Çocukların Dünyası Ve Biz
Çocukların özgürlüğü çalıların arasında bulma çabası...
Ben de bir Şahin gibi başlarında!
Kah özgürlükleri kısıtlayan bir diktatör; kah bir arkadaş; kah bir anneanne; kah bir psikoloğ; kah bir sosyal danışman; kah hem katı, hem de sevgiyle sarılan bir öğretmendim...
İşte şimdi de, tüm bu "roller"in, perspektiflerin toplamına bir de "ispiyon" olmayı eklemiştim:
"Bırakalım bunlar burada saklı kalsın. Çıkmayalım buradan, tamam mi? Baksana...! Başımız da duruyor." (Bu son cümleyi söylerken sesini alçaltmıştı Albin)
Ve devam ediyor: Topladığımız bu çubukları silah olarak kullanmamızı yasaklamasalar ne olur ki? Gerçek sanıyorlar, di mi? (Habire, irili ufaklı çubukları ellerinde evirip çeviriyorlar; istedikleri düzeni oluşturmaya çalışıyorlardı.)
Benji: Bence de, ama burada gizlice savaşırız, tamam mi? Buradan çıkmayalım. Bizi duymasın... (Acele ediyordu konuşurken.) Ben iyi olanım. Sen kötü, tamam mı?
Albin: Hayır ben iyi olmak istiyorum. Sen kötü rolü oyna! Lütfen, olur mu, lütfen!
Benji: Ama ben hep kötü oluyorum öbürleri de varken. Sadece biz ikimizken bir kerecik de ben iyi olayım! Olmaz mı, lütfen, olmaz mı?
Albin: İyi de..! Bak, olmak istemiyorum kötü, çünkü ablam bana kötü olmanın ve savaşmanın iyi olmadığını söyledi. Sadece kötüler savaşırlar. Bunu ben de biliyorum, ama gizlice savaşalım!
Bir sessizlik... Sadece sürtünen çubuk sesleri ve homurtulardı sessizliği bozan. Hareketsizdim. Olduğum yerde dikkat kesilmiştim. Umarsız bir tavır takınarak etrafıma bakıyordum. İzinsiz gözlemci olmanın sıkıntısı vardı içimde, ama...
Benji öksürüyor. Telaşlansam mı..?
Benji: Ama ben bir şeyi hiç anlamıyorum… Dur bir, dur…Aaa…! (Heyecanlı olduğu ve düşüncelerini toparlamaya çalıştığı belliydi!) Peki neden büyükler savaşıyorlar, madem savaş kötü? Savaşın kötü olduğunu söyleyen de onlar? Yanılıyor muyum, ha, söyle bakalım!
Susuyorlar... Homurdanmalar duyuluyor.
Albin: Evet, ama karar vericiler bunu istiyor. Hani o Trump, bir de, dur, neydi onun adi...! Ha, dur! Ha, Rus Potin diye biri varmış... Üstelik bizim ülkemize çok yakın ve tehlikeliymiş... Babam da öyle diyor.
Benji: Neden? Onlar hala öğrenememişler mi? Ee, nasıl onlar karar vermek zorunda ki?
Albin: Ya, idiotca bir şey iste! Onlar aptal bence. Ama... nasıl karar verici olabiliyorlar...? Düşünsene, (gülüşü alaylı) çok komik! Bok herifler! Ablam diyor ki “aslında, bu moruklar psikopat, ama kimse cesaret edip onlara bir şey diyemiyor”. Düşün bir! “Moruk herif! Sen bir psikopatsın; seni şimdi makamından kovuyoruz. Çünkü sen hem aptal hem de kötüsün bayım” dese biri, onu hemen yok ederler. Hemen! Hemen, anlıyor musun? (Sesi kabalaşmış ve heyecanlı)
Benji: Aaa, he ya, bence de! Ben bile korkardım. (Yine bir sessizlik!) Bence doktora gitsinler, hem de çok iyi bir doktora (gülüşüyorlar. Bir tereddüt ve ironi sezinleniyor seslerinde).
Albin: Bak şimdi! Sen de anlamıyorsun galiba! Doktorlar da korkuyor, anlamıyor musun? Üstelik Korona virüsü yüzünden hastanede yer yok ki onlara... Annemin hemşire olduğunu unutma: O çok şey anlatıyor bize... Hmmm, ayrıca, bu moruklar, istediklerini hapse tıkabilirmiş. Ablam da öyle diyor.
Benji: Nasıl bu kadar çok şey bilebiliyor senin ablan?
Albin: O öyle işte! Çok kitap okuyor, çok! Harry Potter’ın bütün kitaplarını bir haftada okudu, anladın mı, bir haftada! (Sesinde gurur ve heyecan var.)
