- 629 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR HAYALİM VAR: UÇAK ALMAK İSTİYORUM
BİR HAYALİM VAR
UÇAK ALMAK İSTİYORUM
• Ray ve Carla Keller’e *
• Bob ve Terry Andrews’a *
• Şirketimiz AMWAY’e *
* Simultene tercümeleri yapan arkadaşım Tanju Akçakanat’a *
• Selam- saygı ve teşekkürlerimle... *
Ben küçük bir kasabadan geliyorum. Benim yaşamış olduğum kasabada sadece 600 kişi yaşıyordu. Okulum da çok küçüktü. Yeni sınıfımda 20 kişi vardı. Herkes herkesi tanıyordu.
Ben çiftlikte babamla çalışarak büyüdüm. Babam ve büyük babam, ailem orada yıllardır çiftçilik yapıyordu. Kuşaktan kuşağa bu çiftçilik devam etti.
Ben babamın tek oğluyum. Ta küçüklüğümden beri beni hep araziye götürürlerdi. Güneş doğmadan kalkardım. Bir elimle babamın, diğer elimle büyük babamın elini tutardım. Arazide çalışmak için birlikte yürürdük. Ve bütün gün onlarla beraber kalırdım. Bir gün benim ne kadar iyi bir çiftçi olacağım hakkında konuşur dururlardı.
Fakat biliyor musunuz, yaşım ilerledikçe daha az çiftçi olmak istedim. Kendi hayatımı yaşamak istedim. Bizim içimizde inanılmaz bir şey var. Bir çok insan diğerlerinin onlar için verdiği kararı yaşıyor. İşleri var hoşlanmıyorlar. Bir eğitim almışlar, fakat aldıkları eğitim hiç hoşlarına gitmiyor. Her gün işe gidiyorlar ama hiç heyecanlı değiller.
Amcam bana üniversiteye gidip eğitim almamı söyledi. Ben de üniversiteye gittim. Eğitim alırken Bob Andrews ile tanıştım. Bob ve ben aynı üniversiteye beraber gittik. Bu anlattığım Bob Terry ile evlenmeden önceydi. Onlar o sırada işlerine başlamamışlardı. Bob’ı tanıyordum. O zaman bunun benim için ne kadar önemli olacağının farkına varmamıştım.
Üniversiteden mezun olduktan sonra birkaç tane iş denedim. Devlet için çalıştım. Emlak alıp sattım. Yapmakta olduğum işten hoşlanmadığım halde işe gidiyordum. Hayatımın sonuna kadar hoşlanmadığım bir şeyi yapmak istemedim.
Sonunda yeni bir şirkette işe başladım. Bana dediler ki; üniversite diploman var mı? Hiç emlak alım satım konusunda bir şey biliyor musun? Neredeyse, hayır, bu konuda hiç bir şey bilmiyorum diyecektim kiii...
Sana bir araba da vereceğiz dediler. Araba verecek olmaları çok hoşuma gitti, evet emlak alım satım konusunda uzmanım dedim.
İşe kabul edildim ve hemen bir otomobilim oldu. Sonra Carla ile tanıştım. Benim yeni otomobilimden çok etkilenmişti. Çalışacak harikulade bir ofisim vardı. Öyle bir sekreterim vardı ki, annem yaşındaydı. Ben 23 yaşındaydım.Beni insanlar Mister Celler diye çağırıyorlardı. Kendimi çok önemli hissetmeye başladım.
Carla ve ben birbirimize aşık olduk. Benimle evlenir misin? diye sordum ona. Fakat arabadan mı, benden mi hoşlandığını çözememiştim. Evet dedi. Ve karı koca olarak yaşamaya başladık. Ve onu okula gitmekten vaz geçirdim. Gel benim çalıştığım şirkette sen de çalış dedim. Aynı yerde çalışarak birlikte zaman geçirme şansımız oldu. Fakat ailesi onun eğitim almasını istiyordu.
Üniversiteye gitmeyi bıraktı. Ve benim çalışmakta olduğum şirkette işe girdi. 3 Ay sonra kötü bir şey oldu. Şirket kapılarını kapattı. Ve biz işimizi kaybettik. İyi bir an değildi bu, sadece işimizi kaybetmedik, arabamı da aldılar benden. Biz eski bir arabaya düştük. Çalışmadığı zamanlarda itiyorduk. Carla da içine girip arabayı kullanıyordu. Pek mutlu değildi bu durumdan.
Çiftliğe döndük ve çiftçiliğe başladık. Babam beni görmekten çok mutluydu. Çiftçi olmaya karar verdiğimiz için çok mutluydu.
