Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
Rıdvan Kaya
Rıdvan Kaya
@ridvankaya1

HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DEME HAKKIN VAR MI?

5 Eylül 2021 Pazar
Yorum

HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DEME HAKKIN VAR MI?

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

375

Okunma

HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DEME HAKKIN VAR MI?

“Hakkımı Helal Etmiyorum”, Deme Hakkın Var mı?
Hak; İnkârı mümkün olmayacak kesinlikte gerçek (sâbit) olan şeydir. Hak kelimesi, “varlığı kesin olan, mutlak gerçek, hikmete uygun olarak icat eden” anlamlarından dolayı aynı zamanda Allah’ın bir ismi veya sıfatıdır. Hak, vahiy kaynaklı bilgi ve değerler; batıl ise, beşer zihninin mahsulü, vahiyle çelişen bilgi ve değerlerdir. Hak, kaynağını vahiyden alır. Zira çağa, toplumlara, kültürlere, bireye göre değişmez doğruları, sabit evrensel değerleri, inançları sadece Allah belirleyebilir, bilebilir ve Allah hükmedebilir. Beşer, Allah bildirmediği sürece neyin hak neyin batıl olduğunu bilemez.
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
“Dediler ki: ’Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.’” (Bakara Suresi 32. Ayet)
Gelenekçi inanç ekolleri Kur’an’ın yeterliliğini kabul etmeyip uydurma hadislerle dinî meseleleri açıklamaya çalıştıklarından hükümleri her zaman ve her konuda batıl olmuştur. Hak konusu da bunlardan biridir. Vahyin yeterliliğini kabul etmeyenler hak içtihatta bulanamazlar.
Beşer, Allah’a karşı sorumludur; yaşadığı hayatın hesabını da sadece Allah’a verecektir. İnsanı Allah yaratmış ve nasıl yaşaması gerektiğini, farzları, haramları ve helalleri vahiyle bildirmiştir. Eğer, Allah’ın koyduğu sınırları aşarsanız, Allah’a karşı olan sorumluluğunuzu yerine getirmemiş ve günah işlemiş olursunuz. Günahları da sadece ve sadece Allah bağışlar.
Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir?” (Âl-i İmrân Suresi 135. Ayet)
Allah’ın sorduğu soru manidar. Bu soru aslında, Allah’tan başka günahları affedecek bir merciinin olamayacağının ilanıdır.
Şimdi, konuyu daha anlaşılır kılmak gayesiyle hak kavramıyla alâkalı misaller verelim.
Hırsızlık yapan, kamu malını çalan insan bir suç işlemiştir. Suç, kamu düzenini bozmuş hem topluma hem de bireye zarar vermiştir. Suçun dünyevî cezasını kamu otoritesi verir. Hırsız hapis yatar. Peki, suçun manevî cezası ne olacak? Suçlu, Allah’ın sınırlarını aştı. Suçlu, mahşer meydanında dirildi. Kamu malı olduğu için bütün insanların çalınan malda payı var. Malı gasp edilen insanların hepsi, hakkımızdan vazgeçiyoruz, dese bunun dinî bir anlamı yok. Yok, zira beşerin günah bağışlama hakkı yok; o hak sadece Allah’a ait.
Gıybet ettiniz, Müslümana lakap taktınız, Müslümanla alay ettiniz… Bunların hepsi günah. Malı çalınan, eksik mal alan veya dolandırılan mağdur kişi dese ki ” ben, suçluya manevi haklarımı helal etmiyorum” veya “ benim dedikodumu yaptılar, bana haksızlık yaptılar hakkımı helal etmiyorum,” Kur’ân’daki İslâm’a göre bunun hiçbir hükmü yoktur; çünkü, kullarının günahını sadece Allah bağışlayabilir; aksini iddia etmek şirk ve küfürdür. Kul hakkı diye bir şeyin olmadığını açıkladığı ve Kur’an’da da böyle bir kavram olmadığı hâlde; gelenekçi, eski derviş günlerini unutamayan, hadislere iman eden ve Kur’an Müslümanlığını anlamamış ve aynı zamanda ırkçı birinin romantik çıkışını yaygınlaştırmak, Kur’an’daki İslam’ı, Kur’an kavramlarını anlamamaktan ileri gelen bir anlayış eksikliğidir. Kulları üzerinde hak sahibi olan Allah’tan başka hiçbir varlık yoktur. Günah işlediğiniz de Allah’ın kurallarını ihlal etmiş olursunuz. Bir insan size faydalı oluyorsa, aslında o faydayı size, Allah bir kulu vesile ederek ulaştırıyordur.
Şeyhler ve evliyalar mahşerde şefaatçi oluyorlar, müritlerini ceplerine sokup olmayan sırat köprüsünü cümbür cemaat geçiyorlar ve müritlerini cennete yerleştiriyorlar… Gelenekçi şirk mitolojisi böyle; fakat Kur’an’a göre, günahları sadece Allah bağışlayabilir. Aracıların aracılıkları hükümsüzdür.
