- 294 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bu Pazar da Böyle
Benim, yaşamsal prensiplerim olan bir politika izliyorum hayatı seyrederken ve hiçbir partiye bağlı değilim bu yüzden! Suçum da bu ya. Politikam da prensiplerime uyun bir seyir izler içinden geçtiğim hayatın: çalgı severim, hiçbir enstürman çalamadığım halde, resim severim, resim çizemediğim halde, iyi kitaplar bulur okurum ve onlardan kütüphanem de sadece beşbin adet vardır. İyi bir kitap çıktımı yüreğim bayram eder, bu benim için büyük biro lay yaratır, bencilliğimi bu sayede unutur ve başka dünyalara inerim, onların iç dünyalarında sakladıkları kişiliklerini, karekterlerini, dünyaya bakış açılarını, içinden geçerken seyrettikleri hayatı seyrederken topladıkları engine deneyimlerini benimseyerek ben de bir şeyler almak için çırpınıp dururum. İmkanlarım olsa daha çok kitaba sahip olmak isterim.
Toprağı çok severim, onun üzerinde çıplak ayakla yürürken biraz daha kendime gelerek dünya da olduğumun bilincine erişirim, ormanların içinde gezerken, serinliğin derin hisleriyle donanırım, ağaçlarla haşır neşir olarak orada olmaktan mutluluk duyarım, bir nehiri seyrederken dinlenirim, bir kuşun ötüşünü dinlerken uykuya dalarak kendimden geçerim. Ağaçların yemişleri yiyerek insanların doğal yaşamın güzelliğine inanırım. Bağı bahçeyi, bostanı çiçeği, böceği, iğdeyi, nergisi, gülü, sümbülü, çigdemi, … severek yaşamak hevesiyle bütün acılarımı yenmeye uğraşırım. Ellibeş yaşındayım, daha ne kadar yaşarım bilemiyorum. Belki beş gün, belki beş ay, ya da bir on gün daha ömrümün kaldığı üzerine de kafa yormam. Belki onbeş, bilemedin yirmi yıl, hastalıklarla beraber belki de yirmibeş yıl.
Bu sabah içimden geçenleri şu şekilde özetlemek istedim bu yüzden, bir hırsız, dolandırıcı, sahtekar, nepotik, tecavüzcüleri ve yobazları yasalarla koruyan ve kollayan, histerilerle megoloman bir tipin kendini cahil bıraktırılmış bir şekilde “din uykusuna” yatırarak becerdikleri bir toplumun bunun bilincine ermediğini, erdirilmediğinin acısıyla nasıl idare ettiklerini düşünerek bazen de kendime kızarım.
Bu beceriksizliğin yaşamın içinde hüküm sürmesini ise dün tırmandığım dağlara isyan ederek hüzünlenirim! Her zaman biraz daha beceriksizlik sergileyen oraya buraya saldıran, acımasız, zalim, gaddar, ahlak ve güzellik düşmanı, birikimleri talan eden faşist zihniyetten, melletvekili ve makap kapmak için her şeyini satan, ruhu kirli insanlardan, bunlara destek olanlardan her zaman uzak durur ve elimden geldiği kadar da mücadele veririm. Bunu her platformda yaparak ait olduğum ‘emekçi sınıfından’ asla ayrılmam. Dolandırcılıkla elde edilen her kuruşa karşıyım. Emeksiz kazanılan her kuruşun onların dilinden aldığım sözcükle, “haram” olduğuna inanırım. Sonradan görme görgüsüzlük insanlığın en büyük düşmanı olduğuna inanırım. Taşra ve feodal kafalara karşı sert mücadele edilerek, bu gerici yanımızın aşılacağına kesinlikle inan bir birey olarak, yer yer ümitsizliğe kapılsam da, toplumların kollektif br bilinçle insanlığın kendi hak ettiği sınıfa yükseleceğine inanırım ve bu ümitle yaşarım. Bunun adına da “kısmi özgürlük” derim. Bu henüz devrim olmadığı için, toplumsul sorunların bu aşamada nihai bir çözümü bulmadığı tespitinden yola çıkılarak mücadeleye devam diyerek bu yolda yürümeye çalışırım. Bir yerlere girmek, ya da kralın çıplaklığını görmezden gelerek yaşama, nedimlerin içine girerek burada yaşama hevesim de olmayacaktır. Daha iyi yaşamayı tercih ettiğim halde, bunun kendi emeğimle, bu emekten elde ettiğim birikimle olmasını tercih ederim ve bu da bana içsel bir mutluluk verir. Devlet gemisine binerek; “devlet malı deniz, yemeyen domuz” atasözünü de hiçbir zaman onaylamadığım gibi, onaylama tercihim de olmayacaktır. Bu gemide kaptan olmayı da tercih etmem.
Kötülüğün, insan emeğine düşmanlığın özel mülkiyet zihniyetinden kaynaklandığına mutlak bir şekilde inanırım. Bu yüzden özel mülkiyete karşı geldim ve hala da aynı sarsılmaz inançla yaşama mücadelesi veriyorum. Yeryüzünde bir metrekare bile toprağım yok. Annemden ve babamdan kalan hiç bir şeyin bana miras olarak bırakılmasını istemediğim gibi, kendi zimmetime de geçirme gibi bir niyetim olmadiği gibi süreç içinde, içimde ki bütün küçük burjuva kirliliğini de arıtarak özel mülkiyet zihniyetinden tamamen uzaklaştım. Dinin ise bu özel mülkiyet zihniyetini körüklediğine ve “zenginler ve fakirler”, “kader, talih, takdiri ilahi” gerici kavramlarının çöplüğün ürünü olduğu bilinciyle yaşamaya çalıştığım gibi, birey olarak bu bilinçle de yaşıyorum. “Güzel değil, allığı yok” felsefesine ise bir dağın rüzgara direndiği gibi direnerek cevap vermeye çalışıyorum.
Dostların, sevip saydıklarımın, hayatını mücadelenin bir parçası olarak gören herkesin, devrimci yüreklerin, insan olmanın bilincine ermek için mücadele veren herkesin, ama herkesin, güzel olsun pazarı. Dost kalmak ve dost olmak niyetiyle muhabbete devam diyenlere, emeği en yüce kavram olduğuna inanlara, bu inançla dünyaya kök salanlara … Üstad Adnan Yücel diyor ki; “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” mücadele prensipini tüm yüreğimle benimseyerek bu uğurda, bu amaçla yaşamak niyetiyle, ben de “yeryüzü, hepimizin oratak mülkiyeti oluncaya dek” mücadele şiarıyla öpüyorum tüm dodtları o kocaman yüreklerinden!
H. Hüseyin Arslan - 15.08.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.