Birdenbire bir şey oldu. Bob ve Terry Andrews bizi bir iş planını görmeye davet etmişlerdi. Toplantıya katılmaya karar verdik. Toplantıda birkaç kişi vardı.
Carla’ya dedim ki, sakın toplantıda çok mutlu görünme! Çünkü neden bahsedeceklerini bilmiyoruz. Bize bir şey satmalarından korkuyoruz. Sakın gülümseme, dedim. Toplantıya girdim. Çok dikkatliydim. Onun planı gösterişini izledim. Heyecanlanmaya başladım. Planı dinlemeye başladım. O insan ekstra para kazanmanın yollarını anlatmaya başladı. Normal şartlarda alamayacağımız şeylerden bahsetmeye başladı. Ve seyircilere parmağını salladı. Eğer bugün para hiç önemli olmasaydı, ne satın alırdınız, dedi. Ben toplantıda olduğumuzu unuttum. Toplantıda başka insanlar olduğunu da unuttum. Ben UÇAK Alırdım dedim.
Ben uçak almak istiyordum. Çünkü ben hep uçak satın almak istiyordum. Ama bunu almak için param yoktu.
Üniversiteye giderken pilot olmak için dersler de aldım. Çok pahalı ve çok zordu. Fakat bir uçuş ehliyeti aldım. Ve bazan bunu insanlara söylerdim. Bazen üstümüzden bir uçak geçerdi ve ben, ben de pilotum, derdim. Bana derlerdi ki, senin ne türlü bir uçağın var? Benim uçağım yok, derdim. O zaman bana, uçağın yoksa sen niye pilotsun, derlerdi. Çünkü uçağın rengine karar veremedim hala, diyordum. İnanmadılar tabii.
Biliyor musunuz, insanlara uçak alacak kadar param olmadığını söylemekten hiç hoşlanmamıştım. Her girdiğim iş yerinde patrona sorardım. Acaba burada çok çalışırsam uçak alacak kadar para kazanabilir miyim?
Ben senin çalıştığından çok daha fazla çalışıyorum. Ben bile uçak alamıyorum. Eğer ben uçak alacak kadar para kazanamazsam sen de uçak alamazsın. Bu beni pek mutlu etmiyordu. O zaman bu iş benim için değil, diyordum.
Amway toplantısına geldiğimde adam, ne istiyorsan bu işten satın alabilirsin, demişti. Çok heyecanlandım. Carla’ya, gülümseme dediğimi unuttum. Ben gülümsemeye başlamıştım. Aşağı yukarı zıplıyordum. Toplantıdan sonra herkesin elini sıkıyordum. Planı anlatan insanla tanıştım. Ben Ray Celler dedim. Uçak almak istiyorum, dedim. Alabilirsin, dedi. Sonra Bob ve Terry ile tanıştım. Bob Andrews uçak istiyorum. Bana iki tane şey söyledi. 1 Uçak alabilirsin. 2 Ben sana yardım edeceğim.
Bunun benim için ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir kişi benim hayalime inanıyor. Ve bana sen yapabilirsin, diyor. Ve bana yardım edeceğini söylüyor.
Biliyorum hepinizin hayali var. Ve hayatınız boyunca bunu insanlara ikna etmek zorunda kalıyorsunuz. Ve onlar da size alamayacağınızı, yapamayacağınızı söylüyorlar. Bundan dolayı bazılarınız hayallerinizden konuşmayı bıraktınız. Çünkü insanlar hep hayallerinizin üstüne basıyor. Ve bir süre sonra bunu duymaktan yoruldunuz. Ben de neredeyse kendi uçağımdan bahsetmekten yoruldum. Ta ki toplantıya gelip planı görene kadar.
Bob’a dedim ki; ne gerekiyorsa yapacağım. Ben çalışmaya hazırım. Bana söyle ben yapacağım.
Kaset dinlemen lazım, dedi. Ver bana kasetleri. Kitap okuman lazım. Kitapları getir, dedim. Toplantılara gitmen lazım. İlk giden ben olacağım. Hiç bir şey beni durduramaz.
Bir hafta geçti. Kasetleri dinlemedim. Kitap da okumadım. Toplantıya da gitmedim. Bu mantıklı değil diyorsunuz. Niye Bob’ın söylediğini yapmıyorsun ki? Çünkü hayatta sana yardım edecek tek kişiydi. Sana yapman için iki tane basit şey söyledi. Ve sen bunları yapmıyorsun.
