- 385 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zıtlık Kavramı
Firavun’un dünyasında yaşıyoruz lakin Musa’nın hikayesini seviyoruz bu tıpkı eşkıyanın hükümdar olduğu dünyada eşkıya dünyaya hükümdar olmaz türküsü söyler gibi bir şey ki söylüyoruz da değişen bir şey yok Musa’nın hikayesini dinledik söyledik peki ne değişti demek ki mesele ne dinlemekte ne söylemekte asıl mesele her zaman eyleme dökebilmekte eğer siz pratikte kötü iseniz teoride iyi olmak size hiç bir şey kazandırmaz teoride iyi olduğumuzda pek söylenemez hani bireylerin olduğu gibi halklarında karakterleri vardır ezilen tüm halkların karakterleri ezilmeye devam ettikleri müddetçe zayıftır bireyler ve halklar zayıf yönlerini törpülemek zorundadırlar hayat karşısında zayıf güçsüz insanlar birer kırılmaya yüz tutmuş dal gibidirler birey zayıf yönlerini törpüleyebilirse güçlü bir dala dönüşebilir tüm güçsüzler için bir umut vaadedebilir her insan zayıf anında kendini güçsüz hissettiğinde tutunacak bir dal arar her şey ilklerle başlar ilk adım ilk insan ilk umut bir halktan Musa’da firavun’da çıkabilir halkın Musa’dan beklentisi en az firavun kadar cesur olmasıdır lakin bir halk Musa’dan firavun gibi zulmetmesini beklemez Musa öyle yaparsa varlık anlamını yitirir firavundan bir farkı kalmaz dünya hayatı zıtlık kavramı üzerine kurulu bir olgu bu yüzden Musa’nın anlamı firavunda firavunun anlamı Musa’da saklı biri olmadan diğeri de olmaz bu yüzden hep bir Musa hep bir firavun olmuştur olacaktırda burda bahsettiğim Musa iyiliğin sembolü iken firavunda kötülüğün sembolü tanrısal boyutu olur veya olmaz senin anlamın senden olmayanda saklı siyah var olduğu müddetçe beyaz olacak siyahın anlamı beyazda saklı gecenin anlamı gündüzde saklı uzunun anlamı kısa da saklı zayıfın anlamı güçlü de saklı demek ki neymiş dünya hayatı devam ettikçe veya aynı kanunlar hüküm sürdükçe bu böyle gelmiş böyle gidecek var edenin kanunları var ettikleridir var ettiklerini var etme şeklidir bu da bize bir kalıp sunuyor kimse kendine kendini var edene karşı gelemez var olan her şeyin her canlının olayı kendini gerçekleştirmektir olduğu ve olması gerektiği gibi bu canlılar irade sahibi demek değil bu canlılar farklı formlarda olsalar bile ki öyleler yine de iradeden uzak kalıp oldukları anlamına gelir farklı formların kalıpları yine kendilerine özgüdür insanlar hayvanlar taşlar ağaçlar bitkiler çiçekler su ateş hava güneş ay yıldız vb bunların hepsi birer farklı yaşam formları evrende ki enerji sürdükçe evrime tabi gerçekler zıtlarıyla var olma şartıyla Musa’nın zıttı firavun iyiyi ve kötüyü temsil ederler iyiliği beyazla kötülüğü siyahla simgeleriz bilinç altımızda ayrı bir dünya var berrak bir su daha bulanıklaşmamış kıyıya vurdu mu su git gide bulanıklaşır çünkü kıyı hayat demektir hayatın olduğu yerde belkiler doğrular yanlışlar birbirini kovalar en azından insanlar için insan azından bilinç sahibidir mevcudiyeti gereği doğruyla yanlışla çok işi olur doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek için yine insana lazım olan şey bilinç seviyesini üst seviyelere taşımaktır bunu da anca genetiği ve şuuru el verdiğince yapabilir insan dünyaya belli bir kapasite ile sınırlı bir genle sınırlı bir şuurla gelir insanın kapasite sahibi olması ona irade sahibi olduğunu düşündürür bu bedeli ağır bir yanılgıdır çünkü irade düşüncesi insanların gereğinden fazla gereksiz tanrı yaratmasına olanak sağlamıştır ve iyilik için yaratılan tanrılar bile insanların felaketi olmuştur çünkü insanlar hayali ithalat ve ihracatla hep zarar etmiştir burda bahsedilen hayali ithalat ve ihracat din oluyor anladığınız gibi yani dünyada milyonlarca din var hikaye aşağı yukarı aynı siz atalarınız kültürünüze gelenek göreneğinize uygun bir tanrı yaratmış diye o tanrıya inanamazsınız kendi inancınızı akla mantığa daha uygun bulup ki hindistanlıların ki de akıl en az üç bin tanrıları var her görev için nerdeyse bir tanrı yaratmışlar sen sizinkiler her iş için bir tanrı yaratmış diye bununla avunamazsın dünyada iyi şeyler de oluyor bu dünya hayatının bir gerçeği iyi bir şey görünce bununla tanrı var diyemezsin gözlerini aç gör insanlar yarattıkları tanrıları kutsuyor her hangi bir tanrının insanları kutsadığı yok insanlar sırf kutsanmak için yarattıkları tanrıları kutsuyor bu şaka gibi din diyorsun hikaye anlatıyorlar din hikaye dediğinde ise kızıyorlar evet Musa ile firavun hep olacak biri iyi biri kötü çünkü bunun için bir tanrıya gerek yok burası dünya ve tüm bunlar içinde bulunduğun dünyanın gerçekleri yani başka türlüsü mümkün değil mevcudiyete yeni bir giysi giydiremezsin onu en fazla yalanlarınla örtebilirsin bu kısa vaadede sana iyi gelebilir lakin uzun vaadede canını acıtacaktır gerçekler bilinç altında yatıyor ve sen biliyorsun gerçekler acı gerçeklerle yaşayamıyorsun ama yaşaman lazım peki ne yapıyorsun kendine yalanlarla dolu yeni ferah bir yaşam alanı oluşturuyorsun taşlamak istediğinde şeytan sırada bekliyor kutsamak istediğinde tanrı en önden geliyor sonra yaratılmışların en şereflisi benim diyorsun iyiliği ve şerefi ödüllendirmek için bir cennet icat ediyorsun kötülüğü şerefsizliği cezalandırmak için cehennemi bitmiyor ve yetmiyor sana tüm bu fantaziler din senin tekelinde istediğin gibi öznel ve nesnel takılıyorsun sen busun işte içinde olan dışına vuruyor her varlığın bir karşılığı vardır insanoğlunun varlığının karşılığı da bu pek güzel bir karşılık değil aslında neyse en azından firavunun olduğu yerde Musa’yı garantiledik garanti olduğunu anladık yani her şey zıttıyla var olmak zorunda çünkü bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi insan biraz daha ölçülü duyarlı ve anlayışlı olabilseydi iyi bir şey olabilirdi aslında ama maalesef insanoğlunun ağır basan yönü iyiyi güzeli iyiliği güzelliği biraz baltalıyor yine de ölçünün peşinde olmakta yarar var yoksa bir saniye yaşanmaz bu dünya iyiler zaten bunu yapmıyor olsa şimdi yaşamıyor olurlardı hayat olduğu müddetçe iyiler ve iyilik hep yaşasın dünyayı yine iyilik ve güzellik kurtaracak içindekilerle birlikte tek kurtuluş yaşayanlar için iyilik ve güzellikten geçiyor iyiliği güzelliği istiyorsak bu böyle değişmez
Sinan Bayram
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.