- 971 Okunma
- 7 Yorum
- 7 Beğeni
Heyecanlı bekleyiş
"Utangaç ve umutluyum bu gün
çat kapı, misafirlerimiz gelecek bu akşam
iki ayağını bir pabuca soktum annemin
köşe bucak, üzerimde hamaratlığım!.."
"Anneme bu akşam Oğuz ve ailesi sizlerle kahve içmek için gelecekler" dedim.
"Annem, buyursunlar tabii memnun oluruz kapımız daima açık tanrı misafirine" diye cevapladı...
Sevinçle oğuz’u aradım "sabırsızlıkla bekliyoruz" diye söyledim
Oğuz "tamam aşkım akşama oradayız inşallah" dedi ...
Oğuz çok saygılı ve sevgi dolu, ailesi tarafından edepli işinde gücünde temiz yetiştirilmiş bir gençti.
Ailem hiç tereddüt etmeden arkadaşlığımıza müsaade etmişti..
Oğuz’un bana ve aileme olan saygısı babam tarafından sürekli takdir görmüş, annem tarafından ise; Oğlumuz yok bey,
Oğuz öz evladım kadar değerli maşallah helal süt emmiş çocuk diye sevilirdi...
Babam seslendi "benim güzeller güzelim
Büyümüşte, kocaman gelinlik giyecek kız mı olmuş
Gel şu yamacıma bakalım Narin kızım boyun uzadı mı" diye az takıldı.
Babam uzun boylu yakışıklı ve herkese sert olsa da bana karşı yumuşacık ve dünya tatlısıydı..
Ben ona göre çıtı pıtı minyon tipli çok nazik bir yapıya sahiptim boyum uzun olsa da kabullenmek istemiyordu...
Babam "hayır henüz çok kısa boylusun beş on santim daha uzamalısın. baksana omzuma bile gelmiyorsun ben seni veremem kimseye"
diye espri yaptı...
Babam ile anneme nazaran çok daha iyi anlaşıyorduk.
Utangaç bir tavırla "Baba boyum senden kısa diye evde mi koyacaksın beni, başına dert alma istersen" diye cevapladım.
Babam "hele hele bak sen şunun dillerine o halde madem büyüdün git bir çay yap bakalım" dedi.
Babamın gözüne girmek için çayın yanına Revani tatlısı da yaptım hem de üzeri Antep fıstıklı "bayılacak" kesin dedim.
Babam güldü. Anneme seslendi "bak hanım bak sen hamarat kızımıza dedikten sonra teşekkür ederim güzel kızım gazetemin yanına koy dedi...
Babam günlük gazetesine çok kıymet verir okumadan asla gazete dolabına kaldırmazdı...
Annem "kıskanıyorum ama: hep babana özen gösteriyorsun" diye alıngan bir üslupla oturdu babamın karşısında ki koltuğa
"Oy güzel annem benim, kıskandın mı? Yerim bak yanaklarını" diye sarıldım ve öptüm...
Aile içinde çok sevgi gösterilerek mutlu büyümüştüm.
Nihayet vakit geldi çattı...
Günlerden cumartesi
Oğuz ve ailesi için tüm hazırlıklar yapıldı.
Bütün gece heyecandan uyumamış sürekli olarak ani uyanmalar yaşıyordum...
Banyodan gelen şip şip su sesi
Yan oda’dan gelen babamın horlama sesi
Şiddetli olmasa da dışarıda esen rüzgârın sesi
Ve duvardaki saatin tik tak sesi
Bir taraftan da heyecanla atan kalbimin güm güm sesi
Ve arada derin nefes aldıkça iç sesim! "Allahımmmm çok mutluyum" diye fırladım çıktım yataktan.
Gardırobun kapağını açtım.
Tüm kıyafetlerimi gözden geçirdim. üşenmeden hepsini giydim çıkardım, giydim çıkardım!.. tek tek denedim.
Her renk rujumu sürdüm. Taktım takıştırdım!. Sanırım; ilk defa şikayetçi oldu gardırobun kapağındaki ayna,
aynalığından!..
En son yeşil elbisem ve gülkurusu rujumda karar verdim...
"Yeşil murat’tır" derdi babaannem muradıma erecektim Fikrimce...
Boyum oğuz’dan kısa olduğu için en yüksek topuklu ayakkabımı seçtim kompleks değil!...
Saçlarımı geriye toplayıp topuz yaptım
Yıldızlı tokamı, Oğuz’un çok yakışıyor dediği halka küpelerimi taktım ve aynanın karşısına geçip şöyle bir kendime baktım.
"Tamam, beğenileceksin kesin" deyip kendime gülümsedim.
Ve...
Derin bir nefes alıp
Oğuz’lar gelecek bu akşam ve bir başka güzel olacak her şey deyip, şımartıp, çocukça kendimi sevindim!..
Odam da bulunan sandalyenin üzerine ayırdım giyineceğim şeyleri...
Ben hiç uyuyamadım ama zor da olsa gün şafağını buldu!..
Anne ve babama güzel bir kahvaltı hazırlayıp uyandırdım...
Gün içinde
Üç defa kahve pişirip ikram ettim anneme.
En sevdiği çiçeği sipariş verdim sürpriz olsun diye.
Ben bu kadar mutlu gözlerim ışıl ışıl olunca, annem ve babam: birbirlerine
"Biz Oğuz’un ailesini hiç yormadan incitmeden takalım yüzüklerini" dediler...
Titrekti ellerim, kulağım zil sesinde
Buket halinde annemin en sevdiği
karanfiller
Babamın en sevdiği tatlı, üzeri Antep
fıstıklı
az sonra, üç insan belirecek kapımızda!..
