- 1066 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
*** ACI HAYATLAR ***
Bazen dinlediğim bir şarkı beni yıllar evveline götürüyordu.
İçimde buruklanan hatıralar beni hüzünlendiriyordu .
Bazen de okul yıllarına gidiyordu hatıralar...
Her döneminde okul yıllarının bir hababam sınıfı vardır sanıyorum. Bizimde öyleydi : Sınıfımızdaki o şaka dolu günler, bazen gülerken ve de ağladığımız o güzel hatıraları hiç unutmadım ... unutmak da istemem.
Otuz kişilik sınıfın içinde üç kız arkadaş : Ben , Fatma ve Sermin Dalman bir öğretmenimizin kızıydı.
Taatillere gidip her dönüşümüzde sınıflarımız ve arkadaşlarımızda değişir bu defa kız arkadaşlarımız artardı.
Beş olur , yedi olur...böylece sınıf hareketliliği daha değişirdi.
İşte orta okul sıralarında böyle geçerken günlerimiz , her birimiz bir hayalin peşinde ilerde neler yapacağımızı konuşurduk. Çoğumuz öğretmen olmayı istiyorduk.
Benim kitaplarla dostluğum ilk okulda başlamıştı... ikinci sınıftaydım öğretmenimiz bana kitaplığın anahtarını verip : ’ Seni kitaplık kolu başkanı seçtik. ’ Deyince öğretmenim , sanki bana bir hazinenin anahtarını teslim etmişlerdi.
O gün kitaplıktan aldığım kitapları büyük bir sevinç ve heyecan içinde okumuştum. Bir daha da hiç okumayı ve kitapları bırakmadım.
Orta okul sıralarında daha ciddi, ciddi diyorsam : Çocuk klasiklerinden sonra Rıfat Ilgaz gibi , Reşat Nuri Güntekin gibi yazarları okumaya başlamıştım.
Bir gün yine sınıfta bir kitap arkadaşlar tarafından okunuyor o bitirince de diğer arkadaş okuyordu.
Bu kitap büyük bir gır gır ve arkadaşların şamataları içinde elden ele gezerken sıra bana geldi : Rıfat Ilgaz’ın
’’ Hababam Sınıfı ’’ adlı kitabıydı .
Öyleki bu kitabı okuyan arkadaşları artık tutmak mümkün değildi...
Bizim sınıf da, bir hababam sınıfı idi . Öğtretmenlerimizden birisi tıpkı bu kitaptaki öğretmenin benzeriydi .
Ancak bu kadar benzerlik olurdu. Din dersi hocamız Mehmet Solmaz bizi ne zaman yazılı yapsa , biz yazılıya başlar başlamaz ayak kaplarını çıkarıp sıraların üzerinde gezer bir terslik gördüğünde onun yanına gider ’eller yukarı ’ der ve onu arardı . Eğer bir kopya bulursa vay onun haline ...
Müdürümüz ise Ertuğrul Karakoç şair , bize şiir kitaplarını dağıtırdı...Bu hocamız şair Abdurrahim Karakoç ’un kardeşi idi tabii bunu sonradan öğrenmiştik.
Bizlerde denemelerimizi bu hocamıza gösterip ondan tavsiyeler alırdık. Ben şiir denemelerime ilk okul sıralarında başlamıştım , küçük denemeler : Atatürk , vatan , vs. gibi şiirlerle başlamıştım.
Sonra hep devam ettim kendimce o zamanki duygularla ...
Çocukluğumuz; okulda bir başka ve en güzel zamanlarda geçip gidiyordu...Biz on iki kardeş, iki anne, dedem, ninem ve bize yakın oturan halamlarla büyük bir aileydik.Çoğu zaman babam tüm ihtiyaçlarımızı yetiştirmekte zorlanırdı, o tek başına çalışır bizleri kimseye muhtaç etmemek için uğraşıp dururdu. belki maddi açıdan herşeye sahip değildik ama hayatımın en güzel yıllarıydı o günler.hele de ortaokul yıllarım; şiir gibi geçen yıllar, arkadaşlıklar ve ailemle geçen mutlu günler..bazen kardeş bazen dost gibi geçen zamanlarmız meğer bizim için bulunmaz bir hazineymiş..
Masal deyince çoğu akşamlar dedemin masallarını dinler onlarla uyurduk.
Karlı kış akşamlarında yanan sobamızın etrafında oturur annemizin o akşamki yemeklerinde sonra, soba üzerinde patlatılan mısırları yerken masal dinler sonrada kafamda bazen korkulu masalların hayali bazen bir rüya perisinin hayaliyle uykuya dalardım..
