- 488 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR TİLKİ HİKAYESİ
Şehrin büyük caddesinde yürümek isteyenler, yağmur sularının baş aşağı aktığı yöne doğru kaldırımdan ayrılmadan cadde boyunca yürümek zorunda kalırlar. Öyle yapıyorum, görenler vardır muhakkak… Her sabah ve her akşam eski Acil yolundan geçer, İstasyon Caddesi boyunca uzanıp giden kaldırımdan ayrılmadan ta Karayollarına kadar yürürüm, oradan hiç dinlenmeden tekrar aynı yolu takip ederek eve dönerim. Siz de deneyin, çok faydalıdır.
Her gün aynı kirli kaldırımlarda yürümek canımı sıksa da, yakınlarda başka temiz sokak ya da cadde yok… Gerçi yeni yapılan parklar vardır, ama şehir merkezinden uzak.
Sabah havası… Özgürlük zihinlerde yeşerse de daha üç adım atmadan gördüğün manzaralar karşısında zihindeyken hapsedilir. Kendi düşüncelerimizden korkarak yola çıkarız ya da hazmetmeyiz başkasının güzel yanlarını. Kıskançlık mı olur, ne?
Her zaman içimizde bir kahramanlık özlemi var; kemirir durur, kahraman olamıyoruz. Hatta kahraman olmak yerine, kahraman alkışlayanların safına geçiyoruz. İşte o zaman içimizdeki kahraman ölüyor.
Gerçekler… Hayatın kendisi.
Hani, çıplak kral meselesi vardır, bilirsiniz; topluma rağmen ve kralın kendisine rağmen bir çocuğun safiyeti ile gün yüzüne çıkan “Kral Çıplak” gerçeği.
Sokrat baldıran zehri içti, gerçeği haykırdığı için derisi yüzüldü Hallaç’ın. Ya, İsa!... Kaç ez çarmıha çekildi, tek olan gerçek için. Hepsinin ortak özelliği; sadece inlediler…
Bizim de vardır bir ortak özelliğimiz; hep konuşuruz, çekiştiririz, ama yapmayız, arkalarına takılırız sözde büyüklerimizin, onun bunun. Keşke yapmasak desem!.. Neyse…
Birilerini suçlayacağız galiba. Sorun yerleşim yerlerinde değil bilesiniz, sorun oralarda yaşamayı bilmeyen başıboş, düzensiz yaşayan bizlerde olsa gerek.
Başımızda onca sorunlar dönüp dururken, çevremiz kir ve pislik içinde yüzerken halen büyüklerimizin arkasından koşanlara ne demeli? Sizi bilmem, ama ben koşmayacağım, bugüne kadar koşmadığım gibi.
Hani, hayvanlar aleminde dolaşırken insan; hoşumuza gitse de gitmese de benzetmelerden kopmayız. Aslan, kaplan, tilki, kurt, kuzu, tavşan, güvercin, keklik, bülbül, ceylan, maymun, yılan, eşek, deve, fil vs. daha sayamadığımız çok sayıda hayvan ismi. İnsan karakterlerine göre benzetmekten çekinmeyiz. Aslan güçlüdür, kaplan parçalar, kurt korkusuz, tilki kurnaz, tavşan korkak, ceylan güzellik timsali, keklik ve güvercin genellikle güzel kadınlar için kullanılır. Maymun şaklaban, yılan hayındır. Haydi, biz de faydalanalım şu doğanın dostlarından.
Anlatayım, dinlerseniz.
Develerin, tilkilerin ve kurtların geçtiği meseller, fıkralar, öyküleri sıkça okur, anlatır ya da dinleriz. Konuşurlar, her sözlerinde ya da davranışlarında bir ders çıkarmak yine bize düşer. Biz anlatırız…
Anlatacağımız hikâye kulağa pek yabancı gelmeyebilir, bir yerlerden okudum mu yoksa duydum mu, hatırlamıyorum. Geniş kısmı kendi uydurmamdır. Hani, benzetmeleri severiz ya, uydurma işte... Siz de yapabilirsiniz, çok kolay, yeter ki isteyin, hikâye kendiliğinden oluşur. Hayal ettiklerinize uygun bir hayvan bulmak zor olmasa gerek. Hayvan çok, benzetin yeter. Ama benzetmeleriniz yerli yerine cup diye oturmalı.
