Mekan
Gezi Notları
Kırıkkale’ye yaklaşmak üzereydik. Bunu yol kenarına konulan tabelalardan öğrendik. Artık yeni bir yerleşim merkezi ile daha karşı karşıya kalacaktık. Mekân sağımızdan solumuzdan akıp gidiyordu. Bitki örtüsüne aşinaydık artık. Coğrafi yapıda da fazla bir değişiklik yoktu.
Zaman içersinde bir kayalığa rastladık. Daha önce hep düzlük ve ağaçlık alanları görünce kayalıklar dikkatimizi çekti. Sanki bir duvara örülmüş gibiydi. Üst tarafında bitki olduğundan belli ki topraklıydı. Kayalık tabii idi. Dış yüzeyi o kayganlık hissi verecek kadar cilalı görünüyordu.
Ezber bozan bu kayalıklar çok dikkatimi çekmişti. Asırlar boyu ne karlar, ne yağmurlar görmüş ne kadar sert esen rüzgâra siper olmuştu kim bilir. Ama hakla ayaktaydı. O kadar düzlüğe, ağaçlara, çeşitli bitki örtüsüne nadir de olsa su birikintilerine inat dimdik duruyordu orda. Bir ihata duvarı gibi üzerindeki ağaçları koruyordu. Belki de onlara gelecek bir tehlike için siper vazifesi görüyordu.
Hiç de insan tarafından örülmüş duvarlara benzemiyordu. Yapısındaki “asaleti” fark etmemek haksızlık olurdu. Betonun soğukluğu yoktu onda. Sanki bir ruhu var gibiydi. Öyle dimdik ve vakur…
Yanından hızla uzaklaşırken “Dik durmak böyle bir şey demek” geçti içimden. Belli ki tabiatta öyle bir görevi vardı. Ancak zor ile parçalara ayrılabilirdi. İnsanların yaptıkları öyle miydi ya? Bir balyoz darbesi görmeden bile yıkılıp gidiyorlardı…
Yine bir şeyleri arkamızda, düşüncelerimizi beynimizde, hislerimizi yüreğimizde bırakarak ayrıldık o dimdik vakur kayalığın yanından…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.