- 309 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AKŞAMÜSTÜ SOHBETLERİ (ELİF'E)
Pek birşey değişmedi Elif. Vakitsiz gidişini kalbime uygun bir dille hâlâ açıklayamamış olmamın dışında. Suyun rengi yine aynı. Taşlar sert, gökkuşakları renkli, yağmur ıslak ve yapraklar yeşil... Dedim ya değişen pek birşey yok. Pencere pervazı dibinde demli çayımı yudumlarken düşündüm de; ne çok sevmişim seni. Ne çok hatıra biriktirmişim. İnsanın bozuk para gibi harcanıp ucuza gittiği bu çağda, güneşin altında sarı bir buğday sapı gibi başını önüne eğerek utangaç ve ürkek bakışlarla yüzüne yerleştirdiğin tebessümün değerine paha biçemiyorum. Kalemim o kadar yorgun ki Elif. Kelimeler sanki mağlup olunmuş bir savaştan dönen kısraklar gibi. Ne yazsam Türkçe’ye aykırı. Ne yazsam hiçbir dilde karşılığı yok. Bağışla beni. Kendimi alıkoyamıyorum bu pervasız düşünceden. Her an geleceksin gibi kapım aralık, pencerem açık ve ışıklarım hiç sönmüyor. Nasıl bir yangın bıraktığını ve kalbimin bu enkaza dayanamadığını bilmiyorsun. Bunun fikri bile beni mum gibi eritmeye yetiyor. Günden güne tükenmek nedir, biriyle selamlaşamamak, bir kedinin başını okşayamamak, bir güvercinin kanatlarına dokunamamak... Yokluğun alışılmayacak kadar zor. Ve herhangi birşeyi yerine koyamamak da. Sensizliği hiçbir terazide tartamamak da. Bütün hevesiyle ışıldarken gün; yatağın soğuk tarafından kalkamamak da.
Ağustos henüz bitti Elif. Eylülü karşıladığım da söylenemez. Takvim yapraklarını da yırtmıyorum. Mevsimlerden haberdar değilim. Biliyor musun sen gittiğinden beri hiç yaz yağmurlarının altında da ıslanmadım. Güzel bir rüya göreceğimden umudum olmadığından sebep uykuyla da aram açık. Saçlarıma birkaç ak düşmüş. Sakalım olduğundan uzun. Gözlerimin altında morluklar beliriyor ara sıra. İçmeme kızarsın diye sigaraya da başlamadım. Bir öğünden fazla beslenemiyorum artık. Canım da birşey çekmiyor nedendir. Ruhumun derinliklerinde bir ağrı hissediyorum sürekli. Dokunsalar ağlarım belki. Ama dokunacak kimsemin olmamasına daha çok ağlamak gibi bir mazeretim olmasaydı eğer. Üstümden kokun da eksildi. Kir pas içindeyim artık desem yeridir. Sevemedim bir türlü bu çağı. Bu çağ ki insanı kendisine bile öldürür. Dilimde öylesi çığırtkan tohumlar ekilmiş ki; kendimde haykıracak gücü bulsam isyanımı dört bir yana yetiştirirdim. Ama susmanın kalesine sığınmış bir askeri oynuyorum hayat denen bu tiyatroda. Rolüm bana o kadar tanıdık, o kadar uygun ki.
O kadar şey birikti ki sana anlatacak. Kitaplar dolusuyum Elif. Senden başkasına konuşamam. Şimdi bu fukara bir akşamın üstünde, geceye ağır ağır yol alırken radyoda Melihat Gülses çalıyor:
"Canımın taa içisin sen."
Kendine iyi bak canımın içi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.