- 369 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MİTHAT PAŞA
![MİTHAT PAŞA](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/207042.jpg)
Mithat Paşa siyasi eğitimini esas olarak 1800’ler Avrupa’sının aydınlanma düşüncesinden alır. Fransız Devrimi’nin özgürlük mücadelesi onu derinden etkiler. Paris dönüşünün tek düşü Osmanlı ülkesini modernleştirmek ve halkı özgürleştirmektir. Amacı imparatorluğun köhnemiş zihniyetini değiştirmektir. Bunu ne yazık ki az sayıda aydınla başarmak zorundaydı.
Bu nedenle sultanları tahttan indirdi. Sultanları tahta çıkardı. Mutlakıyetçi düzeni bir parçada olsa gevşeten özgürlükçü yasalar getirdi. Mithat Paşa, 1876 yılındaki ilk Anayasa’yı getirerek, Padişahın yetkilerini sınırladı. Bir anlamda Mithat Paşa, 150 yıllık demokratik devrimimizin başlatıcısıdır.
Mithat Paşa, asıl adıyla Ahmet Şefik, 1822 yılında İstanbul’da doğdu. Fatih camii’nin ünlü hocalarından Arapça ve Farsça’nın dışında mantık ve İslam hukuku da öğrendi. Mithat Paşa adını da bunun üzerine aldı.
Kırım Savaşı sırasında İstanbul Fransız askerleriyle doluydu. Ülkede Batı hayranlığı had safhaya varmıştı. Sadrazam Ali Paşa, Mithat Paşa’yı yabancı dil ve kültür öğrensin, devlete yararlı olsun diye Paris’e gönderdi.
Paris elçiliğinde Necmi Bey eşi Suzanne ve kızı Meryem le tanıştı Meryem Mithat Efendiye Victor Hugo’dan, sosyal demokratlardan, liberallerden ve radikallerden bahsetti. ’’Komünist Manifesto’’yu tanıttı. Ayrıca Meryem, Avrupa’daki 1848 Devrimi’nin halkta yarattığı umuttan bahsederek, sosyal demokratların nasıl yenilgiye uğradıklarını açıkladı. Ancak yenilgiye rağmen Fransa’nın yeni devrimlere gebe olduğunu anlatınca, Mithat Efendi dünyadan bihaber olduğunu anladı.
Meryem, Mithat Efendi’yi eğitmeye, Aydınlanma çağından başladı. Sonra da Babeuf’ü,, Büyük Fransız Devrimi’ni, Napolyon Bonapart’ı ve imparatorluk dönemini anlattı.
Mithat Efendi; Padişah’ın devlet yönetimine, yargı organlarına ve meclise karışmaması , güçler dengesini esas alan yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini öğrenmişti. Mithat Paşa’nın siyasal yaşamına yön veren, sonra da katline neden olan görüşleri. 1858 yılında Paris’te tanıştığı Meryem’in devrimci düşünceleriydi.
Mithat Efendi 1858 yılında İstanbul’a döndü. Ardından Meclis-i Vala baş katipliğine getirildi. Daha sonra Niş Valiliğine atandı; farklı inanç ve milliyetlerden olan insanları yönetime aldı. Bu halkta büyük bir sevgi yarattı ve bölgede ayrımcılığın gerilemesine neden oldu.
Aslında Mithat Paşa yalnız anayasal yönüyle değil, aynı zamanda halkçılık yanıyla da değerlendirilmelidir. Mithat Paşa’nın 1863 yılında Tuna valiliğine atandığı dönemde, köylünün durumu son derece kötüydü. Köylü tefecilerin eline düşmüştü. Çiftçileri bu durumdan kurtarmak için harekete geçen Mithat Paşa, 1863 yılında Memleket Sandıkları’nı kurdu. Köylüye faizsiz kredi sağladı. 1867 yılında Memleket Sandıkları’’na dönüştürülen bu kuruluş köylülerin çıkardığı tarım ürünlerinin satılmasından elde edilen parayla üyelerinin kredi ihtiyaçlarını karşılayan kooperatif niteliğine dönüşmüştü. Böylece faizcilere karşı güçlü bir alternatif oluşturdu. Bu sandıkları halkın seçtiği dört üye yönetiyordu. Olası yolsuzlukları önlemek için, merkezi denetim getirdi.
