- 366 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O'nun tarifi
Onunla üçüncü karşılaşımız bir stadyumda olmuştu. Diğerlerine nazaran bu tamamen tesadüftü. Onu uzaktan görebilmiştim o gün. Yine işi başından aşkın sahnenin bir kenarında konuşmasına hazırlanıyordu. Herkesin dikkati stadyumda sahne alan sanatçıda iken ben özenle ve rikatle ona odaklanmıştım. Eli çenesinde hafif kirli sakalı ile oynuyordu. Biraz uzunca olan çenesine her anlamda bayılıyordum. Sanırım ciddi şeyler düşündüğü zaman böyle davranıyordu. Bazende dudağını ısırıp hatta onu emdiğine eminim bir şeyler düşünürdü ve sonra konuşurdu ya da birine bir şey sorardı. Sanırım bu dudak ısırma hareketi de aklına bişeyler takıldığı zaman istemsizce yaptığı bir hareketti. Onu yakından ve uzaktan izlediğim zamanlar neticesinde her halini ezberlemiş olmalıyım ki sadece onu dinlesem ya da onunla mesajlaşsam dahi nasıl bir tavır içinde olduğunu kolaylıkla hayal edebilirdim.
Önceleri çocuksu, coşkulu, neşeli bir genç sonraları oturaklı ağır başlı ama arada hınzırlaşmak isteyip kendini toparlayan olgun bir adam olmuştu. Onun çoğu zaman güler yüzlü olduğunu gördümden sinirli hallerini daha az hayal ederdim. Sinirli halleri de ona oldukça yakışırdı. Açıkçası ben ona yakışmayan bir haline tanık olmadım ya da ona öyle körleştim ki bir kusur bulmayı düşünmedim.
Onu tarif etmek benim için belki günlerce belki sayfalarca yazmak demekti. Dediğim gibi bir onu ezberlemiştim. Bir insanın kendi gözü nasıl olursa o kadar yanındaymışım gibi. Şimdilik aklıma gelen bir kaç şeyden bahsedebilirim mesela kolunu kaldırıp saatine bakışını ama ondan önce onun dikkatimi çekme sebebi olan onda ki farklılıktan bahsetmeliyim. Diğerlerinde olmayan yani her hangi bir erkekte görmediğim bir nezaket timsali olması. Sanki içinde iki cinsiyeti barındırıyormuşcasına bir kadın kadar narin ve hassas olup bir erkek kadar derin, soyucu bakışları onun ruhunu içinin derinliklerini merak etmeme sebep olmuştu. Oysa içine ulaşmak öyle kolay değildi. Kendini çok açık ca ifade ettiği halde kapalı bir kutuydu o. Konuşurken lafın sonunda derince bir nefes alır gibi bir sessizliği vardı. Karşı taraf konuşmaya devam ederken o derin sessizliğin ardında ki bakışları aklından geçenleri anlatmaya devam ederdi. İşte o sessizlik onun ruhu, onun gizli yanı, onun dışarıdaki herkesten sakladığı içiydi.
Tam çözemesem de anlamayı başarmış zamanla o sessizliği sevmiş, o sessizliği sahiplenmiştim. Üç nokta gibiydi...
Kolunda ki saate bakışına gelince hiç bir erkek onun gibi kolundaki saate bakmazdı. Bileğini hafifce döndürüp biraz kendine yaklaştırıp saatle anlaşma yapmış gibi mutlu olup gülümserdi. Kızgın olduğu zamanlarda vardı. Siz aynı hareketi kaşları çatıkken düşünün. Üzgün olduğu zamanlar ki ben çokta tanık olmadım bir hüznü o gözlerde nasıl saklar düşünmedim değil.
O ömrümde bir kaç kez karşılaştığım halde tüm ömrümü benimle yaşamış olduğunu düşündüğüm özel bir insandı.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.