Anne baba hakkı var mıdır?
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O’na yalvarıyorsunuz.” (Nahl Suresi 53. Ayet)
Hiçbir beşerin hiçbir beşer üzerinde hakkı yoktur; zira insana hayatı boyunca ulaşan nimetlerin hepsi Allah’tandır. Kulları üzerinde Allah’tan başka hiçbir varlığın maddî veya manevî hiçbir hakkı yoktur.
“Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda ancak O’na yalvarıyorsunuz.” (Nahl Suresi 53. Ayet)
İnsana her nimeti kim veriyormuş?
Anne ve baba hakkı da yoktur. Anne babaya hürmet etmekle, onların kendisi üzerinde hakkı olduğunu iddia etmek aynı şeyler değildir. Allah, birçok ayette anne babaya iyi davranılmasını emreder, ancak anne ve babanızın sizin üzerinizde hakkı vardır, demez. Anne babaya itaatin de sınırları vardır. Şirk emreden ebeveyne itaat etmemek farzdır. Hakkın hatırı her şeyin üstünedir. Anne ve babaya , Allah emrettiği için güzel davranılır, saygı gösterilir üzerinizde hakları oldukları için değil. Kur’an’daki İslam’ı anlamakla, anladığını zannetmek aynı şey değildir ve zanlar da hakikat değildir. Yani, hem şirk kavramlarına iman edip, savunup, konuşup hem de Allah’ın affetmeyeceğini bildirdiği günah olan şirkten arınamazsınız. Ahirette veya dünyada, hiç kimse bir diğerinin günahını bağışlayamaz, affedemez. Bu yetki sadece Allah’a aittir. Zira kul, Allah’ın koyduğu sınırları aşmıştır. Allah’tan başka hüküm, kanun koyma yetkisi kimse de yok ki, kul o şahsa karşı sorumlu olsun ve konulan sınırı aşınca da bir beşerin hakkını helal etmesini istesin.
“Ve ’çirkin bir hayâsızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.” (Âl-i İmrân Suresi 135. Ayet)
Günahları sadece ve sadece kim bağışlayabilirmiş?
Bir günah işlediniz. Şarap içtiniz, zina yaptınız. Faiz yediniz vs.
Birinin malını çaldınız. Bu, Allah’ın haram kıldığı bir fiildir. Kanun suçluyu yakalar. Hırsızı hapse atar. Hırsız, dünyevi cezasını çeker ve çekmelidir de. Ama ahirette veya dünyada bu günahı bağışlayacak veya bağışlamayacak olan kimdir?
Allah’tır!
Gelenekçiler “biz bağışlayabiliriz” diyerek küfre girmektedirler. İnsanlar birilerinin insanî ilişkilerden doğan hatalarını affedebilirler ama bu yine de, o hatayı Allah’ın bağışlayacağı anlamına gelmez. İnsanlar/kullar Allah’a tabi olurlar; hâşâ! Allah kullarının içtihatlarına tabi olmaz. Allah’ı tenzih ederim.
Hak!
Kimsenin kimse üzerinde maddi ve manevi hiçbir hakkı yoktur. Ayet açık. Her nimet, maddi veya manevi Allah’tandır.
Kul hakkı, diye bir kavram Kur’ân’da geçmez. Kulun, hukukî hakları vardır. Kulun, hukukî haklarını korumak için Allah çeşitli kanunlar vahyetmiştir. Kulun, kanunî haklarının ihlâl edilmesinden doğan manevî hakları olamaz. Bu hak sadece Allah’a aittir. Kul, affeder ama dilerse, Allah affetmez. Hâşâ kulun, günah bağışlama hakkı olabilir mi? Kul hakkı yok demek, kanunsuzluk var, başıbozukluk var, adaletsizlik var, istediğinizi yapın, demek de değildir. Kul hakkı yok demek; kulun, diğer bir kulun günahlarını bağışlama hakkı yok, demektir.
Hâşâ ve kellâ! Kul hakkını helal etmese, Allah, o affedilmeyen kulu cennete sokmazmış!
Kur’ân’ın hiçbir ayetinde, ahirette, kulların birbirlerine haklarını helal ederek cennete gireceklerinden bahsedilmemektedir. Ama gelenekçiler, Kur’ân yerine uydurma hadislere iman ettikleri için şirke düşmektedirler ve mantıkî çelişkiler barındıran tezler ileri sürmektedirler.
“Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.” (Kehf 26)
“Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için Biz sana kitabı hak olarak indirdik.” (Nisa 105)
“Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.” ( Bakara 78)
“Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam” (Enam Suresi 50)
Kim hâkim, kul mu?
Kim, Allah’tan affetme yetkisini üzerine almış; Allah’ın yarattığı aciz bir kul mu?
Kim, hüküm koyma yetkisine sahip; aciz bir kul mu?
Dinin maliki kim?
Hâşâ ve kellâ Allah’ın kulları mı?
Hâşâ ve kellâ! Allah, hükmetme ve yargılama iradesini kullarıyla mı paylaşıyor?