Daha sonra mahalli karakter taşıyan bu sandıklar, merkezi bir çatı altında toplanarak Ziraat Bankası’na dönüştürüldü.
Mithat Paşa Paris’te gördüğü Devlet Konseyi’nin işleyişini Sadrazam Ali Paşa’ya anlatır. Sadrazamda, Meclis-i Vala’yı Mithat Paşa’nın başkanlığında kırk bir üyeden oluşan Devlet Konseyi durumuna getirir. Padişah Abdülaziz ise Sadrazam Ali Paşa’ya, ’’Siz bununla Meclis-i Mebusan’ı koruyorsunuz diyerek hoşnutsuzluğunu ifade eder.
Aslında modernleşme hareketi, 1865 yılında ’’Yeni Osmanlılar’’ adıyla kurulan cemiyetle başladı. Bu cemiyete ilk katılanlar Namık Kemal, Ziya Paşa, Mithat Paşa ve Ali Suavi’dir. Cemiyet içinde yıldızı parlayan Mithat Paşa ise Yeni Osmanlılar hareketinin önderi oldu ve 10 Mayıs 1868’de kurulan Devlet Şürası başkanlığına getirildi.
Mithat Paşa yabancılara verilecek tüm imtiyazların , şuradan geçirilmesini istedi. Sadrazam Ali Paşa, Fransızlara vermek istediği demir yolu imtiyazını, Mithat Paşa’nın karşı çıkacağını bildiği için şuradan geçirmek istemedi. Bu olay Fransız büyük elçisini ve Sadrazam’ı rahatsız edince Mithat Paşa, Devlet Şurası başkanlığından alınarak Bağdat Valiliğine atandı.
Bağdat’ın nehir yolları 19. yüzyıldan itibaren önem kazanmıştı. İngiltere Basra Körfezi’ni denetlemek ve Hindistandaki sömürgelerine ulaşmak için Dicle ve Fırat nehrini kullanmak istiyordu. Bu olay Osmanlı Devleti’ni bu iki nehirle ilgilenmeye sevk etti. Mithat Paşa’dan önce Bağdat Valiliğinde bulunmuş olan Reşit Paşa, Mehmet Namık Paşa ve Takiyüddün Paşa, İngiliz egemenliğine karşı Belçika’dan gemi satın alarak nehri işletmeye başladılar.
Mithat Paşa, 1869 yılında Bağdat’a vali atandığında Süveyş Kanalı açılmak üzereydi. Arap yarım adasının denetim altına alınması, İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadele edilmesi ancak güçlü bir filonun kurulmasıyla olanaklıydı. Mithat Paşa, büyük bir filo kurdu. Bağdat ekonomisi büyük bir gelişme kaydetti. Paşa Bilecik’e kadar demir yolu döşeyerek , Fırat ve Basra’yı birbirine bağlayan bu yolun, İngilizlerin denetiminde olan Süveyş Kanalı’na rakip olmasını arzuluyordu. Böylece İngiltere’nin Orta doğudaki emellerine karşı daha kolay mücadele edecekti.
Mithat Paşa, Halep-Bağdat-Musul hattının stratejik önemini çok iyi bildiği için haberleşme alanında da çalışmalara başladı. Ayrıca yer altı zenginliklerinin kullanılması konusunda da Milli tutum alan Mithat Paşa, çıkarılmasına önderlik ettiği Zevra gazetesinde’’ Her ne kadar kendi kömürümüzü yer altından çıkarmak bize pahalıya patlasa da, dışarıya para vermekten daha iyidir ve bundan memnunuz’’ der.
Mithat Paşa’nın İngiliz sömürgeciliğine karşı Osmanlı yurtseverleriyle elde ettiği başarı, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı telaşlandırdı. Bu nedenle Mithat Paşa’nında aynı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da bağımsızlık ilan etmesi gibi Irak’ta bağımsızlık ilan edeceğini öne sürerek azledilmesini istedi. Mithat Paşa bunun üzerine görevinden istifa etti. İstifayı kabul eden Padişah onu önce Sivas’a sürgün etti, ardından da kararını geri aldı ve Edirne’ye vali olarak atadı.
