- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
861 – RIZA
Onur BİLGE
“Bu gün, dünya ukba, madde mana, içim dışım, eğri doğru bir birine karıştı. Akşam ağladım. Daha doğrusu ağlattılar. Fırtınalı bir gündü. Gözlerim hala yanıyor. Ayıp mı erkeklerin göz yaşı dökmesi?”
“Hayır. İnsan olan ağlar. Yaşarmayan gözden Allah’a sığınırım! Ne oldu da ağladın?”
“Boş ver! Bilme daha iyi!”
“Ben bilecek kadar yakın değil miyim! Sana her şeyimi anlatmıyor muyum!”
“Yaşlılıktan herhalde... İnsanın gücü azaldıkça duygusallığı artıyor.”
“Kaçamak cevapladın. Olmadı!”
“Kaçmadım da, açmadım da... Anlatmak hiç bir şeyi çözmeyecek biliyorum. Belki sadece merakını giderir. Anlatırsam da beni üzer. Boş ver be İstanbullu! Olacaklar oluyor işte!”
“Seninle ilgiliyse, anlat! Aileviyse kalsın!”
“Tamamen kendimle ilgili ama sen yine de boş ver!”
“Seninle ilgiliyse, bekliyorum, anlat!”
“Hayat böyle de güzel, öyle de... Hayır, yapamam!
“O zaman bundan sonra ben de yapamam! Seni yabancı sayacağım.”
“Benimki, senin anlattıkların gibi değil. İnan ki faydası olsa anlatırdım! Bu çok özel... Basit ama benim için çok önemli... Lütfen bağışla! İnan, bir onur meselesi... İçinde bulunduğumuz ortamların gerektirdiği biçimde, hayatımın bundan sonrası için yeni kararlar almam gerekiyor. Bana kızma, gücenme lütfen!”
“Sorun parasal olabilir mi? Tekrar çalışmaya başlaman ve acilen para bulman mı gerekiyor?”
“Hepsi birbirine karışık. Fakat mutlaka doğru kararlar almam lazım. Bana dua et! Çünkü çok ciddi sınavlardan geçiyorum. Bunun farkındayım. Allah’la baş başa kalmak çok zor! Kimseye derdini anlatamazsın. Kimseyle paylaşmana izin vermez!”
“Neden ki?”
“Allah’la baş başa kalış, muhabbetten değil, sorgulamadan olunca, kıl kırka yarılıyor, savunma mekanizması iflas ediyor, mazeretler ortadan kalkıyor, O’ndan gizlenecek saklanacak hiç bir şey var mı! Beni bana cezalandırtıyor!
“Kiminle ilgili?”
“Hangisi? Sınav mı?”
“Sorun...”
“Yine başa döndük. Özel... Söyleyemediğim için sakın darılma! Bu üzer beni! Sen her zaman benim gönüldaşımsın. İçinde bulunduğum şartlar ne olursa olsun, İnşallah benim tarafımdan en az bu seviyede kalacaksın! Dilerim ki bu daha da yücelerek ötelere taşınsın!”
“Sana nasıl yardımcı olabilirim?”
“Teşekkür ederim. Her zaman dostum olarak kal yeter. İşi zuhurata bıraktım. Herhalde kısmet neredeyse oraya yönlendirir. İnan ki şu anda ben de hiçbir şeyi bilemiyorum. Harcamalarımdan kıstım da kıstım. Daha fazla kemer sıkmam imkânsız... Şu anda kira çok fazla... Daha küçük ve daha ucuz bir eve taşınmalıyım.”
“İstersen sadece yer kirası verirsin. Portatif bir ev yapma yoluna gidersin. Bu aralar ağaç evler revaçta. Üstelik taşınabilir.”
“Onu da çok düşündüm. Hatta tekerlekli bir ev... Şu andan itibaren bir arayış içine girmem gerekiyor. Sonunda ne bulurum meçhul...”
“Ben de bir zamanlar bir barakada yaşamaya niyetlenmiştim. Hatta ona tekerlek koydurtmayı da düşünmüştüm ama trafiğe çıkabilmek için izin almak gerekiyormuş. Uzun iş! O nedenle vaz geçtim.”
“Onun da çaresi var. Bir zamanlar ben de bir karavan yaptırmıştım.”
“Sana da böyle bir viranede yaşamayı tavsiye etsem... Asla kabul etmezsin. Çünkü sen eski bir fabrikatörsün. Bizim gibi kalender değilsin. Neden susuyorsun? Konuşacağın bir şey yok mu?”
“Ne diyeyim? “Ne olursa olsun Allah’tan razıyım!” dedim ya... Her şeyden razıyım.”
“Umarım bu razı oluş Hak katında da makbul olur!”
“Cahil ne yapacağını düşünürken, arif Allah’ın ne yapacağını merak edermiş. Hani Allahtan razıydık? Bütün bunları tasarlayan ve yaratan O değil mi! Aslında sorunlara buradan bakmak lazım!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 861