15 Temmuz 2016
Katliamlar, soykırımlar… Varken altın madalya, altın eldiven, olimpiyat oyunları, kupa konuşuluyor. Her zalimin sporcusu ile yarışıyor masumlar. Eğer zalime karşı önde bitiriyorsa ülkesi bir nebze seviniyor. Sanki, zalimi ezmiş, karşısında zafer kazanmış, ülkesi özgürlüğe kavuşmuş, sömürülmekten kurtulmuş… İnsan olanın göğsünde mana kazanıyor bu madalyalar, zalimde ise şerefsizlik! Sanki spor oyunları, zalimlerin ekmek yediği alan olmuş. Ne zaman bu tür oyunlar oynansa, kötü adına ne varsa unutuluyor, kötülüğü yapanın yanına ne yaptıysa kar kalıyor. Eğer değişim olacaksa, spor da değil hayatın tam göbeğinde olmalı değil mi? İnsanlar eşit fırsatlarla yaşamalı, kanunlar herkesi korumalı, hastalıkta sağlıkta fırsatlar herkese ulaştırılmalı…
Müslümanız. Müslüman kişiler ilgilendiği her alanda en iyi olmak zorundadır. Yalnız Allah’a ibadet etmeli ve yalnızca Allah’tan yardım dilemelidir. Kimseden övgü beklememelidir, çünkü övgü yahut hamd yalnızca Alemlerin rabbi, Rahim ve Rahman olan öldükten sonra diriltecek Allah’a mahsustur. Kimse övülmeye layık değildir. Kimse onun izni olmadıkça başaramaz, bir şeyi üretemez, bir adım ileriye gidemez. Bunu bilene de insan denir. Allah kimseye torpil geçmez. Kulunun en iyisini yaşaması için sabırla bu iyi yolu görmesini bekler. Artık görmüyorsa, inatla istiyorsa istediğini yaratır. Kişi bu inatla istediği işin sonunda iflah olmaz, acılar içinde inler. Dua edince neden olmuyor diye kul düşünmeli, bunun neresinde hayır var diye araştırmalı… Sonunu görmediği ve kendisine zarar vermesi muhtemel fırsatları havada kapmamalıdır. İşte yarışmak yani hayırda, bunu sonucunda ortaya çıkar. O hayrın bir madalyası yoktur ama insanlık huzur içinde yaşar. Ecrini vermeye de Rabbim rızası yeter.
Çalışıp, azim gösteren herkes ilgilendiği alanda en üst başarıya kavuşur. Bu başarının kendisine, çevresine ve ülkesine ne faydası vardır, bunu düşünmelidir. Suriye’de atılanan bombalarla masum insanları öldüren bir ülkenin sporcusu, birinci olup, marşını çaldırınca o ölen insanların yakınları onları alkışlar mı? O birinci olan sporcu, benim ülkem zalimdir der mi? Neden desin ki, paranın ve refahın sunulduğu, her dediği yapılan bu sporcu bunları nasıl ret eder ki? Bana dokunmayan bin yaşasın der. Yaşadığı hayatın refahını, elde ettiği paraları bu ülke insanıyla neden paylaşsın ki? Yarışmada birinci olmuştur ama insanlıkta küme düşmüştür. Zalim ülkesinin ekmeğine yağ sürmüştür. Benim sporcum böyle başarılıdır, tıpkı istediğim zaman insanları öldürmekte maharetli olduğum gibi, dedirtmiştir. Ben ne dersem o olur, haşa ben sizin yaratıcınızım der gibi… Madem sen yaratıcısın neden zamanı gelince ölüyorsun ki, haydi ölüme de çare bul… Haydi seni yaratan Rabbinin sorgusuna muhatap olma da görelim.
