- 440 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İKAMETÜS SALAT NAMAZ DEMEKTİR
Salât kelimesi Kur’an’da birçok anlamda kullanılmıştır. Bu anlamlardan en sık kullanılanı ise namazdır. "Salât" kelimesi "ikame" fiiliyle birlikte "namaz kılmak" anlamında kullanılmıştır. Salât kelimesini daha iyi anlamanız için namaz önceki ümmetlerede farz olduğundan salatın kökenine inip diğer dillerden ve dinlerden açıklayalım. Sanskrit dilinde nâm kökünden türetilen nâmati fiili eğilmek, eğilerek saygı selamı vermek, tazimde bulunmak ve tapınmak, dua etmek anlamlarına gelmektedir.
Süryanice’de "salât"(sali)’dir. Bu kelimenin kök anlamıyla katlanmak, eğmek, germek ve bükmektir. Dua etmek bu kökün anlamlarından biridir. (Salut) ise duadır. Tevrat’ın Süryanice çevirisi olan Peshitta’da dua karşılığında bu kök ve türevleri kullanılmaktadır. Bu haliyle belirli şekilleri içeren bir ibadet ve dua anlamındadır. Bu kullanımlara bakıldığı zaman Peşitta’daki kullanımın "salât"ın Kur’an’daki yazılışına yakın olduğu görülmektedir. Kur’an’da kelimenin en yaygın kullanımı olan "ikametü’s-salat"a gelince, bu İbranice ya’mod, Süryanice ise kam fiili ile karşılanmaktadır ki buna bakılarak Süryanice dil malzemesinin Kur’an’da devam ettirilmiş olduğu söylenebilir.
Tevrat içerisinde toplam 329 kez geçmekte olan Verb kneel’e gelince Verb kneel diz çökmek anlamına sahip olup baREKA şeklinde okunmaktadır. Bu kelime aynı zamanda rükû kelimesine de karşılık gelmektedir.
Buna bağlı olarak geliştirilmiş bazı yan anlamlar ise şöyledir;
Saliy ednâ:kulak eğdi=Yani dinledi, kulak verdi anlamında kullanılmaktadır.
Tisle istari: Ayağını eğdi=Yani yoldan çıkmak, sapıtmak anlamındadır. Kısacası salat’ın anlamıyla ilgili bir muamma yoktur. Sadece bu dillere aşinalığı bulunmayanlar kelimenin belirli terkiplerde kazandığı yan anlamları anlayamadıkları için işin içinden çıkamıyorlar.
İnsanların Allah’a boyun eğip meyletmesi nokta-i nazarından tapınmak, ibadet etmek veya dua etmek" anlamında da kullanılır. Yine Tevrat’ta şöyle geçmektedir;
... Sevinçle övgüler sundular, başlarını eğip ibadet ettiler.(2. Tarihler 29:30)
... Yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi. (1. Samuel 20:41)
Süleyman, Rab’be duasını yalvarışını bitirince, elleri göklere açık, dizleri üzerine çökmüş olduğu Rab’bin sunağının önünden kalktı.(1. Krallar 8:54)
Shachah kelimesineyse gelecek olursak Mezmurlar 95:6’da şöyle geçmektedir;
’Bow shachah kara barak paniyim YAHWEH asah"= Gel, yaratıcı YHWH’yi öv, önünde rukuya, secdeye var. (Mezmurlar 95:6)
Fakat genellikle çevirilerde "shachah" kelimesi maksatlı olarak tapınalım şeklinde çevrilmektedir. Her ne kadar tam çeviri yapılmasa da çevirilerde görüldüğü gibi Tanrı’ya tapınılmada istenen bir eğilme ve diz çökme görülüyor. Zebur’daki bu ayette secdeyi görmek istemeyenler cümlede geçen shachah kelimesine tapınalım anlamı vermiş verilen bu anlamla da nerdeyse insanlardan istenen ibadeti tarif eden bir İslam’i namaz tarifi ortadan kalkmıştır. Yine İncil’de de secde geçmektedir. Secde geçen bir yer Matta 26:38,39’dur.
tote legei autois, perilupos estin he psuche mou heos thanatou meinate hode kai gregoreite met emou. (Matta 26:38,39)
Meali ise ; Sonra onlara ölesiye kederliyim. Siz burada kalın ve benimle birlikte uyanık durun dedi. Biraz uzaklaşarak secde etti.(Matta 26:38,39) Fakat Hristiyanlar tarafından çeviri yapılırken bu ayette "EPESEN" yani secde etti ayeti gizlenmektedir ve "yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı" şeklinde çevrilmektedir. Halbuki ayetlerde geçen kelimeleri yazacak olursak;
tote= o zaman, legei=diyor, autois=onlara, perilupos=kederli, eston=dir, he psuche=canım,
mou heos thanatou=benim ölesiye, meinate=kalın, hode=burada, kai=ve, gregorite=uyanık durun, met=beraber, emou=benimle, kai=ve, proelthon mikron=biraz ileri gidip, epesen=secde etti, epi=üstüne, prosopon=yüzünün, autou=onun, proseuchomenos=dua ederek görüldüğü gibi Hristiyanlar tarafından secde ettiği gizlenmektedir.
