- 1573 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Allah affetmez (Hikaye)
ALLAH UNUTMAZ
Emekli öğretim Üyesi Mehmet bey, her gün 3 gazete alıp evinin yolunu tutar gazeteleri balkonda kelime kelime haber ve köşe yazılarına kadar okurdu. Bu kendisine babasından kalmış bir mirastı. “Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras güzel ahlaktır” hadisini çevresine okur ve “ bence ikinci güzel miras da gazete ve kitap okuma sevgisi bırakmaktır” derdi. Rahmetli Babası da her gün günlük gazete okurdu. Babasının ilkokul mezunu olmasına rağmen çok insandan daha bilgili olmasını çocukken pek anlayamazdı. Bir gün gazetede okuduğu şu haber babasını daha iyi anlamasına sebep oldu.
“ Yapılan bilimsel bir araştırma her gün devamlı olarak bir günlük gazeteyi 5 yıl boyunca okuyan bir insanının, bir Üniversite bitirmiş kadar, genel kültüre ve bilgiye sahip olduğu tespit edilmiştir”
İşte o zaman gazete okuyan ve gazeteci ve yazarların neden toplumdan daha çok bilgili olduğunu anladı. Bunu da her sene başında ders verdiği öğrencilerine ilk derste hayat dersi olarak anlattı ve okumayı seven öğrencilerine ve her sene sonunda dersinden ilk 5 e giren öğrencilerine kitap hediye ederek devam ettirdi. Bu geleneğini okullarda konuşmaya davet edildiği zaman da en çok okuyan öğrencilere kitap hediye ettirerek devam etti. Bu tutumu da çok zaman gazetelere haber olur Mehmet bey bu haberleri okuyunca mutlu olurdu. Hatta hediye ettiği kitapları okuyanların yanına gelerek “ Hocam ne güzel kitaptı. Ben okudum Kardeşlerime ve arkadaşlarıma da okudum şimdi annem okuyor sonra ablam okuyor” demeleri karşısında mest olurdu.
Mehmet bey, o gün de her zamanki gibi gazeteleri almış ve evine gelmiş çayını alarak, balkondaki masasına oturarak çayını yudumlayıp haberi okurken, gözüne bir fotoğraf ilişti. İçinden “ Bu şahsı bir yerden tanıyorum ama çıkaramadım” dedi. Şahsın fotoğrafına bakınca fotoğraf o kadar aşina görünmüştü Mehmet beye.
Önce haberi okudu
“İnsanların merhamet duygularını sömürerek, onlara, yardıma muhtaç olduğunu söyleyerek dolandıran, aldatan ve kandıran Üniversite mezunu, milli sporcu olduğunu, antrenör olduğunu iddia eden Cenk S. Gene bir insanı dolandırmak isterken, O dolandırdığı şahsın eski milli boksör olduğunu bilmeden çarpmaya kalkınca yakalandı. Eski boksör dolandırıcıyı evire çevire döndükten sonra polise teslim etti. Fotoğrafta yüzü gözü kanlar içinde kaslı vücudu ile genç çok perişan halde görünüyordu.
Haberin devamını okudu Mehmet bey.
Eski milli boksör şöyle dedi: “Bu adam hem genç hem çalışacak gücü varken kendisini bana telefonda engelli ve hasta olduğunu tedavi olamadığını söyledi. Sonra internetten resim attı. Tabii engelli ve muhtaç bir insanın fotoğrafını kullanıyordu. Ben görüntülü arayalım deyince bahaneler üretti. Benim duygusal olmamdan faydalandı Ben de tesadüfen buna rastlayınca cezasını vereyim dedim. Hastalara engellilere destek bizim görevimiz ama onların adına kullanarak milleti dolandıran sahtekarları af etmeyelim büyük ceza verelim ki bir daha yapmaya cesaret edemesinler” dedi…..”
Haber uzayıp gidiyordu. Mehmet hoca fotoğrafa dikkatle bakmaya başladı. Haberi yeniden okudu ismi ve fotoğrafı bir yerden hatırlıyordu. Meslek hayatı boyunca yaklaşık 10 bin öğrenci yetiştirmişti. İyi öğrencilerini, vefalı olanları unutmazdı ama kendine kötülük eden dinlemeyen dersi ciddiye almayanı Mehmet Hoca da ciddiye almazdı. Bu yüzden bir elin parmakları kadar öğrencisini hatırlardı.