Yapmadım. Büyük bir hata yaptım. Düşünmeye başladım. Kaseti dinlemeye ihtiyacım yoktu. Herhalde burada heyecanlı insanlar var. Ben zaten mutlu ve heyecanlıyım. Ben kitap okumaktan hoşlanmadım. Bu kitaplar bana eğitim hayatımı hatırlatıyor. Kitap okumaktan hoşlanmıyorum. Kitaplar öteki insanlar için. Eğlenceye ayırdım zamanımı. Bob beni toplantıya çağırınca, telefonu Carla’ya verip, söyle ona, meşgulüm. Bunu Bob Andrews’ e söylediğimi düşünebiliyor musunuz?
Bu işe girdiğimiz gece Bob bize bir şeyler yapmamızı söylemişti:
Evinizde toplantı yapmamız lazım. Evinize bazı insanları çağırın. Ben de gelip plan göstereceğim. İşte ben o gece planı görmüştüm. Öyle heyecanlandım ki, uçağımı görüyordum. Bana ne söylerse yapmaya hazırdım. Tamam, evimizde toplantı yapacağız, dedim. Kaç kişi çağırayım, dedim. 20 Kişi dedi. Ben 100 kişi çağırayım, dedim. Carla 100 kişi bizim evimize sığmaz ki dedi. Onlar içeri girmek için dışarıda sırasını bekler, dedim.
Bir hayaliniz var ve gerçekleşmesini istiyorsanız, bunu gerçekleştirmek için her şeyi yapıyorsunuz. Bob toplantı günlerini tespit etti. Bu akşam gelip sana ve Carla’ya planı göstereceğim, dedi.
Bütün yapman gereken toplantılara git, kitapları oku, kasetleri dinle. Bunlar sana insanları nasıl davet edeceğini öğretecek. İnsanları davet etmek için kaset dinlemeye gerek yoktu. İnsan davet etmek için kitap mı okunur? Niye toplantıya gideyim ki insanları eve davet etmek için? Büyük bir hata yapıyordum. Sponsorumu dinlemiyordum. Kendi kendime düşünüyorum. Bu işte hiç bir tecrübem yoktu. Toplantılara gitmediğim için, Kitapları okumadığım için, Kasetleri dinlemediğim için Bob’la benim evimde toplantı yapacağımızı unuttum. Ama Bob unutmadı.Ve sabahleyin telefon çaldı. Telefonu açtım, Bob Andrews idi.
Ben Bob Andrews, toplantımız için arıyorum, dedi. Toplantı mı? Ne toplantısı? Bana söz vermiştin, toplantı yapacaktık, sen de bir sürü insan çağıracaktın ya? Ha o toplantı mı? Her şey harika görünüyor, saat 7.30 da görüşürüz, dedim.
Ne yapacağım şimdi?. Hiç hayatımda toplantı görmedim. Bazan insanlar toplantıya gelmeyebiliyor. Bazan toplantı iptal edilir. Ben Amway tarihinde bunu yapan ilk kişi olmak istemedim. Eğer böyle bir şey yaparsam bir derginin ön sayfasına benim resmimi koyacaklar. İşte ilk toplantısını iptal eden adam bu! Diyecekler.
Telefonu kapatır kapatmaz Carla arayanın kim olduğunu sordu. Dedim ki, Carla ne yapacağız? Ne demek biz? Hatırlıyor musun biz takımız. Hayır, ben toplantı için söz vermedim, sen söz verdin. Davetleri de sen yapacaksın.
Toplantıdan sonra eve gitmiştim, hiç uyuyamamıştım. İlk gece toplantıdan dönünce tavanda benim uçağımın resmini görüyordum. O gece salona baktığımda benimle beraber bu işe girecek insanların resimlerini görüyordum. Herkes bu işe katılacak. Herkes benim toplantıma gelecek.
Aradan bir buçuk hafta geçmişti ve o isimlere tekrar göz attım. Bana artık eskisi kadar iyi görünmüyorlardı. Bazılarının üzerlerini çizmeye başladım. Bu çok meşgul, Bu çok genç, Bu çok para kazanıyor, Bu benden hoşlanmıyor, Bunu tanımıyorum bile, Bu benim akrabam, Bunların hepsinin üstünü çizmek için fazla bahane gerekmiyordu.
Çağıracak hiç kimse gelmiyordu aklıma. Saat 5.00 olmuştu. Daha kimseyi çağıramamıştım. Ve saat ilerliyordu. Carla bana yardım etmelisin, dedim. Bu senin işin, dedi. Ne yapacağım? Aklıma bir kadın geldi. O bizim alış veriş merkezlerinden birinde çalışıyordu. Onu pek yakından tanımıyordum. Fakat bana biraz daha fazla para kazanmak istediğini söylemişti. Carla atla arabaya, gidip Miki’yi çağıralım, dedim. Senle gelirim dedi. Ben arabayı ittim. Arabaya bindik, Ve Miki’yi görmeye yola çıktık.