Gelenekçilerin sözlerini Kur’an’ı ölçü alarak değerlendirmeyi bilmek gerekiyor. Şirk, Allah’ın affetmeyeceği bir günah. Kur’an’da olmayan ve bahsi geçmeyen kul hakkı ve benzeri kavramlara iman ederek Allah’ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşamazsınız.
“Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu : "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.” (Zümer 65)
“Gerçekten, Allah, Kendisi’ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.” (Nisa 48)
Ruh- madde bağlamında hak kavramı
Ruh, madde zannedilen görüntüler âlemini göz dediğimiz pencerelerden seyreder. Ruhun izlediği görüntüleri yaratan Allah’tır. Ruhun, elips şeklindeki ekranda izlediği görüntüler hakkında sadece Allah tasarrufta bulunabilir. Hiçbir beşer diğer bir beşerin izlediği görüntüleri değiştiremez, ekleme veya çıkarma yapamaz, müdahale edemez... Dolayısıyla size hiç kimse ne fayda sağlayabilir ne de zarar verebilir. Aksine inanmak şirktir ve Allah, şirk günahını affetmez. Şirk, ruhun izlediği görüntüleri Allah’tan başka bir varlık da yaratabiliyor, demektir. Allah’ı tenzih ederiz. Bu nedenle; şeyhlerin ve evliya denilenlerin keramet menkıbeleri çocuk masallarından öteye geçmez ve hepsi zırvadır.
“Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.” (Mü’minûn Suresi 71. Ayet)
Vâhid, Allah’ın isimlerindendir. Zâtında tek olan, kendisinden başka olmamak, zâtında, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde, fiillerinde aslâ ortağı, dengi ve benzeri bulunmayan demektir.
Hak, sadece Allah’ın vahiyle bildirdikleridir. Mezhep ve hadis imamlarının, şeyhlerin, mutasavvıfların hadis ve Ortadoğu kültürleri mitolojisiyle harmanlayıp anlattıkları şeylerse, tamamıyla batıldır. Gelenekçiler, hakkın muhtevasını Kur’an’daki vahiyden koparmışlar ve toplumsal ve bireysel yozlaşmanın kapılarını ardına kadar açmışlardır. Hak; lafız olarak vardır, fakat muhtevası şirktir. Hakkı iptal eder yerine gelenekçi din öğretisini koyarsanız yozlaşma başlar ve her şey bozulur. Hakkı iptal etmek; Allah’ın sıfat ve fiillerindeki teklik olgusunu inkârdır. O zaman başka hak sahipleri türer. Şeyh ne diyor? Elimi eteğimi öpün, mahşerde günahlarınızı affettireyim. Cehennem azabından kurtulmak isteyen cahil müsriklerde kuyruğa giriyor. Gelenekçi ulema ne diyor? Hak, bizim hadisten ve vahiyden anladığımızdır ve bu nedenle bizim mezhep ekollerimiz haricindeki din anlayışlarına uyarsanız kafir olursunuz. Hak sadece bizim dediğimizdir. Politikacı ne diyor? Hak benim! Hakkı bulmak isteyen bana uyacak yoksa hain olur, mürtet olur… Gelenekçiler Allah’ın Vâhid ismini inkâr ettiklerinin farkında dahi değiller. Hükmetmek, hak hüküm vermek, hak hüküm belirlemek bir fiildir. İşte, gelenekçiler vahiyde olmayan hak kavramından farklı içtihatlar yaparak Allah’a bu fiilinde ortak olmaya çalışıyorlar.
Sonuç
Şimdi, Ortadoğu’ya bakın.
Ne görüyorsunuz?
Bozulma, bozgunculuk, sefalet, zulüm, sömürü, yozlaşma…
Neden?
Hakkı; Kur’an’a göre değil, kendi keyiflerine / hevalarına göre tanımlıyorlar da ondan. Hak gelince batıl zail olur değil mi? Hani, neredeler? Batıl zail olmuş mu? Hâkimiyetimiz ortadadır, hakimiz diyenler, İslâm coğrafyasındaki zilleti nasıl tevil edecekler? Hayır, hak gelmedi ve hepiniz batılsınız. Her türlü rezillik kol geziyor, ama adamlar haktan bahsediyorlar.
"Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." (Maide 44)
"Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." (Maide 45)
"Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir." (Maide 47)
“Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O’nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır.” (Enam 62)
“Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf 26)

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hakkımı helal etmiyorum deme hakkın var mı? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hakkımı helal etmiyorum deme hakkın var mı? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAKKIMI HELAL ETMİYORUM DEME HAKKIN VAR MI? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.