Haberi bir daha okudu. Hafızasını yokladı. Fotoğrafa baktı. Olayı hatırlar gibi oldu. Çayından bir yudum daha aldı. Sonunda bunun eski bir öğrencisi olduğunu fark etti. On sene önce de kendisini sık sık yalan dolanlar ile dolandırmıştı. Çok kızmıştı ama sonunda “ mezun olsa da gitse “diyerek şikayetçi olmamıştı. Ama bir daha da muhatap olmamaya bakmıştı. Birkaç kere “ Hocam affet değerini bilmedim dese de gene para istemeye kalkmış vermeyince küfür etmişti. Mehmet bey de o küfürleri gül olarak kabul etmiş cevap bile vermemişti. Arkadaşlarına da “ zalimin ve sahtekarın küfrü mazluma gül olarak görünür” derdi ve kim olursa olsun küfre karşılık vermezdi. Bu tutumu ile okulda ve eğitim çevresinde ün salmıştı zaten.
Mehmet bey, gazeteyi bırakıp düşünmeye başladı. Çayından son yudumu da aldıktan sonra mutfağa geçerek çayını doldurdu. Hanımı kızına gitmişti. Evde yalnızdı. Yalnız olduğu zamanlarda gazete haberlerini okuyarak, yaşananlar üzerine düşünür kendi kendine psikolojik ve sosyolojik analizler yaparak bunları hikaye haline getirerek internette ve yerel gazetede yayınlardı. Hayta anılarından ve hikayelerindenoluşan bir kaç kitabı da vardı. Emeklilikte yazmak okumak O’na terapi gibi geliyordu.
Gençler neden çalışmak ve geçimini helal yoldan temin etmek yerine insanları özellikle kendilerine hayatı anlatan hocalarını aldatır, onlar bilgi sundukça onlardan para isterlerdi? Bunu hayatının her döneminde anlamakta zorlanmıştı Mehmet bey. Kendisi kimseyi aldatmamaya gayret ederek yaşamış ve Allah da hayatını her zaman kolaylaştırmıştı.
O öğrencisini düşünmüştü. Dolandırdıktan sonra pişmanlığını ne kadar da yapmacık şekilde anlatmaya çalışmıştı. Ama tecrübeli Mehmet bey, bu palavraları deyim yerindeyse yememişti. Yenecek yutulacak cinsten de değildi zaten o pişmanlıklar. O’nun sahte pişmanlığına inanarak yeniden para vermeyince o adam tekrar bir zalime dönüşmüş ve küfürlerini sıralamıştı. O’ndan sonra da zaten hiç görmemişti o öğrencisini. Ama şöyle dediğini hatırladı.
“seni af ediyorum, Allah’a havale ediyorum ve daha görmek de istemiyorum” sonra yanından ayrılmıştı.
Haberi bir daha okudu. Bir daha okudu. Çayından bir yudum aldı. Bir haber üzerine bu kadar uzun düşünmemişti. “Kendisinin de tanıdığı insanları konu alan haberler insanı böyle etkiliyor” diye mırıldandı.
Çayının bittiğini görüp mutfağa doğru çay almaya giderken balkondan
“Ben affettim ama Allah affetmemiş. İnsanı dolandıranları Allah affeder mi ?” diye mırıldandı. Sonra Yaradan’ın sonsuz merhametini düşündü. “ Allah af eder biz bilemeyi ki” dedi içinden. Affetmenin huzurunu tekrar içinde. “Olan mala olsun, yeter ki cana zarar gelmesin” dedi içinden huzurla mutfağa geçti.
YORUMLAR
Hikaye güzeldi,
Fakat içimden keşke Mehmet bey, sözünde durmayan, yalan söyleyen öğrencisi için birşeyler yapsaydı, onu hayata kazandırmak adına. Sanki o çaba olsaydı, konunun bir yerinde onun için harcanmış bir zaman olsaydı çok daha etkili bir çalışma olurdu eminim.
Öğretmenlerimiz hep yol gostericimiz olduğu için çok sorumluluk yüklüyoruz onlara biliyorum.
Saygılar..