- 471 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
904 - İNKÂR
Onur BİLGE
“İyi özelliklerim ve gençlikten kalıntı güzelliklerim var. En çok en çok şair kişiliğimin tesiri... İnsanlar horlanmaktan ve hakaret dinlemekten bıkmış. Bir kıta güzel söze hasret kalmış herkes...” dedi define, söz arasında. Sadullah Beyle konuşuyorlardı yine. Kulak kesildim ve not etmeye başladım.
“Gençlik ve yaşlılık aslında biraz izafi gibi geliyor bana. Ondan öte temiz kişilik taşımak daha önemli.”
“En önemlisi iman... Sonra münevver bir kişilik, mazbut giyim ve ölçülü davranışlar... Bunlar tercih sebebidir çoğu zaman.”
“Bence temiz giyinmek ve sağlıklı düşünen bir beyne sahip olmak temaşa zevkinden daha değerlidir.”
“İşin ilginç tarafı, inkârcılar daha fazla ilgi duyuyor bana. Ateistler... Tezata bakar mısın! Zıt kutupların çekimi midir nedir? Bende de onlara karşı sadece itme kuvveti gelişmiş.”
“Sanırım ulaşılamayanlar ya da daha öteki olanlar ilgi çekiyor.”
“Sevgi kadar güzel bir şey yok. Belki de içlerindeki genişlemekte olan boşluk, sadece iman eksikliğidir.”
“Allah’ın insana verdiği en yüce ve saf duygudur sevgi... İnsanın boşluğu bilgi ve sevgiyle dolabilir ancak.”
“Belki de o boşluğu doldurabilecek kişi olarak görüyorlardır beni. İmdat sinyalleri gönderiyorlardır belki. Şu resme bakar mısın?” diye masanın üstündeki defterinin arasından, mecmuanın birinden kesilerek çıkarılmış bir fotoğraf gösterdi dede. “Sevginin alışveriş anı resmedilmiş... Allah sevgisi başta olmak üzere... Aşk gerekli olan... Hepsi ona dahil...”
“Ne güzel demiş Yunus! "Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü...” Mühim olan, yaratılanları ayırmadan sevmek... Ötelemeden, irdelemeden, kırmadan, incitmeden... İşte o zaman sevmiş olur insan.”
“Ateist diyoruz ya... Kâfir... Küfür işleyen... Çoğulu küffar... Peki inkâr nedir?”
“İnkâr, bilmemekten, tanımamaktan gelir. Bir şeyin varlığını kabul ve tasdik etmeme, tanımama, yok sayma, yalanlamadır. Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma... Karşıtı da ikrardır. İnkâr edene münkir denir.”
“İkrar çok kolay, inkâr zordan daha zor!”
“Kişiye göre değişir. Allah birdir, eşi, benzeri ve zıddı yoktur, noksan sıfatlardan münezzehtir. Her bir zerrede tecelli etmektedir. Her şeyde imzası vardır. Evrendeki her varlıkta birliği görülmektedir. Varlıklar, evrenin minyatürü, özeti gibidir. Birimlerde tecelli farklı ve özel olabilir.
Her şey, her oluş olacak O’na bağlıdır. Her zerre ve her küre O’nun varlığını ve birliğini haykırmaktadır. Her bir şeyin çıkış ve varış noktasındadır.
Yaratılanlar özgündür ve aynı Zat’a aittir. İnsan, yaratılış itibarıyla tüm yaratıklardan farklıdır. İçinde âlemler gizlidir. Kâinatın yaratılış nedenidir.
Tüm kar taneleri aynı gibidir ama biri birine benzemez. Tüm sesler aynı şekilde çıkar ama birbirinden farklıdır. Vahdaniyet, çokluktaki yaradılışın, Ehadiyet ise her varlığın tek Zat’a aitliğidir.”
“Bunlar klasik söylemler... Sana bir soru... İnkâr, kısaca, dört heceli tek bir kelimeyle ne demek?”
“Yalanlamak...”
“Neyi?”
“Soruya göre her şeyi...”
“Her şey nedir?”
“Kasıt neyse odur!”
“Kastın sınırı veya kapsamı nedir? Keyfi midir?”
“Ne kastedildiyse o! Sınırı yok.”
“Yeryüzünde ne kadar insan varsa onların o kadar kasıt zannı vardır. O halde inkâr zanna bağlı değil, bilgi ve belgeye bağlı olmalıdır. O halde bu konudaki bilgi ve belge nedir? “Kur’an ve Sünnet” diyordun. Onun dışına çıkmadan, hatta özüne inerek inkârı dediğim gibi tarif edebilir misin?”
“İnanmamak... Görememek ya da inat etmek... Görmek istememek... Pek çok tarifi var.”
“Peygamberler, kitaplar gönderdi. Allah kuluna Kur’an da verdi. Şayet tevhidi anlasaydın, tek kelime yeterdi. Halkı aydınlatmaya kalkmadan önce kendi karanlıklarımızı keşfetmemiz galiba daha isabetli olur.”
“Mesajın iletilmesi... Emanetin teslimi...”
“Hangi emanet? “La havle vela kuvete” den evvel mi sonra mı? Sonra, emanet ne ki? Kime verile? Sahibi kim, nerede, nasıl verilecek? Mevcut olana mı ya da mevhum olana mı? O halde mevcut kim, mevhum ne? Sorular namütenahi devam eder gider... Hak nerede? Nasıl bulup da, hangi emaneti nasıl vereceğiz?”
“Emanet, bir süreliğine kullanılması için verilenler. Tamamını Sahibine teslim etmek gerek. Hak, hakikattir. Gerçektir. Aşikârdır. Ezelden ebede vardır. Onu ancak görmek istemeyen ya da işine gelmeyen inkâr eder.”
“Adresini söyle!”
“Adresini bildiriyor: “Mümin’in kalbindeyim! Ona ondan yakınım! Kırık gönüllerdeyim!” diyor.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 904