O dönemler evimize misafir gelince evi sanki bir bayram telaşı sarardı.herkes coşkulu ve heyecanlı... o günler, o zamanlardaki insanlar ne kadar güzelmiş bunu şimdi anlıyorum ve bir daha o günlerin gelemeyecek olması beni çok üzüyor...O zamanki çocuk kalbimizle sadece renkli düşlerdi bizim için okula gitmek, misafir ağırlamak, komşularla geçen günler ve bayram hazırlıkları...
Ve o güzel günlerin sonlarında halamın kızı Fatma ile öğretmen okulu sınavlarına girmiş o yatılı okulu ben ise normal öğretmen okulu sınavını kazanmıştık...
O gün okuldan eve gelip ikimiz müjdeyi verirken halamlar ve annemler avluda ekmek yapıyorlardı.
Halam oklavayı alıp Fatmanın ve benim üzerimize yürüdü : ’ Sizi (...) okuduğunuz yeter ! kocaman kızlar oldunuz okul mokul yok ! sizi alan ( D...lar) beslerler , bakarlar , bir de okuyup elin adamına mı bakacaksınız ’
Diye üzerimize yürüyüp Fatma’ya bir iki oklava ile vurdu... ben kaçıp babamın arkasına saklandım . Fatma ağlıyordu ben dayak yememiştim ama hem Fatma’nın ağlayışı hem de okulun yasak edilmesine üzülüp ağlamaya başlamıştım.
Annem ise ’ağlama boşuna ben seni göndereceğim okula’ deyince içim rahatlamıştı.
O zaman mutluluk içinde Fatma’nın göz yaşlarını silip : ’’ Ağlama babam anneni kandırır ’’ diye onu teselli etmiştim .
Ve ne yazık ki büyük bir mutluluk içinde başladığımız okulumuzdan bizi yeniden çıkardılar.
Ben bazen sabahları gizlice okula gidiyor o günün derslerini kurtarıyordum. Ama Fatma’yı annesi bir akraba çocuğu ile evlendirmiş böylece Fatma’nın okul hayatı bittiği gibi tüm hayalleri de yıkılmıştı.
Ya benim ?
Benimde aynı oldu , bir dönem okulu kurtarsam da bazı kişilerin babamı etkilemesi ve onun kafasını karıştırması ile beni de okulumdan ayırmışlar sonra da hayatın çekilmez kabusları ile dolu yollarında yaşamaya ya da yaşamamaya başlamıştık .
Ben bu durumda bile ne kitap okumayı ne deneme yazılarımı bırakmadım... Ama hep bir gizlilik içinde ; okumak yasak yazmak yasak . Bir inadım vardı ki ; her şeyi bana okumayı yaşamayı yasak edebilirsiniz ama ben fırsat bulduğum her an okudum yazdım . Belki bu zorluklar içinde başarılı değildim yine de okuyor okuyordum, madem bana okumak yazmak yasak ben bu yasakları çiğneyip geçiyordum.
Ama nereye kadar. Gizli okuyor gizli yazıyor bir yerde bunlar bile bana eğlenceli macera oluyordu .
Ne kadar dirensem de bazen umutlarımı öyle yitiriyordum ki tek zayıf tarafım hemen ölmeyi seçmemdi...sonra da kendimi hastahanede buluyor çektiğim acılardan da korkuyordum.
Ve bu durumda öyle siliniyordu ki yaşamak gözlerimden bu acılar vız geliyordu bitiyordu gözümde her şey.
*** Devam edecek ***
Aygün Deniz 9. Eylül.2021
YORUMLAR
merhaba Aygün hanim.Alman felsefeci Arthur Schopenhauer" mutluluk yoktur diyor." "Dünyada acılar vardır.Ve biz sadece acıları azaltabiliriz."
Anladığım kadarıyla siz bu felsefeyi hayatınıza gayet güzel uygulamışsınız."
Elinize yüreğinize sağlık.
Aygün Deniz
Sevgili kardeşim, biliyorum hiç birakmadigin mucadeleni.
Başarılar diliyorum her zaman.
Sevgiler güzel yüreğine...
Aygün Deniz
Okudum yazınızı ve beğendim, ne kadar tanıdık içimizden niceleri var böyle içinde ukte kalan ve sonradan bulduğu ilk firsatta eksiğini tamamlayan.
Devamını da okumak isterim. Gerçek hayat hikayeleri hep dikkatimi çeker.
Başka bir yerden kopyalanan yazılara pek ilgi duymuyorum.
Başarılarınız daim olsun tebrik ederim
Aygün Deniz
Sevgi ve selamlarımla ...