. Hitler, Lenin, Mao gibi liderlerin bir zaman yaşattıkları acılar gibi… Dikilmiş heykelleri bile kalmadı. Kimsede seve seve anmıyor, yaşattıklarını kinle yad ediyorlar.
İnsanın elinde güç varsa, dinazor oluyor… Korku yayıyor… Eylül’de hep yağmurlar acıyı yaşatıyor, aşk yerine. Aşka dökülmüyor gözyaşları. Aşk kavramı bile değişti. Artık kataloktan, sanal sitelerden, anne ve baba diretmelerinden evlilikler, olması gerekir diye yapılıyor. Aşk için ne bir rastlantı, ne yazılan mektup zinciri, ne de kara tren, ne komşu kızı, ne tevafuklar yok. Bu aşk olmayınca insanlıkta yok olmaya başlıyor. Robotlardan bahseden oluyoruz, insansız araçlardan, hatta evi süpüren robot kızdan bahseden oluyoruz. Hani dünyada aşk biterse, Ay’a gidilebilir diye zenginler medet umuyor, gitmek için sıraya giriyor. Mars’ta hayat aranıyor. Hiç bir şeyin tadı yok. Benim yaştakiler neler kaybettiklerini görüyorlar. Bunu da yeni nesillere anlatamıyorlar. Bizim şahit olduklarımız onlara masal gibi geliyor.
11 Eylül’den dünya ibret aldı mı? Hayır… Elinde güç olanlar kim bilir gelecek için ne tür kurgular peşindeler. Filimlerinde ki canavarlar, fantastik silahlar, kombi görünümleri… Sanki ipuçları bunların içinde saklı. İlk önce kurgu sonra ise gerçeğe dönüşen yaşanılmaz bir dünya. Bu dünyanın ve bizim olmadığımız evrenin sahibi sabırla bu zalimlerin işlerini bitirecek kahramanlar arıyor ki, yaşanılan dünyayı yarattıkları istesin ve mücadele etsin. Hani ölüme yakın eşeğin nasılsa öleceğim biraz daha yiyeyim, ne diye canavarla savaşacağım dediği gibi… Sadece yeme, içme ve eğlenme sevdası dolu bir eylül, geçmişin güzel izlerini siliyor. Ben o aşk dolu Eylül’ü özlüyorum… Mesela Alpay’ın Eylülde gel şarkısını hala mırıldanıyorum. İnsanca yaşamayı özlüyorum. Bu insanlığı nasıl diriltebiliriz ki? Allah’ın önünde kim kimden üstün ki, amelinden başka. Afrikalıya yamyam diyen batılıların kendisi aslında yamyam. Sömüren yamyam. süper gücüm diyen yamyam… Dünyayı düzen vermek için kendi ülkesinde ikiz kulelerin yıkılmasıyla insanını öldürmekten çekinmeyen Amerika, nasıl bir insan hakkından bahseden oluyor ki… Yaptığından ders almaz ki? Ben zevki sefa içinde yaşayayım, halkımı yaşatayım ama dünyanın geri kalanında huzur olmasın, mutluluk olmasın, önüme geleni öldüreyim diyebilir ki?
11 Eylül’de yaşananlar sorgulanmalı tüm dünyada. İnsanlığın ayağa kalktığı, kimsenin kimseden üstün olmadığı, herkesin eşit haklarının olduğu düzen yeniden inşaa edilmeli… Eğer spor yarışmalarında her ırktan, her ülkeden insan eşit şartlarda yarışabiliyorsa, bu görüntüden kimse rahatsız olmuyorsa, ki olmuyor, o zaman dünyada ki siyasi hareketlilikte bunun üzerine kurulmalı. İnsanlık için refahı için fikir üretenler, siyasiler altın madalya kazanmalı. Milenyum çağı insanı yanlıştan dönmeli… 11 Eylülde ölen, sonrasında başka yerlerde ölen tüm masum insanlara Mevlam rahmet eylesin. Biz yaşıyoruz ve bunun düzelmesi için bir çaba göstermiyorsak, o ölenlerin günahı da vebalı da üzerimizdedir. Bu acılı yaşayananlardan dolayı kimse masum da değildir. Rabbim gerçekleri gözlerimizin görmesini, kulaklarımızın işitmesini, kalbimizin insanlığın doğması için atmasını nasip eylesin. Amin.
Eylül ve diğer her an aşkın yeşerdiği, insanlığın var olduğu dünya üzerine konuşulan zamanlar olsun temennisi ve duası ile.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
hiçbir şey göründüğü gibi değil bu artık kanıksadık o ikiz kulelerin yıkılmadı da tiyatroymuş o uçak o bibaya hiç çarpmamış bina içeriden patlatılmış hasılı insan var oldukça o bahsettipiniz düzen kurulamaz insanın kendi adil değil ki nasıl yapsın niye yapsın her şeyin üstünde olmak varken niye ...
saf şiir
Aslında Baba ‘’puşt’un’’ ‘’Yeni dünya düzeni’’ diye telaffuz ettiği lafzıyla başladı diyorlar. Sovyetlerin yıkılmasından sonra. Daha önceleri başlamıştı kanımca. Birinci dünya savaşı; ekonomik gücü elde tutma ve enerjiye hakim olma savaşıydı aslında. Akraba olan; Rothschild ve Rockefeller ailesinin petrol ve bankerlik üzerine kurdukları hegemonyanın dünyaya yayılıp genişlemesiyle başladı.
11 eylül gücü yayabilmenin, işgale zemin bulmanın bir ayracından ibaretti. Atilla Akar’ın ‘’Kamikaze Operasyonu’’ adlı kitabında anlattığı an an işleyen süreçle Discovery kanalındaki ikiz kulelerin belgeselini üst üste koyunca yığınla sorular cevapsız kalmakta. Düşünen her insan bilmekte ki kurgulanmış, düğmeye basılmış ve amaç uygulanmıştır. İslâm’a yine mal edilen bu hadise beyni kıt akılların belleğinde de yer bulmuştur.
Eylül ve Aşk!
Hocam eskiyi bırakınız artık yapay zekalı üretilen robotlarla evlenen ve evlilik merasimi düzenleyen zavallılar var. Daha ileri gidersek. Hani sanal bebek furyası vardı? Küçücük bir cihaza annelik eden koca yığınlar. O cihaz ki kuruluyor, süt zamanı, altını değişme zamanı v.s… Gerçek hayatta anneliğe üşenen zatlar o cihaza annelik yapıyor, yemek su saatini kaçırırsa cihaz kendini bozuyor. Sözde annelere göre ilgisizliğinden dolayı bebek ‘’cihaz’’ ölmüştür. Ne hazin ki Japonya’da sanal mezarlık kuruluyor bunlar için ve o zevatlar gidip orada ağlaşıyorlar…
Bize gelince. Biz halâ namazı abdesti bozan şeylerle uğraşıyoruz. Öğrenemediysek, öğretemediysek kusur nerde? Oysa yaratılışın gayesini, Allah’ın koyduğu düzen içerisinde rolümüzü hiç düşünmüyoruz.
Yorumdan ziyade yazı gibi oldu uzattık affola.
Yüreğinize sağlık. Gönül açan ve bilgilendiren yazınız için teşekkür ederim şahsım adına.
Selam dua ve saygılarımla…