Deve sürüsü bir yamaca yayılmış, ot yok, sade diken… dikenleri sever develer. Öylesine yemekle meşguldürler ki, uzaktan uzağa kendilerini gözetleyen tilkiden bihaber... Kocaman gövdelerini görünce hayranlığı bir kat daha artar tilkinin. Onlar gibi olmak ister, cüssesi büyüsün, diğer hayvanlar ondan çekinsin, saygı göstersin ister. Onlar gibi (!...).
Gün tepeyi aşmadan küçük bir düzlüğün ortasında küçük bir vaha, içinde hurma ağaçlarının dalları yere doğru secde edercesine eğilmiş, develer gölgeye çekilirler. Tilki takiptedir, bir an bile gözünü ayırmıyor. Deve sürüsü kendi keyfinde, geviş getirmekle meşgulken fırsatı değerlendirmek ister. Karar zamanıdır, onlar gibi olmak için harekete geçmeli.
Yerden sürünerek develerin yattığı alana yaklaşır, gören bakan olmaz, görmüşlerse de aldıran olmamış. Gözüne kestirdiği en iri devenin arkasına yaklaşır, tilkidir… gözü fırıldak gibi döner durur. Çaktırmadan, kendi kuyruğunu; hörgüçleri kara, geviş getirirken ağzından köpükler saçılan erkek devenin kuyruğuna bağlar. Deve oralı bile olmaz.
Tilki bu… artık onlar gibi irileşmiş, develer gibi rahatça toprağa yayılır. Az zaman sonra usanır, yerinde duramaz. Nasıl olduysa devenin küçük kısa kuyruğu tilkinin dişleri arasında kalır ve pire sokarcasına küçük bir ısırık bırakınca, deve huylanır, önce ön dizlerini yere koyarak dikleşir. Ayaktadır. Diğer develerde ıkınarak kalkarlar.
Kuyruğunu sıkı bağlamış devenin kuyruğuna. İri devenin kuyruğunda baş aşağı sallanır, kurtulmak aklından geçmez, artık onlar gibi büyük cüsselidir, yere yüksekten bakan cinslerden…
O sırada, oradan geçen bir kurt, tilkiyi devenin kuyruğunda baş aşağı sallanırken görünce kahkahalarla gülmeye başlar.
“Hayrola, tilki kardeş, devenin kuyruğunda ne işin var?” diye takılınca, tilkidir işini bilmez mi?
“Ne olacak, büyüklerin arkasına takılmanın sonu budur, işte.”
13 Ağustos 2021
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Anlayanlar anladı hocam.
Ben kendi payıma düşeni aldım.
Sağ ol. Var ol...
Mehmet Burhan AKIN
Sözüm meclisten dışarı, değerli fikirlerinizden öğreneceğimiz daha çok şeyler vardır, bilmenizi isterim.
Bazen kalem yazmak zorunda kalıyor işte...
Saygılarımla Efendim.
Üstadım...Şu, büyüklerin kuyruğuna takılmak ;
- Birey/fert, kişi, kişilik, şahsiyet, karakter(sahibi) olamamanın sonucudur ve yeteneksizliğin, yeteneğe saygı göstermemenin, hatta kısır bir zekanın göstergesidir...Böyle biri öznelliğinin bilincinde olmadığı için nesneleştiğinin de farkında olmaz...
-Böyle biri kendisine verilen eğitimin göreceliliğini fark edemez, tartamaz...Dolayısıyla kendini de eğitme uyanıklığına, sorumluluğuna ve iradesine uzaktır...Böyle biri tasmalanmaktan ve/veya gemlenmekten gocunmaz, önüne konan yeme, yala varlığını teslim eder...
............
............
Böyle birileri birlikte bir iş kuramazlar, çünkü hiçbir zaman samimi de olamazlar...
Kazıklamaktan, kakalamaktan, aldatmaktan övünerek, hatta şehvetle bahsederler... O yüzden işleri, hizmetleri güdük, kirli, arızalı, garantisizdir...
Ah ne yazık ki bu coğrafyada, bu topoğrafyada [:)))] mebzul miktarda bulunurlar... Teee Japonya'ya kadar... :)))
Şimdi de Taliban'dan kaçıyorlar... [Sanki ABD orada sonsuza kadar kalacaktı...Yani, al Talibanı vur kaçanlara...]
......
......
Anlattığınız tilki de öyle...
Daha, devenin ayağa kalkacağını, yelleneceğini ve dışkılayacağını bile düşünemeyen tilki...
Selam ve saygılarımla.
Mehmet Burhan AKIN
Aynen öyle, son cümlenizde belirttiğiniz gibi... Yüce Rabbim tüm Anadolu insanını başkasının kuyruğuna takılmaktan muhafaza etsin.
Saygılarımla Efendim.