- 430 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BOŞ ŞEZLONG
BOŞ ŞEZLONG
Onu görenler bir yerde müdür veya üst düzey bir memur sanırlardı. Her zaman temiz ve titiz giyinir, takım elbiselerini özel terzisine diktirir ve kravatı elbiselerine uygun olacak şekilde takardı. Yağmur çamur içinde yürürken bile, ben dizlerime kadar çamur sıçratırken babamın paçalarında bir damla çamur izi göremezdiniz . İlk okul mezunu birine göre inanılmayacak derecede bilgili ve kültürlü idi. Babamı tanıyanlar mutlaka beni onaylayacaklardır.
Çok zeki olduğu kadar çok da cömert ve insani değerlere sahip birisi idi.
Babamın hastalığı ortaya çıktıktan sonra duygusal yönden bizlere daha da düşkün oldu.
O yıllarda yurtdışına gitmek için Mersin’e gidip döviz bozdurup gelirlerdi . Babamın yurt dışı seyahatleri o yıllarda çok fazlaydı.
Bir keresinde Lübnan’dan gelirken renkli bir şezlong alıp getirmişti evimize.
Annem şaşkın şaşkın
"Bee’ kele herif bu ne beyle?
Ne yatağa benzor ne oturağa" dedi.
Babam da
"Çok hoşuma gitti. Deniz kenarında herkes bunlara uzanıp yatıyor. Bir gün ben de sizi denize götüreceğim. Dursun hele bu şezlong bir kenarda."
dedi.
Havuşa kuyunun yanına şezlongu kurduk. Deniz hayali ile kuyudan suyu çekip kovalara doldurup uşak devşek birbirimize su serpip ıslattık. Sesimize komşu uşakları da geldi. Hepimiz birbirimizi sulayıp şezlong üstünde sırayla yatıyor koşmaca oynuyorduk. Cıvıltımıza bakıp bakıp gülüyordu büyüklerimiz.
Akrabalardan kim denize gidecekse gelip şezlongu alıp arabalarına koyup götürüyorlardı. Biz büyüdük babamı hastalık iyice altaladı. Bir türlü gidemedik denize. Kimbilir hangi akrabada kaldı o şezlong? Bilmiyorum.
Denize ancak evlendikten ve iki çocuğum olduktan sonra gidebildim. Kızım ile babası balık gibi yüzüyorlardı denizde.
Oğlum Ahmet (3) yaşında idi. Korkuyordu . Açıkçası ben de korkuyordum denizden. Ömrümde hiç denize girip yüzmemiştim. Kıbrıs’a gemi ile gitmiştik denizin ne olduğunu biliyordum. İskenderun ’da deniz kenarında Kadir amcamın klarnetiyle katıldığı konseri vardı. Veysel dayım yeni evliydi. Beni de götürmüşlerdi Iskenderun’a. Kayığa binmistik. Veysel dayım küreklerle asılıp yengemle beni gezdirmişti . O gün cok korkmuştum dalgalar bizi devirir de denize batarsak diye. Denizle maceram bu kadardı.
Ahmet ile ikimiz denizde ayaklarımızı ıslatıp kaçıyorduk .
Bir kaç yıl sonra Alanya’nın o dalgalı denizinde yine sahilde oturmuş izlerken bir Alman turistin eşine yüzmeyi öğretmesini izledim
Sabırla ve sevgiyle sürekli gözüne bakarak gülümseyerek uygulamalı olarak anlatışını izledim.
Farkında degildim ama onlar da beni fark etmişlerdi. Bana gülümsediler. Yakalanmıştım. Gözlerim dolu dolu oldu. Utandım başımı öne eğdim. Beni yanlarına çağırıyorlardı. Görmezden geldim.
Ingilizce konusarak çağırdılar bu kez. Ben oğlumla ilgileniyor duymuyor gibi yapıyordum.
O arada eşim ve kızkardeşi ile onun eşi Cengiz birlikte denizden çıkıp geldiler.
Eşim bana
-Haydi sıcakta yandın suya gir çık dedi.
Çok hayıflanmıştım.
Iki üç yıldır denize geliyorduk ama kimse bana nasıl yüzecegimi anlatmıyordu. Habire çocuk bakıcılığı yapıyordum. Peşpeşe doğmuş iki çocuğumu büyütmekle meşguldum.21 yaşımda kızımı 23 yaşımda oğlumu dünyaya getirmiştim. Yaşım 26 idi. Fedakâr bir annenin ne yapması gerekiyorsa ben de onu yapıyordum. Eşim herşeyin üstesinden gelebileceğimi düşündüğü için belki de benim yüzme bilip bilmediğimi hic sorun etmiyordu
Ben de söylemeye cesaret edemiyordum. Bizi yaşadığımız ortamdan çıkarıp denize getirmişti ya. Yeterdi.
Oğlumu onlara bıraktım.
Ayağa kalkarken kendi kendime dedim ki
’’ Bu işi başarmalıyım. Üç yıldır denize geliyoruz ve ben yüzmeden dönüyorum. Herkes nasıl yüzüyorsa ben de öyle yapacağım’’ dedim. Az önce Alman çifti izlemiştim ya onlar gibi yapacaktım. Kendimi denizin kollarına bıraktım. Ayaklarım ve ellerimle daire çizerek kurbağalama yüzüyordum. Ancak suyun yüzünde degil suyun altında ilerliyordum.
Suyun yüzüne nasıl çıkılır bilmiyordum ki... Nefesimi tutmuş habire yüzüyordum.
Tamam artık çıkamayacağım suyun yüzüne. Burada nefessiz kalarak öleceğim galiba diyordum ki.
Tam o anda iki kişi birden koluma yapışıp beni yüzeye çektiler. Ve sahile götürdüler. Biri Alman turist digeri ise görümcemin eşi Cengiz idi. Beş altı dakikadır suyun altında kaldığımı görünce ikisi birden aynı anda suya atlamışlar ve beni bulmuşlardı. Beni suyun üstüne çekip çıkardılar.
’’Su yuttun mu?" dediler.
"Hayır ben yüzüyordum sadece su yüzüne çıkmayı bilemedim" dedim Inanamadılar güldüler.
" Nasıl yani o kadar suyun altında kaldın su yutmadın mı?" diye şaşkınca bakıyorlardı.
Oysa Alman turistler anlamıştı. Onlardan ders almıştım. Bana gülümseyerek bakıyorlardı.
Iste o an gözüm boş sezlonga takıldı.
"Ah be babam! ömrün yetseydi de o şezlong ile bir kez denize gidebilseydik "diye hıçkıra hıçkıra ağladım.
Babam 40 yaşında iken aramızdan ayrıldı. Yaşasa idi şimdi 80 yaşında olacaktı.
Mekânı cennet olsun inşallah.
KARDELEN(Ayrıkotu)
10.08.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/ Afyonkarahisar