- 364 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
TEVFİK FİKRET
Bu sofracık, efendiler --ki bekler yutulmayı
Huzurunuzda titriyor --şu ulusun hayatıdır
Ulusun ki acılı, ulusun ki eşiğinde ölümün!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız besbelli yüzünüzden;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Şu doyumcu sofra, bakın gelişinizle övünçlü!
Hakkıdır kutsal savaşınızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç şenliği sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin...
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün sindirimi biraz ağır olsa da yok zarar,
Görkemli yüceliği, öç alıcı sevinci var,
Bu sofra gönül almanızdan böyle ısınır ve ışıldar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını,
Varlığını, hayatını, umudunu, hayalini,
Tüm olanca rahatını, olanca gönül balını,
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak!
Bugünkü mideler sağlam, bugünkü çorbalar sıcak;
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin, efendiler yiyin; bu cümbüşlü sofra sizin;
Doyuncaya,tıksırıncaya,çatlayıncaya kadar yiyin!
1915 yılında yazılan ve hala geçerliliğini koruyan bu görkemli şiiri bilen çoktur da; şairini bilen azdır. Bilmeyenleri Mustafa Kemal Paşa aydınlatsın: ’’Fikret be çocuklar, Tevfik Fikret. O bizden çok ilerisini görebilen insandı. Ne yazık ki biz ona hala yetişemedik. O bu yurdun ve ulusun uygar dünya ulusları arasında ün ve onurla yaşayabilmesi için gereken her şeyi düşünen, yazan ve bu uğurda kendini feda eden şairdi. Ondaki heybet, vakur, ahenk hiç bir şairimizde yoktur. Ancak onu iyi tanıyanlar ve tanıyacak olanlar, benim bugün yapmak istediğimi anlayabilirler. O karanlıklarda bir nur gören ve bizleri nura yöneltmek isteyen şairdi!’’
Evet öyleydi Fikret, 19 Ağustos 1915’te ’’fani bedeni’’ aramızdan ayrıldı. Ne var ki ortaya koyduğu düşünceler, imlediği ışık hala önümüzde ! Özellikle ’’Aşiyan benim değil, gerçek adına savaşacak temiz ve cesur gençlerindir. Fakat mebusluk , nazırlık peşindekilerin değil; her zorba kuvvete karşı, her baskıya karşı, fikir adına canlarını vermeye hazır gençlerindir.’’ der. Büyük şair ışık içinde yatsın !