Mithat Paşa Abdülaziz’le görüşmek istiyordu. Mahmut Nedim Paşa ise görüşmeyi engelliyordu. Baş mabeyinci görüşmeyi sağladı. Abdülaziz, Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazamlıktan aldı ve yerine Mithat Paşa’yı atadı. Mithat Paşa yeni bir hükümet kurmak için güvendiği kişileri yanına çağırdı. Maraş’a sürgün edilen Cevdet Paşa’yı, Maarif Nazırlığı’na, Cemal Paşa’yıda Hariciye Nazırlığı’na getirdi. Saraydaki yolsuzlukları araştırmak için önce eski sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı yargıladı, sonra da tüm varlığına el koydu. Ardından da Abdülaziz’in saray harcamalarını kısıtladı. Ancak bu gözden düşmesine neden oldu. Topkapı Sarayı’na atıyla giren Mithat Paşa’nın bu hareketini bir hakaret kabul eden Padişah, bu fırsatı değerlendirerek onu görevinden azletti. Böylece Mithat Paşa’nın iki ay on yedi günlük sadrazamlığı da sona erdi.
1860’lı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimi altında olan topraklarda ayaklanmalar başladı. Bağdat, Niş ve Şam vilayetleri 19. yüzyılın ulusçu akımlarıyla çalkalanan önemli merkezlerdi. Balkan komitecilik hareketinin en etkin olduğu bir dönemde Bulgarlar, Rumeli’de Müslüman köyleri basıp yağmalıyordu. Bu olaya tepki duyan İstanbul’daki medrese öğrencileri Babıali’ye yürüdü. Yürüyüşten korkuya kapılan Abdülaziz, kendi tahtını kurtarmak için Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı görevden aldı. İstanbul ’’Padişah devrilecek!’’ söylentileriyle çalkalanıyordu.
Padişah’ı devirme fikri Hüseyin Avni Paşa’dan geldi. Ardından da Mithat Paşa, Rüştü Paşa, Şeyhülislam Hayrullah Efendi ve Kayserili Ahmet Paşa, yaptıkları toplantıda Padişah’ı devirme kararı aldılar ve 31 Mayıs 1876’da Abdülaziz’i devirdiler. Yerine 2. Abdülhamit’in ağabeyi, şehzadeliği sırasında yirmi beş yıl sarayda hapis hayatı yaşaya V.Murat’ı tahta çıkardılar. Böylece doksan üç gün saltanat sürecek olan Sultan Murat korkuya kapıldı.
Bu sırada Saray’ı basan Çerkez Hasan ise Abdülaziz’i deviren Hüseyin Avni Paşa ile Reşit Paşa’yı öldürdü. Ahmet Paşa ağır yaralandı. Sekiz günlük hükümet üç üyesini kaybetmişti. Sultan Murat aklını kaybetti ve tedavi için Viyana’ya gönderildi.
İşler iyi gitmiyordu ’’devletin ileri gelenleri’’ Topkapı Sarayı’nda toplanarak Sultan Murat’ın yerine 31 Ağustos 1876’da 2. Abdülhamit’i tahta geçirdiler. Böylece Mithat Paşa’da sadrazam oldu. Osmanlı Devleti Balkanlarda büyük sorun yaşıyordu. Avusturya, Rusya ve İngiltere’nin desteklediği Bulgarlar, Sırplar, ve Karadağlılar Osmanlı Devleti’nin kendi topraklarından çekilmesini istiyordu. Balkanlarda yaşanan bu gelişmeleri görüşmek için 23 Aralık 1876’da İstanbul Konferansı düzenlendi. Konferansa Avusturya, Rusya ve İngiliz delegeler katıldı. Toplantı sırasında dışarıdan gelen top seslerini duyan delegeler korktu. Mithat Paşa topları ateşleyerek bir yandan halkına meşrutiyet’i ilan ediyor, aynı zamanda imparatorluğu parçalamak isteyenlere de meydan okuyordu.
Mithat Paşa’nın Meşrutiyeti ilan etmesi, hazırladığı yeni anayasayla padişahlık yetkilerini kısıtlaması ve ülkeyi parlamentoyla yönetmek istemesi Padişah’ı rahatsız etti, ancak ses çıkaramadı. Nede olsa Mithat Paşa, iki padişahı tahttan indirmişti...
