- 271 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
STRATONİKİEA IX
9. bölüm
"Bazı yürek yaraları vücutta eksik olan bir organ gibidir, Adına şiirler şarkılar hatta şehirlerde yapsalar o yarayı kimsecikler kapatamaz,"
Antiokhos’un beklediği altınlar gelmemişti. Şehrin yapım aşamasında bu altınlara çok ihtiyacı vardı. Bana belli etmemeye çalışsa da canı bir hayli sıkkındı. Ben bu parayı babamdan borç olarak temin edebileceğimizi ona defalarca söylesem kabul etmemiş olmasına rağmen yinelemiştim. Bu sefer teklifimi geri çevirmeyerek kabul etmişti. Bir taraftan olacak çocuğumuzun heyecanı, bir taraftan yapılacak olan şehrin düşüncesi onu yoracak diye korkarken, halktan birkaç kişi Setropos’u Antiokhos’a şikâyet etmek için gelmişti. Adam önce eğilerek bizi selamladıktan sonra 5 adım kadar yakınımızda bizi selamladı. Orta boylu esmer, köylü olduğu her halinden belli olan bir adamdı. "efendim, Setropos burada kanlı dövüşler tertip eder ve bahis oynatır, son dövüşte kaybetti ve bize kazancımızı ödemedi, dedi. Antiokhos’un yüzünde bir gülümseme belirdi sağ avucu ile yüzünü kavradı ve oturduğu yerden öne doğru eğilerek elini yüzünden çekti. Lakin halen gülümsüyordu. Setropos’u apar topar çağırtıp adamın yanına dikmişti.
"yani şimdi gayri meşru bir yoldan imparatorluktan habersiz bir iş yapıyorsunuz, her hangi bir vergi v.s. ödemeden bu işlere kalkışıyorsunuz, hem de halkın güvenliğini riske atıyorsunuz, öyle mi?" dedi. ayağa kalkıp yanlarına kadar giderek. "hem de bu durumu sokaklarda mı yapıyorsunuz" dediğinde Setropos "büyük meydanda" der demez Antiokhos onun önünde durup lafını keserek "şşşşş" dedi ve devam etti. " demek meşru olmayan işlerle uğraşıyorsun, peki bu adam borçlu musun?"
Setrepos; "evet efendim 120 altın" dediğinde, adam haykırdı, "efendim sadece bana değil, benden başka birçoğuna borçludur," dedi. Antiokhos tekrar koltuğuna oturup. "bu söylenenler doğru mu?" dedi. Setropos evet anlamında başını salladı ve öne eğdi. Antiokhos Setropos’un evine iki muhafız göndererek iyice araştırmalarını altın ve gümüş adına ne bulurlarsa getirmelerini istedi. Muhafızlar çok geçmeden ellerinde bir sandıkla gelmişlerdi. Sandığı Antiokhos’un önüne koyarak açtıklarında altın ve gümüş paralarla dolu olduğunu görmüştük. Antiokhos şikâyet eden adama " gel buradan 120 altının al" dedikten sonra adam sevinerek 120 altını alır. Tam "çok sağ olun efendim deyip çıkıp gidecekken Antiokhos seslenir, "muhafızlar şu adamı tutun ve meşru olamayan kazancına el koyun" der. Muhafızlarda söylenenleri yaparak adamın elinde ki altınları aldılar".
Setropos ise ne olduğunu anlamadan karanlık hücrelerden birisine atılmak üzere götürülürken "kralım benim suçum yok" diyerek haykırıyordu. Antiokhos’a bu kadar içten Kralım diyen başka birisini görmemiştim. Lakin Antiokhos’un yüzünde ki ifadeye bakınca aklında parlak bir düşünce olmalıydı. Zaten çok geçmeden Setropos’u birkaç gün sonra bulunduğu hücreden çıkarıp onunla bir anlaşma ile daha büyük bir arena için klanlı dövüşler tertip etmesi ve buna uygun Gladyatörler bulması için görevlendirmişti. Bu halkın gerçekten yoğun ilgisini çeken bir faaliyetti. Antiokhos bu sebeple hem maddi güç hemde halkın sevgisini kazanacak bu şehir tam bir eğlence şehri olacaktı. Yeni kurulan şehir gerçekten dünyanın en ihtişamlı şehri olacağından, açılışında ihtişamlı olacaktı. Bunun için kanlı gladyatör dövüşleri tertip edecekti. Son günlerde bu şehir için öylesine kafa yormaya başladı ki, gece uykusundan dahi uyanıp bazı notlar alıyordu. Gün geçtikçe beliren sütunlar duvarlar şehrin siluetini daha da belirginleştiriyordu. Günler aylar seneler böylece geçip giderken sonunda şehir ihtişamlı bir açılışla civarda ki elit tabakanın ziyareti ile açılmıştı.
Lakin bir taraftan halen Selevkos’un her bütün her şeyi yürütmesi ve asıl ordunun onun komutasında olması bir hayli can sıkıcıydı. Bu sebepten bütün herkes şehrin görkemli açılışında İmparator Selevkos’un yokluğunu bir yarayı hançerle karıştırırcasına soruyorlardı. Maalesef kendimizi kötü hissetmemize sebep olacak konu öldüğümüzde bile hiç kapanmayacağı düşüncesi ilk defa o gün aklımda belirmişti. Olan çocuklarımız mutluluğumuz, aşkımız yaptığımız başarılar, kazandığımız zaferler ve olumlu her şey o acı hatıranın gölgesinde kalacaktı.
YORUMLAR
hayat denen sarmal, değerli üstadım...
bir duygu nelere şahit.
hayat bazen izdiham bazen sessizlik.
aşkın tahayyül ettiği özlem.
renklerin bağdaş kurduğu evren çünkü duygular renklerin ta kendisi.
etkin bir anlatım idi ve ne güzel bir yolculuk.
sürükleyeci ve efsunlu
sonsuz selam ve saygımla
mavitükenmez
Saygılarımla
Sağlıcakla kalınız