Madem spor birleştiricidir, neden G7, G20 … gibi ayrımlar vardır. Neden 5 veto eden ülke dışında hiç bir ülkenin zalime dur deme hakkı yoktur. Sporcu hangi ülkeden olursa olsun, torpilsiz birinci olurken ve altın madalyayı göğsüne takarken, neden 5 ülkenin dışında ki ülkelere söz hakkı verilmez. Çünkü bu ülkeler sömürmeye alışmış, astığı astık kestiği kestik, üstün insan madalyasını sanki sonsuza kadar göğsüne takmış bizden başkası bunu diyemez demektedir. Sporda istediğinizi yapın, kendinizi teselli edin, bu oyuncağımla oynayın der gibi… Ben oyuncakla değil gerçeğiyle hayatımı sürdürüyorum diyendir mesajı.
Tıpkı, tarihi Roma imparatorluğu arenalarında yarıştırılan mahkumlar gibidir bu sporcular. Yeniyorsa özgürlüğü hediye ediliyor, eline üç beş kuruş veriliyor, kahramansın deniyor… Sonra da falan yere yapacağım zülüm ordumda görev yap diyor. Onu elde edeceği varlığını kazanması için pohpohluyor, donatıyor. Varsın bu savaşta ölsün de, zalimin umurunda mı?
İşte Fetö bu arenadan zafer kazanarak çıkmış ve kahraman ilan edilerek, kendi insanının üzerine zalimden aldığı destekle bombalar yağdırmıştır. O Fetö ki, her yarışmada birinci olmuştur, zaferler kazanmıştır. Ordusu altın madalyalı zalim sporculardan kurguludur. Zalimin amacına uygun, büyülenmiş ve savaştırılmıştır. Savaşı kaybetmiştir ama zalim hayatta kalanları da korumaktadır, beslemektedir, hala onlar üzerinde oyunlar kurgulamaya devam etmektedir. Varsın ölsünler, hapiste çürüsünler zalimin umurunda mı? Yeter ki, ekmeğine yağ sürmeye devam etsin…
15 Temmuz, na acı bir senaryodur ve sonucu nasılda hayırlıdır. Artık darbelere dur diyecek kadar bilinçleşmiş bir halkın iradesi, toplumun başarısı için yarışmaktadır. Madalya ya şehitlik ya da gaziliktir. Yani Allah’ın gerçek hükmünü yaşatacak nesillere, işte böyle olun diyen bir mesaj, ezilmeyin, sömürülmeyin… Ölmekten korkmayın, ölüm vuslata kavuşmaktır diyen çağrıdır. Biz asla ölümden korkmayızdır. Ölüm Haktır ama ölünce sevgilinin huzuruna gülerek çıkmak mümkündür mesajı. Sporcu rahmetli Naim Süleymanoğlu gibi olmalı… Ben birinci olmalıyım ki, halkımın çektiği acıları, soykırımı tüm dünyaya anlatayım diyen! Ben bu mesajın peşinden giderim, onu alkışlarım işte…
Bir daha 15 Temmuz gibi acı bir darbeyle kaşı karşıya kalmayız inşallah. Şehitlerimize Allah rahmet etsin, gazilerimize de hayırlı ve uzun ömür versin. Biz asil bir ırkın nesliyiz. Esarete asla boyun eğmeyiz de…
Selam ve sevgilerimle…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Allah bir daha yaşatmasın böylesi sıkıntılı ve yıpratıcı bir süreci.
O günü asla unutamam ki kendi derdimize düşmüşken ki...
Annem yoğun bakımda ve biz asla ulaşamıyoruz hastaneye.
Tüylerimi diken diken eden bireysel anlamda içimiz yanarken bir de bu olayı milletçe yaşarken şükürler olsun ağabeyim günümüze.
Bu bu öylesine vahim bir oluşumdu ki şükürler olsun günümüze.
Kenetlendik mi tüm millet yürek yüreğe aştık hep de aştık üstelik yeter ki böylesini Allah yaşatmasın bizlere.
Mekanları cennet olsun şehtilerimizin.
Var olun ağabeyim.
Söz konusu vatansa gerisi teferruat.
Selam ve dua ile ağabeyim
15 temuz kahramanlarını minnetle anıyoruz, mekanları cennet olsun inşallah,
doyurucu güzel bir yazı okuduk, Allah'ın rızası, vatanın bekası her şeyden üstündür, selâmlar