- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Doğru Okuyanların Dostluğu
“DOĞRU OKUYANLAR” DOSTLUĞU
Sevgili Dostum,
Dostlukta , dostluğun pekişmesi için doğru ve dürüst olmak vardı. Yaşadığım olaylar bunlara “ Doğru okuyanlar” dostluğunu da eklemek düştü bana.
Sevgili dostum,
“Doğru okuyan dostluk” da nedir diyecek olursan, bende bunu açıklamak için sana bu mektubu yazmaktayım.
Sevgili dostum,
Okuyanlar vardır ama okuduklarını anlamazlar. Okuyanlar vardır okuduklarından mana çıkararak , okuduklarından çıkardıkları manaları başkalarına yalan yanlış anlatarak onların da olayları yanlış anlamalarına, belki de anlatılanların tam zıddını anlamalarına sebep olurlar. O yüzden okumak değil, anlayarak ve anladığını da başkalarına doğru okutmak lazım.
Canım dostum,
Sana bir hikaye anlatayım.
Adamın birisi vaaz dinlemeyi sever ama vaazları dikkatli dinlemez, çercesine de anladığı gibi anlatırmış. Bir gün dinlediği hikayeyi şöyle anlatmış arkadaşına “ bir hatun evliyaya Allah kızını kurban etmesini istemiş, evliya kadın kızını kurban edecekken Allah ona bir köpek yollayarak kurban etmesini söylemiş.” Dinleyen hoca o adama demiş ki” Kardeşim sen hikayeyi nasıl dinlemektesin ki , burada evliya kadın değil, erkek, üstelik evliya değil peygamber, kızını değil oğlunu kurban etmesini istemiş, gönderilen kurban köpek değil koç”
Can dostum,
İşte doğru okuyamayan insanlar, doğru dinlemeyen insanlar hikayeleri ona buna yanlış anlatarak onlarında yanlış anlamalarına sebep olarak sıkıntı yaşamalarına sebep olurlar.Bazen belki de dostluklar yanlış anlamalar, yanlış okumalar, yanlış anlatımlar yüzünden biter de insanlar farkına vardıkları zaman hatalarını düzeltemezler.
Can dostum,
Bizim dostluğumuzun sağlam olmasının sebeplerinden birisi de duyduklarımızı birbirimize doğru anlatmamız ve doğru anladığımızı da test etmemiz.Eğer yanlış anlaşılan şeyler anlatsak ve doğruluğunu teyit etmeden birbirimize olayları anlatsak belki de bazı insanların bize düşman olduğunu, aleyhimize konuştuklarını zannederek , onları da kaybederiz ya da küstürürüz. Bize ise duyduklarımızı iyice tetkik etmeden birbirimize anlatmadığımız ve okuduklarımızı da iyi anlamadan başkalarına anlatmadığımız için dostluğumuz pekişmekte.
Canım dostum,
Her insan bir kitabı okur ama mesela ayrı anlamlar verebilir. Diyelim ki insanın eşini aldatması üzerine bir roman okuyan insan , eğer sağlam ahlaki yapıya sahip değilse belki de roman karakterinden etkilenerek o da aldatmaya çalışacaktır eşini. Ama belki de yazar insanlar eşlerini aldatsın diye yazmamış, tersine aldatmanın ne kadar kötü şey olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Kitabı okuyan başkası da belki de başkasına aşık iken kitaptan etkilenerek aldatmanın ne kadar kötü olduğunu o kitaptan okuduklarıyla pekiştirerek aldatma düşüncesinden vazgeçecektir.Aslında kitap aynıdır , yazar aynıdır ama okur farklı olduğundan okuduklarına farklı anlamlar vermiştir. Belki de romanı yazan insanı tanıyan başkası kendisini anlattığını düşünerek romanı yazana da kin besleyebilir. İşte doğru okumak ve anlamak bu kadar önemli. İnsanlar bir şeyi iyi anlamadan , doğru okumadan da başkalarına anlatması fitne ve fesat olarak algılanabilir. Çünkü yanlış anlayan başkalarının da büyük oranda yanlış anlamasına sebep olacaktır büyük ihtimalle. Biz ise yanlış anlaşılmaması için her okuduğumuzu ve duyduğumuzu başkaları ile paylaşmadan iyice tetkik eden dostlar olarak mutluyuz dostum.
Canım dostum,
Bazen gazetelerde okumaktayız. Bu yazma, okuma doğru okuma mahkemelere bile taşınmakta. Okur okuduğunu doğru anlamadığı için romanı beğenmemişse ya inançlarına ya peygambere hakaret edildiğin iddia ederek davalar açmakta ve yazarları da yanlış anlaşıldıklarını söyleyerek beraat bile etmekteler. Yani yanlış anlaşılma her yerde vardır. Yanlış anlamalara fırsat vermemek için iletişimi güçlü insanlar olarak doğru duymak , doğru okumak ve anlamak lazım.
