Nereye Gömdük 28 Şubat Kimliğini
28 Şubatta baş örtüsü mağduru birinin yetişkin kızının baş örtüsünü takmak istemediğini öğrendiğimde, sanki benim kızımmış gibi üzüldüm. O günlerde baş örtüsü, samimi imanın sembolüydü. Bu yüzden onu çıkartmak istemeyen kızlarımız, annelerimiz, eşlerimiz işlerinden istifa ettiler. Bu öyle bir aşağılanmaydı ki… Hani birisi şerefsizlik yapmış, ülkeye ihanet etmiş, namusunu bozmuş gibi! O kalbi iman sahibinin kızı ise şimdi yasak olmayan baş örtüsünü kendi rızasıyla çıkartıyor ve ailesi de bu kararına bir şey yapamıyor. Onu ikna etmek bir çözüm olsa ailesi onunla konuşurda ama olmuyorda!
28 Şubat mağduru kişiler, öyle bir formula 1 yarışıyla yol alıyorlar ki… İş kuruyorlar, ihaleleri kapıyorlar, çok para ve imkan sahibi makamları kapış kapış elde ediyorlar. Ev, araba, yat alma yarışındalar. Boşanıp, yeni eş alıyorlar. Adeta mağdur olduklarına inandıkları yıllarını geri almak için dünyaya dalıyorlar. İş dünya olunca, imanda da zaafiyete düşüp, çoluk çocukla pek ilgilenemiyorlar. Onları kendilerinin yaşamadıkları ve sahip olmadıkları imkanların fazlasıyla şımartıyorlar. Aile çocuğunu görmüyor bile. Hangi kitabı okuyor, hangi kişilerle arkadaş oluyor, evinde ve ailesinde bulamadığı hangi heyecanı bulursa oraya koşuyor bilmiyorlar, sorgulamıyorlar da. Hani din ve edep sen bunu yaşa demekle olmuyor. İçi boş lafların yerini başkaları dolduruyor. Nerede bulmuşsa kişiliğini oraya ait hissediyor ve aile çocuğunu kaybetme noktasına geliyor.
Eğer çocuk İslami bilinçle yetişmiyorsa, hangi başarıyı elde ederse etsin ne önemi var ki… Dünyasını kurtaran kişinin dinden uzak hayatı, karanlık bir yolda yürümek gibi! Her şeye güvensiz, neyin doğru olduğuna kaygı duyan, huzuru olmayan, başka bir at gözlüğü ile hayata bağlanmak kaderi oluyor. İşte anne ve baba çok zengin oldular, her refaha ulaştılar ama çocuklarını kaybettiler. Para dediğin elin kiri, yudum mu akıp gidiyor işte… 28 Şubat mağduru çoğu kişi bu doyumsuzluğun yeni mağduru olup başka bir sınavın içinde yuvarlanıp gidiyor. Bugün ister profesör ol, ister en sayılır zengin ya da şöhret sahibi, bu gerçek aşikar oldu. Ben o günleri ve bugünlere şahit olan biri olarak, bugünkü gelinen sınav daha ağır diyorum. Bu sınavın telafisi yok ve İslami kimliğin yok oluşununda kendisi…
O günlerde bizi mağdur eden kişiler sorgulanıp hapsi boylarken, hala kurgularının gölgeleri içimizde yaşıyor maalesef. Biz onları eleştirirken onların farklı görünümlü versiyonu olup çıktık. Artık o günlerin samimi kalpleri çevremizde nadir görünüyor. Elbette ibadet safhasında sorun yok ama o ibadetin ruhunu yitiren çok kişi var. İbadet ederken kimi nasıl kandıracağını, yahut nereden ne kadar para geleceğini düşünerek dilinden çıkıpta ezberlediği bilindik dualarla ve hızlı bir şekilde o vakti sona erdiriyor. Çoğu ibadetlerde Allah için o secdeye varan samimi kaç kişi var… En kötüsü de Ahirete İman unutuldu. Gıybet, iftira, haksız kazanç, bankadan kredi çekme-faiz alma, eğlence, gezmek tozmak, israf … Başını aldı gidiyor. Bu yaptıkları sanki öbür dünyada Allah tarafından sorgulanmayacakmış gibi yaşanılan hayat sürüp gidiyor. Kişiler Allah’ı unutup, isyan ederek yaşadıkları için evlatları da onlara isyan ediyor.
28 Şubat mağduruyum demek artık bir anlam ifade etmiyor. Onun ruhunu çoktan öldürdük. Biz bize zulmü edenin yerini aldık maalesef. Üzülüyorum. Elimden bir şey gelmiyor. Bu yazıyı da kaç kişi okur, okuyunca hayatını gözden geçirir, nerede yanlış yaptım diyen olur onu da bilmiyorum. Belki de çoğunluğu hala bu yanılgı içinde, bu sorgulamaya muhatap olmadıklarını düşünerek, saçmaladığımı da düşünebilirler. Ancak, biz yaşadığımız hayatın içinde yanlışlar yapıyoruz. Allah’tan gereği gibi korkmuyoruz. Lütfen yaşadıklarınızı ve nasıl bir zulmümden bu günlere geldiğinizi şimdi düşünün. Bu zulmü edenlerden şimdi ki hayatınızda ne farkınız var yeniden gözden geçirin! Yoksa bizden olan nesli kaybedeceğiz. Z Kuşağı bilinmezliğin arkasında çok daha acı isyanların içinde olacaklar. Bunun hesabını Allah’a nasıl vereceğiz iyice düşünün, lütfen! Hangi dereceyi, hangi altın madalyayı ya da başarıyı kazandığı ile övünmek yerine, Muhteşem bir Allah’a bağlıklık ve iman içinde yaşadığıyla evlatlarımız için gurur duyalım olur mu? Bu dünyayı kurtarmakla, öbür dünya kurtulmuyor, bunu anlayalım. Kendimiz ve evlatlarımız için her iki dünyayı da kurtarmakla meşgul olalım. Selam ve saygılarımla.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Önemli bir meseleye parmak bastin degerli kalem...Maalesef biz Müslümanlar olarak fakirlige baskilara karsi verdigimiz imtihani, zenginlik ve rahatlikla veremiyoruz...Ne güzel demis Allah dostu "Yiprattik dinimizden yamadik dünyamiza dinde gitti dünyada gitti elimizden"