DEMİŞLER
Atalar Sözü Destanı
*
Tut atalar sözünü kalb-i selim ol
Gönülden gönüle yol var demişler
Gider yavuzluğun tab’ı halim ol
Sert sirke küpüne zarar demişler
*
Her kâra uzatma elin eteğin
Yelkovana döner âhir emeğin
Nitekim göllerde şaşkın ördeğin
Başın kor kıçından dalar demişler
*
Aldanma cihânın sakın varına
Düşmeyegör onun âh ü zârına
Bugünkü işini koyma yarına
Yar yıkıldığı gün tozar demişler
*
Çoktur bu âlemde boşa yelenler
Kande bilenler ile bilmeyenler
Eskiden âdettir dağdan gelenler
Bağda olanları kovar demişler
*
Dediler bu pendi sordumsa kime
Tuz ekmek bilmeze müşkilin deme
Kül kömür ye nâmert lokmasın yeme
Gün olur başına kakar demişler
*
Arz eyle bu pendi kendi özüne
Dost ad’detme her güleni yüzüne
İncinme dostunun doğru sözüne
Doğru söz insana batar demişler
*
Bir mürşid-i kâmil bulmayanlara
Pîrler nasihatın almayanlara
Sözünün ispatı olmayanlara
Bir dipsiz kile boş anbar demişler
*
Yâr ile ettiğin kavle ver karar
Kâr etmezsen bari eyleme zarar
Aza kanaat et olma tamahkâr
Ucuz satan tezcek satar demişler
*
Kanâat halkasın bırakma elden
Elinden çıkmasın der isen dümen
Deve âhû gibi boynuz isterken
İki kulaktan da çıkar demişler
*
Güneş balçık ilen sıvanmaz ey dil
Bî’zebân da olsa bellidir kâmil
Kendünden gayruyu beğenmez câhil
Kendi çalar kendi oynar demişler
*
Hileyi irtikâb etme kıl hazer
Desinler sana bir er oğlu er
Sen elin kapısın çalarsan eğer
El de senin kapın çalar demişler
*
Gerek şakî olsun gerekse saîd
Kerîm kereminden eylemez teb’îd
Böyledir Mevlâ’dan sen kesme ümîd
Gün doğmadan neler doğar demişler
*
Levnî nasihatı pirlerin böyle
Durûb-ı emsâlden hazm ile söyle
Meydân-ı hünerde ağırlık eyle
Ağır bassa beğni ağar demişler
Abdülcelil Çelebi
LEVNİ
Osmanlı minyatür sanatının son büyük temsilcisi
diyebileceğimiz Levnî; eğlenceli, ince beğenilerin ağır bastığı ve
geçmişe göre oldukça özgür diyebileceğimiz bir dönemin, Lale
Devri’nin sanatçısıdır. Ne yazık ki Levnî’nin minyatürleri ve sanat
gücü dışında yaşamı üzerine fazla bilgi yoktur.
Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan sanatçı Edirne’de doğmuştur.
Levnî, mesleğinden kaynaklanan lakabıdır. Hem “renkli” hem de
“çeşitli” anlamına gelen Levnî’ye bu mahlas, başka kişiler tarafından
verilmiştir. Nakkaşlığıyla birlikte bir halk ozanı olduğu da bilinen
Levnî, genç yaşta İstanbul’a gelmiş ve saraya girip nakkaşhânedeki
ustaların yanında müzehhip olarak yetişmiştir. Ancak daha sonra
minyatür alanında ilerleyerek II. Mustafa zamanında (1695-1703)
nakkaşbaşılığa yükselmiş, III. Ahmet döneminde (1703-1730) de
aynı görevi sürdürmüştür. Kabri, Ayvansaray Mezarlığı’ndadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.