Miki çok küçük bir kızdı. Yaklaşık aynı yaştaydık. Defalarca konuşmuştuk önceden, evimize girip çıkmıştı. Biz de onun evine gidip gelmiştik. Beni korkutmuyordu, fakat aniden rahatsız olmaya başladım. Alışveriş merkezine giderken onu pek çağırmak istemediğimi hissetmeye başladım. Bu işi Carla’nın yapması için bir bahane düşünmeye başladım. Biz erkekler hep öyleyiz. Bir şeyi yapmaktan korktuğumuzda eşlerimizi göndeririz hep.
Alış veriş merkezine giderken, Carla harika bir fikrim var, dedim. Biliyorsun bizim araba çalışmıyor. Orada bu kadar insanın önünde ayıp olur, ben arabada oturur arabayı çalışır vaziyette tutarım. Bu arada sen gider Mikiyi davet edersin.
Şöyle bir bana baktı. Onu ben çağırmayacağım, dedi. Carla, dedim, tatlım seni çok seviyorum. Benim için sen çok önemlisin. Bu ufacık, tefecik bıcırık kızı sen çağırırsan sonraki her kişiyi ben çağıracağım. Ben seni çok seviyorum.
Ben de seni çok seviyorum. Ancak onu ben çağırmıyorum, dedi. Ben çok sinirlendim. Şunu mu demek istiyorsun? Hayatının erkeğine sen hayatının şansını vermeyecek misin? O bana hayır dedi.
Ben arabayı giriş kapısının yanına doğru çektim. O zaman beraber iteriz arabayı dedim. Ben ilk adayımı çağırmaya karar verdim. Arabadan çıktığımda çok heyecanlıydım.
Alış veriş merkezine girdim. Şimdi ne yapacağım dedim. Birdenbire onu bulamayacağım aklıma geldi. Saat 6.00 olmuştu. Etrafa bakardım, onu bulamazdım. Dönüşte Carla’ya aradım aradım, onu bulamadım derdim.
Miki’nin çalışmış olduğu dükkanın önüne küçük bir masa koymuşlar. Orada bazı mücevher parçaları sergilemişlerdi. Yaklaşık orada 100 tane çalışan vardı. Onlardan bir kişiyi seçmişlerdi. O kişi, o masada oturuyordu.
Kapıyı açar açmaz içeri girdim, tam karşımdaydı. Neredeyse tam 6 metre boyunda göründü. Burnundan alev çıkıyordu sanki. Bu küçük kıza ne olmuştu? Merhaba Ray dedi bana.
Ne yapıyorsun burada Miki dedim. Ben burada çalışıyorum Ray dedi. Yardım edebilir miyim dedim. Bakmaya başladım. Devam etti durdu. Çıkış kapısına şöyle bir göz attım. Carla arabanın içinde oturuyordu. Ve tam bana doğru bakıyordu. Miki’ye, burada senin için yapacak hiç bir şey yok galiba dedim. Ben ondan uzundum. Niye bu küçücük kız beni bu kadar korkutuyor? Keşke kasetleri dinleyip kitapları okusaydım. Pasajdan ayrılırken:
Miki bu akşam evimizde bir toplantı yapacağız. Bir adam bize nasıl para kazanılacağını öğretecek. Fakat toplantı bir saat içinde başlayacak. Gördüğüm kadarıyla sen burada meşgulsün. Galiba ben eve gitmeliyim.
Sen bu akşam toplantı mı var dedin? Ve bir kişi gelip nasıl para kazanılacağını mı öğretecek? Eşimle ben orada olmaktan son derece zevk duyarız.
Ne dedin? Gerçekten gelmek ister misin? Yarım saat içinde ayrılıyorum işten ve biz ekstra para kazanmak istiyoruz. Bazı arkadaşlarımız var bizim. Bu arkadaşlarımızı da getirebilir miyim toplantıya? Arkadaşlarını getirmek mi istiyorsun? Ve şimdi arabaya dönme zamanı gelmişti.
Arabaya oturduğumda Carla nasıl gitti diye sordu. Aslında son derece zor bir kişiydi ama, başardım. İşte o bizim ilk adayımızdı. Eve gittik.
Mikiyi çağırırken acaba uçağı düşünüyor muydum? Ben hayalimi düşünmüyordum. Hayatta kalmayı düşünüyordum. Toplantıyı iptal etmek istemedim. Toplantıya geldiler. Planı gördüler. İşe girmediler.
