- 423 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dilsiz aşıklar cehennemi
Aşk zamandan münezzehti çünkü...,
Benim için aşkın zamanı olmadı hiç. Aşkın dili hep vardı oysa.
Dilini bildiğin bir ülkede yaşayamamaktı benimkisi. Sadece onu anlatmaktı.
Onu anlatmaya çalışırken kelimeleri ters, düz etmek, evirip, çevirip, döndürüp, dolaştırıp hep aynı sona bağlayıp, sona varamamaktı aşk. Ama dili hep aynıydı. Hep aynı gökyüzü vardı hikayede, hep aynı karanlık adam, hep aynı aydınlığı bekleyen kadın. Aynı dili konuştukları halde doğru zamanı yakalayamayan. Aşkın zamanı yoktu bu yüzden. Dili vardı hep ve tek...
Dilsiz bir aşkın hikayesi bu...
Hani işaret dili ile konuşur ya insanlar. Oda tabiat diliyle konuşurdu. Bazen rüzgar, bazen yağmur bazense kaldırımlar yahut ışıklar işaret olurdu bu dile. Ama ne yapsa da aşıklar bir türlü dile gelemezdi. Biri konuşacak olsa diğeri sağır olurdu bu kez. Aşk korkuyla harmanlanırdı sanki o anlarda biri kaçarken, diğeri peşinden koşar ve geriye dönecek olsa kaçan, kovalayan saklanırdı karanlığa.
Aşk bir oyun olmuştu çoktan belki. Uzaktan haberleşip yakına gelince hayalleşenlerin oyunu.
Aşkı değil de belki en çok sevmişlerdi bu oyunu. Onların aşkında sevişmek yoktu. Onların aşkında kavuşmak yoktu. Yaklaşmak önceleri ateşe dokunmak kadar heyecan verici, sonraları yanmak kadar dehşete düşürücü olmuştu. Düşlere kuşlar konmuştu sonra tabiattan gelen kuşlar haberciydi. İlhamdan gelen sözler bu dilin ehliydi adeta. Perdelerse mahremiyeti. Dudakların mühürlü olması da kaderdendi.
Oysa ikiz ruhlar gibiydi kalpleri, dilsiz bir aşkın müebbetini yemiş mahkumlardı aşıklar.
Tüm bu hayal ve hayal kırıklıklarıyla birlikte kopamayan bir bağ vardı hem çeken, hem iten. Hem nefret edip, hem merak eden. Tutulmayan ellerin hissedilen sıcaklığı, dokunulmayan saçların duyulan kokusu ve öpülmeyen dudakların kalıcı tadı. Bir hayaletle yaşamak gibiydi dilsiz aşıklar cehenneminde sevmeler. Cennet gibi görülen ateşin özünü yaşatan bir cehennemdi bu.
Kalıcı bir yara değildi ama her kapanmasının ertesi tekrar açılan bir dejavudan ibaretti. Her defasında dahada bir kuvvetli, manalı ya da manasız aynı döngüye gebeydi. Çünkü dilsizlerdi aşkın sahipleri.
Ve şiirlerdi tek bildiği dilleri. O yüzden aşkın dili vardı hep. Ama yoktu bir sureti.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.