Aylık parasını hep kitaplara ve posterlere harcıyor. Neden biliyor musun? O Greta Thunberg gibi olmak istiyor çünkü. Bak! Ablam, onun posterleriyle odasının bütün duvarlarını süslemiş. Görmelisin! Biliyor musun, ablam ne diyor? Savaşların tek suçlusu erkeklerdir, diyor. En ilginci ne, biliyor musun? Babam; babam da ona katılıyor (çabuk çabuk konuşuyor ve gülüyordu ironi ile).
Yine bir duraksama, çubuk sesleri, homurdanmalar duyuluyor ve derin bir nefes alışı...
Benji: O da kim?
(Sessizlik!)
Benji: Aaa, dur! Bi saniye, hatırladım! O çevreci kız, di mi? Onu biliyorum. Benim ailem de onu çok beğeniyor. Hmmm, evet! Keşke benim de bir ablam olsaydı ve bana senin ablan gibi çok şey öğretseydi.
Albin: Hm, evet, iyi olurdu! Bize gelebilirsin. O sana da öğretsin. Ablam çok nazik, hiç karsı çıkmaz ki. İstersen ben söylerim. Söyleyeyim mi? (yumuşak sesi!)
Benji: Hm, olabilir! Öğretmenimizin teneffüslerde savaşmamızı istememesi, sanırım aynı nedenden, di mi?
Albin: Evet. Ondan tabii. Onun için gözetliyor ya bizi! (beni kastediyor)
Ama ben bunu çoktan biliyordum zaten:
Yine bir sessizlik! İçimden gülüyordum. Ve hışırtılar ve mırıldanmalar yoğunlaşmıştı. Sesleri ayrıştırmakta güçlük çekiyordum, çünkü az ileride bir hareketlenme vardı. Öğrenciler okulun giriş kapılarına doğru ilerliyorlardı.
Saatime baktım. Evet, derse girme zamanıydı. Çok konsantre olmuş ve çivi gibi çakıldığım yerde çocukların konuşmalarını duymaya çalışmaktan, vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım doğrusu. Şu an bir ispiyoncuydum; ama iyi niyetli türlerinden!
Albin: Aa, bir saniye! Nerde öbürleri?
Çocuklar kafalarını çalılıklardan dışarıya uzattılar sonunda. Telaşlıydılar. Ayaklarının ön kısnı üzerinde yükselerek etrafa baktıktan sonra, tedirgince bakıştılar. Dönüp bana baktılar.
Benim sakinliğime ve oralı olmayışıma şaşırmış görünüyorlardı.
Onlara bakıp gülümsemekle yetindim ve bir- iki adım attım onlardan yan; ama onlar, hızlanıp okula doğru ilerlerlediler.
Benji: Neee! Derse gecikiyoruz, anlıyor musun, gecikiyoruz! Senin yüzünden ellerimizi yıkamaya zamanımız kalmayacak... Korona olduğunu unuttun mu yoksa?
Çocuklar savurdular ellerindeki çubukları dört bir yana. Adeta koşu yarışı yaparcasına, kurşun gibi ilerlediler.
Uzaktan “hayır, senin yüzünden! Sen de sormasaydın onca şeyi!” diye bağırdığını duyuyorum birinin.
Artık peşlerinden hızlı adımlarla ilerlemekti bana düşen...
Yeni bir zafer mi elde etmiştim? Onların iç dümyalarına tanık olabilmenin verdiği haz mıydı bu..?
"Gizli" tanıklığım, bu masum ve naif çocuklara olan sevgimi biraz daha perçinleştirmişti.
Ne var ki henüz, paradokslarla dolu rutinlerle başbaşa olmaktan alıkoyamayacaktım kendimi. Bir süre daha...
Ve ben, öğrencilerim sayesinde bir kaç dakikalığına da olsa Covid 19-virüsünün bende yarattığı endişeyi unutmuştum.
Her gün yüzlerce can alan bu vahşete rağmen, yarınlara dair, umut doğmuştu yüreğimde...
Heidi Korkmaz, 29/5-2020 Sthlm
Not: hikayemdeki kahramanların adları değiştirilmiştir.
YORUMLAR
Çocuk çocuk mu?
Korkarım sorularından, gizlenenleri açığa koymalarından...
Büyürler sonra, içtenlik rafa kalkar...
Şairler de olmasa...
Dünyayla böylelikle başediyoruz, kaybımızı farketmeden...
Çok saygımla.
Tüya
Biraz melodramatik bakacak olursak; artık sahneyi çocuklara bırakmalı, değerli Şairim.
...
Çok teşekkür ederim anlamlandıran, irdeleyen kıymetli yorumunuz için.
Saygılar, selamlar, esenlikler olsun...