Mithat Paşa’yı sevmeyen gericiler Paşa’yı yıkmak için yoğun çaba içindeydiler. Rus Harbi’ni bahane eden Abdülhamit, Meclis-i Mebusan’ı kapattı. Ardından Mithat Paşa, 5 Şubat 1877’de Sadrazamlıktan azledildi ve sürgüne gönderildi.
Mithat Paşa’nın sürgünde ilk durağı Napoli’ydi. Paşa daha sonra İspanya’ya, oradan da Paris’e geçti
10 Aralık 1877’de Osmanlı- Rus savaşı’nda Plevne düştü ve Gazi Osman Paşa esir edildi. Bu sırada Londra’daki Osmanlı Büyük elçisi Paşa’ya bir mektup getirdi. Padişah, Mithat Paşa’nın dönmesini istiyordu. Paşa kabul etti ve İstanbul’a döndü.
Paşa önce Suriye Genel Valiliğine, ardından da İzmir Valiliğine atandı. Bu arada devrimden zarar gören çıkarcılar ve dalkavuklar ise Padişah’a yaranmak için ’’Sultan Abdülaziz intihar etmedi, damarları kesilerek öldürüldü’’ yalanını yaydılar. Sahte tanıklar bulundu ve zabıtlar tutuldu. Gazeteler Mithat Paşa ve arkadaşlarının yargılanacağını yazıyordu.
Padişah yaveri Binbaşı Hüsnü Bey Mithat Paşa’ya suikast için İzmir’e gelmişti. Gece Mithat Paşa’nın konağı basılacak ve ailesi kurşunlanacaktı. Bu haberi İzmir Polis Müdürü Paşa’ya bildirdi. Paşa o gece konağın arka kapısından çıkıp Fransız konsolosluğuna sığındı.
Osmanlı Devleti’nin Tunus’u kendilerine bırakmasını isteyen Fransa, Padişah’a gizlice haber gönderdi. Mithat Paşa, Tunus’a karşılık Saray’a teslim edilecekti.
Yıldız Duruşması olarak bilinen Mithat Paşa yargılanması, 27 Haziran 1881’de başladı. İddianamenin özeti Abdülaziz’i öldürmek için hazırlanan plandı. Paşa ’’Böyle bir mahkemeye hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet gibi bir suçla getirilmedim. Buraya getirilişimin nedeni milletime ve vatanıma olan sevgimdir. Hepimizi idama mahkum edeceğinizi biliyorum.’’ dedi. Paşa önce idama mahkum edildi, ardından da cezası ömür boyu hapse çevrilerek, Taif’e sürgüne gönderildi. 1884’te Taif’te Mithat Paşa’nın hücresi basıldı boğularak idam adildi.
Abdülhamit, Mithat Paşa’nın ölümü hakkındaki gerçeklerin Yeni Osmanlıların eline geçmemesi için, Paşa’nın kafasını kestirerek İstanbul’a getirtti.
23 Temmuz 1908’de, Jön Türk devrimcileri, Meclis-i Mebusan’ın açılışında Abdülhamit’in yüzüne karşı ’’Uyan Mithat uyan geldi zamanın...Tutsun dünyaları şöhret ve şanın...Sen bulun önünde şu Mebusan’ın ...Artık yaşa evladınla beraber’’ diyerek haykırdılar.
Mithat Paşa hem 150 yıllık milli demokratik devrimimizin başta cıdır, hem de Genç Osmanlılar ile Jön Türkler arasında köprüdür. Abdülhamit, Jön Türklerin İkinci Meşrutiyet’i silah zoruyla kendisine imzalattıkları gün. Mithat Paşa’dan ve fikirlerinden kurtulamadığını yeniden anlamıştı. Mithat Paşa’nın kemikleri 1951’de Taif’ten alınarak büyük bir törenle İstanbul’a getirildi. Mithat Paşa’nın kemikleri İkinci Meşrutiyet’i ilan eden Jön Türk liderleriyle birlikte Abide-i Hürriyet’te bulunuyor.
Kızıl Sultan, Mithat Paşa’nın kafasını yok etmişti ama onun eşitlik ve adalet duyguları gençliğe mal olmuştu. 1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet’in 1923’te kurulan Cumhuriyet’in temelinde Mithat Paşa’nın ’’Halkçı ve Hürriyetçi’’ fikirleri vardır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.