- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AHLAT'A İZ BIRAKANLAR! SÜSLÜ MEHMET
AHLAT’A İZ BIRAKANLAR
SÜSLÜ MEHMET
Bugün meşhur Ahlatlı Süslü Mehmet amcamın evinde, kıymetli oğlu Yalçın Süslü ve kızı Sevinç Süslü Gülçiçek ile tarihe yolculuk yaptık. Ahlat’ın ilk fotoğrafçısı ve berberi olan, çocukluğumun hatırasında kalan süslü Mehmet amca, jilet gibi ütülü pantolonu, fötur şapkası, siyah örtülü fotoğraf makinası ile hatırlıyorum. Hamam sokak ağzı kara yolunda ihtişamlı taş bina, kocaman bahçesi, çeşit çeşit meyveleriyle, beyefendi ve hanımefendiliğin asaleti ile bahçe kapısında karşılandık iki güzel kardeş tarafından. Mehmet amca ve Saniye teyzenin 2 erkek, 4 kız evladı var. Yalçın abi baba gibi sarmış sarmalamış tüm aileyi. Yalçın abi 77 yaşında, asker emeklisi, Sevinç ablam 74 yaşında ev hanımı, İzmir’ de ikamet ediyorlar. Yaklaşık 70 yıllık baba evlerinin düzenlerini hiç bozmamışlar, herşey yerli yerinde duruyor, her yaz gelip baba ocağında memleket havasını soluyorlar.
Sohbetimizin İlk konusu Süslü soyadının nereden geldiği oluyor. Ahlat’ta yaptığım derleme çalışmalarında Soyadı Kanunu ile birlikte kişilerin fiziksel özellikleri, yaptığı meslekler, ruh halleri, giyim kuşam aksesuar, anne baba adları, dini durumları, söylediği bir söz gibi hafızalarda kalan bir isim verildiği ile karşılaştım. Ta çocukluk yıllarımda hatırladığım kadarıyla Mehmet amca ve ailesinin giyim kuşam, yaptığı berberlik mesleği ile müşteriye gösterdiği özen, Türkçeyi doğru ve aktif kullanma ile Süslü soyadının alındığının en güzel göstergesi.
Evin balkonunda otururken, oturduğumuz sandalyenin Ahlat’ın ilk fotoğrafçısı Süslü Mehmet amcanın dükkanın fotoğraf sandalyesi olduğunu, o sandalye üzerinde nice insanlar oturup poz verdiğini öğreniyoruz. Tabi bu tarihi sandalyede yıllar sonra fotoyu çeken Mehmet amca olmasa da Yalçın abinin çektiği bir fotoya ben de poz verdim, o sandalyede ben de oturdum.Ceviz sandalye buram buram tarih kokuyor adetâ.
Kıymetli Süslü abi, kardeş çocukluk yıllarını anlatıyor, eski oturdukları evleri annemlerin evinin karşısında, kirada kalmışlar, sonradan şimdiki evi yapıp yolun hamamın bu tarafına geçmişler. Bu eve taşınırken ikisi de hatırlıyor, iki oda bir salon evin aslında ustalığını Kulaksızlı Niyazi ustanın yaptığını. Tabi yıllar sonra eve bir oda daha eklenmiş.
Ağzı Karada komşuluk ilişkilerini anlatıp duygulanıyorlar, Gözlüklü İdris, Mevlüde teyze Fırıncı Emin, Mehmet amca, Ruskat teyze, Musa amca, Münire teyze deyip güzel anılar anlatılıyor.
O yıllarda Ahlat’ta ilk ve tek okul olan Ergezen İlkokulu mezunları, Yalçın abi ilkokuldan sonra askeri okul için küçük yaştan ayrılmış tâbi. Ta o yıllarda bile eğitimin kıymeti biliniyor ve çocukların özgüveninin desteklendiği bir dönem aslında...
Yalçın abim, "Çok uzun yıllar önce Ahlat’tan çıktım şimdi gelince o arkadaşlarımı arar gözlerim yeni nesli tanımıyorum" diyor iç çekiyor.
Daha sonra Sevinç ablamın kıymetli elleriyle yapılan, hatırla içtiğimiz kahvelerin ardından evi geziyoruz...
