- 808 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
Melahat ve Faruk’un Ayrılık Kararı
Kadının ya da erkeğin eşine hizmet etmesi asla bir aşağılanma olmadığı gibi aksine beklenilen bir durumdur. Ancak ne yazık ki bu hizmeti hak etmeyen nice kişiler de olabilmekte.
Hayat ortak değil midir? Kocasına hizmet etmekten hoşlanan nice kadın vardır. Ancak kadınlarda günümüzde işe gitmekteler, evlerine yorgun gelmekteler. İşten eve dönen kadın, bırakın kocasına hizmet etmeyi yorgunluktan pestili çıkmış vaziyette hemen yatağa girip uyuyabilmektedir.
Bazı kadınlar eşlerinden hiçbir şiddet ve kötülük görmemelerine, azar işitmemelerine rağmen yine de eşlerine bu hizmeti yapmaktan kaçınabilmekte, aslında normalde sakin, yumuşak mizaçlı bir kadın eşine karşı eli maşalı hale dönüşebilmektedir.
Bir de kadın patronlar var. Çoğu kariyer yapmayı evlenip çocuk sahibi olmanın hep önünde tutan, yaş epey ilerledikten sonra bir yuva kurabilen sert mizaçlı kişiler. Bu tip kişiler, karşısındaki kişinin kocası olduğunu çoğu zaman hatırlamayıp cebindeki paranın gücüne inanarak sanki bir çalışanı gibi sürekli emir vermeye başlar kocalarına. Kısa sürede terk edilince de tekrar mutluluğu kariyerde aramaya başlarlar. Hangi kariyer yanağa kondurulan küçücük bir busenin, sevilmenin verdiği o muhteşem güven duygusunun, sıcacık bir yuvanın verdiği hazzı verir?
Kadın bir şeye karar verirken kocasına danışıp bir fikrini alsa ne var bunda? Koca için de geçerli bu elbette. Sabahleyin siyah saçları ile işe giden kadının akşamleyin bir anda sarışın olarak eve dönmesi bir erkeğe tuhaf gelmemeli mi? Oysa erkek kır saçlarına boya sürse bundan kırk anlam aranır. Kadının kocasına danışması bir inceliktir. Bazı kadınlarsa gereğinden fazla her konuyu kocasına aktarma anlayışındadır. Her konuyu erkeğe danışmak da tam bir özgüvensizlik örneği olsa gerek. Eşe danışmanın orta yolu bulunduğunda hem kadın hem de erkek bu işten bahtiyarlık duyacaktır.
Evlilik fedakarlıktır, özveridir, diğerkâmlıktır; birbirine üstünlük elde etme yarışı asla değildir. Kadın ve erkek zaten eşit de değildir. Kadını erkeğe, erkeği kadına eşit görme anlayışı bir süre sonra eşitlerden birini üstün hale getirme yarışına dönüşür. Oysa kadının erkeğe karşı ve erkeğin kadına karşı nice üstün yanları vardır. Kadının ve erkeğin soluk alış verişi, kalp atışı bile eşit olmak zorunda değildir. Bir de nedendir illâ eşit olma arzusu? Eşini, başının tacı görmek en güzeli değil midir? Aksini düşünmek bence yıkanmış bir beyne sahip olmanın sonucudur. Zira birbirine üstünlük kurmak istedikçe güven ortamı ile birlikte erkeğin kollayıcı ve koruyucu vasıfları zamanla kaybolur, sorumsuz davranışları artar, sonunda erkek mutluluğu dışarıda aramaya başlar. Bu esnada erkeğin kadına söyleyebileceği en acı cümle ‘kendi başının çaresine bak’ demesidir ki bu yıkılan bir yuva demektir.
Evlenmeden önce iyi karar verilmeli. Para, elbette önemli olsa da eşlerde aranılan en önemli vasıflar sorumluluk sahibi, saygılı ve özverili olmalarıdır. Verilen sözler ömürlük olmalıdır. En hafif rüzgarlı havada ağaçlar kökünden sökülmemelidir. Zamanla para kazanılabilir ama güvenin zamanla kazanılması görülmüş şey değil.
Tüm bunları niye anlattım. Dün eşimle çarşıda dolaşırken komşumun kızı Melahat’ı gördük, bir hal hatır sorduk, dinledik, çok dertliydi. Dinledikçe şahsen derinden üzüldüm. Eşiyle boşanmak üzereymiş. Melahat’a göre Faruk çok zor bir insanmış, çok dakikmiş, yemeği, çayı tam vaktinde istermiş, evi hep temiz istermiş, her akşam kahveyi köpüklü istermiş, kahvenin yanında bir de beyaz leblebi istermiş, istermiş de istermiş… Sordum şiddeti var mıydı, hakareti var mıydı, cimriliği var mıydı, akrabalarına karşı davranışı nasıldı diye. O konularda iftira atamam evine ve ailesine çok bağlıydı dedi.
Eşim Melahat’a şimdi ne iş yapıyorsun diye sordu. İki kişi olarak bir fabrikada kırk erkek çalışana yemek yapıyorlarmış, bir de ikindi çayı dağıtıyorlarmış, sorumlu oldukları alanları temizliyorlarmış, çok titiz bir kadın patronları varmış, en ufak hatada çok ağır konuşurmuş. Melahat’a bir cümle söyleyesim geldi, dilimin ucuna geldikçe yutkundum tuttum kendimi. Be Melehat kırk kişiye hizmet etmek yerine bir kocana hizmet etmek bu kadar mı zordu? Evet bu cümleyi Melahat’a bir türlü söyleyemedim. Ben de bu cümleyi kaleme alayım da herkese bir nasihat olsun istedim.
Melahat’ın çok pişman olduğu her halinden belliydi. İnsan sahip olduğu güzellikleri biranda kaybedince değerini daha iyi anlamakta. Faruk’un Melehat’ı ne kadar çok sevdiğini sağır sultan bile bilirdi. Faruk, umarım sadece Melehat’ın burnunun sürtülmesini istemiştir.
YORUMLAR
O kadar doğru ,o kadar güzel bir yazı ki , herkesin okumasını isterdim.
Yüreğinize ,kaleminize sağlık Hocam
Saygı ve hürmetlerimle
Osman Akçay
Melehat kırk kişiye hizmet etmek yerine bir kocana hizmet etmek bu kadar mı zordu? Evet bu cümleyi Melahat’a bir türlü söyleyemedim.
Hocam çok var bu Melahatlardan.
Ona diyememiş olabilirsiniz ama okuyan bir çok insana örnek olucaktır umarım ki.
İnsanlar kaybetmeden anlamaz elindeki rahatlığı
Ondan sebeb! anlatmak yerine yaşayıp görmeli...
Trilyonluk adamlar iflas ediyor ama eşleri olan o vefalı kadınlar. zor gününde ayrılamam diye
Gerektiğinde kendiside
Pastane ve lokanta köşelerinde çalışmıştır.
unutmam!
Evlilikte Vefa başka bir şey!
Saygı ile...
Osman Akçay
Ne kadar haklısınız. Topluma yorumunuzda bahsettiğiniz güzel örnekleri devamlı hatırlatmak gerekir düşüncesindeyim. Ne de olsa evlilik yazıda da ifade etmek istediğim gibi fedakarlıktır, özveridir, diğerkâmlıktır.
Saygılarımla.