- 679 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER ŞEY ALLAH'IN KONTROLÜNDEDİR
Her şeyi yaratan Allah olup Allah’ın izni dışında tek bir yaprak dahi düşmez. Şirk koşmadan iman edenler hiç beklemedikleri bir olayla karşılaştıklarında, çok olumsuz gibi gözüken bir durumda kaldıklarında veya başlarına diğer insanlardan çok tehlikeli ya da korkunç olarak yorumladıkları bir olay geldiğinde Allah’a olan güvenlerinden dolayı itidalli bir tavır içerisinde olurlar zira insan "tek bir an" bile endişeye kapılsa bu Allah’a olan güveninin tam olmadığını, Allah’ın sonsuz kudretini ve hikmetini tam takdir edemediğini gösterir. Örneğin insan zor bir durumla karşılaştığında, "genelde çok teslimiyetliyim; Allah’a güvenim tam, ama çok nadir bazı olaylarda paniğe kapılıyorum, tevekkülsüzlük yapıyorum" şeklinde düşünüyorsa bu çok yanlış ve çirkin olur zira bu mantıkla hareket eden bir insan, kendisine başka yardımcılar aramaktadır ve Allah’a tam güvenmiyor demektir. Bu da kişinin , Allah’ın varlığını kabul etsede, Allah’a tevekkül edemediğini, Allah’ın sonsuz kudretini kavrayamadığını ve dolayısıyla şirk içerisinde olduğunu gösterir. Sadece Allah’a rağbet eden insan ise Allah’ın kendisi için yaratmış olduğu kadere kalben razıdır. Zira iman sahibi bir insan kaderin dışına çıkmanın ya da kaderi değiştirmenin mümkün olmadığını cüzzi iradenin olmadığını sadece külli iradenin olduğunu bilir. Allah’ın her insan için tayin ettiği bir kader olduğunu ve o kaderin hiçbir değişiklik olmadan işlediğini unutmaz. Allah insanların yaşayacakları her olayın bir kitapta kayıtlı olduğunu ve insanların kitaplarında yazılı olanlar dışında hiçbir şey yaşamayacaklarını pek çok ayetiyle haber vermiştir. Bu ayetlerden birisi olan Yunus Sûresi 61. ayetinde şöyle geçmektedir:
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
... Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğüde, daha büyüğüde yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)
Ayettende açıkça anlaşıldığı gibi bir insanın yaşamı içinde karşılaştığı her olay, küçük büyük her şey bir kitapta kayıtlıdır. Her insan yaşadığı bu dünya hayatında kendine ait olan bu kader kitabını okumaktadır. Yine İsra Sûresi 13. ayetinde de insanın kuşunun boynuna bağlandığı şöyle haber verilmektedir:
"Her insanın kuşunu boynuna bağladık ve kıyamet günü onun için açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız."(İsra Sûresi 13. ayet)
Ayettede geçtiği gibi her insanın kuşu yani kader kitabı boynunda olup boynuna bağlandığı dan kimse alıp değiştiremez. Bu sebeple mümin karşılaştığı olayları bu gerçeğin bilinci içerisinde değerlendirir ve Allah’ın yaratmış olduğu kaderdeki her detayda bir güzellik arar. Kaderdeki her ayrıntının mutlaka bir hayır üzere yaratıldığına kesin olarak iman eder. Geçmişte yaşadıklarından ya da hali hazırda başına gelen olaylardan yakınma, rahatsızlık duyma veya hoşnutsuz olma gibi bir hataya düşmez. Bunun aksi bir tavırsa imanın derin olmadığını, imana şirk karıştığını gösterir. Kaderindeki herhangi bir olaydan razı olmayan bir insan aslında, Kur’an’da emredilen tevekkülü yaşamıyor, Allah’ın yarattığı kaderi gerçek anlamda kavrayamıyor demektir. İşte bu durum insanın farkında olmadan şirkte olduğunu gösterir. Bir kişinin başarılı bir konuşma yaptığı zaman o konuşmayı kendi aklıyla kendisinin yaptığını zannederse bu çok yanlış olur. Zira Kur’an’da tarif edildiği gibi "nutku verip konuşturan" Allah’tır. Allah dilemedikçe bir insanın konuşması ve üstelik hikmet üzere konuşması mümkün değildir. Buna en büyük ispat Elçi Zekeriyya’nın duası kabul edildikten sonra artık 3 gün işarettende başka konuşamamasıdır. Şuanda bu yazıyı bana yazdıranda size okutanda sadece Allah’tır. Bunların hepsi Allah’ın dilemesiyle gerçekleşmektedir. İnsan Sûresi 30. ayetinde Allah insanın hiçbir şey yapmaya kudreti olmadığını şöyle bildirmektedir:
"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (İnsan Suresi, 30)