Allahım! Heyecanım zirve yaptı. Ayağımda yüksek topuklular ile bir balkona koşuyorum bir pencereye arada bir de ayna’ya...
Saat: yirmi bir oldu, yirmi iki oldu.
Ne gelen var ne giden, ne arayan var ne soran
"telaşa gerek yok, birazdan gelirler" diye kendimi telkin ediyordum.
Bir taraftan da "eee kızım nerede kaldı misafirler" diye söylenen babamı.
Akşamın ilerleyen saatlerine kadar giyindik kuşandık bekledik. Gece yaklaştı artık gelen giden yok!
hiç bu kadar erken uyumazdı aslında babam
asabı bozuldu son sigarasını da içti.
"ben yatıyorum iyi geceler" dedikten sonra
Annem "üzülme güzel kızım vardır bir hikmeti yarın ola hayrola" dedi.
Babamın yanına uyumak için gitti.
İçim hazin hazin ağlasa da aileme belli etmiyordum.
Ne çok acı çekiyordum oysaki...
Oğuz ve ailesi gelmedi diye bütün hevesim kırıldı...
Gecenin tüm karanlığı üzerime çöktü, ışıl ışıl yanan gözlerimin feri söndü.
Efil Efil uçuşan etek uçlarım ayaklarıma dolandı.
Yıldızlı tokatlar taktığım saçlarım matlaştı.
Halka küpelerim kulaklarıma ağır gelmeye başladı...
Gözyaşlarım döküldükçe, simsiyah rimelim de akıyordu kaderim gibi önüme...
daha önceki aramalarım sonuç vermese de
Tekrar arıyorum Oğuz’u, "aradığınız kişiye ulaşılamıyor" sinyali…
Bütün gece caddeye bakan balkonda oturdum, her geçen yolcuyu oğuz sandım! Heyecana kapıldım!
ama; değildi!
Yine uyuyamadım!
merak ediyordum. "Neden gelmediler? Neden telefonlarına bakmıyorlar? Neden? Neden?" diye kendi kendimi yedim bitirdim...
Sabah kapıya gelen babamın gazetelerini aldım, koltuğunun yanındaki sehpaya koydum.
Uykusuz, yorgun ve halsizdim!...
Babamın koltuğuna oturdum, sehpaya bıraktığım gazeteyi elime aldım.
Sayfalara öylesine göz atıyordum canımın sıkıntısı ile...
Hiç alışkanlığım değildi,
keşke o gün de bakmasaydım
babamın kıymetlisi gazetenin üçüncü
sayfasına!..
"Elim bir trafik kazası bir aileyi yok etti!..
"Genç adam ve ailesi evlilik yolunda can verdi!..."
"Aileden geriye kalan bir paket çikolata, asfalta saçılmış buket halinde çiçekler ve tek taş yüzük" yazıyordu.
"Uyan hadi baba!
Büyümüşte, kocaman gelinlik kız mı? olmuş dediğin o gelinlik hiç giyilmeyecek."
#hüzünlükent
YORUMLAR
Kavuşamayan kavuşamayacak bir sevda daha okuyunca duyunca acılarım ağrıyor
Ölenle ölünmez desem biliyorum ki kefenlede yaşanır diyeceksin
Üzüldüm toğrağım acılarım ağrıdı
Ne desem bilemedim
Ney hüzünlü kentin yüzünde tebessüm oluşturacaksa
Allah şiir gönlüne göre şiir gibi versin inşallah
Emeğine yüreğine sağlık
Selam ve saygılarımla
hüzünlükent
Değişsek mi ki şu hüzünlükent ismini
Mutluluk yağarmı????
Bilemedim
İmza belli!
Kayıplarım vedasızdır benim ~
Teşekkür ederim toprağım sonsuz saygılar selamlar olsun
Güneş çalınırken ve yakarken gözlerimi ıssızlığım düştüm sayfana, Toprağım!
Bilmiyorum iyi mi ettim, kötü mü?
Şimdi sükût bilenmiş bir yutkunmayla zaruri olan bu metni karalıyorum!
Duygusal olduğu kadar buruk bir hikaye
Daha da önemlisi harika bir anlatım!
Demiştim! Size gelmiştir haberi diye düşünüyorum.
Sahneler daha da derinleşmeli, yüz ifadfeleri, jestler, mimikler ve mekanlar tasvir edilmeli
Şurada şahane bir deneme okuyorum
Canı gönülden tebriğimle.
Yüreğin var olsun, kalemin daim!
hüzünlükent
okuyucuyu sıkmamak adına konuları kısa tutmaya özen gösteriyorum
Şahane yorum için ve okuma zahmetinde bulunduğunuz için tekrar teşekkür ederim
Selamlar olsun
Son zamanlarda.Hüzünlü kent bizlerle çok benzeşen yazılar yazıyor...okurken bazen hiç büyümesek diyorum...
Günün değerlendirmesi olsun...emeğinize sağlık
Saygılarımla
hüzünlükent
Gerçi bu zamanda çocuk olmakta istemezdik
Bizim yolumuz aynı suyun kenarından geçti ise
Hayat bizlere
Zehirmi içirdi şerbet mi içirdi ?
İnsan okuyunca suyun lezzetinden ne olduğunu anlar!
Çok Teşekkür ederim sevgili zaralıcan
Kurgu öykü olmasını diliyorum çok üzücü :( anlatıya gelince okumadan öteye geçiyor; akıyor gidiyor, yaşatıyor…
Tebrikler
hüzünlükent
Kurgu olarak düşünmek üzüntüyü giderir
Okuyucu nasıl anlarsa öyle
Sevgiler saygılar olsun