Bilmek ve Anlamak...
Anlaşılmak kadar anlayabilmekte bir gereksinim biri olmadan diğeri eksik kalıyor. Bilmek insanın kafasındakini bir şekille bir taslağa oturmasını ve olayı fiziki bir gerçekliğe taşıyıp doğru algıya ulaşmasını sağlar. İnsanların bazen bilmek (bilgi edinmek) konusundaki takıntılarının nedeni gerçek olanı kavrayamama tedirginliğidir. Bilinmeyen, eksik bilinen her şey gerçeklik kavramından insanı uzaklaştırarak yanlış ve yersiz düşüncelere yönlendiren motivasyonlardır. İnsan anlayamadığını (eksik bilgiden kaynaklı olarak) kavrayabilmek için yorum yapma, tamamlama ihtiyacı duyar zira tamamlanmamış her bilgi derin bir duygu boşluğu yaratır bu noktada bilmek yalnızca obsesif bir şekilde bilgiye sahip olmak için değil doğru algıya sahip olup anlamak ve anlatabilme gerekliliğine dayanır. Anlaşılabilmek için doğru doneleri ve mesajları vermek karşı tarafa anlayabilme ve doğru algılama konusunda yardımcı olur. Bu iç içe girmiş iki duygu ve davranış olgusu insanların birbirine olan bakış açılarını ve duygusal konumlandırmalarını bilinçaltında etkiler. Hayattaki fiziksel var oluş gerçeği; her şey zamanla dönüşür değişir ve farklılaşma yaşar tüm bu süreçlerde doğru anlatım, doğru görme ve doğru anlama olgusu insan hayatındaki olumlu algılama motivasyonunu inşa eder. Doğru diyalog yalnızca doğru bilgi, empati ve iyi niyetle tesis edilebilir. Bilmek yalnızca bilgi sahibi olmak değildir, bilmek kimi zaman tanımak konumlamak, kavramak, doğru bakıp görebilmek demektir. Hayattaki insani tüm değerler paylaşılınca farklı bir şekil ve anlam kazanır anlaşılmak ve anlamak, anlatmakta bunun gibidir. İnsan yaptığı kadar yapmadığından söylediği kadar söylemediğinden de sorumludur. Bu yüzden insanın kendini doğru anlatabilmesi ve anlaşılabilmesi onu zihinsel ve ruhsal olarak özgür kılar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.