Sevgili dostum,
Özellikle kadınlar, engelliler, yaşlılar gibi toplumda güçsüz olan insanlar yanlış anlaşılırlar çok zaman. Güçlü olan sağlamlar, erkekler, gençler, her şeyde küçümsedikleri bu insanlara ithamda bulunmaktalar. Bu zayıf insanların güçlü olması istenmemekte. Bunun önlenmesi için anayasal madde bile konması bugün toplumumuzda tartışılmakta .
Canım dostum,
Sen ve bende “ Ben haklıyım” demeden önce iyi düşünmekteyiz. İnsanın kendisini haklı görmesi çok kolay. İş başkalarını da haklı görmek ve onların hakkını aramaktır. Mesela hakiki manada eşini seven insan kendisini koruduğu gibi eşini de hem ailesine, hem çevresine karşı korumaya bakar. Engelli yakının ı hakikaten seven insan onu yanlış anlayanlara karşı onun güzel yönlerini anlatarak savunmaya bakar. Ama çok zaman engellileri en anlamayan , sevmeyen, seviyor gibi görünerek her fırsatta suçlayanların aileleri olduğunu görmekteyiz.” Kadındır okuyamaz. Engellidir bilmez. Yaşlıdır bunamıştır.Sözüne itimat edilmez. Yaşlı bir köşede otursun” laflarını biz çok duyarız. Ama biz kadını da engelliyi de yaşlıyı da küçümseyen değil , hakiki manada seven ve haklarını arayan bir dostluğa yemin ettiğimizden dostluğumuz sağlam işte sevgili dost.
Canım dostum,
Sevgi lafta değil, gönüldedir. Gönülden geçenlerde hayatta davranışlarımıza yansır. Biz sevdiğimizi seversek , başkalarının onunla bizim aramız fitne sokmasına asla müsaade etmeyiz ve sevdiklerimizin hatalarını da hoş görü ile karşılarız. Sevdiklerimizin başarılarını tebrik eder ve asla onların başarılarından kendimize pay çıkarmaya , seneler önce ona yaptığımız yardımları ona buna anlatarak onları küçük düşürmeye çalışmayız. Sevdiğimizi de üzülecek diye düşünmeden doğruları anlatmaktan asla çekinmeyiz.Çünkü seven hakikaten acı söyler ama doğruyu söyler. Çok insan sevdiklerinin söyledikleri acı gerçekleri onları aşağılama, küçümseme ve kötüleme olarak anlarlar ve doğruları söyleyen yakınlarına savaş açarlar. Çünkü karşılarındaki insanları tanıyamamış ve doğru okuyamamışlardır. İşte insanlar arasındaki anlaşmazlıkların çoğu muhatabımızı doğru okumamak , anlamamaktan , tanımamaktan geçer.
Can dostum,
Tanımak bile seneler alır. Eşimin bile beni tanıması anlaması 10 veya 15 senesine mal oldu desem belki inanmazsın ama , severek aşkla evlenenlerin seneler sonra kavga ve gürültülerle boşanmalarına ne deriz? Ya o kavgalar yalan ya da o aşklar yalan. Demek ki insanlar doğruyu ancak seneler sonra bile görebilmekteler. İşte bu yüzden insanı iyi tanımak , doğru okumak ve doğruyu da zamanında okumak insana çok şey kazandırır.
Can dostum,
Bilgisi ve kültürü yerinde olanlar , insanları yanlış okumaz. Çok okuyan, çok kitaba sahip olan değil, okuyan , anlayan ve anladıklarını da uygulayan insan ancak bilgili olur. Eğer çok kitaba sahip olmak ile bilgili olunsa , kütüphanelerde çalışan insanlar hep alim olurdu. Ama gel gör ki kütüphanede çalışan insanların çoğu kitabı sevmedikleri gibi kitaptan nefret ederler. Profesör olmuş insanların kaba saba olanlarına rastladığımız zaman onların okuduklarının ne kadarın doğru okuduklarını sen düşün.
Can dostum,
“Doğru okumak” , “insanı doğru tanımak “ lazım. Bazen insanları seneler sonra bile tanıyamayız.Okuyarak, uygulayarak gelişirler. Ötekiler ise okumadıklarından gelişemezler. Onun her söylemini , her yazdığını, her sözünü kötüleme kendilerini kötülemek olarak algılayabilirler. Çünkü akıllarından başka şey geçmez. Biz ise doğru anladığımız ve birbirimizi doğru okuduğumuzdan dostluğumuz inşallah devamlı ölene kadar hatta öldükten sonra bile devam eder , hatta çocuklarlımız da bizim dostluğumuzu doğru okuyarak , güzel dostluğu devam ettirmenin sevincini yaşarlar. Babalarının dostluklarını devam ettirerek evlenen ve nesillerini dinçleştiren insanları tarihten okuyarak ibret alalım .
Doğru okuyarak sevgini, muhabbetle kucaklamaktayım dostum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.