Bob bir toplantı daha yapmalıyız dedi. Ben seni ararım, şu aralar çok meşgulüm.
Aradan 3-4 ay geçti. Bir akşam Bob ve Terry’nin toplantısı vardı. Benim yanımdan geçip başkalarıyla tokalaşmaya konuşmaya başladılar. Ben son derece merak eden bir kişiyim. Hiç bir zaman geride bırakılmayı sevmem. Ne dediğini tam duyamıyordum. İyice meraklanmaya başladım.
En son büyük bir otobüs kiralamışlardı. Bir dahaki hafta Mişigan’a gidiyorlardı. Son derece büyük bir toplantıya gidiyorlardı. Otobüste 2 boş yer vardı, son 2 bileti satmak istiyorlardı. Ve pek de başarılı değillerdi. Neden benim önümden geçtiler? Gruptaki en önemli distribütörlerinin yanından yani? Ben toplantıya gitmiyorum, kasetleri dinlemiyorum. Ürün bile sipariş etmiyordum. Neden beni davet edeceklerdi ki? Fakat geride bırakılmak istememiştim.
Şöyle kulağımı uzattım. Ne hakkında konuşuyorsunuz öyle? Terry bana şöyle bir baktı, sonra Bob’a baktı, tekrar bana, tekrar Bob’a baktı. Bu bakışları hiç unutamıyorum. Sonra bana; eminim siz de bizimle gelmek istersiniz? Evet, tabi ki dedim. Harika. Hiç param yok, sadece çekim var. Önemli değil, çek de Alırız. Ben miktarı yazayım. İmzala. Çeki imzaladım. Ve otobüsü doldurdular. Kendimin ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Neden bunu yaptım ben?
Carla arabadaydı. Yanına oturdum. Carla, Gelecek hafta Mişigan’a gitmek ister misin? Daha önce hiç düşünmemiştim, dedi. Bizim arabamızın oraya kadar gideceğini zannetmiyorum. Aslında arabayla gitmiyoruz. Uçak bileti alacak kadar paramız da yok. Hayır, uçakla da gitmiyoruz. Otobüsle gidiyoruz. Otobüs mü dedin? Biz Mişigan’a otobüsle mi gidiyoruz? Bu durumda mutlu değildi aslında. Carla ile böyle bir konuşmamız oldu. Ben ona son derece güzel bir tatil olacağını anlatmaya çalışıyorum. Ve insanlar son derce iyi insanlar. Toplantıya gitmeyecektik, son derece harika vakit geçirecektik. Carla pek emin değildi.
Bu akşam saat 10.00 da otobüs hareket edecekti. Çok uzun bir mesafeydi. Gece ve gündüz gidecektik. Otobüsün olduğu parka geldik. Ben hiç bir toplantıya gitmediğim için kimlerin otobüse bineceğini bilmiyordum. Düşünün bizi, ben 23, Carla 19 yaşında, bavul elimizde, otobüse geldik.
Kapı açılınca ne gördüm biliyor musunuz? Şoför mahallinde oturan adamın kafasında bir Amway sabun kutusu vardı. Gözleri için 2 tane delik açmıştı. Şimdiye kadar hiç kimsenin böyle bir şey yaptığını görmemiştim ben. Binelim mi, kaçalım mı bir türlü karar veremedim. Otobüse bindik. En arkaya gittik. Öbür insanların kim olduğunu bilmiyorduk. Yeni olan insanlar bizlerdik. Ve çevreye baktım. İnsanlar otobüse binmeye başladı.
Size bir soru sorayım. Hangi tür Amway distribütörü para ödeyip otobüse binip 30 saat gidip toplantıya katılıp 30 saat yine geri dönerdi? Her halde heyecanlı olmayan Amway distribütörleri yapardı. Veya çılgın Amway distribütörleri.
Herkes birbirini kucaklıyordu. Ben böyle birbirini kucaklayan bir aileden gelmiyordum. Hiç tanımadığım insanlar gelip garip garip sarılıp öpüyorlardı beni. Onlar beni tanıyormuş gibi davranıyorlardı. Hiç kimse bizi tanımıyordu, biz de onları tanımıyorduk. Sonunda otobüs hareket etmeye başladı.
Çok kötü bir hata yaptık. Bu otobüsten canlı inemeyeceğiz. İnsanlar deli gibiydi. Diş macunu ile ilgili, şampuanla ilgili şarkılar söylüyorlardı. Ve gece yarısıydı. Otobüs son derece gürültülüydü. Carla’ya dedim ki, sanırım hiç uyumayacaklar. Saat: 01.00 di. 27 Saatimiz daha vardı. Bir tanesi böyle otobüsün önünde ayağa kalktı. Dedik ki; ben çok heyecanlıyım, siz de heyecanlı mısınız? Otobüsün içinde ileri geri yürüyordu. Uyumaya çalışan insanları sallayıp uyandırıyordu. Gözlerinin içine bakarak; ben çok heyecanlıyım, sen de heyecanlı mısın? Bavulların olduğu yerden sallanıyordu.
