- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
BOŞLUĞA ÜFÜRMEK
Şurayı da aydınlatmak lazım. Bizim öğrencilik ve gençlik dönemimiz ideolojik bir düzlemde gerçekleşti. Tabir yerindeyse memlekette kan gövdeyi götürürken biz yirmili yaşlarımızdaydık. Yani tam da ideolojik kurbanlar sınıfından. Yani aklın değil, nabızların daha çok konuştuğu bir dönem. Bu dönemin namuslu tarihi henüz yazılmamıştır. Bu dönemin merkezini evet bildiğimiz kavga, bir anlamda kör dövüşü oluşturuyordu. Zaman sağ ve sol diye iki kavramın yedeğinde tanımlanıyordu. Gerçekte sosyal bir vahamet yaşanıyordu ideolojiden çok. Köyden henüz kopmuş, şehre intibak edememiş kenarın çocukları bütün samimiyet ve saflıkları ile kendilerini bu dağdağanın içinde buldular. Hem okullarını okumaya çalışıyor, hem kavga ediyor, hem de ideolojilerini daha çok besleyecek kitapların peşine düşüyorlardı. Çoğunun cebinde bir günlük iaşelerini karşılayacak harçlıkları bile yoktu. Ama bir kere meydan yerine çıkmıştılar; merttiler, yiğittiler, büyüklerinden öyle bellemişlerdi, belledikleri gibi de yaşamayı denediler. Geri dönen alçaktı, dönmediler; vurdular, vuruldular, hapishanelerde çürütüldüler, işkencelere tabi tutuldular en ağırından, yetmedi; bir sağdan olsun, bir soldan deyip idam ettiler. Bir gece ansızın bir düdük çaldı ve her şey bir gecede biti verdi. Başlattıkları gibi de bitirmişlerdi. Olan bizim garibana olmuştu. Memleketin zeki çocukları ve Türk Gençliği tarihinin en büyük kazığını yemiş, bir ülkenin geleceği mahvedilmişti. ..
Buraya nereden geldim? Diyeceğim şuydu aslında, o dönem evet gençlik az çok okuyordu ama herkes kendi ideolojik kulvarındaki yazar ve şairleri okuyordu, diğerleri bildiğimiz düşmanlardı ve düşmanlar neden okunsundu? Sol asla sağı okumaz, sağ da solu okumazdı. İçlerinden çok azı her iki tarafı da bir arada götürmeye çalışıyordu. Bunun hem gençliğe, hem memlekete, hem de sosyal bünyemize çok zararı olmuştur. Herkes biri birine inanılmaz geç kalmıştı. Kavgada ne kadar yakınsalar, düşüncede o denli uzak düşmüşlerdi. Bu o kadar derin bir yara açmıştı ki, bugün halen her düzlemde etkileri sürmektedir. Bu anlamda hangi Türk aydınını ele alsanız bir ayağı halen mutlaka topaldır, bu topallık o günlerden kalmıştır ve halen yenilememiştir. İçine biraz daha derin girdiğinize rehabilite edilir bir yanının olmadığını da görürsünüz. Türk aydını topallığı sevmiş ve bir meziyet olarak algılamıştır. Basından, yayına kategorik olarak bu travma halen mevcuttur. Herkes kendi kalesine taş taşımaya devam etmektedir. Kimse ideolojik kulvarının dışında kalanları adamdan saymamaktadır. Bir yandan da memlekete hizmet ettiğini söylemekten de geri durmamaktadır, komik olan asıl yanı da bu. İdeoloji hiçbir şey değildir demiyorum elbette ama ideoloji eşittir insan dediğinizde orada durup beklemek ve iyice bakmak gerekir. Çünkü çok derin baktığınızda bu ülkede kimsenin doğru yerinde oturmadığını görürsünüz. Batılı kavramlar bu anlamda üstümüze uymamakta ve herkes kendisini kandırmaktadır. Doğulu bir tanımlama ve tasnifte olmadığı için herkes bir anlamda boşluğa üfürmeye devam ediyor...
Hayrettin YAZICI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.