- 471 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karaçoban
Yaşlı bir kalenin dibinde bitkin düşer bedenim, ruhum uzanır usulca gelecekteki geçmişin sularına. Durgunluk taşımadığından akarsulara dökerim içimi, buralardan murada ama geçmez-ermez bilirim. Tuz gölünde alırım soluğumu, torf madeninde esmer tenim, şirindir emeğim, telaşlı olsada gülüşlerim. Dalarım kırk çeşmesine karşıdaki dağın, şeytan hanı der oldular o dağlıya. Eteğinde düştüm şavi tepesinin, örtmedi üstünü küçük bedenimin. Duman olurum bilirsin Kara gözünden, kara köprüsüne çıkmazsam sabaha. Güvendikten sonra dökülür kelimeler bir ak pişmanının dilinden şöyle; Aşiretleri dede mirası, kırgınlıkları baba yadigarı, kom’dur her bir yanı. Sürgülü kapıları, ormansız daǧları, soğuk havaları, durmaksızın tüten bacaları, umutla beklenen baharları, bin pınarın suları, çıplak sesle ağıtları, kış misafirlikleri, terli terli düşleri birde sakladıkları umutları karaçobanın bir dahaki baharına dek.
-Cihan AYDIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.