Bu insanları çok dikkatli izlemeye başladım. Hepsi çılgındılar. Gecenin köründe ne yapıyor bu insanlar? Bir de şarkı söylediler. Sabahın üçüydü. Ortalık yavaş yavaş sakinleşti. Hiç böyle son derece gürültülü bir ortamda olup oturup sakinleştiniz mi?
Carla hadi uyu artık dedi. Sen uyu ben nöbet tutacağım, dedim. Bir ara otobüs çok sessizleşti. Daha önceleri hiç duymadığım garip bir ses duydum. Carla sen de garip bir ses duydun mu? Turfff, tısss, tıstt, tısstt ... Galiba otobüsün tekerleğinde bir problemi var dedim. Tekrar dinledim. Ve yem yeşil bir sis dalgası otobüsü doldurdu. Meğer ağız spreyi kullanıyorlarmış. Hayatım gözlerimin önünden akıp geçip gitti. Otobüse bindiğimde 23 yaşındaydım. Şimdi 75 yaşındayım.
Bu akşam uyurken şunu düşündüm. Bu işi yapmazsam ne yapacağım ben? Heyecanlıydım. Eve gittim. Başvuru formunu sallıyordum. Carla bir tanesini yakaladık dedim.
Hayır yanılıyorsun. Fikrimi değiştirdim, paramı geri getir, diyor.
Herkese kızdım. Bir başkasına gitmemeye karar verdim.
Henüz uçağımı almadan uçağıma kendi çiftliğimde iniş pisti yapmıştım. Görenler bu pist ne için diyorlardı. Ben, benim uçağım için diyordum. Şu anda uçağım yok. Uçağın yoksa niçin pist yapıyorsun?
Hayallerimi gerçekleştirmek için kitapları okuyordum, kasetleri dinliyordum. Toplantılara gidiyordum. Her gün uçağımı görüyor, uçağımı düşünüyordum. Bir gün uçağımı alacaktım. Uçağımla uçuyordum. Bob ve Terry’i düşünüyordum. Bana, yapabilirsin ve ben sana yardım edeceğim demişti. Katıldığım toplantıları düşündüm.
Bu işe başladığımızda bu işin nasıl olduğunu anlamamıştık. Daha önceden buna benzer bir şey de yapmamıştık. Toplantılara gelip insanlara bakınca acaba biz de bunu yapabilir miyiz diye düşündük.
Biz sponsorlarımızdan çok uzak bir mesafede yaşıyoruz. Onun için çok kaset dinliyoruz. Çoğu kasetler hikaye kasetleriydi. Elmasların bu işe nasıl başladığını anlatan kasetler. Bu işi nasıl elmasa kadar götürdüğünü anlatan hikayeler. Her gün o kasetleri dinliyordum. Ve kendimi onların bulunduğu yere koymaya çalışıyordum. Ne zaman bir toplantıya gitsek benim en sevdiğim yeri hikaye kısmı olmuştur. Konuşmacının söylediklerini dikkatli bir şekilde dinlerdim. Dünyadaki bütün elmaslar tamamen birbirinden farklı görünür, Hepimiz farklı yaşlardayız. Farklı eğitim geçmişlerimiz var. Ve farklı hikayelerimiz var. Bu hikayeleri dinledikçe, belki benim de yapabileceğim bir iş diye düşündüm.
O akşam ilk kişiyi sporsor ettim. Ondan sonra başarılı oldum, daha başarılı oldum. Size uçağımı aldığımı söylemek istiyorum. Hayallerin gerçekleştiğini görmek ne kadar önemli onu söylemek istiyorum.
Ne dediğini tam anlamıyorum ama, biraz önce Tanju’yu dinlemekten de zevk aldım. Carla ve ben işimize başladığımızda evleneli çok olmamıştı. Bir kaç aylık evliydik. Hayatımızın nasıl olması gerektiği hakkında gözümüzün önünde bir resim vardı. Fakat oraya nasıl gideceğimizi bilmiyorduk. Hiç bir zaman biz hayallerimize götürecek işin bu iş olduğunu düşünmemiştik. Fakat mutlulukla size şunu söylemek istiyorum ki; bu işte hayaller gerçekleşiyor.
