- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE'DE BİR VATAN EVLADI: SOKRAT
Türk tarihinde adeta destan olan Çanakkale Savaşları’nda binlerce Türk gencinin yanı sıra azda olsa Osmanlı tabiyetinde bulunan Rum ve Yahudi asıllı vatandaşlarımızda vatanseverlik duygularıyla savaşa katıldı ve bunlardan bir çoğu şehit oldu. İşte bunlardan birisi de Rum asıllı Sokrat İncesu. İhtiyat zabiti olarak kendisini bir anda Çanakkale Savaşı’nda bulan İncesu, henüz 22 yaşındayken cepheden cepheye koştu ve bu cehennemden sağ olarak yurda döndü. Gelin görün ki, bir çok akranı gibi oda yoksulluk içinde öldü. İstedik ki bu isimsiz kahramanı yıllar sonra analım.
Kayserili Sokrat İncesu, savaştan sonra Bozcaada’da yaşamını sürdürdü ve anılarını kaleme aldı. Kendi imkanlarıyla da kitabı 1964 yılında Çanakkale’de bastırdı. İşte Sokrat’ın kaleminden Çanakkale:
’’18 mart 1915 yılında cuma günü akşam Harbiye mektebine gelmek üzere köprüde yürüyordum. Askeri inzibatlar rast geldikleri subay ve erlere derhal kıtalarına dönmeleri hakkındaki emri tebliğ ediyorlardı. Gerek siviller gerekse askerler hayret içinde durumun ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Ben derhal bir tramvaya atlayarak Harbiye mektebine gitmiştim. Karargahta ilk tesadüf ettiğim bir erkanı harp subayımız bana hitaben:
-Sokrat efendi, dedi. Muhafız Kıtasını silah başı ediniz.
Bu emir üzerine yola çıkan Sokrat ve birliği kısa süre içinde Gelibolu civarında deniz savaşında bulur. Çetin muharebelerden sonra karaya çıkan birlikler kara savaşına da katılırlar. Bu hengamede Sokrat’ın çok ilginç bir anısı vardır. Bakın bu olayı nasıl anlatıyor:
’’Gecenin geç vakitlerinde bende sahile inmek ve vaziyeti gözetlemek için yürüdüğüm mahalde her hangi bir cisme bastığımı hissetmiş ve heyecanla ileriye atlamıştım. Hiç bir hareket olmadığı için ilgilenmedim. Ertesi gün binbaşımız beni çağırarak:
-Askerlerinize söyleyiniz, geceleyin dolaşırken, General Liman von Sanders’in üzerine basmışlar, itinalı gitmelerini sağlayınız. Kızarmıştım. Zira gece üzerine bastığım General Liman von Sanders imiş.
Çanakkale olur da Mustafa Kemal olmaz mı? Sokrat Mustafa Kemal’i de yakinen görenlerden birisi. Bakın Sokrat Bey bunu nasıl anlatıyor:
’’Mustafa Kemal, yine siperlerde dolaşıyordu, Yanlarında tabur komutanımız Binbaşı Mithat Bey ve daha bir çok zabitler vardı. Bütün siperleri dolaşarak askerin hal hatırını soruyor, kahramanlık hakkında tatlı sözler edip onların cesaret ve azmini tazeliyordu. Onu gören asker bir arslan olup diyordu ki:’’Kumandanım, ne olur ver şu taarruz emrini de kahpe düşmana bir gösterelim gününü.’’ Yürekleri hep bu arzuyla dolu idi. Neticede buna dayanmıştı zaten. Mustafa Kemal, gerek müdafaa gerekse taarruzlarda daima bizimle idi. Muharebe meydanlarında adım adım askerle beraber olur ve askerin cesaretini daima takviye ederdi.’’
Çanakkkale Savaşları’nın en kanlı safhalarından olan Kanlısırt Savaşı’na da katılan Sokrat İncesu bu boğuşmaları da şöyle anlatıyor anılarında:
’’Sekizinci bölük komutanı olarak bölüğü etrafıma topladım. Kendilerine kısa süren bir konuşma ile girişeceğimiz mücadelenin bir vatan mücadelesi olduğunu ifade ederek canla başla savaşmalarını ve kendilerini düşman altında bırakmamak üzere atalarından kalma cesaretle dövüşmelerini hatırlattım. Askerlerin hepsi büyük bir heyecan içinde bu konuşmamı dinlediler. Bu sırada sevinç ve heyecanımdan gözümden beliren iki damla yaşı askerlerime göstermeden kurulayarak:
-Süngü tak, ileri!..emrini verdim.
’’Kulaklarımızda sadece Allah Allah nidaları vardı. Süngüler işliyor, kanlar içinde yere devrilen düşman askerleri ise ellerini kaldırarak merhamet diliyorlardı. Bu heyecanlı çarpışma anları içinde taktirle karşıladığım bir hatıramda şudur:
’’Bir askerim süngüsünü dişleri arasına sıkıştırmış, düşmandan hıncını alamamış olacak ki, yerde serili düşman askerlerinin üzerine basarak daha ilerilere kurşun yağdırıyordu. Ağzında sıkıştırdığı süngüden toplanan kan çenesinden sızarak yere düşüyor, asker ise ’’pisler’’ diyerek ağzında biriken kanı düşmanın suratına tükürüyordu.
’’Hücumlarımız karşısında gerileyen düşman arkada bıraktığı silah ve esirlerine bakmadan canını kurtarmak için ricata başlamıştı.
’’Akşama doğru durumda bir yatışma başlamış ve bu arada ay yıldızlı sancağımız Kanlı sırt tepesinde şan ve şerefle dalgalanmaya başlamıştı. Her taraftan zafer naraları ve zafer boruları çalıyordu. Düşman sefil ve perişan bir sürü gibi Kanlı sırt eteklerinden aşağılara doğru kaçıyor ve kahraman Mehmet’in süngüsünden kurtulmak için büyük gayret sarf ediyordu. Milyonlarca kilometre uzaklardan güzel yurdumuzu istilaya gelen işgalcilere Kanlı sırt en iyi derslerinden birisini daha vermiş ve zafer tarihimize altın bir sayfa eklenmişti.
Çanakkale Savaşı’ndan sonra Filistin Cephesi’ne giden Sokrat İncesu burada bir süre sonra esir düşer. Çok sıkıntılı ve acılı günlerden sonra kurtulur ve ana vatana döner.
Cepheden cepheye koşarak vatanı için terini ve canını vermekten çekinmeyen bu vatan evladı, anılarının sonunda bakın bugüne vasiyet eder gibi neleri öneriyor:
’’Çanakkale, Gelibolu, Kanlı sırt, Arıburnu, Kiste, Seddülbahir ve birinci dünya savaşı’na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek ve mukaddes toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir fatiha okumak her Türk’ün bir vazifesidir.’’
Bu isimsiz vatan evladı bir çok silah arkadaşı gibi sade bir hayat sürmüş ve savaştığı toprakların yakınında, Bozcaada’da kalan ömrünü tamamlayarak çok acı bir şekilde hayata veda etmiştir.
Türk dostu Sokrat bir Türkiye aşığıydı. Öldüğünde yastığının altından Kur’an çıkmıştı. Ne yazık ki, ne kilisenin tören yapmayı kabul ettiği, nede camide namazının kılınmadığını öğreniyoruz. Artık cesedi kokarken törensiz gömülen bu vatan evladına Allah’tan rahmet diliyorum.
Rahat uyu Sokrat, rahat uyu vatan evladı. Vatanın yeniden işgal edilmeye çalışsa da kurtaracak bulunur elbet bahtı kara maderini...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.