- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kayıp Kemancı…
Sıcak Bodrum gecelerinde begonviller yine gözlerini kırpmış beni de bekle diyordu, şarkısını söylerken sayıklıyordu çırçır böceği. Kalenin en değerli konuklarıydı martılar, burçların üstünde yerlerini almış Halikarnas’ı seyrediyordu. Bu onlar için bir aşk havasıydı. Belki de bütün bu olanların bir sebebi vardı, kalabalık, bir figürandı. Kim bilir böyle kaç romantik geceye tanık olmuşlardı farkında olmadan. Peki ya yakamozlar, şimdi onlar neredeydi.
Aslında bu sıcak ve sıradan bir Bodrum gecesi değildi. Romantik kollarını sadece onun için açmış, onu koynuna almış, özlemini ertelediğine pişman olmuş bir sevgili gibi saçlarını okşuyordu. Zevkten ayakları yerden kesilmişti Haldun’un, iyi gelmişti ona bu şefkat lakin yüreğini ve gözlerini zor tutuyordu. Çünkü onlar hiç bu kadar yorgun olmamıştı. Tahta masanın bir köşesine sırtını dayamış bir yandan dalgaların sesini duymaya çalışıyor bir yandan da keman çalan güzel kadını gözlerini kırpmadan izliyordu. Kemancı kadın beyazlar giymiş, saçları uzun ve tavırları umarsızdı. Haldun merak etmişti. Kemanını kime çalacaktı ve ne yapmaya çalışıyordu bu güzel kadın. Haldun’un kafasında ki ağır uğultu bedenine yayılmış yavaş yavaş onu terk etmeye başlamıştı. Şişesinden bir yudum aldıktan sonra ellerini gökyüzüne kaldırdı kemancı güzel kadın sonra, eğildi yerden uzun bir selam verdi denize, martılara, yıldızlara ve ay ışığına. Başını öne eğdiğinde Haldun’u da unutmamıştı. Sanki derin bir kuyudan bakıyordu güzel kadın, gözleri geceden daha siyahtı. Kalp atışları hızlanmış, gözleri keskinleşmiş ve nefesi kesilmişti Haldun’un, mutlu bir gecekondu resitali için her şey hazırdı. Kemanının sesi sanki denizin dibinden ve bin yıl öteden gelen bir hayatın pınarı gibiydi. Daha yay tellere dokunmadan huzur veriyordu sesi. Martılar uyur gibi sakindi. Haldun kendini bu ana kaptırmış, dili damağı kurumuştu, aklından’ içimdeki her şeyi bu kemancı güzel kadına vereceğim, beni anlayacağına eminim ’ diye geçirdi. Fazla zamanının olmadığının farkındaydı. Unutmak istediği her şeyi ona vermeden önce içecek bir şeyler almaya gitti. Biri onun kulağına ‘acele etmelisin çocuk’ diye fısıldadı, bir nefes anıydı bu, ‘zaman mı beni harcıyor ben mi zamanı harcıyorum ‘diye düşünerek döndüğü kısa yoldan kendini birden yüzyıllık yoldan gelmiş gibi hissetti. Martıların çığlık atığını duydu önce, dalgalar sesini yükseltmişti sonra yıldızlar da gitmişti ve güzel kadın yoktu, kaybolmuştu. Bir tek ay ışığı kalmıştı birde Haldun’un gözyaşları. Güzel kadının selamını, kemanını ve gece siyahı gözlerini nasıl da hemen özlemişti. Haldun, kemancı güzel kadının selam verdiği yere koşarak gitti, önce kalenin burçlarına sonra denize baktı sonra da dizinin üstüne çöktü boca etti içkisini denize‘ Ne ben seni, ne sen beni dinleyemedik birbirimizi. Nereye kayboldun! Güzel kadın, çal kemanını dinlemek istiyorum seni. Bak senin için içki getirdim.Sana borcum var seninde bana. Sen bir yalancısın. Neredesin, martılara şimdi ne diyeceğim ben’ diye haykırdı.
Sonra derin bir sessizlik çöktü yalnız kaldı kalabalık, gecekondu misafirleri, ay ışığı ve Haldun.
Ufuk Akalın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.