- 765 Okunma
- 2 Yorum
- 8 Beğeni
Baba gel
Bina girişindeki posta kutusunun önünde dikilmiş, üst dudağını kapatan bıyıklarının uç kısımlarını ısırarak
"vay p...t herif’ler Bu kadar elektrik faturası mı" olur diye söyleniyordu. Arkasında olan Nazmi Beyi fark etmemiş olmalıydı.
Nazmi Bey: yahu Harun abi bize de elektrik faturası çok fazla gelmiş. Bizim hanım sanırım elektrikle hareket ediyor, Eve çıkayım da şunun fişini çekeyim demişti.
Akşamın ilerleyen saatlerinde bir hışımla salondaki yemek masanın üstüne çıktı bizim ki,
-Kız koş, çabuk mutfaktan su bardağı getir!
-İçin de su da olsun mu?
-Boş getir, boş getir dedi kısık bir ses ile...
Merakla bakıyorum ne yapacak bardağı diye...
Bardağı tavana dayadı, kulağını da bardağın altına.
Bana da sürekli el kol hareketi ile" sus sus" yapıyordu .
-Ne oldu? Ne oluyor? ya! Söylesene...
-Çeneyi kesmiyorsun ki duyayım!
İndi masadan! "kavga ediyorlar" dedi.
-Eee biliyorum kavga ettiklerini
Neden? Kavga ediyorlar ki,
-Ne bileyim bir şey anlaşılmıyor. kadın da senin gibi çenesi çok, o yüzden sanırım hiç susmuyor ki mübarek.
-Haa! yine mi kadınlar suçlu! belki; adam senin gibi lüzumsuzun birisidir. diyordum ki,
"Başladı yine" diye lafı ağzıma tıkadı.
-Nazmi Bey: Nurgül hanımın fişini çekti! az kaldı şimdi bende senin fişini çekeceğim!...
Daha fazla söylenmeden mutfağa geçtim.
Üst kattan gelen Langur lungur tas tabak sesleri ile...
"Deprem oluyor, yahut ta bina yıkılıyor ayy "diye bağırdım.
" Evet "evet, yıkıyor karı, koca, kocaaa binayı! Ne bağırıyorsun tövbe tövbe" dedi.
Cevap vermeden Gözlerimi kısarak, ve kaşlarımı çatarak ters ters baktım yüzüne,
"Bi`de dövseydin La havle" dedi.
O’nu duymazdan gelip doğruca dış kapıya koştum. Kapıyı açar açmaz karşı daire deki sultan teyzeyi gördüm, O da açmış kapıyı eşiklikte bekliyor her zaman ki gibi...
-Kızım sesleri duyuyor musun?
-Evet
-Ne yapsak ki, çıksak mı yukarıya Olmadı polisi mi arasak?
-Bilmem ki,
O an,
Nurgül hanım paldır küldür yalın ayak aşağıya doğru indi.
Saçları elektrik çarpmış gibi, nevri ise bir hayli dönmüş bir biçim de, "Sultan teyze beni evine al" dedi.
-Gel gel korkma geç içeriye
Nurgül hanımı eve aldı. bana "kızım sen de gel" dedi
-Yok sultan teyze, bizim ki dişimi, amannn fişimi çeker gelmeyeyim
-Gel yahu!
Nurgül hanım: "teyze sakla beni yoksa kocam öldürecek çok korkuyorum" dedi...
Öyle dese de genelde hep kavga ettikleri için öldüren kaldıran olmazdı.
Alışmıştık bi`nevi...
Lakin, bu defa sesleri çok fazla çıkmıştı ve bu duruma bizde şaşırmıştık.
Sultan teyze: "korkma kızım korkma! dağ başında değil. benim evimdesin kimse kılına zarar veremez" dedi.
Sultan teyzenin dış Kapısı güm güm gümülüyor.
"hahh! geldi senin ki, belki de benim ki, "dedim
Nurgül hanım: "Sultan teyze açmıcan değilmi kapıyı? "
"Yok açacağım bakalım derdi neymiş" dedi!
Nurgül hanım korku ve endişe halinde idi sürekli...
Nazmi Bey, Bas bas bağırıyor "nerede o Karaktersiz" diye
Sultan teyze kapıyı açtı.
"Sessiz ol oğlum derdin nedir? Ağzından çıkanı kulağın duysun ayıp" dedi.
"Az bile söyledim! Nerede o laftan anlamaz kadın! çıksın iyilikle konuşacağım söz! dedi.
Nurgül hanımı, sakladığı yatak odasından evin salonuna getirdi. Kadın oturdu koltuğa ama; hala ağlamaya devam ediyor.
Nazmi Bey, başladı saydırmaya
Allahhhh Allahhh! ver yansın! yanmazsa, Alev alsın!..
" Sen ne biçim kadınsın! elinden telefon düşmüyor. işten güçten haberin yok! Evde ne olsa anana bacına anlatıyorsun.
Lan utanmaz hiç mi? özel bir şeyimiz olmayacak!"
Nurgül hanım, "yaaa ben kiminle konuşuyorum annem ve kardeşlerim haricinde, ’Zengin parası ile fakir karısı’ ile uğraşır diye söyledi annem." bunun ki de bu hesap işte,
geldi kapıdan elektrik faturasını gösterdi başladı kavgaya" dedi.
