- 566 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KIRMIZI PABUÇLAR
KIRMIZI PAPUÇLAR ( Eski Bayramlar)
Bayram demek ; kırmızı pabuçlar demekti bizim için...Ucu dantelli , fırfırlı elbisenin altına giydiğimiz...Beyaz ponponlu soket çorapların üzerinde nasıl da güzel yakışırdı kırmızı pabuçlar...
Siz hiç bayramlık ayakkabılarınızı baş ucunuza alıp uyudunuz mu?
Ben çok uyudum.
Ahh ne güzel yıllardı o zamanlar.Evvel zaman içinde kalbur saman içinde...
Masal kitapları okunurmuydu bilmiyorum ama çok güzel masallar yaşanırdı bir zamanlar.
Anam ellerimi kınalardı Arefe gecesinde.Ellerime temiz birer çorap geçirir, bağlardı sonra.Baş ucumuzda uyurduk bayramlıklarımızla...
Sabah olmak bilmezdi o gece..Kaç kere uyanırdık bilmem.
Ezandan önce kalkardık.Kınalı ellerimizi yıkar, burcu burcu cennet kokardık...Krem bile bilmezdi yanaklarımız.Lakin al aldı.Elma yanaklı diye boşuna demezlerdi hani...Parfümler de yoktu hayatımızda.Ama boşaldıkça cam kolonya şişemize çarşı başındaki kolonyacıdan ya tütün kolonyası doldurturduk ya da selin limon kolonyası...
Beyaz kurdeladan fiyonklu tokalar en güzeliydi...
Renga renk taraklarımız da yoktu zaten.Şimşir uçlu tahta taraklarla tarardı anamız saçlarımızı..
Anamla bacılarım tespi dallarıyla yapılan çalı süpürgemizle sokak kapımızın önündeki toprak yolu sulayarak süpürürlerdi erkenden. O saatlerde bizim sokakta tüm kadınlar evlerinin önünü süpürüyor olurdu. Biriken zibilleri( çöpleri) kocaman yağ tenekelerinden yaptığımız çöp tenekelerine koyarlar, çöpçülere sadece onları taşımak kalırdı. Taşımak dedimse yanlış anlamayın sakın. Çöp kamyonları yoktu o vakitler . Önlerinde el arabalarına benzeyen büsbüyük çöp arabaları olur. Biriken çöp tenekelerini onlara boşaltıp beden gücü ile sürüp götürürlerdi.
Tam o saatlerde babam ve ağabeyim mahallemizin camiine bayram namazına gitmiş olurdu.
Babamların namazdan dönüşünde ilk babamızın elini öpüp bayramlaşırdık. Sonra anam, abim ve bacılarım...
Bayram kahvaltısının tadına doyum olmazdı. Şen şakrak yapardık sabah kahvaltımızı . Kahvaltıdan sonra biZim için bayramcalık giyme vakti gelmiş olurdu.
Günlerdir heyecanla beklediğimiz o anlar...
Hangimiz şeker toplamadık çocukken?
Hangimiz bozuk parayla dünyaları satın almadık?
Ve hangimizin kırmızı pabuçlar süslemedi rüyasını?
Söyleyin hangimiz bayramlıklarımızı baş ucumuza koyarak arefe gecelerinde bir an önce sabah olsun diye dualar ederek uyumadık.?
Ah o kırmızı pabuçlar yok mu...?
Kırmızı pabuçlarımızı giyince yolda yürümeye imtina ederdik.Şimdiki gibi pürüzsüz asfalt değildi yollar.
Ya topraktı,ya da parke taşı döşeli...Pabuçlarımız kirlenecek, altına taşlar batacak diye ödümüz kopar,üzerine basmaya kıyamazdık...
Ama şeker ve bayram harçlığı toplamak da bayramın en güzel yanıydı...
Harçlık dediysem bakmayın siz...Şimdikiler gibi kağıt paralar veren olmazdı.Şıkır şıkır bozuk paralar verirlerdi.Ama herkes verirdi işte.
Şimdi o günlerden geriye bir yğın hatıra ve bir yığın özlem kaldı...
Ve ben kırmızı pabuçlarımı ve bayram harçlıklarımı özlüyorum şimdi.
Çünkü onlarla birlikte çocukluğum da kayboldu sanki...
En çok da neyi özlüyorum biliyor musunuz...?
Ellerimi omuzlarına atarak şeker toplamaya gittiğim arkadaşlarımı...Yani, omuz omuza geçirdiğimiz çocukluğumu...Şimdilerde omuz omuza dolaşan çocuklara hiç rastlamıyorum da iç geçiriyorum...
Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.