Şimdi de Kur’an’a dönelim Kur’an’da "salât" kelimesinin namaz dışında kullanıldığı sıkça anlamlar şu şekildedir;
"ibadethane"(Hac sûresi 22/40)
"İbadet"(Ma’ûn Sûresi 107/4)
"din ve dindarlık"(Maide Sûresi 5/58)
"destek"(Tâhâ Sûresi 20/14; Ahzab Sûresi 33/43; Maide Sûresi 5/12)
"kulluk"(Lokman Sûresi 31/31)
"davet"(Hûd Sûresi 11/87; Maide Sûresi 5/106)
"Yaratılış amacına uygun hareket"(Nur Sûresi 24/41)
"dua ve istiğfar"(Tevbe Sûresi 9/84, 103)
Kur’an gönderildiği döneme ait Arapça diliyle inmiştir. O zamanlar Arapça’ya başka dillerden geçen kelimeler de bulunmaktadır. Kur’an’da geçen "ikametü’s-salât" yerine Türkçe’de namaz kılmak deyimi kullanılmaktadır. "Salât" kelimesi çok anlam ifade ettiğinden"ikametü’s salate" ifadesi, Farsça kökenli namaz/hareketli ibadet olarak çevirisi yapılmıştır. Yine namazın Kur’an’dan önceki ümmetlerede farz kılındığını delilleriyle gösterdik aynı ibadetin birçok dilde farklı kullanım şeklinin olmasıysa çelişki değildir. Şimdide Kur’an’da namaz geçmiyor diyenlere birkaç ayeti gösterelim.
Cehennem ehli şöyle diyecektir:
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
"Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.(Müddesir Sûresi 43. ayet)
Ayetin Arapçası’nda geçen kelimeler;
Kâlû: dediler, lem neku:biz olmadık, min el musallîne: namaz kılanlardan
Kur’an’da "Sallâ" fiiline ilaveten "salât/namaz", "musallî/namaz kılanlardan", "musallâ/namazgah" kalıplarının yer aldığı ve "sallâ" fiilinin "salât"tan türediği görülmektedir.
Yine Müddessir Sûresi 43. ayetinde geçen musallîn kelimesi Bakara Sûresi 125. ayetinde de geçmektedir. Bakara Sûresi 125. ayetinde "Hani Evi(Ka’be’yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. " İbrahim’in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail’e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.(Bakara Sûresi 125. ayet) diye geçmektedir.
Ayette geçen kelimelerin Arapçası’na bakarsak
musallen=namaz yeri, ve ahidnâ=ve ahd ettik, ilâ İbrâhîme=İbrahim’e, Ve İsmâîle=ve İsmail’e, en tahhirâ=temizlemek, beytiye=evim, li et tâifine=tavaf edenler için, ve el âkifîne=ve devamlı ibadet edenler, itikâfta
Ve er rukkai=ve rükû edenler, es sucûdi=secde edenler
Namaz kılıp kötülük eden, fitne çıkaran ve yalan söyleyenlere gelince bunların varlığı namazın olmadığını göstermez. Aksine bunların varlığı namazı doğrular çünkü Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden namazı dosdoğru kılan...(Er Ra’d 22. ayet) ayetinde de geçtiği gibi Allah, Onlar namazı dosdoğru kılan diye buyurmuştur. Yani namazı gereği gibi kılmayan, namazın önemini imani anlamda taşımayan kişilerin namazları onları kötülükten alıkoymaz. Yine Maide Sûresi 6. ayetinde geçen abdesti dua/destek olarak alırsak; Allah Kur’an’da Elçilerde bizim için güzel örnekler olduğunu buyurmaktadır. Fakat bununla birlikte Kur’an’ın hiç bir ayetinde Elçilerin dua etmeden önce yada destek ve yardımlaşma öncesinde abdest aldığı yazmıyor. Üstelik Elçi Yunus balığın karnındayken dua etmiştir. Balığın karnındayken nasıl abdest alıp dua edecek. Balığa mı destek verecek? Abdesti temizlik olarak algılayanlara gelince toprağa ya da benzeri bir cisme elleri ve yüzleri sürerek nasıl bir temizlik elde edilmektedir? Yine cünüp iken ya da tuvalet ihtiyacının giderilmesi hali dua ve desteğin yapılmasına nasıl bir engel teşkil etmektedir? Ya da başka bir soru soralım tuvalettesiniz o anda deprem oldu nasıl dua edeceksiniz? Ya da tuvaletteyken bir anda aklınıza ezbere bildiğiniz bir ayet geldi bunu neyle karşılayacaksınız? Yine salât kelimesi iddia edildiği gibi dua olsaydı İbrahim Sûresi 40. ayetinde "Duâi", Ali İmran Sûresi 38. ayetinde "Dea Zekeriyya" ve "Semîu Ed Duâi" olarak değil "ikametü’s salat" olarak kullanılırdı. Yine Kur’an’da namaz "Vakitleri belirli bir farzdır" demektedir. Bu durumda dua için belli bir vakit mi var. Mesela bir savaştasınız düşmanla yüzyüze geldiniz bu durumda ne yaparsınız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.