- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Vadi Gecesi (Hikâye)
Mahallemizde yağmurlu bir Perşembe akşamı… Mahalleli erkekler işi gücü bıraktık kıraathanede televizyon başında toplandık. Bu gece vadi gecesi… Hepimiz merak içindeyiz. Çakır ölecek mi? Bütün hafta boyunca kafamda bu soruyla gezdim. Çoğunluğun eğilimi Çakır’ın yaşayıp Halit’ten intikam alacağı yönünde… Yarın sınavım var fakat bu hiç umurumda değil… Nasıl olsa ikmalde hallederiz. Perşembe gününe kadar dört gün boyunca boğazımdan kısıp kahvehane için para biriktiriyorum. Evden çıkarken yine babamdan fırça yedim. Yine tatlı sert üslubuyla:
-Oğlum şu dizi de ne buluyorsunuz. Hep şiddet, kan ve ölüm… Bu dizi gençliğe kötü örnek oluyor. Şuna baksana hanım geçen çocuğun biri arkadaşına omuz attı diye bıçak çekmiş. Hep şu lanet dizi yüzünden…
-Niye baba vadiden önce okullarda olay olmuyor muydu? Senin döneminde siyasi mevzulardan insanlar birbirini öldürmüyor muydu?
-Olaylar meydana geliyordu elbet fakat bir maksat ve ideal vardı… O dönemin kabadayılarının bile bir hukuku vardı
-Aynı bizim Duran emmi sanki…
-Neyse zevzeklik etme yine bu dizi yüzünden ikmale kalırsan benden çekeceğin var. .
Babam dizinin sert muhalifiydi fakat arkadaşlarımın çoğu kahveye babasıyla izlemeye geliyordu. Kıraathane Halitçiler ve Çakırcılar olmak üzere ikiye bölünmüştü. Halitçiler neredeyse zafer naraları atarken Çakırcılar sürekli onlara parmak sallıyorlardı. Polat’ın doktorun boğazını sıkışında milletin yüreği ağzına gelmişti. Çakır ölmüştü fakat Polat ölümün geçici bir süre herkesten saklanmasını istiyordu. Çakırcılar Çakır’ın öldüğüne inanmıyorlardı. Hatta oradan bizim Mehmet emmi:
-Yok yav numara yapıyorlar. Çakırı ölmüş gibi gösterip intikam alacaklar.
En sonunda Polat Halit ve diğer mafya babalarını öldürdükten sonra Testere Necmi’nin karşısına geçmesiyle yürekler bir kez daha ağza geldi. Doktorun basın açıklamasının sonunda “Süleyman Çakır hayatını kaybetmiştir!” demesiyle ağlama sesleri yeri göğü inletti. Koca koca adamlar ağlıyordu. Dizinin hayranı bir genç olarak bu durumu garipsemiş sonra aklıma babaannemin “kör olasıca herif” deyişiyle başlayan Erol Taş’a ettiği beddualar aklıma gelmişti. Sanki Alp-er Tunga Sagusu yerini Süleyman Çakır sagusuna bırakmıştı. “Süleyman Çakır öldü mü? Issız acun kaldı mı? İmdi yürek yırtılır”
***
Babamla cumaya geldik. Caminin avlusundaki tabut dikkatimizi çekti. Meraklı olan babam sordu:
-Hayırdır Hasan efendi biri mi vefat etti?
- Hocam sen nasıl bir adamsın yav? Koskoca Süleyman Çakır ölmüş. Sen de “kim öldü?” diye soruyorsun? Öğretmen olmuşsun ama memleketin ahvalinden haberinden yok.
-La havle…
Namazdan sonra Çakır’ın gıyabi cenaze namazını kıldık. Dizinin hiçbir bölümünü izlemediği halde yanımda saf tutan babam kendini gülmemek için zor tutuyordu. İhtiyarlar ise ona ters ters bakıyorlardı. En sonun da babamı uyarı amaçlı dürttüm. Eve döndüğümüzde ise ikimizde hayretimizin etkisinden kurtulamamıştık.
***
“Türkiye’nin Toplum Psikolojisinde Dizilerin Etkisi” Sosyoloji bölümü bitirme tezim… Artık Kurtlar Vadisi yerine pusu var. İlk üç sezondan sonra izlemeyi bıraktım. Üniversiteye girdikten sonra televizyonla rabıtamı büyük ölçüde kestim fakat gel gör ki insanın bazı hatıraları peşini hiç bırakmıyor. Tezimde ne kadar akademik bir dil kullanırsam kullanayım lise çağlarımdaki o vadi gecelerinin etkisinden çıkamıyorum. Dizinin kendisinden çok insanların kurgusal bir metinle bu denli kendilerini özdeşleştirmeleri… Tezimi bu sorular üzerine bina ettim ve en sonunda “Aa” ile mezun oldum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.