Bir Yalnızlık Hikayesi
Yeterrr!... Yeterrr!...
Ortalığı ayağa kaldırıyordu, bu bağıran ses...
Bıkmıştı artık hayattan; yanında kalmamıştı hiç kimse, sevdiği insanlardan...
Annesi, babası öleli çok uzun zaman olmuştu. Yaşı kırkı geçmişti... Hiç evlenmemiş ve evlenmeyi de düşünmemişti. Ailenin tek çocuğuydu. Haliyle bir kardeşi de yoktu...
Düşünürdü hep; kardeşleri olmayınca teyze, hala olmak gibi bir hakkı da yoktu.
Kendi çocukları olmadığı için babaanne anneanne vasıfları da yitmişti.
Bu nasıl bir yalnızlık bu nasıl kahredici bir yaşamdı. En son bir arkadaş edinmişti kendine.. O da kendisi gibi yalnızdı. Hem ev işlerinde yardımcı oluyor hem de anlamsız hayatına renk katıyordu. Şimdi yoktu... Gitmişti...
Nasıl giderdi haber vermeden, bir kardeş bir abla gibi paylaşırken herşeyi nasıl olur da terkedilirdi yalnızlığına yeniden. İçi bir esiyor bir esiyordu ki
çılgına dönmüş haliyle deliler gibi bağırıp duruyordu evin içerisinde...
Yeterrr!...Yeter!...
Duvarları sağlam hücresinde; kül suyu damlıyordu gözlerinden, hıçkırıkla birlikte dağılıyordu yanık yürek tozları...
"En çok bana benziyorsun" dedi gözlerine ilişen isli tüle; bir güneş ardı, gölge karası... Ana yadigarı; ateşi içti kulakları, dinleyecek tek bir söz kalmadı.
Elini açıp kendinden bıkmışcasına dualar etti...
Hadi bulutlar yağdır göğüm; ya da rüzgarım daha da kavur, kavur ki gelsin ölüm. Nasılsa er ya da geç bulacaktı beni, bu yalnızlığa teslim makalesi.
Uğrarım yine ben meçhulde bıraktığım avazımın yanına. Sahiplenir çünkü yüreğim tüm yaşanmışlıklarımı, bu kadar yalnız kalmaktansa.
İşte bu yüzdendir kayıp acılarımın peşine düşmüşlüğüm. Bu yüzdendir kırık çerçeveleri tamir etmemişliğim geçmişe sığınmak istedikten sonra.
Elini hızla indirip konsolun üzerinde duran fotoğrafı fırlatıp yere attı. Eğildi, kırık cam parçalarını toplarken parmaklarından sızan kana baktı. Susmak nedir bilmeyen ağlamaları arasında sırtına dokunan bir elle yüzünü arkasına döndü.
Gelen Yeterdi...
-Buyrun hanımım:)
EbRuAsya//
YORUMLAR
Betimlemeler açısından zengin bir öykü olmuş. Sonu hakkında kısa bir önerim olacak. Yardımcı zile basmasın. Evlere sürekli giden yardımcılarda yedek anahtar olur. Yardımcı ya eve kendi anahtarı ile girerken hanımına seslenmeli ya da kadının bulunduğu odaya telaşla girerken seslenmeli. ''Buyurun hanımım!''
Sevgilerimle...
Rû //
evet bahsettiğiniz kısımda mantık hatası mevcut.. en kısa zamanda öneriniz doğrultusunda yeniden bir düzenleme yapmam gerekiyor...
ilginize candan teşekkürlerimle. ..
huzurla sevgiyle...
Çetin bir dilemma... İnsan, aktif olarak seçmemişse yalnızlığını; iradesi dışında "mecbur" bırakılmışsa ve yaşamını ona göre düzenlemekle yükümlüyse, bu pek kolay olmayacaktır elbette. Ki inanıyorum, çevrenin beklentileri ve yargıları da etkili oluyordur zor, ya da kolay olmasında...
Güzel, kısa ve öz olarak kaleme alınmış yazınız, günümüz koşullarında, çok "doğal" ve oldukça aktüel bir çoğumuz için...
Tebriklerimi bıraktım.
Saygılar, sevgiler.
Aslında insanlar nerede ve kiminle olursa olsunlar genelde yalnızlar...
Duygularının anlaşılmaması, sesinin duyulmaması, ağızdan çıkan sözcüklerin bir cümle oluşturmaması dinleyen için. Bunların hepsi yalnızlık için yeterli sebep değil mi?
Gerçekten zoru seçmişsiniz Ebru Hanım. Ama yine güzel ifadelerle bizimlesiniz😊.
Yaşam iki ucu Kirli bir değnek!
Hangi ucundan tutsan (*) bulaşacak.
Hocam yorum yapmak bile zor.
Nerden aklına geldi zoru yazmak?
İyi Geceler.
Rû //
anlık yazılmış bir yazı, esti öyle... oluyor arada:))
mutlu akşamlar diliyorum
selamlarımla