Bu işin olmayacağını söyleyen adam geldi aklıma. Ertesi gün güneşte duran uçağıma atladım. Onun evine doğru pike yapıyordum. Evinin üstüne doğru alçaldım, alçaldım, alçaldım.Evinin üstünden vuvvvvv diye geçtim. Döndüm tekrar tekrar evin üstünden uçtum. Ne oluyor, savaş mı çıktı diye bahçeye çıktılar, yukarıya baktılar. Yerden fazla yüksekte değildim. Pencereden kafamı çıkardım, el salladım ve ona allaha ısmarladık dedim.
Benim hayalim gerçekleşmişti, sizin de hayaliniz gerçekleşebilir.
Carla’nın da sizlere söylemek istedikleri var. Sizlere eşim Carla ile tanıştırmak istiyorum. Eşim Carla!
Carla sahneye gelip mikrofonu aldı:
-Benim adım Carla, benim Türkçem bu kadar. Biraz egzersiz yapmalıyım.
Bob Andrews yanımıza geldi.
-Son zamanlarda güzel bir film gördünüz mü? Biz hayır dedik. Yarın akşam bize gelin dedi. Biz çok güzel bir film beklerken. Bizi Amway filmine götürdüler. Bu işle tanışmamız böyle oldu.
Geleceğimizi ve hayallerimizi inşa edecektik. Bu işin bizim hayallerimizin yanıtı olduğunu bilmiyorduk. Ray’la ben aynı firmada çalışıyorduk. Bu iş iyi dedik, insanları da sevdik. Fakat o anda işi inşa etmek için bir aciliyet yoktu. Bob ve Terry’ye tamam, başlayacağız dedik. Fakat hiç bir şey yapmadık. Bizler gibi birilerini tanıyor musunuz?
Bob Andrews çok iyi bir sponsordu. Her toplantıdan önce kendisi ve eşi bizi arıyorlardı. Bu toplantıya mutlaka katılmanız lazım. Çok seveceksiniz ve eğleneceksiniz. Ve istediğiniz hayallerinizi gerçekleştirecek.
Biz orada olacağız diyorduk, biletleri de satın almadık. Çünkü o gün muhakkak bir şey oluyordu. Çok önemli şeyler oluyordu o gün. Tabi ki her şey bahaneydi. Telefon çaldığında onun Bob Andrews olduğunu Bob biliyordu. Kapıdan çıkıyordu. Bob’sa evde olmadığımı söyle diyordu.
Günün birinde tutumumuz tamamen değişti. Çalıştığımız firma iflas etti. Maaşımızı ödeyemediler. Evimizi ve arabamızı da aldılar. Bir günde her şeyi kaybetmiştik. Evinizden bu hafta taşınmanız lazım dediler. Sigortamız da yok. Peki ne yapacağız şimdi dedik. Gençtik. Başka bir iş buluruz, dedik. Etrafımızdaki insanların da işlerini kaybettiklerini gördük.
Kendimizin kontrolünde olan bir işte çalışmaya karar verdik. Bunun ne olduğunu bilmiyorduk. Böyle bir tecrübeyi bir daha yaşamak istemedik. Birden bire aklımıza Amway işi geldi. Tamam dedik. Bob ve Terry ne yaptılarsa biz de aynısını yaparız.
İşleri yoktu onların. Güzel elbiseler giydiklerini, güzel arabalar aldıklarını gördük. Seyahat ediyorlardı. Biz de bunu yapalım dedik. Terry’ye telefon açtım. Terry çok iyi bir haberim var, biz bu işi inşa edeceğiz. Yalnız bir mil öteye taşınıyoruz. 18 saatlik mesafede. Ray’in ailesi orada. Biliyor musunuz Bob ve Terry ne dediler.
Tabii ki yapabilirsiniz dediler. Siz çok başarılı olacaksınız...
Küçücük bir kasabaya gittik. Evimiz şu sahneden daha küçüktü. Ray demişti ki: Evine bayılacaksın. Ben ev işlerinden pek hoşlanmıyorum. Süpürgeyi al, iki defa salla, bütün ev süpürüldü. Fakat komşularımız yoktu. Plaj vardı, alışveriş merkezi vardı. Muhteşemdi. Kimseyi de tanımıyordum. Ray dedi ki, biz bu işi burada inşa edeceğiz.
Birdenbire keşke o toplantılara gitseydik, dedik. Şimdi 18 saat uzaktaki toplantılara gitmek zorundayız. Tabi uçak için de yeteri kadar paramız yoktu. Onun için, arkadaşlarımı bir ziyaret etmeliydim. Tabi ki o zaman hiç Türkiye’ye gelip sizleri ziyaret etmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Benim en büyük hayalim, yaşadığım bu köyden çıkabilmekti. Ve arkadaşlarımı tekrar görmek. Kendimize bir hedef koyduk: Lider distribütör olmak.
