- 533 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
ALLAH VAR GAM YOK
Bu dert beni iflah etmez del’eyler
Benim dert çekmeye dermanım mı var amman
“Sabır ve zaman; işte benim bahadır askerlerim” demiş Tolstoy. Ne güzel söylemiş. Leo Tolstoy gibi birinin elinde iki yiğit savaşçıya dönüşebilir belki sabır ve zaman. Lakin bizim için sabır demir leblebi, zamansa Asi Nehri gibi hep tersine akmakta.
O yüzdendir açıp avuçlarımızı göğe haber salmamız, o yüzdendir Yunus’un dizelerini yaralı gönlümüze merhem diye çalmamız;
Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lütfun da
Ya dert gönder ya deva
Kahrın da hoş, lütfun da
Hoştur bana senden gelen
Ya hilat-û yahut kefen
Ya taze gül, yahut diken
Kahrın da hoş lütfun da
Sözlüklerde sabır kelimesinin karşısında; “Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi” yazıyor.
Eğer sabrın tarifi buysa gerçekten ortada bir tezat var. Zira hayat dediğimiz şey mücadeleden ibarettir. Şayet haksızlıklar, musibetler, belâlar karşısında gerekli çabayı göstermeden, rıza gösterip geçmesini beklemek erdem olsaydı yahut buna sabır denseydi iki cihan serveri efendimiz (sav) mücadeleyi öğütlemezdi. Sabır kabulleniş değil, bir mücadele şeklidir. Ve ancak böyle tanımlandığı zaman sabrın sonu selamete çıkar.
İnsan, beşikten mezara talebe ve hayat her anıyla bir dersler silsilesi. Her gün yeni bir şey öğreniyoruz, öğrendiklerimizden de sınava tabi tutuluyoruz. İşte sabır da bu derslerin en büyüğünden ve sanırım ben bu dersten kaldım.
Kaldım diyorum zira tahammül sınırlarımı çok çok aşıyor yaşadıklarım. Hani kış aylarında beklenenden fazla yağan kar kütlelerinin kırdığı ağaç dalları vardır bilir misiniz? Yağan karın ağırlığına dayanamaz ağaç ve kırılıverir en ince yerinden. Kendimi o ağaçlar gibi hissediyorum. Yorulmuş, örselenmiş ve nihayet en ince yerinden kırılıvermiş.
Yoruldu sabrım. “Sabır yorulur mu?” demeyin, inanın yoruluyor. Dizlerimde dermanım olsa zamanım olmuyor, zamanım olduğunda ise dermanım kalmıyor.
Kalmadı gayrı mecalim. İşte budur hâl-i pür melâlim.
Böylesi anlarda bir ayet-i celile, kurak topraklara z/amansız düşen yağmurlar gibi boşalıveriyor yüreğimin orta yerine sağanak sağanak; “Kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz.”
İşte o an dağılıyor kara bulutlar ve tarumar oluyor u/mutsuzluk denilen sığınak.
Anlıyorum ki; sabır denilen şeyi öğrenmek de sabır işiymiş meğer. Yine Yunus’un dizelerine sığınıyorum;
Gelse de celâlinden cefa
Yahut cemâlinden vefa
İkisi de cana sefa
Kahrın da hoş, lütfun da
Gerek ağlat, gerek güldür
Gerek yaşat, gerek öldür
Aşık Yunus sana kuldur
Kahrın da hoş, lütfun da
Derdim dünya olmadıktan sonra, dünya kadar derdim olsa ne gam?
Allah var, gam yok.
Vesselam.
YORUMLAR
“ Sabır kabulleniş değil,bir mücadele şeklidir...” Sanırım çoğumuz böyle düşünmek yerine sözlüklerdeki tanımını benimsemeyi tercih ettik. Mücadeleyle yorulmak bize göre değildir çünkü genelde.
Üzerinde uzun süre düşündüren, yeni bakış açıları kazandıran, yeni kapılar açan yazıları çok seviyorum. Üstelik bir de böyle su gibi anlatıldıysa! Aralara serpiştirilen alıntılara pürüzsüz geçişlere ayrı hayranlık duydum.
Başucunda bulundurup arada bir okumakta fayda var:)
Saygıyla çok...
Çok doğru anlatmışsınız. Sabrı farklı farklı yorumlarlar. Ve toplumda ya sabırdan kaçar insanlar yada hale boyun eğip miskinliği kabul ettiren bir anlayış oluştururlar. Tasavvuf eşittir sabır, sabır eşittir eylemsizlik algısı bizim herşeyi kaybetmemize sebep olmuştur. Dahi fakirliği fakirliğin onurunu bile kaybettirdi. Tekrar teşekkürler.