- 319 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SABAHATTİN ALİ FOBİSİ
Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü aylar sonra ortaya çıktığında sağ basın büyük bir karalama kampanyası başlattı.Kampanya, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Abidin Nesimi, Saim Boğdallı gibi yakın arkadaşları olaya, ’’Başdan’’ dergisindeki yazılarıyla değinerek karşı çıkabildiler. Sabri Soran’da ’’Sabahattin Aliye’’başlıklı bir şiir yazabildi. 1948’den 1965’e kadar hiç bir eseri yayımlanmadı, adeta unutuldu. Asım Bezirci’nin 1974’te yayımladığı ’’Sabahattin Ali- Yaşamı, Sanatı, eserleri’’ adlı çalışmasına kadar, hakkında yakın dostlarının yazdıkları dışında derli toplu bir çalışmaya rastlanmadığı gibi, o zamana kadar ki edebiyat tarihçilerinin kitaplarında da yeri yoktur. Ancak olay unutulmadı. Belleklerdeki canlılığını korkulu bir aydın rüyası olarak çok uzun bir süre korudu. Bir çok ilerici- sosyalist aydın, Sabahattin Ali’nin akıbetine uğramaktan korktu, kabuğuna çekildi. Nazım, 1950’de af yasasıyla salıverildiğinde aynı akıbete uğramamak için bir Romanya şilebiyle yurt dışına kaçtı. Bu edebiyata da yansıdı elbet. Bir çok şair ve yazar 60’ların geçici demokratik ortamına kadar suya sabuna dokunmayan ürünler verdiler, Garipçi gerçeküstücü edebiyat akımlarına bağlandılar. Sonra da bir fobiye dönüştü bu. 60’lı yıllarda biraz kırıldıysa da, ardından gelen 12 Mart faşizmi bu fobiyi yeniden güçlendirdi. Öyle ki, Çetin Altan, 12 Mart döneminde yazdığı ’Büyük Gözaltı’’ da kendisinin de yaşadığı bu korkuyu anlatır.