- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYVANLARDAN ÖĞRENECEKLERİMİZ
Parkın içinde bir kedi vardı, çay içiyordum bir masada... Baktım, nereden bulduysa ağzında yarım tost parçası ekmeği dişlerinin arasında sıkarak tutuyor. Derken başladı "Miyav, miyav" demeye, merak ettim niye miyavlıyor?! Çok geçmedi annesinin çağrısını duyan bir yavrusu,nerede ise oradan sesini duyunca annesinin, ötelerden koşa koşa çıkıp geldi. Anne kedi ağzındaki ekmeği yavrusunun önüne bıraktı. Yavru yemeye başladı. Ekmeği bitiremedi yavru, belli ki karnı doydu, annesini boynuna bir sürtünüp teşekkür etti. Annesi okşadı yavruyu, sevgisini gösterdi. Sonra, başladı anne kedi kalan ekmeği yemeye..
İşte annelik, kendi yemeyip önce yavrusunu doyurdu..
Bu kısa süren gözlem içinde, doğanın binlerce yıllık varoluş ve neslini sürdürmek güdüsünün kedilerin genlerinde nasıl nesilden nesile aktarılmiş olduğunu sıcağı sıcağına gözlemledim.
Daha sonra yavru ve anne her ikisi parktaki bir sandalyenin üstüne çıktılar( Gönül köşküne çıkar gibi). Yavru hayli yetişmiş olmasına rağmen, başladı annesinin memelerinden süt emmeye...
Ahmed Arif’in "Adiloş Bebe" adlı türküsüyle birlikte, yanan ormanların içinde küle dönmüş kaplumbağalar, tavşanlar, keklikler, koyunlar kuzular, yanmış yıkılmış köy evleri, kuş yuvaları, gurk basmış yumurtalarını terketmeyip yanarak ölen anaç tavuk geçti gözlerimden ve bir türkü dolandı dilime..
"Bunlar engerekler, bunlar çıyanlardır /bunlar ekmeğimize aşımıza göz koyanlardır/ Tanı bunları tanı da büyü..
...
Saldır şimdi memeye saldır da büyü Adiloş!"
Eğer bu ülke bir gün gerçek barış ve özgürlüğe kavuşacaksa, kardeş kardeş insanlar omuz omuza halay çekecekler ise, bu, ormanlarımızı, iş makinalarını okulları yakarak, öğretmenleri hedefe koyup, aydınları katlederek kin ve nefret tohumları saçarak, bir annenin en sevgili yavrusuna, kendi askerine kendi yurttaşına kurşun sıkarak, yabancıların düşmanları çıkarları için düşman saflarına geçip paralı uşaklık ( Lejyonerlik) yaparak değil, anne ve baba şefkatiyle tüm insanları ve doğayı kendi yavrusu, kendi annesi, babası, kendi atası gibi kucaklayıp sevip okşamakla, elinden tutmakla "küçükleri sevip, büyükleri saymakla", tek kelime, "Aşk"la insanın kendi bencilliğini ihtiraslarını, nef’sine esareti aşmakla olacaktır.
Tüm dünyada insanlık insanlıktan ve zıvanadan tam anlamıyla çıktı, vahşi Batı ve emperyalizm, tekeller, tröstler kendi aralarındaki çıkar kavgalarında, bilim ve teknolojileri sayesinde en korkunç en yakıcı ve ennyıkıcı silahlar ile donattılar kendilerini. Siyasi askeri ve ideolojik örgütlenmelerini en üst boyutlara, Dolor piramidinin tepe noktasına ( Novus ordo Seclorum- Yeni Dünya Düzeni ) taşıdılar..
Yapay virüsler ile insan neslinin tüketildiği ve giderek artan nüfusunun azaltılmaya çalışıldığı dünyamızda , daha güzel ve yaşanası bir dünya için, artık vahşi kapitalistlerden alacağımız bir ders kalmadı!
Artık hayvanlardan, bitkilerden, doğadan öğreneceğiz güzel ve mutlu birlikte barış içindr kardeşcé yaşamayı..
Kahrolsun cana kıyan bölücü terörizm!
Kahrolsun doğa düşmanları!
Kahrolsun tüketimi sürekli pompalayan, insanı ve insancıl değerleri yokeden kapitalistler!
Yaşasın dünya halklarının kardeşliği ve üretici güclerin, çalışanların, emekçilerin enternasyonal dayanışması!
Budur benim gerçek sevdam...
"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine!"
( Nazım Hikmet RAN)
Şaban AKTAŞ
04.08.2021 - 19.57