İnsanın bir musibetle karşılaştığında örneğin bir kaza sonucu gözlerini kaybettiğinde, hastalandığında ya da yaralandığında, bunların kaderinde yaratıldığını unutmaması şarttır. Eğer hastalıkta rol alanın bir virüs, kazaya sebep olanın kötü bir sürücü olduğunu düşünüyorsa bu kişi olayları büyük bir gaflet içerisinde değerlendiriyor demektir. Elbette arada çeşitli sebepler yaratılmıştır fakat bunların tümü Allah’ın bilgisi ve kontrolü altındadır. Musibet ve hastalıklarda direkt olarak mikrop ve virüsler olduğunu zannetmek, Allah’ın bu mikrop ve virüsleri birer vesile olarak yarattığını unutmak son derece yanlış bir bakış açısıdır. Kur’an’da her olayın Allah’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini haber veren pek çok ayet vardır. Örneğin bunlardan ikisi olan Al-i İmran Sûresi 166-167. ayetlerinde şöyle geçmektedir:
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah’ın izniyle idi. (Bu, Allah’ın) mü’minleri ayırdetmesi, Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi... (Al-i İmran Suresi, 166-167)
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere, insanların karşılaştıkları her türlü olay sadece Allah’ın izniyle gerçekleşmektedir. Bazı cahil insanlar şirk koşarak Allah’ın herkesin kaderini kendi çabasına bağlı kıldığını ve bu sebeple kaderi değiştirmenin insanın elinde olduğunu iddia etmektedirler böylelikle kendilerine Allah’tan bağımsız bir güç vermektedirler bu iddiaları içinse İsra Sûresi 13. ayetini tahrif etmekten geri kalmamaktadırlar gerçekte bu iddialarıda onların kaderinde yaratılmış onlarsa bunun şuurunda değillerdir. Zira insanın kendisine ait bir seçme hakkı yok ki iradesi olsun insanın seçme hakkının olmadığıda Kasas Sûresi 68. ayetinde şöyle geçmektedir:
"Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim hakkı onların değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve Yücedir!(Kasas Sûresi 68. ayet)
İnsanın kaderi kendi elinde olsaydı insan anne, babasını, eşini, doğduğu yeri, imanını kısacası her şeyi değiştirirdi. Bir nebinin nebi olması bile kendi kaderinde olması sebebiyledir. Hidayet veren ve insanın kaderinde cennet ve cehennemi yaratanda Allah’tır. Cennetlik ve cehennemlik olanlar kaderde bellidir. Hidayeti verenin Allah olduğu Kur’an ayetlerinin bir çoğunda geçmektedir. Üstelik iblis bile kaderinde cehenneme gitmesi yazıldığından cehennemlikti fakat Adem yaratılmadan iblisin bu durumdan henüz haberi yoktu. Hidayetin Allah’a bağlı olduğu Kur’an’da şöyle geçmektedir:
"Biz her elçiyi ancak halkının diliyle göndeririz ki onlara bildirebilsin. Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğruya ulaştırır. O Güçlüdür, Bilgedir."(İbrahim Sûresi 4. ayet)
"Yolları göstermek Allah’a aittir; bazısı eğridir. Dileseydi hepinizi doğruya iletirdi."(Nah Sûresi 9. ayet)
İblisse Allah’ın kendisini yoldan çıkarttığını Hicr Sûresi 39. ayetinde şöyle söylemektedir:
Dedi ki: "Rabbim beni yoldan çıkarttığın için onları yeryüzünde ayartıp topluca saptıracağım."(Hicr Sûresi 39. ayet)
Mezmurlar (Zebur) kitabında da her şeyin Allah’ın kitabında yazılı olduğu şöyle geçmektedir:
"Henüz döl yatağındayken gözlerin gördü beni; Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden, Hepsi Senin kitabına yazılmıştı."(Mezmurlar 139:16)
Müminin yapması gereken cüzzi iradenin olmadığını böyle bir iradenin olduğunu düşünmenin şirk olduğunu sadece külli iradenin olduğunu bilmek bu sebeple Allah’ın yarattığı kadere teslim olmak bununla birlikte karşılaştığı olaylar karşısında elinden geldiğince sebeplere sarılmak, tedbir almak olayları hayır yönünde yönlendirmek için çalışmak ama tüm bunların kader içinde gerçekleştiğini ve Allah’ın en hayırlısını önceden takdir ettiğinin bilinci ve rahatlığı içinde olmak ve Allah tarafından kendisine verilen her şey için şükretmektir.
(Not: "Herkesin kaderini kendi çalışmasına göre belirledik." sözü batıl bir sözdür. Böyle bir ayet yoktur. Meali yapan kişi kendi görüşünü sizlere ayet diye yutturmaktadır. Bu sözü dinleyecek olursanız bilinki ayet tahrifine müsade etmiş haliyle günaha girmişsinizdir. Ayette bu kelimelere karşılık gelecek hiçbir kelime dahi yoktur.)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.