Nazmi Bey: eşine, "karşımda langir, lingir etme! Sana kimse ile konuşma demiyorum. Sadece ev içerisinde olanı biteni anana bacına anlatma diyorum.
Akşama kadar işin gücün ailene beni kötülemek!.. Demek ben fakirim diye karımla uğraşıyorum haaa diye ayırdığı gözlerini ’belertti’. O`Annene biliyorum" dedi...
Sultan teyze:
"Şimdi sizin bu kadar büyüttüğünüz kavga sebebi bu mudur? Bunca hengâmeye gerek yok!.. Karı, Koca arasında olur böyle şeyler hadi barışın bakalım" dedi.
Nazmi Bey:
"Teyze barışsak nolacak ki! Normal de bu değil kavga sebebi. benim karım ev kadını değil ki, avratlıktan başka her haltı bilir" diye hakaretlerine devam ediyordu. Baksana elektrik faturası almış başını gitmiş su faturası da öyle, benim gelirimi biliyor mu ona göre davranmalı, Benden habersiz kredi kartına bir sürü borç açmış, aldıkları da işe yarasa bari! bardak, çanak, incik, boncuk.
Aldığım asgari ücretle kirayı mı ödeyeceğim elektriği, suyu mu ödeyeceğim? bebeğin masraflarını mı karşılayacağız?. bunaldım artık. Bunaldım vallahi" dedi. Elleriyle gömleğinin üst iki Düğmesini açtı.
"İllallah" diye Yakasını silkeledi.
Sultan teyze:
"Asıl sebep, belli oldu. ’Vah yavrum ’yokluk dövüştürür, varlık seviştirir.’
Bu kavgalar hep yokluktan" diye iç çekti.
Daha sonra Nazmi Bey’e
"Sana benim uşakların çalıştırdığı şantiye de iş bulsak çalışır mısın?" dedi.
Nazmi Bey:
"maaş iyi ise neden çalışmayayım ki," dedi.
Sultan teyze:
"Ama benim uşaklar Karabük’te kabul edersen ben çocukları ararım bir kaç güne Karabük’e gidersin Nurgül kızıma da ben burada destek olurum elimden geldiğince" dedi
Nazmi Bey, sevinçle kabul etti...
Nurgül hanıma dönüp:
"kız bak! ilk defa kavgamız işe yaradı" daha önce den sultan teyzeye kaçsaydın ya! dedi ve sarıldı...
Sultan teyze: yap bakalım bir kahve Nurgül kızım içelim ağız tadıyla...
Hanım dediğime bakmayın, bizim Nuruş’umuz olur kendisi. Nurgül, yoluk yoluk olan saçlarını topladı, ayak ayak üstüne attı. İçti kahvesini oh mis!
Bir hafta içinde yolladılar Nazmi Bey’i Karabük’e
Nurgül hanımın yüzü gülüyor ve pek mutlu idi.
Arada bir bize espri bile yapıyordu. "şükür yokluktan kurtuldum! koca dışarı, para içeri" diye
Garibim fena huzursuz değildi.
Nurgül hanımın yaptığı bu espriyi o’na çok görmezdi kimse...
Genelde herkesin yaptığı gibi,
Sabah, Evi havalandırmak için yatak odasının camını açtım kafamı dışarı çıkardım aşağıda bir kaç komşu çimlik olan alanda kahvaltı yapıyordu.
İçlerinde Nurgül hanımla Sultan teyzede vardı.
"Afiyet olsun" diye seslendim o arada
Nurgül hanımın üç yaşında olan oğlu Ayaz’ın ayağı parke taşlarına takıldı ve yere düştü.
Canı acıyan çocuk, zır zır zırlıyor. "Baba gel.. Baba gel... Babaaaaa gelllllllll!"
Nurgül oturduğu kilimin üstünden bir öfkeyle kalktı, eğildi yerdeki terliği eline aldı, terliği ayağına giyecek sandım hızla koştu ve oğluna
"Ne babaaaa gel, Babaaaa gel, diye zırlıyorsun! çok gereği var ya!
"Para gellll para gellll diye ağlasana" dedi ve yapıştırdı terliği bebenin kıçına...
Sultan teyze ve etraftaki diğer komşular söylediği sözlere gülerken
"Bu kesin, Nazmi’yi özlemiş, hırsını bebeden çıkaracak. Allah iyiliğini versin Nurgüllll, bebenin canını yakma bari" dediler.
"Yoook kıyar mıyım oğluma, sadece hafifçe dokundum ki, ’Para gel para gel desin de, bitsin bu YOKLUK!"
Kucağına aldığı Ayaz’ı öptüüüüüüüüü!.
Olduğu yere çöktü. Bu defa Nurgül
başladı ağlamaya "Nazmi’yi özledim!"
#hüzünlükent
YORUMLAR
Ben de çok sevdim güzel yazınızı ve sevgili Şadiye Hanımla aynı fikirdeyim.
Hep yazın sevgili yazarım.
Vakıf olmamak mümkün mü kalemin neşrinde dünyalar sunarken bize yüreğin güzelliği...
Sevgimle gönül dostum
hüzünlükent
Gönül dolusu sevgiler olsun
Günümün yazısı...Kutlarım
Canı gönülden...
Kaleminiz varolsun
Saygılarımla
hüzünlükent
Gönül dolusu sevgiler olsun