Evin kapısından girerken, eşyalar o kadar yerli yerinde ve evin havası o kadar güzel ki, sanki her köşeden, Süslü Mehmet amca ve Saniye teyze çıkacak gibi hissediyorum.
Evin salonunda fotoğraf dükkanından kalan yaklaşık 75 yıllık sandalye, masa, berber dükkanından kalan tarihe ayna tutmuş sırlı aynalar ve pencere önünde Mehmet amcanın işlemeli ceviz bavulu dikkatimizi çekiyor. Sevinç abla;
" Babamın kıyafetleri kömürlü ütü ile ütülenir, bu bavul içinde ayrı olarak muhafaza edilirdi" diye belirtiyor. Yerdeki kilim hâlâ tüm ihtişamı ile buyur ediyor bizi, her düğüm, desen, renk kim bilir nice duygulara tercüman olmuş, kimlerin ayak izini taşımış yıllarca. Ya tavandaki aşağı doğru sarkan lambaya ne demeli, elektriğin şehre gelmesi ile sıva üstü çekilmiş ışığı iyi versin diye kablosu aşağıya kadar sarkıtılmış, ışığın en güzeli bu.
Odanın birinde, Mehmet amcanın damadı rahmetli Bahattin Gülçiçek in dedesinin Erzurum’da asker terhisinde komutanın hediye ettiği en az 100 yıllık heybetli demir karyola ile karşılaşıyoruz. Hâlâ aynı güzelliği ile geçmişten bugüne haber veriyor. Yine aynı odada Mehmet amcanın hacet (takım) çantası tarih sayfasında yerini alıyor.
Kokusu ile sarıp sarmalayan bir başka odaya giriyoruz, berber dükkanın malzeme dolabı olarak kullanılan ceviz büfeler; camın ardında Yalçın abinin 20 li yaşlar fotoğrafı hâlâ annenin hatırası ile bir çiviye sıkıştırılarak saklanmış. Berber dükkanın musluklu kolonya cam fanusu tüm ihtişamı ile tarihe meydan okuyor ve odanın güzel kokusunun nedenini anlıyoruz. Yine büfenin içinde dükkanda kullanılan çevirmeli telefonu "benim" dedirtiyor.
Rahmetli Saniye teyzenin ceviz çeyiz sandığı, üstünde anahtarı, üstüne örtülmüş örtüsü ile tarihe tanıklık ediyor. Kim bilir hangi hayaller, umutlar, mutluluklar saklanmış nelere şahitlik etmiş, neleri gizlemiştir bu sandık.
Saniye teyzenin elleriyle diktiği minderler ile döşenmiş mahalleye bakan, sedirli bir odaya giriyoruz. Odada yine cevizden bir dolap ve üzerinde en az 50 yıllık iki radyo tarihin en güzel türkülerini çalıyor adetâ.
Sonra bahçeyi geziyoruz, yine dükkanda kullanılan ceviz kanepeler, ceviz sandalyeler, hâlâ kullanılır bir şekilde bugüne kadar izlerini taşımış. Bahçede dalından kaysı, erik karadut topluyor yiyoruz. Armut fidanını, yaklaşık 60 yıl önce, Ahlat kaymakamlığı hane başına üç fidan dağıtırken, babasının isteği üzerine Yalçın abi alıp getiriyor, ancak üç fidandan sadece birisinin hâlâ yaşıyor olması, meyve vermesinin haklı gururunu yaşıyor.
Bahçede küpden yapılmış tandır, taştan kurulmuş ocak isli hali ile hâlâ yerli yerinde.
Süslü kardeşler aile kararı ile babadan kalma birkaç tarihi kıymetli eşyayı, Ahlat Müze Müdürlüğüne ve Ahlat Halk Eğitim Müdürlüğüne bağış yaptılar ve Ahlat Kaymakamlığı tarafından plaket ile ödüllendirildiler.
Biz de nacizane hediyemizi takdim edip, tekrar görüşmek üzere diyerek ayrılıyoruz.
Bu güzel günü bize ayırdıkları için Yalçın abi ve Sevinç ablama çok teşekkür ediyorum.
Birgül Otlu
23 temmuz 2021 Ahlat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.