Dediler ki siz yapabilirsiniz. İnsanlara artık işi anlatmaya başladık. Ray çiftlikte uzun saatler çalışıyordu. Çiftlikten pek hoşlanmıyordu. Çünkü insanlarla beraber olamıyordu. Herhangi birinin evine gidebilmek 30 dakikalık mesafedeydi. Toplantılarımız baya geç başlıyordu akşamları. Toplantımız genellikle 8.30 du. Biliyoruz ki 9.00 dan önce orada olamayacaktık. Umudumuz, bizi sabırla beklemeleriydi. Ve yavaş yavaş işimiz büyümeye başladı. Kolay değildi. Sponsorumuz, siz yapabilirsiniz deyip duruyordu. Ve en önemlisi böyle bir toplantı gibi bir toplantıya katılmıştık. 20 Saatlik bir mesafede araba kullandık. Bob demişti ki, bu toplantıya katılmanız çok önemli. Biz onun o kadar önemli olduğunu bilmiyorduk. Fakat üst sıra liderimize güvendik. Ve onlar ne söylerse aynen yaptık. Siz de bugün birilerine güvenerek geldiniz. Biz de üst sıramıza güvendiğimiz için hayatımız değişti.
Ray orada uçağı olan bir kişiyle tanıştı. Toplantının bulunduğu yere kendi uçağıyla gelmişti. Benim sponsorum o kadar akıllı bir insandı ki, Ray’i o konuşmacıyı hava alanından almak için görevlendirmişti. Ray’in büyük hayali, kendi uçağına sahip olmaktı. Ray bu kişinin kendi uçağıyla toplantıya geldiğini görünce, Bu kişi bu işten kendi uçağını aldıysa, ben de alabilirim, dedi.
Eşim birden bire yepyeni bir insan olmuştu. Bu iş insanlara umut veriyor. O toplantıdan döndükten sonra inanılmaz bir çalışma temposuna girdik. İnsanların hayır demesi bizi hiç ilgilendirmedi. Umurumuzda bile değildi eğer hayır diyorlarsa. Umurumuzda bile olmadı insanlar toplantıya geleceğim deyip de gelmediyse. Hiç bir şey umurumuzda değildi, Lider distribütör olduğumuz zaman biliyorduk ki uçağımızı alabilecektik.
Bu yolda ilerlerken iki tane çocuğumuz oldu. Başarı yolunda ilerlerken yeni bir plan çizip buzdolabımızın üzerine yapıştırdık. Haftada ayda kaç toplantı yapacağımız ve dahası orada yazılıydı. Bob ve Terry gibi olmak istiyorduk, onların bizimle gurur duymalarını istiyorduk.
Başarılı olduğumuz zaman çocuklarımızı Disneyland’a götürecektik. Oğlum Miki Maus’la tanışmayı çok istiyordu. Onlar da bizi sıkıştırıyordu. Anne senin bu gün toplantın yok mu? Baba git bir toplantı daha yap...
Bir gün elmas olduğumuzda Ceni’yi Disneyland’a götürdük. Miki Maus ile tanıştı, kucaklaştı. Mutluluğunun sınırı yoktu. Hayatta bazı şeyleri para ile satın alamazsınız.
Bu işi birlikte yapabileceğimiz bir çok insan bulduk. İşimizi o kadar büyüttük ki, dünyanın diğer ülkelerine de götürdük. Onlar da hayalleri için bu işin en büyük çözüm olduğunu anladılar. Bu işi birlikte yapıyoruz.
Şu anda büyük bir evde yaşıyoruz. İki yıl önce evimizin arka tarafına büyük bir basketbol sahası inşa ettik. Ray günün birinde bu korttan çok yararlanacağız dedi. Başka sebepler için de kullanacağız.
Geçen yaz kızımız nişanlandı. Evimizde evlenmek istiyorum, dedi. Düğünü de bahçede istiyorum. Acaba basket sahasına kaç insan sığar? Düğünü basket sahasında yaptık. Çok güzel bir düğündü. Bu bizim için bir hayaldi. Bu iş sayesinde buna da ulaştık.
Çocuklarımız Tanju ile de tanıştılar. Tanju’nun çok mükemmel olduğunu bildikleri için bütün Türklerin de onun gibi olduğunu sanıyorlar. Gelip sizlerle tanışmak istiyorlar. Biz de sizleri Amerika’da görmek istiyoruz. Siz de yapabilirsiniz.
MUSTAFA UZELLİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.