- 812 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
840 - FENAFİŞŞEYH
Onur BİLGE
“Fenafiş Şeyh, yani şeyhinde fani olmak nasıl olur?”
“Onun ahlakıyla ahlaklanıldığı zaman... Ya da buna azami dikkat edildiğinde...”
“Yapma Allah aşkına! Delil yetersiz! İlmi değil! Çok hızlı geçiliyor! Sindirim sistemi allak bullak oluyor! Bir defa fena, yok olma demektir. Yokluğun sırrı tam zuhur etmeden nasıl yok olunabilir! Yok saymak yokluk değil! İspatı istenir.”
“Rehberimizi biz seçmeyiz. Vakti zamanı geldiğinde onunla bir yerde karşılaştırılırız. İlahi planda kararlaştırılan buluşma gerçekleştiğinde biz ona o bize sevdilirilir. Öyle bir samimiyet hasıl olur ki aramızda, o bize anamızdan babamızdan, eşimizden evladımızdan çok daha yakın, çok daha değerli olur. Çünkü Allah’a ve Resulüne giden yol, onunla yolculuk edilerek bulunur. O yolda güvenle ilerleyebilmek, ancak onun rehberliğiyle mümkündür. Onun için o, vazgeçilmezimizdir!”
“Seyri sülûk elbette çocuk oyuncağı değil azizim! Kâmil bir yol gösterici bulunduğu zaman hedefe ulaşılması çok kolaydır. Aksi halde yol sarpa da sarabilir. Onun için bu yola, her önüne gelenle çıkılmaz!”
“Allah istediyse, kulun niyeti de iyiyse, elbette ona onu, onu Allah’ı bildirecek biri çıkar karşısına. Onu bulduğunda, Sevgili’yi de bulmuş olur. İlk söz, elbette “La İlahe İllallah!” olur.”
“O söz, kolayca denebilen ama anlamına kolayca ulaşılabilen bir söz değildir! “La İlahe İllalah!” bir sürelik değil, bir ömürlük derstir! Şu esmanın şu kadar çekilmesi, dersin anlaşılmış ve kavranılmış olduğunun ispatı değildir! Senden benden geçildi mi ki tevhit çekmekten bahsediliyor? Şayet “Bu tevhidin sadece kelimesi, kendisi değil!” dersen, anlarım. Kelimesini herkes kendince çekiyor. Anlamını bilen de bilmeyen de çekiyor. İstersen bu konuların birini tamamlamadan diğerine geçmeyelim!”
“Günlerden bir gün, tam dibe vurduğumda, bir Kaptan çıktı karşıma! Elimden tuttu ve beni bana bırakmadı. Bir mücevher ustası hassasiyetiyle olanca gayretiyle emek döktü bana. Allah ondan ve onun gibilerden razı olsun! Fisebilillah yardım etti bana. Benim gibi bir adamı, çöplükten çıkardı, yıkadı pakladı, değer verdi. O değeri ne kadar hak ettiğim tartışılır ama bendeki emeği inkâr edilemez! Bugün, her şeye rağmen huzur içinde yaşıyorsam, geçmişime sünger çekip onun dediği gibi olmaya gayret ettiğimdendir. O benim için yeryüzündeki herkesten önemli ve değerlidir. Dağarcığında ne varsa döktü önüme! Başarılı olup olmadığını ancak Allah bilir ama o, hiçbir mecburiyeti yokken, hiçbir maddi beklentisi olmaksızın bir kâmil insan inşa etmeye çalıştı. Canımı istese, seve seve veririm ona!”
“Öyle bir zatla ben de karşılaştım. Canı iyi biliyorum. Hem de yaklaşık kırk yıldır. Eğer bu zamana kadar söylenenlerin dışında bir şey anlatmayacak olsam, sana karşı bu kadar ısrarcı olmazdım. Ya da sendeki cevher dışına sızmasaydı yine umursamazdım. Konuşmaya, tartışmaya gerek duymazdım.”
“Kaptan ne dediyse yaptım. Bunu onun için değil, kendim için yaptım. İyi ki yapmışım! Ancak o yolla huzura kavuştum.”
“Bence yaptıkların doğru ama eksik. Asıl mesele de burada! Eba Derda Hazretlerinin "Eğer bendeki sırları açsam, en seyyidiniz başımı vurur!” dediği sırlar nelerdi? Neden o sırları kendi biliyor da başkaları bilmiyordu? Ya da bilen kaç kişiydi? Onlar neden sustu?”
“İnsanın kendi kendine soracağı o kadar çok soru var ki! Allah yolu çok güzel! Emirlere itaat, yasaklardan kaçınma güzel ve kolay... Sevapları da bol... Bir yerlerden başlamak, en azından bunu samimiyetle istemek gerek. İstemeden olmaz ki! Kul isteyecek, Allah verecek! Kim neyi yürekten istedi de Allah vermedi ki!”
“Belki de Hıra’dan başlamak gerek. Yani İkra’dan... La İlahe, Fena makamları... Al sana en kestirme yol! İllallah da Beka makamları... Bir defa “Allah!” diyen de cennete girecek! Al sana daha da kestirme bir yol! Ben en kısasını söylüyorum. Buna itiraz edecek uleme da yok!”
“Yunus diyor ki “Kolay sandım, çabuk aldandım" Bir yerden başlayacağız. Zaten benim ibadetlerime, zikir ve evradıma mani değil bu!”
“Sen aşkla dolu bir insansın. Bugün sığıyorsun o yola ama sığamayacağın zamanlar gelecek! “Muhabbet erbabının yolunda asayiş bulunmaz. Bağrı yanık aşığın hazzı elemdir.” Kim söylemiş bilmiyorum ama senin hali böyle değil mi?”
“Bu yola baş koyanın kelle koltuğunda gezecek!”
“Eşrefoğlu Rumi’yi hangi ateşler kavuruyordu da: “Aşkın odu ciğerimi yaka geldi yaka gider. Garip gönlüm bu sevdayı çeke geldi çeke gider.” dedi acaba?”
“Ya hacı Bayram Veli Hazretleri neden: “Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm! Yanmada derman buldu bu gönlüm!” diye feryat etti?”
“Günümüzde kaç yol ehlinde bu hal var? İki gün önceki halin mi şu anki halin mi gerçek? Biri düşman arayan, biri düşmanı dost bilen iki sen var. Sen hangisisin? Tam sıratın üstünde gibisin. En kısa yolu Hacı Bayram Veli Hazretleri tarif etmiş:
“Görünen sıfatındır
Onu gören zatındır
Gayrı ne hacatındır
Sen seni bil sen seni!” demiş.”
“Kişi kendisini bilmeden Rabbini bilemez!”
“Bir de Kayserili Rahmeti Sıdıka Ana tarif etmiş o kese yolu:
“Pişir pişir söyle sözü
Arasında ham bulunur
Hiç kimseyi eksik görme
Her eksikte tam bulunur!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 840